kaletra lopinavir ritonavir lopinavir ritonavir ivermektine ivermectin luvox lyrica marvelon maxalt medrol active mefe basan mefenacide mefenamin meladinine mellaril mellerettes melleril mentax mestinon metaglip metfin metoject metrizol micardis hct micardis micardisplus microgynon micronase micronovum microzide minac 50 minipress minocin miranova mobic mobicox moduretic motilium motrin munobal myambutol myconormin myfortic mysoline naltrexin naprolag
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » Arama Sonuçları

215 Sonuç - Yeni Arama
Sayfa (11): (1) 2 3 Devam >
Ekleyen Mesaj
Konu: Taraf Büyükanıt'a Meydan Okudu
Evrensel su an offline Evrensel  
Taraf Büyükanıt'a Meydan Okudu
237 Mesaj -
Taraf Büyükanıt'a Meydan Okudu




Taraf manşetten Yaşar Büyükanıt'a meydan okudu. 'Gizli finansör'ün açıklanmasını istedi.

Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, Taraf Gazetesi'nin ortaya çıkardığı "Genelkurmay'ın Türkiye'yi Biçimlendirme Planı" ile ilgili manşet haberine sert çıkmıştı. Büyükanıt haberi yalanlayarak, "O gazeteyi finanse eden kim, siz ona bakın; bakın sadece o gazetenin finansörü diyorum" şeklinde konuşmuştu.

Büyükanıt'ın bu sözlerine Taraf'tan bugün cevap geldi. Taraf Gazetesi Yaşar Büyükanıt'a meydan okudu. Yaşar Paşa’ya çağrıda bulunan gazete, "Büyükanıt o gizli finansörün kimliğini açıklasın. Dürüst ve adil bir generalden beklenen budur. Taraf’ın bir ilişkisini, gizli bir para kaynağını ortaya çıkarırsa, biz de dürüstlüğün gereğini yapar bu gazeteyi kapatırız” denildi.

Taraf, Büyükanıt’ın imalı suçlamalar yerine, devletin bütün istihbarat örgütlerine gazeteyi inceletsin çağrısını yaparak hiçbir örgütle, partiyle, cemaatle ilişkisinin bulunmadığını açıkladı.



http://www.aktifhaber.com/news_detail.php?id=173371
Ekleme Tarihi: 23.06.2008 - 16:29
Evrensel üyenin diğer mesajları Evrensel`in Profili Evrensel Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Hukuk devletine yakışmayacak gizli Asker-Yargı buluşması!
Evrensel su an offline Evrensel  
Hukuk devletine yakışmayacak gizli Asker-Yargı buluşması!
237 Mesaj -



Gizli görüşmedeki vahim ayrıntı!

Bir üst rütbeli asker ile bir yüksek mahkeme yargıcı baş başa ne yapar?...Ali Bayramoğlu Paksüt-Başbuğ görüşmesindeki soru işaretlerini yazdı.


Bir varmış bir yokmuş: Bir asker ile bir yargıç baş başa oturmuş ve…


Bir üst rütbeli asker ile bir yüksek mahkeme yargıcı baş başa ne yapar? Bu konudaki "ilk dedikodular" oldukça rahatsız ediciydi.

Malum bu tür bir tartışma en son Anayasa Mahkemesi'nin 367 skandalına imza attığı günlere ilişkin çıkmıştı.

Basında yer alan haberlere göre Anayasa Mahkemesi'nin iki yargıcı Deniz Kuvvetleri karargahına bizzat dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı tarafından davet edilmiş, "ya siz halledin ya biz…" mesajıyla geri dönmüşlerdi.

İlgili komutan iddiaları hemen reddetti.

Ne var ki, haberin kaynağı saygın, temkinli, sözüne güvenilir ve anayasa mahkemesinin etkili üyelerinden birisinin yakın arkadaşı olan bir köşe yazarıydı. Bu konuşmayı başka gazetecilere anlatmış, sonunda haber bir köşe yazısına dönüşmüştü.

Dün yeni bir haber düştü gündeme…

Taraf Gazetesi sürmanşetten Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili Osman Paksüt ile Kara Kuvvetleri Komutanı Org. İlker Başbuğ'un gizlice buluştuğunu duyuruyordu..

Birlikte okuyalım:

"Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt'ün, kritik türban ve kapatma davaları sürecinde Kara Kuvvetleri Komutanı İlker Başbuğ ile bir görüşme yaptığı ortaya çıktı. Paksüt özel davetli olarak 4 Mart 2008 günü saat 17.00'de 06 LLU 81 plakalı mavi siyah Mercedes'le geldiği Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nda 1 saat 15 dakika süreyle Org. Başbuğ ile başbaşa görüştü. Görüşme 'türban değişikliklerinin iptaline ilişkin başvurudan 7 gün sonraya, AKP kapatma davası açılmasından 13 gün önceye denk düşüyordu…"

Paksüt hemen bu iddiaya yanıt verdi.

Açıklaması şöyledi:

"Öğleden sonra gittiğimi hatırlıyorum, ama tam zamanını hatırlayamıyorum. Ziyaretimin girişini, çıkışını ve ziyarete ilişkin bütün ayrıntıları, 3 ay sonra gazetede yayınlayan, yayınlatan kişiler hareketlerimi izletiyor. Bu durum izlenme olayının bir kuruntu olmadığını gösteriyor. Görüşmenin yapıldığı zaman kapatma davasının bulunmadığının altını çiziyorum. Başörtüsü davası yeni açılmış olabilir. Konumuz bu değildi. Konunun bu olması kadar da yanlış bir şey olamaz…"

Yargıç aslında bu ziyareti yaptığını doğruluyor, ama "biz paşayla farklı şeyler konuştuk" diyordu.

İlker Başbuğ da günün ilerleyen saatlerinde, "Evet, Paksüt geldi ve sadece Kuzey Irak operasyonunu kutladık" tarzı bir açıklama yaptı basına…

İkisini de geçiniz bir kalemde…

Ülkenin kritik bir döneminde, "askerin siyasete müdahalesinin konuşulduğu, Anayasa Mahkemesi'nin siyasi dosyalara gömüldüğü bir anda" yapılan "bu görüşme bu tür sözlerle ne açıklanabilir ne de doğrulanabilir…"

Kaldı ki bu çerçevede ve bu görevlerdeki asker–yargıç görüşmesi hiç bir şekilde etik olarak ve siyaseten kabul edilebilir değildir…


Peki Paksüt iddia ettiği gibi izleniyor mu?

Olabilir…

Ama bu durum, yaptığı görüşmeyi ne sıradanlaştırır ne de ortadan kaldırır.

Nokta Dergisi'nde yayınlanan general günlüklerinin de, nasıl ele geçirildiğinden çok ne içerdikleri önemliydi.

Kaldı ki bu bilgiyi her hangi bir er, bir subay ya da yargıç gazeteciye vermiş olabilir ve Paksüt "izlendim" diyerek bu görüşmeyi karartmaya çalışabilir.

Asker ve yargıçın ne konuştuklarına gelince…

Elbet bilmiyoruz, baş başaydılar.

Nitekim Taraf Gazetesi de konuşmanın içeriğiyle ilgili bir bilgi vermiyor, bir iddiada bulunmuyor.

Ama malum konuları konuşmamış oldukları düşünülebilir mi?

Kaldı ki, bu buluşmayla ilgili oldukça manidar bir nokta var:

"Buluşma öncesinde, karargah giriş ve çıkışlarında bulunan güvenlik kameralarına karartma uygulanmış, komuta katı ise tamamen boşaltılmış..."

Neden dersiniz?

Bu durumda Anayasa Mahkemesi'nin bağımsız hareket ettiği söylenebilir mi?


Mahkemenin bağımsız bir devlet organı gibi davranmak yerine idareye bağlı bir devlet kurumu gibi hareket ettiği gerçeği ortaya çıkmaz mı?

Hasan Cemal'in deyişiyle "yargısal darbe" doğrulanmaz mı?

ALİ BAYRAMOĞLU/YENİ ŞAFAK


http://www.samanyoluhaber.com/haber-105233.html
Ekleme Tarihi: 14.06.2008 - 23:44
Evrensel üyenin diğer mesajları Evrensel`in Profili Evrensel Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Bir resim ve iddialar
Evrensel su an offline Evrensel  
237 Mesaj -
Laikligin yilmaz savunucusu bu laik Pasamizin aglama duvarinda ne isi var?

Irticaci demezler mi adama sonra?kahkaha
Ekleme Tarihi: 14.06.2008 - 18:20
Evrensel üyenin diğer mesajları Evrensel`in Profili Evrensel Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Themenicon Millet olarak olgunlaştık, provakasyonlara gelmiyoruz!
Evrensel su an offline Evrensel  
Themenicon    Millet olarak olgunlaştık, provakasyonlara gelmiyoruz!
237 Mesaj -
Türkiye Cezayirleştirilmek mi İsteniyor?



Osmanlı’nın yıkılmasından sonra bu coğrafyada kartlar yeniden karılmış, oyun yeniden kurulmuştur. İçteki kripto vatandaşların desteği ve ihanetiyle, asli unsurların gafletiyle “Devleti Aliye”yi yıkan batılılar artakalan parçaları parsellemişlerdir. Kimi parçalar Fransızlara düşerken, aslan payı İngilizlere düşmüştür.

Osmanlı coğrafyasının bir parçası da “bağımsız!” görüntüsü altında bin bir prangayla kontrol altına alınmıştır.

Osmanlı’dan koparılan bazı parçalar bir süre sömürge olarak kullanıldı ise de; 2. Dünya Savaşı’ndan sonra batının sömürgeleri kontrolde zorlanması, bağımsızlık fikirlerinin yaygınlaşması sonucu bu ülkeler de (sözde!) bağımsızlıklarına kavuşmuşlardır. Her birinin başına bir diktatör dikilen, bir bayrak ve devletçik bahşedilen bu coğrafyaların insanları “bağımsız bir devlete sahip oldukları” zannıyla avutulmuşlardır.

Batı bu coğrafyalardan devlet mekanizmasının içine halkı kontrol edecek, batı yörüngesinde tutacak dengeleyiciler, kontrol mekanizmaları kurarak çekilmiştir. Bu gün bu ülkelerin hemen tamamında halkların rağmına, batı lehine yapılandırılmış kurumsal denklemler işlemektedir. Ordular batı tarzı bir örgütlenmeye, düşünce yapısına sahiptirler ve batıyla sıkı organik bağları vardır. Subaylar batı zihniyetindedir ve kendi insanına yabancıdır. Değerleriyle barışık insanlar bu ülkelerde subay sınıfına alınmaz, alınanlar dönüştürülür, dönüştürülemeyenler askerlik mesleğinden uzaklaştırılır (Mısır, Suriye, Cezayir, Fas, Tunus vd.).

Bu ülkelerin sivil ve asker bürokratik elitleri kendi insanlarını mümeyyiz görmezler. Toplumlarını batı istikametinde dönüştürme iddiasındadırlar ancak, batının evrensel değerlerini kendi vatandaşlarına fazla görürler. Bu ülkelerin hemen tamamında ordular devletin sahibi(!) ve bekçisi(!)dir. Dünyada askeri darbelerin en yaygın, en vulgar olduğu ülkeler bu coğrafyalardır. Silahlı kuvvetler halkı batılılaştırmanın, modernleştirmenin öncü kurumlarıdırlar. Kendi insanlarını kategorize ederek akredite olan ve olmayan diye tasnif ederler. Batılılaşmış(!), kendi değerlerinden koparılmış kesimleri akredite; yeterince batılılaşamayanları tehdit ve tehlike kabul eder, devletin önemli noktalarından uzak tutmaya çalışırlar.

Osmanlı artığı ülkelerde ordular milleti dış tehdit ve tehlikelerden korumaktan öte, devleti ve batının kurduğu düzeni milletten korumak için yapılandırılmıştır.

Batının kurduğu sistemin dengeleyicileri bazen yargı, bazen üniversiteler, bazen medya olmuştur, ama mutlaka hepsinin arkasında ordular olmuştur. Silahlı bürokrasinin rol taksimatına göre ödevler yerine getirilir. Bu gün hala aktif olan sistem arıza verdiğinde; sistemin içine konuşlandırılan dengeleyici, düzenleyici güçler hemen devreye girer ve demokrasiye, halka, hatta evrensel batılı değerlere rağmen sistemi yeniden rektifiye eder.

Bizdeki derin yapıyı İngilizler kurmuş, sonra ABD-Yahudi ittifakına devretmiştir. Cezayir’de ki derin sistemi ise Fransa yapılandırmıştır. Orada da sistemi koruma, dengeleme misyonu silahlı kuvvetlere yüklenmiştir. Halkın diline kadar bütün değerlerini tepe taklak eden Fransa, Cezayir’de batı hayranı, kendi vatandaşından iğrenen, kompleksli bir aydın zümre yetiştirmiş, modern sömürme yöntemlerinin sistematiğini oluşturduktan sonra çekilmiştir. Medyayı, bürokrasiyi, eğitim sistemini kendi lehine işleyecek şekilde kurmuştur. Devlet yönetiminde Fransa menfaatlerine halel getirmeyecek kimselerin bulunmasına özel itina gösterilmiştir. Fransa çizgisinden kaymalar yaşandığında içeride konuşlandırdığı silahlı ve silahsız ekipleriyle kontrolü sağlamıştır. 1990’larda pek çok kanın döküldüğü, halkın büyük kısmının oyunu almış bir partinin alaşağı edildiği; provokasyonlarla, derin timlerle “iç savaş” görüntüsü altında Cezayirlilerin birbirine kırdırıldığı olaylar bir ülkenin yeniden yola getirilmesinden başka bir şey değildi.

Müslüman Cezayir halkı 1992 yılındaki seçimlerde batılıların ve yerli avenelerinin “İslamcı” dedikleri FIS’ı seçmişti. Belki de, bu seçimle batının (Fransa’nın) kendilerine kurduğu derin kumpası yarabileceğini, yabancılaştırıldığı değerlerine dönebileceğini düşündüler. FIS Fransız mengenesinden kurtulma, kendi değerlerine, inançlarına kültürüne, ekonomik-siyasi bağımsızlığına kavuşma mevzuunda insanlarını umutlandırdı. Fakat bizdeki laikliğin daha kötüsünün uygulandığı Cezayir’de Fransız etkisiyle yetiştirilmiş laikçi, aristokratik seçkinler ve ordu toplumun kendilerine rağmen yaptığı siyasi tercihi büyük bir tehdit olarak gördü. Fransa’nın modern sömürge düzenini riske atan bu durum Fransa’yı da ziyadesiyle rahatsız etti. Eğer bu insanların icraatlarını serbestçe yapmalarına fırsat verilirse hem laiklik!, hem de Fransa’nın yüksek menfaatleri tehlikeye girecekti!.. Aldıkları oya, hatta başarılarına rağmen demokrasi bir kenara itilip bunlara fırsat verilmemeliydi!...

İşte bu noktada Fransa destekli Cezayir derin devleti devreye girdi. Faili meçhuller işlenmeye, laik aydınlar, din adamları öldürülmeye başlandı. İktidardaki dinci(!)ler provakatif olaylarla şiddet sarmalına çekildi.Fransa uzun süren iç çatışmalardan, dökülen onca kandan sonra Cezayir’de yeniden düzenini kurdu. Kendi halkından % 80-90 oy alan bir parti ve elemanları türlü ayak oyunları ile bertaraf edildiler. Fransa’nın desteği, laikçi aristokratların ve ordunun operasyonlarıyla Cezayir kurtuldu! Bu gün Cezayir’de vatandaş ezilse, temel hak ve hürriyetler olmasa da laiklik ve Fransa’nın ali menfaatleri güvencededir.

Türkiye’de pek çok aşırı uç ve radikal dini gurup derinlerin denetimindedir. Derin devlet, karşıt gurupları ezmek ve imha etmek istediğinde o gurupların tehdit boyutlarını sergileyecek olaylar, saldırılar oluşturur. Bu provakasyonları imha etmek istediği kesimlerle bir şekilde ilintilendirir. Medya desteğini de alarak aleyhlerine kamuoyu oluşturur, ne kadar tehlikeli olduklarına dair inandırıcı deliller icat eder. Arkasından o cenahın canına okur, kökünü kazır. Menemen hadisesinde alakası olmayan pek çok kimsenin idam edildiği, muhalif kanatta duran entelektüellerinin tasfiye edildiği gibi…

Son günlerde Türkiye’de de derin yapılar hukukun, özgürlüklerin, demokrasinin sınırlarını zorlayarak milleti tepkiselliğe sürüklemek istiyor. Toplumun ekseriyetini oluşturan bir kesim bütün usulsüzlükler, hukuksuzluklar kullanılarak köşeye sıkıştırılıyor, tahrik ediliyor. İnsanımızın sandıktan, demokrasiden umudu kesilerek başka yollara yönelmesi isteniyor. Birileri ortamı yeniden düzenleyebilmek için kaos ve kargaşa çıkmasını arzu ediyor. Devleti kilitleyerek ülkeyi yönetilemez hale getirmeyi ve dengeleri yeniden milli irade aleyhine tesis etmeyi umuyor.

Sezer’in atadığı (kripto) Ermeni rektörlerden birisinin dediği gibi millet herhangi bir partiye %95 oy verse de hiçbir hükmü olmayacaktır. O kadroya ve destekçilerine ülke dar edilecektir!

Ortaya çıkarılan silah depoları, başbakana suikast planları, çeteleşmeler, güdümlü mitingler, talimatla atılan manşetler, milleti geren provakatif olaylar hep ülkeyi Cezayirleşme çabalarının sonucudur. Başarılı olunsa, aynen Cezayir’de olduğu gibi milyonlarca insan ya kaçırılacak, ya öldürülecek veya hapislere tıkılacaktı(r). Faili meçhul cinayetler, adam kaldırmalar zirve yapacaktı(r). Ülkem kontrollü bir kaosa sokulacak, muhalifler ayıklanacaktı(r).

Eğer proje tutsaydı, başörtüsüne karşı yapıldığı ileri sürülen Danıştay baskını Cezayir tarzı operasyonların başlangıcı olacaktı. Arkasından gericilere fatura edilecek bir sürü karanlık saldırı, olay, cinayet işlenecekti ve aynen Cezayir’deki gibi muhalifler temizlenip ülke yeniden derin sisteme teslim edilecekti.

Allahtan heyecanımıza ve sabırsızlığımıza rağmen sağduyulu bir milletiz!..Daha önceki acı tecrübelerden dolayı her oltaya sazan gibi atlamıyoruz.

Allahtan derin çeteleri yakalayan, Türkiye’nin Cezayirleştirilmesine engel olan (bundan dolayı linç edilmeye çalışılan) Emniyet güçleri var!...


Son olaylara ve zorlamalara rağmen Türkiye’deki derin yapı çatırdıyor. Biz eğer toplum olarak provokasyonlara gelmez, derin hesaplara malzeme olmazsak bunlar hınçlarından çatlayacaklar veya eriyip gidecekler.


Bütün tahriklere, hukuksuzluklara, usulsüzlüklere rağmen bunlara verilecek en güzel cevap vakar ve sükunetle demokrasiye destek olmaktır.

10 Haziran 2008 Salı


http://www.aktifhaber.com/author_article_detail.php?id=3993
Ekleme Tarihi: 10.06.2008 - 15:57
Evrensel üyenin diğer mesajları Evrensel`in Profili Evrensel Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: 27 Mayıs...Türkiye böyle ihanet görmedi!
Evrensel su an offline Evrensel  
27 Mayıs...Türkiye böyle ihanet görmedi!
237 Mesaj -
BU TOPRAKLARA YAPILAN EN BÜYÜK KÖTÜLÜK




Türkiye böyle ihanet görmedi!

27 Mayıs'ı gerçekleştiren Milli Birlik komitasının ABD ile olan ilişkisini Tamer Korkmaz deşifre ediyor..


“Türkiye'ye Yapılmış En Büyük Kötülüğün” yıldönümü

Bugün 27 Mayıs: İlk darbenin kırk sekizinci yıldönümü… 27 Mayıs ihtilali, bu topraklara yapılmış en büyük kötülüktür.

Sonraki darbelerin temelini oluşturmuştur…

Dört askeri müdahalenin de arkasında ABD-NATO vardır.


27 Mayıs'ın fanatik destekçileri yine “darbe özlemi” içinde yanıp tutuşuyorlar; ancak “Ankara'daki Washington” Yapılanması artık hakimiyetini yitirmiş olduğu için amaçlarına ulaşamıyorlar.

* * *

Kısa bir süre önce, Danıştay Başsavcısı Tansel Çölaşan idamları ve darbe hukukunu övmüş; böylelikle “27 Mayıs'ın Eli Kanlı Katilleri”ne koltuk çıkmıştı...

1960 darbesini “devrim” olarak nitelemişti, Çölaşan…


27 Mayıs'ın gerçek yüzünü saklayabilmek için üretilmiş bir yalandır, bu “devrim” edebiyatı…

27 Mayıs Darbesi, bütün damarlarında ABD'nin dolaştığı “gayrı milli” bir operasyondu.

İhtilalin can destekçileri olan yargıçlar ve rektörler de “darbeci katiller”in işbirlikçileriydi.


Şimdilerde bildiriler yayınlayarak, dış destekli Statüko hesabına Türkiye'yi yeni istikametinden döndürebilmek için çabalayan yargıçlar ve rektörler cenahının 27 Mayıs'a özlem duyduğu açıktır.

Danıştay Başsavcısı, “27 Mayıs Faşizmi”ni yere göğe sığdıramadığı malum konuşmasında; “idamların coşkuyla karşılandığını” öne sürüyor; “Menderes aslında cumhuriyete ihanetten yargılanmalıydı!” diyordu…

Tarihi gerçekleri ters yüz etmek için sarf edilmiş kin dolu bu cümle, kesinlikle masum olan “eski başbakan”ın başına gelenlerle ilgili çarpıcı hakikatleri ortadan kaldıramaz…

Yassıada Mahkemesi'nin finalde hangi kararı alacağı onu kurgulayanlar tarafından kabus filminin başında “sahibinin sesi” yargıca tebliğ edilmişti:


Yassıada yargıcı Salim Başol'un bir haklı itiraz üzerine “Ne yapalım, sizi buraya tıkan kuvvet böyle istiyor” diyerek konuyu kestirip atması bundan dolayıdır.


Adnan Menderes hakkındaki iddiaların tamamı Anayasa'ya aykırıydı…

Aleyhindeki “deliller” de kurgusaldı!

Örneğin, ihtilali yapan Milli Birlik Komitesi Menderes'in kasasına iç çamaşırı koydurtarak masum başbakanı iftira atmak suretiyle suçlamıştı:

Bu gerçeği, Menderes asıldıktan iki yıl sonra MBK'nin bir başka üyesinin (Sıtkı Ulay) kendisine itiraf ettiğini avukat Burhan Apaydın tam kırk beş yıl sonra açıklamıştır.

Menderes'e idamından dört buçuk saat önce kasten yapılan “prostat muayenesi” masum başvekilin uğradığı işkenceler zincirinin “küçük” bir parçasıdır!

27 Mayıs'ın “Utanmaz Zalimleri” Menderes'i aşağılamak, ıstırap çektirmek ve mahkemede kendisini savunamaz hale getirmek için en aşağılık işkence yöntemlerini denemekten çekinmemişlerdir: Bu konudaki sır perdesinin aralanacağı günler de gelecektir!

* * *

Menderes'in kalemi neden mi kırılmıştı?

Türkiye'ye yapılmış olan “en büyük ihaneti” keşfetmiş olduğu için!

Bir başka deyişle, “Washington'a Bağlı Gizli Devlet Yapılanması”nın “kitabına” aykırı davrandığından dolayı, “milli ve yerli refleksleri” nedeniyle idam edilmiştir…

Mesela, NATO'nun Ankara'ya dayattığı “Ordu'da Personel Reformu” kisvesi altındaki “büyük tasfiye”ye direnmişti, Menderes…

27 Mayıs Darbesi'nden hemen sonra (Ağustos'60) Milli Birlik Komitesi, 7200 subayı emekli ederek ABD-NATO'nun “emirlerini” yerine getirivermişti…

“27 Mayıs Devrimi” ha!


TAMER KORKMAZ/YENİ ŞAFAK


http://www.samanyoluhaber.com/haber-103071.html
Ekleme Tarihi: 27.05.2008 - 22:28
Evrensel üyenin diğer mesajları Evrensel`in Profili Evrensel Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Themenicon Alman Die Zeit Gazetesi: 'Zaman Gazetesi laikçi medyanın tekelini sarstı'
Evrensel su an offline Evrensel  
Themenicon    Alman Die Zeit Gazetesi: 'Zaman Gazetesi laikçi medyanın tekelini sarstı'
237 Mesaj -
DIE ZEIT'TAN ÇARPICI TÜRKİYE RAPORU



Asıl hedef bu !


Almanya'nın en önemli haftalık gazetelerinden Die Zeit bu haftaki dosya konusunu Türkiye'ye ayırdı.

Türkiye'de son aylarda yaşanan gelişmeleri özgürlük ve gerçek demokrasi arayışı olarak değerlendiren Zeit, Kayseri örneğinde Anadolu'daki sanayileşme ve modernleşmeyi sayfalarına taşıdı. Anadolu'nun modernite ile barışık bir İslam anlayışının temsilcisi olduğu belirtilen haberde laikçi elitin bu gelişmeden endişe duyduğu değerlendirmesine yer verildi. Michael Thumann imzası ile yayınlanan haberde, "Özgürleşmiş Anadolu halkının taleplerini seslendirir hale gelmesi birçok general ve savcının tüylerinin diken diken olmasına yetiyor." görüşüne yer verildi. Türkiye'de anadolu merkezli değişimden 'laikçi, asker, hukukçu ve polislerden oluşan bir grubun' rahatsız olduğu belirtilen haberde bu çevrelerin son direnişe giriştikleri bilgisine yer verildi. Die Zeit'a göre bu çevrelerin hedefi, "Bugüne kadar olduğu gibi bugünden sonra da Türkiye'nin gerçek bir demokrasi ülkesi olmasını engellemek."

Türkiye'de yaşanan değişimde Fethullah Gülen ve Gülen'in teşvikleriyle oluşan eğitim çalışmalarına de yer veren Zeit, Gülen'i 'münevver bir İslam anlayışının vaizi ve fikir öncüsü' olarak tanıttı. Türkiye'deki başörtüsü tartışmasının ayrıntılı olarak verildiği haberde Fatih Üniversitesi'nden Gökhan Bacık, Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı, Zaman Gazetesi yazarları Ali Bulaç ve Şahin Alpay, Gazeteci Yazar Ayşe Böhürler, İpek mobilyanın sahibi Saffet Arslan ve İş kadını Berna İlter'in değerlendirmelerine yer verildi. Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı'nın inanç, değerler ve laik devletin uyumlu beraberliğinin mümkün olduğu görüşüne yer verildiği haberde, Zaman Gazetesinin Türk medyasındaki 'laikçi ve devlet yanlısı' haber tekelini sarstığı belirtildi.

Zaman Gazetesinin Türkiye'nin Avrupa Birliğine üyeliğini desteklediğinin belirtildiği haberde, Dumanlı'nın Türkiye'de yaşanan gelişmeler hakkındaki: "Laiklik tartışması hayalı bir tartışmadır. Asıl olan bürokrasi, asker ve aydınların muhafazakar Anadolu insanının hem değerlerine sahip çıkması, hem de söz sahibi olmasından rahatsız olmasıdır." şeklindeki değerlendirmesine ver verildi. Kayseri örneğinden hareketle Anadolu'da dinle modernliği birbiri ile uyumlu gören yeni bir sermaye sınıfının oluştuğuna dikkat çekilen haberde, AK Parti'yi iktidar yapanların bu sermaye sahipleri olduğu ele alınıyor.


19.Mayıs.2008 15:38:38

http://www.samanyoluhaber.com/haber-102145.html
Ekleme Tarihi: 19.05.2008 - 21:51
Evrensel üyenin diğer mesajları Evrensel`in Profili Evrensel Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Themenicon Bu soruyu mutlaka kendi kendinize sorun: PKK'nın eylemleri kime yarıyor?
Evrensel su an offline Evrensel  
237 Mesaj -
Yazik, bizim rejimimiz kandan, terorden, kaostan besleniyor.

Terorle halki sindiriyor, halki korkutarak hakim olmak istiyor.

Bu soruyu kendi kendime sordugumda karsima PKK, ya da ayrilikci Kurtler cikmiyor, sistemin kendisi, laik oligarsik statuko cikiyor.

Lutfen bu soruyu kendi kendimize sormaya devam edelim, ki kandan beslenenler 'halk aptal, koyun' zannetmesin.
Ekleme Tarihi: 19.05.2008 - 15:29
Evrensel üyenin diğer mesajları Evrensel`in Profili Evrensel Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: İnsan Zorluklarla Denenmektedir..
Evrensel su an offline Evrensel  
237 Mesaj -
Allah razi olsun!

Evet zorluklar, acilar, kederler, sorunlar, hastaliklar da insanin olgunlasmasina, yetmesine, sukretmesine, kendine ceki duzen vermesine vesile oluyor.Buna suphesiz bende inaniyorum.Elinize Saglik
Ekleme Tarihi: 18.05.2008 - 00:10
Evrensel üyenin diğer mesajları Evrensel`in Profili Evrensel Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Themenicon Bu soruyu mutlaka kendi kendinize sorun: PKK'nın eylemleri kime yarıyor?
Evrensel su an offline Evrensel  
Themenicon    Bu soruyu mutlaka kendi kendinize sorun: PKK'nın eylemleri kime yarıyor?
237 Mesaj -
MEHMET KAMIŞ ÖYLE BİR SORU SORDU Kİ...




İşte o 'derin' soruyu sordu !

"PKK 30 yıldır ölüyor, öldürüyor" diyen Mehmet Kamış'tan çarpıcı soru: "Bugüne kadar gerçekleşen PKK eylemleri kimin işine yaradı?"


Derin statüko, derin PKK


27 Nisan 2007'deki e-muhtıra sonrasını hatırlayalım. Anayasa Mahkemesi, Meclis'in cumhurbaşkanı seçebilmesi için bir 367
ucubesi ortaya çıkarmış, hükümet de buna karşı erken seçim kararı almıştı. Bütün kamuoyu yoklamaları Anayasa Mahkemesi'nin bu tavrına halkın tepkisinin büyük olacağını gösteriyor, AK Parti'nin seçimlerden büyük bir zaferle çıkacağını işaret ediyordu. 367'yi ortaya atıp bunu destekleyenler ise böyle bir zamanda seçime gitmenin büyük bir hata olacağını fark ediyor, o nedenle seçimleri erteleyecek bir formül bulmanın yollarını arıyorlardı.

İşte tam bu esnada PKK imdada yetişti. Örgütün eylemlerinde görülmemiş bir artış meydana gelmeye başladı. PKK saldırıyor, şehit cenazeleri artıyor, malum medya da ısrarla bu örgütü ortadan kaldırmak için seçimleri bir kenara bırakıp bir an önce Kuzey Irak'a girmek gerektiğini dillendiriyordu. Medya, 'Kuzey Irak'a girelim' dedikçe PKK eylemlerini arttırıyor, PKK eylemlerini arttırdıkça malum medya 'Kuzey Irak'a girelim' diyordu. Şehit cenazelerinde hükümet ıslıklanıyor, hep birbirine benzer kişiler hükümet üyelerine ve Meclis Başkanı'na saldırıya varan tacizlerde bulunuyordu. PKK her gün 'daha ne duruyorsunuz?' der gibi eylemler yapıyor, Türkiye her sabah bu eylemlerle ve ardından yapılan yorumlarla uyanıyordu. Ancak bütün bu çabalara rağmen PKK ve derin güçler, seçimleri iptal ettirmeyi beceremedi. Seçimlere gitmek derin statükonun işine hiç gelmiyordu; ancak bu işten PKK niye bu kadar rahatsız oluyordu, işte onu anlamak mümkün değildi.


Geçtiğimiz gün DTP Meclis Grup Başkanı Ahmet Türk'ün Kuzey Irak'ta söylediği, 'PKK'nın silahlı mücadelesi Kürtlere zarar veriyor, statükonun elini güçlendiriyor' şeklindeki sözler, bu örgütün kimin yararına iş gördüğünü bir kez daha tartışılır hale getirdi. Hafızalarımızdaki olaylarla PKK eylemleri bir kez daha örtüştü. En son 27 Nisan'daki e-muhtıradan sonra yaptıklarını bir kere daha hatırlamamıza neden oldu.

PKK ve diğer terör örgütleri, Türkiye'de bireysel özgürlüklerin arttırılmasının ve düşman odaklı derin devlet yapılanmasının değiştirilmesinin önündeki en önemli engel olarak duruyor. Türkiye'de etkili çevreler konuşurken düşmanları iç ve dış düşman olarak telaffuz ediyor. Peki bugüne kadar PKK eylemleri kimin işine yaradı? Binlerce ailenin yüreğine ateş düştü de ne oldu? Bu ülkede yaşayan binlerce Kürt, Türk, Çerkez kökenli genç öldü de ne değişti? Güneydoğu yıllarca olağanüstü hal ile yönetildi, Kürt halkı mutlu mu oldu? Pınarcık'ta, Başbağlar'da çocukların karınlarına kurşun dolduruldu da ne oldu?

Ne olduğunu söyleyeyim. Yıllarca iç ve dış düşman söylemiyle kişisel özgürlükleri kısıtlayanlar, kendilerine çok önemli bir gerekçe buldu. Çağdaş dünyadaki gibi insan merkezli devlet taleplerine karşı, 'Türkiye'nin şartları farklı. Bakın Güneydoğu'ya, PKK terörüne' diyenler, iddialarına dayanak elde etti. Terör, ülkedeki bütün demokratik hakların rafa kaldırılması ve hep orada tutulması için çok önemli bir gerekçe oldu. Bu kargaşa sadece uyuşturucu ticaretine yaradı. Uyuşturucu ağaları türedi ve bunun bedelini Türk gençleriyle birlikte bütün Batılı gençler ödedi ve hâlâ ödüyor. Yassıada'daki askerî cezaevinden terör örgütünü yöneten Abdullah Öcalan, kimin hanesine işler yaptığının, Kürt gençlerini hangi planın emrine verdiğinin, hangi oyunun bir parçası haline getirdiğinin herhalde farkındadır.

PKK 30 yıldır ölüyor, öldürüyor. Peki Güneydoğu daha mı müreffeh, Kürtler daha mı mutlu, demokratik haklarına daha mı kavuşmuş durumda? Hepsinin cevabı koca bir hayır.

MEHMET KAMIŞ - ZAMAN


17.Mayıs.2008 23:04:28


http://www.samanyoluhaber.com/haber-101960.html
Ekleme Tarihi: 18.05.2008 - 00:00
Evrensel üyenin diğer mesajları Evrensel`in Profili Evrensel Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Themenicon CHP'li Önder Sav Hz. Muhammet'le alay etti!
Evrensel su an offline Evrensel  
Themenicon    CHP'li Önder Sav Hz. Muhammet'le alay etti!
237 Mesaj -
Önder Sav müslüman değil mi?


Hiç bir mü'min, canından kıymetli olan peygamberi hakkında ''Muhammed'' tabirini kullanmaz! CHP'li Önder Sav'ın efendimiz hakkındaki saygısız ifadeleri acaba Sav müslüman değil mi ki sorusunu akla getirdi!

Peygamberimiz için alaycı üslup! - İZLE

PARTİSİNİN İL VE İLÇE BAŞKANLARI HAKKINDA KONUŞURKEN BİLE en az saygı ifadesi olan SAYIN kelimesini kullanan ÖNDER SAV SÖZKONUSU PEYGAMBER EFENDİMİZ OLDUĞUNDA NİÇİN TA'ZİM VE SAYGI İFADELERİNDEN HİÇ BİRİNİ KULLANMADI?

SAYIN SAV YOKSA İSLAM'A VE PEYGAMBERİMİZ EFENDİMİZE GÖNÜLDEN BAĞLI DEĞİL Mİ?

HANİ DİN DE SİZİN Dİ?




CHP il başkanının katıldığı bir programda Peygamberimiz (S.A.V) için yaptığı saygısızlığın ardından bir başka saygısızlık da partinin üst yöneticisinden geldi.

CHP lideri Baykal’ın sağ kolu olarak bilinen ve parti içindeki tutumuyla CHP’lileri bile canından bezdiren CHP Genel Sekreteri Önder Sav’ın Hac ve Peygamber Efendimiz (S.A.V) ile ilgili sözleri şok etkisi yaptı.

Bir program için Ankara’nın Elmadağ ilçesine giden Önder Sav İlçe belediye başkanını ziyaretinde yanlarına gelen ve bir partili olan Mustafa Amca'nın hacca gitme arzusu ile dalga geçiyor.

Hacca niyetlendiğini söyleyen Mustafa Ünal'a çok alaycı bir üslupla boşver Araplara para kaptırma diyen Sav, bu üslubunu daha da çirkinleştirmekten geri durmuyor.


Yaşının 80’e geldiğini, bir ayağının çukurda olduğunu onun için hacca gitme niyetinde olduğunu kendine has safiyaneliği ile Sav’a anlatmaya çalışan CHP’li Mustafa Dede, Önder Sav’dan hiç beklemediği bir cevap alıyor.


Çok alaycı bir ifade ile Bakarsın Muhammed seni bırakmaz, sen yine şey yapma sözü karşısında Mustafa Dede ne diyeceğini bilemeden ordan ayrılıyor.


Mustafa Dede ordan ayrılıyor ama geriye CHP’nin tepe yöneticisi ve Baykal’ın sağ kolu olan Önder Sav’ın bu üslubu hafızalara kazınıyor.


http://www.habervakti.com/detay.asp?id=50350&kat=Manset
Ekleme Tarihi: 17.05.2008 - 20:38
Evrensel üyenin diğer mesajları Evrensel`in Profili Evrensel Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: SABATAYCILARIN KISKACINDAKİ ALEVİLER!
Evrensel su an offline Evrensel  
SABATAYCILARIN KISKACINDAKİ ALEVİLER!
237 Mesaj -
Aleviler yol ayrımında



Aleviler Türkiye’de toplumun ana unsurlarından birisidir ve Kara Türk sınıfındandırlar. Kimi mağduriyetler yaşamalarına ve bazı ayrımlara, provakatif saldırılara maruz kalmalarına rağmen ülkeye, devlete sadakatlerini korumuşlardır. Çanakkale’de, Kurtuluş Savaşı’nda diğer vatan evlatları gibi mücadele vermiş, ülkeleri için şehit olmuşlardır.



Aleviler Kürdüyle, Türküyle yerli Anadolu insanıdır ve Müslümandır. Toplumun genel dokusundan nüanslarla ayrılan özelliklere sahip, fakat aynı mayadan, aynı harçtandırlar. Ne var ki bazı Aleviler giderek ana gövdeden koparılmaktadır. Alevilerin de içine girmiş bazı kripto ecnebiler ülkede Alevi-Sünni farklılığını sürekli işleyerek bu iki kesimi birbirinden uzaklaştırmaya çalışmaktadır.


1980 öncesi Maraş’ta, Malatya’da, Çorum’da çıkarılan Alevi-Sünni kavgalarının; Madımak felaketinin; hemen ardından aynı sayıda insanın öldürüldüğü Başbağlar cinayetinin bu uzaklaşmayı ve kopmayı arzu eden kesimlerce planladığı ve icra edildiği açıktır.



Yıllardır bu kesime yatırım yapan, Alevilerin eğitimli insanlarına el atan, “kökü dışarıda” odaklar önemli miktarda Alevi vatandaşımızı İslam’dan ve bu ülkenin değerlerinden koparmayı başarmışlardır. Bir dönem üzerine bombalar yağdıracak ve haritadan silmeyi deneyecek kadar bu kesime düşman olan Sebataylar çok partili sisteme geçilince Alevilere yatırım yapmaya, Alevileri oy deposu olarak görmeye başlamışlardır. Kara Türklerin uyanışı karşısında Alevi-Sünni nüansını istismar ederek bu kesimi hep yanlarında tutmaya çalışmışlardır. Beyaz Türklerin nüfus ve nüfuzunun kifayet etmediği noktalarda Alevi kesim bir dolgu maddesi, kalabalık olarak kara Türklere karşı kullanılmak istenmiştir.



Anadolu insanının uyanışına paralel, derin yapılar Alevi-Sünni ayrımına ve Alevilere yönelik yatırımlarını artırmaktadır. Kripto Ecnebiler bu gün pek çok Alevi dernek ve oluşum içinde etkindirler. İçine sızdıkları Alevi kesimleri her geçen gün İslam’dan, Hz. Ali’den, Hacı Bektaşi Veli’nin tasavvuf ve edep yolundan uzaklaştırmakta, radikalleştirmektedirler. Bu kesim Aleviliği İslam’dan ayrı bir din, Alevileri Müslüman’dan başka bir şey haline getirmek istemektedir.


Derin odaklar son yıllarda yaşadığımız pek çok olayda da bazı alevi kesimleri sahneye sürmeyi başarmıştır. Antidemokratik mitinglerin, aristokratik ayrıcalıkları korumaya yönelik gösterilerin, darbe taraftarı nümayişlerin kitlesi çoğunlukla alevi kesimden devşirilmiştir. Atatürk’ün ve Cumhuriyetin cumhura karşı istismar edildiği pek çok olayın içine çekilmiştir Aleviler.



Toplumun bazı kesimlerinin Alevilere olumsuz davranmasının da etkisiyle Aleviler giderek toplumdan, İslam’dan ve gerçek Alevilikten kopuş yaşamaktadır. Bütün Alevileri töhmet altında bırakmak istemiyorum, ama Aleviler bir tercihte bulunmalılar. Bir yol ayrımında olduklarının, giderek Türk toplumunun ana kütlesinden uzaklaştırıldıklarının farkına varmalılar.



Aleviler yol ayrımındalar zira;

Ya Beyaz Türkleri tercih edecekler veya Anadolu insanı Kara Türklerin yanında yer alacaklar….



Ya asıl Aleviliğe dönüp Hacı Bektaşların, Ahmet Yesevilerin, Pir Sultanların yoluna girecekler; veya içlerine sızmış kripto ecnebilerin yönlendirmesiyle ateizme, Marksizme, anarşizme kayacaklar….

Ya Avrupalıların telkinleriyle hareket ederek, “Alisiz Alevilik” yorumuna kayarak Anadolu’dan, İslamiyetten uzaklaşarak batı güdümüne girecekler; veya Anadolu kültürünün İslam’ın bir parçası kalacaklar….



Ya aykırı, marjinal, militan ve militarist bir yapıyı tercih edecekler; veya bütünleştirici, kucaklayıcı bir yolu tercih edecekler…



Ya seçkinci, aristokratik, laik-çi kurum ve kuruluşların öncü kuvveti, altyapısı, tabanı; veya halkın parçası olacaklar….



Ya içlerindeki safraları atarak saf bir Anadolu Alevi yorumu kalacaklar; veya kripto ecnebilerin, Ermenilerin içinde barındığı Anadolu insanına karşı kullanılan bir yapı olacaklar…



Ya “devletin en hayati kurumlarında ısrarla temerküz ederek” Suriye tarzı, despotik, azınlıkçı bir idarenin peşinde koşacaklar; veya hakkını arayan, ama kendini toplumun diğer kesimleriyle eşit gören vatandaşlar olacaklar….



Ya toplumun hassasiyetlerine, değerlerine organize şekilde muhalefet ederek ayrışacaklar, marjinal bir kesimin irtica çığırtkanlıklarına malzeme olacaklar; veya kendi kültür ve değerleri yanında inançlı insanların haklarına da sahip çıkacaklar…



Ya giderek katılaşan, marjinalleşen, halktan kopuk bir partinin tapulu elemanları gibi davranacaklar; veya geniş katılımlı ve ılımlı siyaset yapmayı deneyecekler….



Ya derin kesimlerin organize ettiği (Çorum, Malatya, Taksim, Madımak vs.) provokasyonların kinci ve intikamcı takipçileri olarak dış güçlerin (özellikle Almanya) toplumu ayrıştırmaya yönelik uygulamalarının parçası olacaklar; veya bu provokasyonların arkasındaki gerçekleri araştırarak ülke kaynaşmasına katkıda bulunacaklar.



Aleviler bir taraftan hak talebiyle devleti eleştirirken diğer taraftan Sünni kesimimin en tabii haklarına karşı aristokratik devletin yanında durmakta, irtica, laiklik sopasını Sünni kesime karşı alabildiğine kullanmaktadır.



Aleviler devletin en stratejik organlarında, Orduda, Yargıda nüfuslarının çok ötesinde bir orana sahiptirler; ama (bir kısım aleviler) devletin kendilerine baskı uyguladığı konusunda şikayetten geri durmazlar, azınlık gibi davranmaya devam ederler.



Aleviler ve Türkiye bir yol ayrımında.

Gelecek yıllar farklılıklarını korumakla birlikte, ya Alevi-Sünni kucaklaşmasının yaşanacağı, mesafelerin kapatılacağı bir dönem olacak; veya husumetlerin devam ettirileceği, zenginliklerimizin, farklılıklarımızın başkaları tarafından istismar edilmeye devam edildiği yıllar olacak...


07 Mayıs 2008 Çarşamba


http://www.aktifhaber.com/author_article_detail.php?id=3949
Ekleme Tarihi: 09.05.2008 - 16:12
Evrensel üyenin diğer mesajları Evrensel`in Profili Evrensel Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Themenicon Tamer Korkmaz: Abdüllatif Şener “kapalı bir yola doğru” koşuyor!
Evrensel su an offline Evrensel  
Themenicon    Tamer Korkmaz: Abdüllatif Şener “kapalı bir yola doğru” koşuyor!
237 Mesaj -



Abdüllatif Şener, bir süredir siyaseti “üniversite hocası” sıfatıyla izliyordu:


AKP'ye kapatma davası açıldıktan sonra “siyasete dönüş” sinyalleri vermeye başladı!

Yavaş yavaş ağzındaki baklayı çıkarıyor. Ekranlarda siyasi kartını şöyle açtı:

“Siyasetin göbeğindeyim. Ben Türkiye'de bir siyasi boşluk olduğunu düşünüyorum. Yüzde 47'ye rağmen böyle bir boşluk var. Siyasetteki bu boşluğa talibim…”


* * *
Abdüllatif Şener'in “siyasette boşluk var” dediği hadise; kapatma davası yoluyla Türkiye'yi istikrarsızlık şarampolüne yuvarlamak isteyenlerin imza attığı bir “illüzyon”dur…

Şener “AKP'nin kapatılacağını” öngörüyor:

“Kapatıldığında ben de ortaya çıkacak yeni durumdan hayli elverişli bir rol kapabilirim”e oynuyor…


“Abdüllatif Bey/ Aynalı Dolaba İki El Revolver” kıvamında “siyasi pusu”da bekleyen Şener, son seçimlerde aday olmadı, milletvekili değil; ancak hala AKP yönetiminde!

Siyasi istikametinin, AK Parti'nin kulvarı ile epeydir farklılaşmış olduğunu söylemeye gerek var mı?

Hal böyleyken, “kapatılmasını” beklemeden partisinden ayrılıp var olduğunu iddia ettiği “siyasi boşluğu” doldurmak üzere kendi partisini kurmalıdır!


* * *
Abdüllatif Şener dört yıl önce “Abdülhamit Düşerken” adlı filmi izledikten sonra sinema çıkışında karşısında gazetecileri bulmuştu: Ertesi günkü star'ın başlığı, Şener'in o dönemde kabinede geri planda kalmış olmasına da gönderme yapan bir espriyi içeriyordu: “Abdüllatif Düşerken”

“Abdüllatif Şener” filmi ise iki yıl önce Doğan Grubu “sinemalarında” gösterime girmişti!

Şarap muhabbetinden; “Yeni bir laiklik tanımına gerek yok” şeklindeki “statükocu” çıkışına kadar bir dizi “bir yerlere hoş görünme ve kabul görme arzusu” Doğan Grubu yayın organlarında Abdüllatif Şener'in Cumhurbaşkanlığı adaylığına yakıştırılmasına kadar varan “bir acayip ince iş” pohpohlanmasını beraberinde getirmişti…

Gül'ün bütün “laikçi-ulusalcı-statükocu” engellemelere rağmen Çankaya'ya çıkmış olduğu gerçeğinin ne anlama geldiğini kestiremeyen; iktidar partisine kapatma davası açılmış olmasına bakıp yıllanmış Statüko'nun devam ettiğini sanan Şener “rejimle uyumlu bir siyasi portre” imajı vermeye devam ediyor…

İki yıldır öne çıkan bu çizgisi, genel seçimde aday olmayacağını açıkladığı günlerde “Medyanın Amiral Gemisi”nde “Şener'in en önemli özelliği, eşinin türbanını bile unutturan siyasetçi olmasıdır” cümlesiyle taltif edilmişti!

“Laikliğin özgürlükçü tarifi” konusundaki yüz seksen derecelik dönüşü; bu satırların yazarı tarafından daha önce detaylarıyla dile getirilmiş bir husustur…

“Siyasetteki boşluğa talip” olduğuna göre; Şener öyle tutarlılık kaygısı falan gözetmeden belli kesimlerin “kulağına hoş gelen cümleler” sarf etmeyi sürdürecektir…

Final Sahnesi: Abdüllatif Bey'in yeni siyasi koşusunda “küçük” bir sorunu var…

Ne mi?

Yanlış istikamette, yanlış destekçilerle “kapalı bir yola doğru” koşuyor!


05.Mayıs.2008 09:06:46

http://www.samanyoluhaber.com/yazar-100505.html
Ekleme Tarihi: 05.05.2008 - 23:30
Evrensel üyenin diğer mesajları Evrensel`in Profili Evrensel Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Themenicon PKK içindeki 'Kürt-Zaza' kavgası had safhaya yükseldi!
Evrensel su an offline Evrensel  
Themenicon    PKK içindeki 'Kürt-Zaza' kavgası had safhaya yükseldi!
237 Mesaj -
PKK'da şimdide 'Kürt-Zaza' kavgası


Çözülme süreci devam eden terör örgütü PKK’daki kriz ve çatlaklar her geçen gün derinleşiyor. Son operasyonlarda ağır darbe alan örgüt kendi içinde de ciddi sorunlar yaşıyor.


Çözülme süreci devam eden terör örgütü PKK’daki kriz ve çatlaklar her geçen gün derinleşiyor. Son operasyonlarda ağır darbe alan örgüt kendi içinde de ciddi sorunlar yaşıyor. Bu çerçevede, PKK’da eskiden beri devam eden; ancak son dönemlerde iyice gün yüzüne çıkan “Kürt-Zaza kavgası” giderek derinleşiyor. Kürt olduklarını söyleyen bazı teröristlerin Zaza kökenlileri dışlamaya başladığı ve Zazaların kilit noktalara gelmelerini engellediği vurgulanıyor.

Emniyet ve istihbarat kaynaklarına göre hâlihazırda terör örgütü içinde bulunan Zazaların sayısı 250 ila 300 arasında. PKK’daki Zazalarda huzursuzluğun arttığı ve bazıları hakkında idam kararı çıkarıldığı belirtiliyor.

PKK’daki Kürt-Zaza kavgası sadece dağ ile sınırlı kalmadı; çatışma şehirdeki taraflara da yansımış durumda. Güvenlik güçleri internet üzerinden de sürdürülen kavganın sanal ortam dışına taşınması ihtimali üzerinde duruyor. Tartışmalar, Zazaların Kürt olmadığı yönündeki sataşmalarla başlayınca karşı taraf “Zazalar Kürdistan için bedel ödüyor.” çıkışını yaptı. Zaza grubuna karşılık, “Kürdistan Kürtlerindir, kaypak Zazalarla mücadele olmaz” diyen Kürtçüler arasında devam eden mücadelenin dozu her geçen gün artıyor.

ZAZA ALİ’NİN YERİNE ERMENİ ELEBAŞI

Terör örgütündeki Kürt-Zaza çatlağı en belirgin şekilde yaklaşık bir yıl önce ortaya çıktı. 2007’de yapılan PKK yönetimi sözde seçimlerinde Halkın Savunma Güçleri (HPG) komutanlığı için yapılan oylamayı yüzde 90’la kazanan Zaza kökenli Dr. Ali kod adlı Yusuf Turhallı’ya “Sen Zazasın, bu göreve gelemezsin” denilerek komutanlık verilmediği aktarılıyor. Turhallı’nın yerine Suriyeli Ermeni asıllı Dr. Bahoz Erdal kod adlı Fehman Hüseyin getirildi. Oyların yüzde 10’unu almasına rağmen Fehman Hüseyin’in “derin PKK” tarafından HPG komutanı olarak atanması, örgütteki Zazaları huzursuz etti. Alınan bilgilere göre bu duruma itiraz eden 50 kadar Zaza kökenli terörist, değişik zamanlarda öldürüldü. Bazı kritik görevlerde bulunan Zazaların da tasfiye edilerek operasyon bölgelerine gönderildiği belirtiliyor. Dr. Ali’nin de seçimden sonra bir süreliğine ‘cezaevine’ atıldığı, ardından da operasyon bölgesine gönderildiği vurgulanıyor. Seçim kriziyle görevinden alınan Zazaların yerine ise Suriyeli Ermeni asıllı Kürtler ve Ermeni kökenli Aleviler getirildi.
Zaza olduğu için dışlanan Dr. Ali kod adlı Yusuf Turhallı, Bingöl doğumlu. PKK içinde bazı önemli görevlerde bulundu. Terör örgütünün Şırnak, Siirt, Bingöl, Muş kırsalı sorumluluğunu yaptı. Turhallı’nın adı 13 askerin şehit edildiği Dağlıca baskınını organize eden terörist grubun içinde de geçiyor. Terörist Dr. Ali’nin son olarak Zap bölgesinde görev aldığı belirtiliyor.

İLK BÜYÜK ÇATLAK

PKK’da Kürt-Zaza çatışması devam ederken örgütteki Zazalar can güvenliklerinin olmadığını belirtiyorlar. Bingöl, Tunceli ve Diyarbakırlı Zazalar aslında başından beri PKK için ‘sorun’ oldu. PKK’da Zaza krizi şu anki kadar olmasa da ilk olarak Çürükkaya ailesi ile başladı. Bingöllü Selim Çürükkaya, Dr. Süleyman kod adlı Sait Çürükkaya, Aysel Çürükkaya ve Ömer Çürükkaya Zaza oldukları için örgütten sürekli dışlandılar. PKK’dan ayrılarak “Apo’nun Ayetleri” isimli kitabı yazarak terör örgütünü sert şekilde eleştiren Selim Çürükkaya’dan sonra Aysel ve Sait Çürükkaya örgütten uzaklaştı. Terör örgütünün Tunceli sorumluluğunu yapan Ömer Çürükkaya ise 1987’de bir operasyon sırasında öldürüldü. 1991’de Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisiyken PKK’ya katılan Sait Çürükkaya, 1993’te örgütün Diyarbakır (Amed) sorumlusu oldu. Ancak teröristbaşı Öcalan’ın yakalanmasından sonra örgütün politikalarını eleştirdi. Bunun üzerine başını Sait Çürükkaya ile Zeki Öztürk’ün çektiği 100 kadar Zaza grubu örgütten kaçmayı başardı. Bunların bir kısmı Ermenistan, bir kısmı da Suriye üzerinden Avrupa ülkelerine geçti. PKK’nın haklarında ölüm kararı çıkarttığı bu kişilerin önemli bir kısmı halen Almanya’da yaşıyor.

Bu kaçıştan sonra Kazım kod adlı Hamili Yıldırım ve İsa kod adlı Orhan İlbay PKK’dan koparak Tunceli ve Bingöl kırsalında örgütlendi. Sait Çürükkaya’nın da destek verdiği PKK Devrimci-Çizgi Grubu’nu oluşturan ekip TİKKO ile de temasa geçti. “İsyancı” Zaza grubunun Tunceli kırsalında özgürce dolaşmaları uzun sürmedi. 2000 Mart’ında PKK’nın ihbar ettiği söylenen bir operasyonda aralarında İlbay’ın da bulunduğu 20 Zaza kökenli terörist öldürüldü.

Hamili Yıldırım ise önce İran’a geçti, sorda tekrar PKK’nın saflarına katıldı. “İçimdeki isyan benim değil, içimdeki Öcalan’ın isyanıydı” diyerek örgütten affını istedi. Abdullah Öcalan kendisini affedince tekrar teröristliğe devam etmeye başladı. Ancak bu katılım uzun sürmedi. PKK’daki bazı kişilerin ihbarı üzerine Şam polisince yakalanıp Türkiye’ye teslim edildi. Yıldırım, örgütte 25 yıl kaldığını; ancak hep ihanete uğradığını ve PKK’da derin bir çetenin olduğunu ileri sürdü.

YENİ BÖLÜNME: ANKARA, ÖCALAN VE TARAFSIZLAR…

Emniyet ve istihbarat kaynaklarına göre halihazırda terör örgütü PKK üçe bölündü ve üst düzey yöneticiler saflarını net şekilde ortaya koydu. Gruplar arası suçlamalar ve idam kararlarının çok arttığı aktırılıyor. Kandil Dağı’nı aşan bu sorunun Avrupa’ya kadar uzandığı da gelen bilgiler arasında. Son duruma göre terör örgütünde “Ankara, Öcalan ve Tarafsızlar” olmak üzere üç klik oluşmuş durumda.

Bunların en zayıfı Tarafsızlar Grubu. Daha çok örgütten kopmak isteyen; ancak can güvenliği korkusuyla Kuzey Irak’a sıkışıp kalanlar. Grupta bulunan Rıza Altun’un her an öldürüleceği belirtiliyor. Rıza Altun Fransa’da yaşadığı sırada örgütün kasası olarak görev yapıyordu. Kandil’e çağrılan Altun’a yönelik iki defa öldürme girişiminde bulunulduğu da belirtiliyor. Ebubekir kod adını kullanan Rıza Altun Belçika’da yakalanmış; ancak Belçika polisinin göz yumması ile kaçıp Kuzey Irak’a geçmişti. Tarafsızlar içindeki diğer önemli isimler ise Sakine Cansız, Evindar, Asya Deniz, Jiyan Deniz. Kod adı Sara olan Sakine Cansız Avrupa’da faaliyet yürütmüş bir isim. Asya Deniz ise PKK’nın sözde eş başkanı görevinde bulundu. Murat Karayılan tarafındaydı; ancak son dönemlerde dışlandı. Jiyan Deniz’in gerçek adı Şükran Biner. Osman Öcalan’ın yönetim kadrosundaydı. Ancak Öcalan’ın kaçışı ile ortada kaldı. Halen önemli bir isim olarak biliniyor.

Öcalancı grubunda yer alanlara terörist Murat Karayılan komutanlık ediyor. Bu grupta Bozan Tekin, Mizgin Amed, Nuriye Kespir, Sofi Nurettin, Behsat kod adlı Nedim Seven gibi isimler var. Sofi Nurettin’in gerçek adı bilinmiyor; ancak örgütün Amed saha sorumluluğu yaptığı biliniyor. Nuriye Kespir daha çok Sozdar Avesta adını kullanıyor. Nerdeyse gerçek adının ne olduğu unutulmuş durumda. PKK’nın Özgür Kadın Partisi’nin (PJA) yöneticisi. Kespir’in aynı zaman PKK meclis üyesi kimliği de bulunuyor. Bozan Tekin’in ise Kürdistan Topluluklar Birliği (Koma Civaken Kürdistan- KCK) başkan yardımcısı olduğu belirtiliyor. Bu grupta ön plana çıkan diğer bir isim ise Nedim Seven. Bu isim daha çok örgütün Avrupa gençlik sorumlusu ve yeni gençleri terör örgütüne kazandıran kişi olarak biliniyor.

“DERİN ANKARA” ÖRGÜTE YÖN VERİYOR

En sinsi ve tehlikeli klik ise Ankara Grubu. Bu grupta yer alan bazı derin isimler PKK’ya yön veriyor. Mustafa Karasu, Ali Haydar Kaytan, Cemil Bayık, Duran Kalkan, Sakine Karakoçan, Zaho, Feride. Son iki kod adı kullanan şahısların gerçek ismi pek bilinmiyor. Diğer isimler de zaten örgütün meşhurları arasında. Ancak Sakine Karakoçan’ın kimliği önemli. PKK’nın meclis üyesi olan Karakoçan, örgütün üst düzey yöneticilerinden. Bu grup daha çok Alevi kökenlilerden oluşmasıyla dikkat çekiyor.

Uzatılması mümkün olan bu listeler şüphesiz net bir kamplaşmayı yansıtmıyor. Örneğin Suriyeli Fehman Hüseyin’i bir gruba mal etmek mümkün değil. Çünkü Hüseyin sürekli taraf değiştirebilen bir yapıya sahip. Zaten PKK’da taraftarlık gündelik olarak değişime gebe.

Aksiyon Dergisi


http://www.haber5.com/haber.php?haber_id=314794
Ekleme Tarihi: 30.04.2008 - 20:56
Evrensel üyenin diğer mesajları Evrensel`in Profili Evrensel Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Themenicon Sakarya'da e-mail ile Provokasyon..!Emniyet olayı çözdü!
Evrensel su an offline Evrensel  
Themenicon    Sakarya'da e-mail ile Provokasyon..!Emniyet olayı çözdü!
237 Mesaj -
Sakarya Provokasyonunun Şifreleri




Sakarya'da yaşanan provokasyon öncesi il içerisinde provokatif SMS-mail trafiği tespit edildi. Ortaya çıkan bilgiler bununla da sınırlı değil... Ne yapsalar deşifre oluyor...

DTP Sakarya İl Örgütü'nün geçen pazar akşamı bir düğün salonunda düzenlediği `Barış ve Kardeşlik Gecesi'nin, yaklaşık 1000 kişilik gösterici grubu tarafından basılmak istenmesi öncesinde il içinde dönen SMS ve mailler, bir anda ortaya çıkan Türk bayraklı grupla ilgili soru işaretleri var. .

Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube Müdürlüğü ekipleri, DTP'nin düzenlediği `Barış ve Kardeşlik Gecesi'nde Güneydoğu'da silahlı çatışmada öldürülen teröristler için saygı duruşunda bulunulunduğu iddialarını araştırıyor. Ayrıca salon önünde protesto gösterisi yapan ve içeri girmek isteyen, kalabalığı kışkırtanların saptanması için kamera kayıtlarının incelenmesinin sürdüğü ve yakalanmaları için çalışma başlatıldığı belirtildi.

MESAJLARI KİM GÖNDERDİ

Olaylardan iki gün önce Sakarya'da basın kuruluşları ve bazı kişilerin e- mail adreslerine gönderilen `Kamuoyunun dikkatine' başlıklı mesaj da incelemeye alındı.

İnternetten gösterilen mesajda DTP'lilerin yapacağı gecenin engellenmesi istenerek, bu gecenin ülkenin birlik ve beraberliğini bozabileceği ileri sürülüyordu. Polis bu mesajları kimlerin yazıp dağıttığını belirlemeye çalışıyor.


BAYRAKLA BİR ANDA ÇIKAN GRUP KİM?

Olaylarla ilgili ikinci soruşturma ise ellerinde bayraklarla DTP'lilerin bulunduğu salonun önüne gelip olayı provake etmeye çalışanlara yönelik yapılıyor. Polis salon önünde toplanan ve sloganlar atan yaklaşık 1000 kişi oldukları belirlenen gruptakileri araştırıyor. Olay gecesi çekilen görüntüleri Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şubesi ekipleri ayrıntılı incelerken, provokatif hareketlerde bulunanların da kimliklerini tek tek tesbit ediyor. Polis, ayrıca bazı siyasi partilerin gençlik kolları yönetici ve üelerini de takibe aldı.


POLİS NEDEN BEKLETİLDİ

Olayların daha başlangıç aşamasında bitirilebilmesi mümkünken çevik kuvvet polislerinin bekletilmesi de ayrı bir araştırma konusu. Çevik Kuvvet olaylar başlarken bekletilmiş, grup iyice kalabalıklaştıktan sonra da yetersiz kalmıştı. Bu noktada da Jandarma'dan yardım istenmişti. Şehir içine jandarmanın girmesi de DTP'leri tahrik etmişti. Ancak bu sırada bir kişinin kalp krizi sonucu ölmesi üzerine olaylar kurtarma çalışmaları için ambülansların kalabalığa dalmasıyla durulmuştu.

LİNÇ GİRİŞİMCİLERİNİN DEVLETTE UZANTISI VAR

DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, Sakarya'da yaşanan linç girişiminin artan ırkçı-milliyetçiliğin ve şovenizmin bir sonucu olduğunu, bunun zararlarının Balkanlar'da görüldüğünü ancak ders çıkartılmadığını savundu. Türk, "Sakarya'da linç girişiminde bulunanların, siyasette, bürokraside ve devlette uzantıları var" dedi.


Türk, Başbakan Erdoğan'ın 23 Nisan törenlerinde kendileri ile tokalaşmamasını da hatırlatarak, "Sayın Başbakan bir yerlerden aldığı talimat nedeniyle bizimle tokalaşmıyor" diyerek, Erdoğan'ın bu tavrını da eleştirdi.

DTP'DEN 1 GÜNLÜK BOYKOT

DTP Grup Başkanı Ahmet Türk, Sakarya'da önceki gece yaşanan olaylar ve partilerine yönelik “linç kampanyası"nı protesto etmek için yarın Parlamento çalışmalarına katılmayacaklarını bildirdi. 1 Mayıs'ta çalışanlarla birlikte alanlarda olacakları için Meclis çalışmalarına katılmayacaklarını söyleyen Türk, Sakarya olaylarını Sivas ve Kahramanmaraş olaylarına benzetti. DTP'nin yarın Meclis çalışmalarına katılmama eylemine ÖDP Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Ufuk Uras da destek verecek.


http://www.aktifhaber.com/news_detail.php?id=167222
Ekleme Tarihi: 29.04.2008 - 21:46
Evrensel üyenin diğer mesajları Evrensel`in Profili Evrensel Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Themenicon "Derin Çekirdek Halka” milletin uyanmasından çok çok rahatsız!
Evrensel su an offline Evrensel  
Themenicon    "Derin Çekirdek Halka” milletin uyanmasından çok çok rahatsız!
237 Mesaj -
Türkiye'deki derin yapının analizi


http://www.aktifhaber.com/author_article_detail.php?id=3931



Türkiye'deki “derin yapı”nın yaklaşık yüz yıldır katışıksız gayrı milli, gayrı Türk ve gayrı Müslim olduğunu muhtelif yazılarımızda belirtmiş; bu derin yapının serüveninden, ülkenin sinirlerini, beynini nasıl ve hangi yöntemlerle işgal ettiğinden bahsetmiştik.


Millete rağmen varlığını sürdüren, ele geçirdiği devlet imkânlarıyla milletle mücadele eden; her dirilme-toparlanma çabamızda başımıza bir balyoz indirerek, yeniden yarı baygın hale getiren bu aygıtın sosyal ve beşeri yapısı şimdiye kadar analiz edilmedi.


Bu yazımızda “derin yapı”nın hangi kesimlerden destek aldığını, kimlere dayandığını, kimleri kullandığını, karar verme mekanizmalarının kimlerden oluştuğunu, azınlıkların bu yapının neresinde durduğunu, heteredoks gurupların bu yapıyla ilişkilerini işlemeye çalışacağız.



Anlaşılmasını kolaylaştırmak için, “Derin Yapı”nın kabaca iç içe geçmiş üç halka şeklinde kategorize edilebileceğini düşünüyorum. “Çekirdek halka”, “orta halka” ve “kenar halka”. Bu halkaların her birinin toplumsal dokusu, etnik yapısı ve derin yapı içindeki etkinliği farklılık arz etmektedir.

Türkiye'deki “Derin Yapı”nın çekirdek kısmı bütünüyle Yahudilerden müteşekkildir. Çekirdek kadroda Sebataylar ve Museviler vardır. Öyle ki İsrail kurulmadan önce Türkiye Cumhuriyeti bu kesim tarafından “yeryüzündeki tek Yahudi devleti” olarak anılmıştır. Türkiye'de sosyal-siyasi-ekonomik vb. hayatın stratejik önemi haiz bütün alanlarının kontrolünün bu çekirdek kadronun elinde olmasına itina gösterilmiştir.


1908 ihtilalinden sonra bu kesim bürokratik alanların en kritik noktalarını ele geçirmişlerdir. Selanik ve balkanlardaki Sebatay-Yahudi kökenlilerin mübadele ile Türkiye'ye getirilmesi bu kadronun nüfus açısından da güçlenmesini sağlamıştır. Böylece “çekirdek halka” Cumhuriyetin ilk yıllarında ülkenin bütün stratejik noktalarını tutabilmiştir. Bu dönemde, çekirdek halkayı oluşturan kripto Yahudiler ne kara Türkleri, ne de diğer kripto ecnebileri iktidarlarına ortak etme ihtiyacında değillerdi. Onları zevahiri kurtaracak yerlerde tutmaları yetiyordu. Mutlak ve tartışılmaz bir güce sahiptiler. Sadece bürokratik alanlar ve devletin kritik noktaları değil, sosyal ve ekonomik hayatın öncüleri; yazarlar, sanatçılar, aktörler, ulusal ölçekteki patronlar hep bunlardan çıkıyordu. Devlet aygıtının daha kompleks bir hal alması, yeni kurumların oluşması sonucu her yere yetemez hale geldiler. Yeni nesilleri bohem bir hayatı tercih ediyordu. Dedeleri gibi idealist olmadıkları için bürokrasinin bunaltıcı çarklarına girmeyi arzu etmiyorlardı. Türkiye'nin nüfusu hızla artıyor ama bu kesimin nüfusu artmıyordu. Bundan dolayı “çekirdek halka” dün ellerinde tuttukları bazı mevzilerin feda edilebilecek kısımlarını diğer kripto ecnebilere ve heteredoks guruplara devrettiler.



Derin yapının özünü oluşturan “Çekirdek Halka” epeyce mevzi kaybetmesine rağmen, karar mekanizmalarını tekelinde tutmaya devam etmekte, stratejik noktaların kontrollerinden çıkma-masına itina göstermektedir. Maruz kaldığımız bütün derin operasyonların, yönlendirmelerin, spekülasyonların odağında bu çekirdek halka vardır. Çekirdek halkada olan ve karar mekanizmasını yönlendiren insanlar sanıldığının aksine tahmin edilebilecek kimseler değildir. Kamuoyunda numaralandırılan, konuşulan kimseler birinci dereceden icracılar bile değildir. Medyaya “derin” olarak yansıyan, üzerinde konuşulan kimselerin çoğu kullanılan piyonlardan, tetikçilerden ibarettir. “Beyin” olarak gösterilenler bile çekirdek halkadan değil, en fazla orta halkadan kimselerdir. Zira çekirdek halkada olan insanlar kamuoyunun tartışmasına sunulmaz. Özenle muhafaza edilirler.



Türkiye'ye derin yapının çekirdek kadrosunu konuşlandıranlar batılılardır. Dün bu kadro İngilizlerin kontrolündeydi. Bu gün ABD ve İsrail'le birlikte hareket etmektedir. Türkiye'deki derin yapının çekirdek halkası ülke sınırlarını aşan etkiye sahiptir.



Çekirdek halka her görüşün antisini, karşıtını oluşturur ve bu görüşleri vuruşturarak kendi menfaatlerini dengede tutar. Bu yönüyle ülkemizde, bölgemizde aşırı ırkçı, aşırı dinci, aşırı solcu vs pek çok akımın, görüşün arkasında bu çekirdek kadro vardır.



Çekirdek Halka 100-150 yıldır ellerinde tuttukları stratejik mevzilerin son zamanlarda tehdit altında olduğunu düşünmekte ve hâkimiyetlerinin sürdürülebilmesi için sürekli “yeni derin projeler” üretmektedir. Sistemin en kritik silahlarını, kurumlarını, araçlarını yaşadıkları erozyonu durdurabilmek için devreye sokmaktadır. Ulusalcı görünen yapıların, Ergenekon tarzı örgütlerin, kaos projelerinin, siyasi-toplumsal mühendisliklerin, ayrılıkçı gurupların, ekonomik operasyonların arkasında bu derin “beyinler” vardır. Çok iyi bir planlamayla ve rol taksimatıyla toplumun farklı kesimlerine liderler yetiştirirler. O kesimleri kendi arzuları istikametinde bu liderlerle yönlendirirler. Toplumsal direnci kırmak, yönlendirile-bilirliği kolaylaştırmak için pornografiyi, ahlaki yozlaşmayı yaygınlaştırırlar. Aileyi tahrip edecek, milli dokuyu zaafa uğratacak sektörleri desteklerler. Kendi içlerinden bu sektörlerin duayenliğini, liderliğini yapacak insanlar çıkarırlar.



Derin yapının orta halkasını masonik örgütlenmeler içinde yer alan insanlar oluşturur. Ancak masonik yapıların en üstünde karar verici, politika belirleyici konumundakiler yine çekirdek halkadandır ve kesinlikle Yahudidirler. Meslek guruplarına göre alan paylaşımı yapılmış olan (lionslar, lionesler, rotaryan, rotaraklar, iş dünyasına ait bazı kuruluşlar ve bazı STK'lar vs.) orta halkayı, gövdeyi oluştururlar. Siyasal-bürokratik-akademik-ekonomik alanları kontrol etmek, kamuoyunu etkilemek ve yönlendirmek, değişik meslek guruplarının desteğini derin amaçlar istikametinde kullanarak hâkimiyet ve etkinlik sağlamak için bu örgütlü guruplardan yararlanılır.



Masonik örgütlenmelerin içinde diğer kripto ecnebilerden (Ermeni-Rum-Süryani vs.) bol miktarda varsa da, çoğunluğu “beyazlaşma arzusundaki kara Türkler” oluşturur. Karakter zafiyeti olan bazı Kara Türkler bürokratik, ticari, siyasi vb. ikballerini düşünerek buralara üye olurlar. Zaman içinde gösterdikleri sadakate ve performansa göre yükselirler ve etkin hale gelirler. Ama hiçbir zaman bir kara Türk'ün üst karar organlarında yer alması mümkün değildir. Masonik derneklere üye olan Kara Türkler, derin yapıların toplum içindeki lojistik destekçileridirler. Büyük fotoğrafı görmeden ana hedefler istikametinde kullanılırlar ve yönlendirilirler. Derin politikalara ve operasyonlara en fazla “nitelikli malzeme” olurlar. Derin yapının orta halkası sivil ve askeri bürokrasideki, iş dünyasındaki elemanları vasıtasıyla derin operasyonlara zemin hazırlar. Mitinglerle, beyanatlarla, psikolojik harekât mahsulü eylemler ve söylemlerle kamuoyu oluşturur, ortamın olgunlaşmasına katkıda bulunur.



Yakın zamana kadar bu derin sistemi Yahudi-Sebatay ekipler tek başlarına ve sıkıntısız götürebilmekte idiler. Ancak son yıllarda güç kaybına uğramaları ve Anadolu insanının uyanışı, dün kavgalı oldukları diğer ecnebilerle işbirliğine gitmelerine neden olmuştur. Osmanlı döneminde birbirinden hazzetmeyen Yahudi-Ermeni-Rum azınlıklar, özellikle bunların kriptoları her geçen gün “Kara Türklere karşı birleşik cephe” oluşturmakta, dayanışma içine girmektedirler. Yahudi-Sebetaylar nüfus sıkıntısı içinde oldukları ve sürekli mevzi kaybettikleri için Alevi kesimle de sıkı diyalog içine girmeye, onları bir nüfus deposu, dolgu unsuru olarak görmeye ve ara kademelerde kullanmaya başlamıştır.


Derin yapının kenar (3.) halkasında yer alanlar “Beyaz Türklerin Kara Ayakları” başlıklı yazımızda üzerinde durduğumuz, yerli kara figüranlardır. Bu kesim kime hizmet ettiğinin farkında değildir. Resmin bütünü göremezler. Bir kısmı inandığı/inandırıldığı davası uğruna mücadele verdiğini düşünerek heyecan ve hamasetle hareket eder. Bunlar, bazen emekçinin, işçinin, ezilenin hakkını müdafaa ettiğini düşünen TKP'li, DHKP-C'li vb. Marksist devrimcilerdir. Bazen ezilmiş bir halkın (Kürtlerin) haklarını savunduğunu ve bunun için dağda-ovada mücadele verdiğini zanneden PKK'lılar, Kürtçülerdir. Bazen İslam adına cihat ettiği yanılgısına düşmüş Hizbullah'çı, İBDA-C'li militanlardır. Bazen beynelmilel güçlere karşı milli menfaatleri savunduğu sanısına saplanmış ulusalcılardır. Bu gurupların içinde âleme ayan olmuş gerçekleri bile ideoloji körlüğünden dolayı sorgulayamayacak kadar inandırılmış, saf insanlar vardır.



Beyaz Türklere ayak olan, figüranlık yapan kenar halkanın bir diğer kısmı ise hadiseye bütünüyle profesyonellik açısından yaklaşan “ücretli”lerdir. Bunlar aldığı bedel, karşılık, menfaat, makam vb. gereği rolünü oynayan kimselerdir. Üzerlerine vazife olmayan şeylere karışmazlar ve karıştırılmazlar. Karıştırdıklarında akıbetlerinin ne olacağını gayet iyi bilirler. Bu kategoride kime hizmet ettiğini bildiği, olayların farkına vardığı halde girdiği sarmaldan kurtulamayan epeyce insan vardır.



Kenar halka içinde bilinçli olarak tetikçilik, militanlık yapan, intikam duygusuyla hareket eden, kökeninin farkında olarak mücadele veren bazı kripto ecnebiler de vardır. Nitekim terör örgütlerinin silahlı kısımlarında, dağ kadrolarında, şehir yapılanmalarında, üniversite örgütlenmelerinde bu türden pek çok insan vardır.



Derin yapının medyaya düşen, gün yüzüne çıkan, tartışılan pek çok ismi kenar halkanın bu kategorilerinden birisine girmektedir. Müslüm Gündüzler, Fadime Şahinler, Alpaslan Aslanlar, iyi çocuk Ali'ler, tetikçi Yeşil'ler, rambo Çatlı'lar bu meydanda sadece figürandırlar; en fazla amele başıdırlar. Abdullah Öcalan, Dursun Karataş, Hüseyin Velioğlu gibi şahıslar figüran olarak işe başladığı halde, uluslararası servislerle tutukları işlerden dolayı “şöhretli birer dublör” haline gelmeyi başarabilmişlerdir.

Tetikçi figüranlarla bağlantıları ortaya çıkan, onlara imkânlar hazırlayan güya millici bazı düşük rütbeli kimselerin ancak suflör, malzemeci, dekorcu, makyajcı gibi misyonlara sahip olduğunu düşünüyorum. Pek çoğu yerli ve kara Türk olan bu insanlar milli duygularından yararlanılarak gayrı milli projelerde millete karşı kullanılmaktadır. Senarist, yönetmen gibi takdim edilen Veli Küçük türü insanların bile bu tabloda orta halkadan öteye geçebildiğini sanmıyorum.



Kenar halkada olduğu halde temsil acısından çok önde yer alan insanlar da bulunabilmektedir. Örneğin, aslı Kara Türk olan 3. halkadaki birisi bunların başbakan adayı olabilir, bunu destekleyebilirler. Ama başbakan bile olsa temel kararlarda etkisi olmayabilir, sadece kendisine emredilenleri uygular. Aynı şeyi diğer kurumların en başındakiler için de düşünebilirsiniz.



Derin yapı insanları şantajla, tehditle, kumpasa, tuzağa düşürerek de hedefleri doğrultusunda kullanabilir. İhtimal vermeyeceğiniz kişiler derin odakların emrinde bulunabilir. Uçkurundan yakalanmış itibarlı birisi; cüzdanı doldurulmuş bir entelektüel; görüntülenmiş dindar bir insan bu yapının hizmetinde olabilir.



Ayrıca derin yapıya hizmet eden payanda organizasyonlar vardır. Saunaları, fuhuş ekiplerini, tehdit ve şantaj çetelerini, terör örgütlerini, adi görünümündeki tedhiş ve suç şebekelerini hedeflerine destek amaçlı kullanırlar. Kirli işlerde bu tür örgütleri devreye sokarlar. Cezalandırmaları, zorlamaları bunlar eliyle yaparlar.

Beyin yıkama işinde ve toplumu yönlendirme amaçlı psikolojik harekât eylemlerinde profesyoneldirler. Toplumun farklı kesimlerinde bunların borazanlığını yapanlar, medya, sanat, iş dünyasında uzantıları vardır. Kamuoyu oluşturacak malzemeleri ellerinde tutmaya çalışırlar.



Türkiye'deki derin yapının İtalya-İspanya gibi ülkelerde deşifre edilen “Gladyo” tarzı yapılarla kıyaslanması yanlış olur. O ülkelerde kurulan yapılar adı geçen ülkeleri yönlendirme amaçlıydı. Bu ülkelerde milli direnç ve bilincin öldürülmesini hedeflemiyordu. Türkiye'deki derin yapı ise bizzat milleti, milli manevi dinamikleri hedef almaktadır. Derin odakların en çok neden rahatsız oldukları size bu konuda fikir verebilir.


Türkiye'deki derin yapı Milletin-devletin yarı canlı kalmasına matuf konuşlandırılmıştır. Bu derin vampiri musallat edenler Türkiye'nin kendi olarak var olması durumunda bütün bir İslam coğrafyasını, mağdur milletleri etkileyeceğinin farkında oldukları için, bizi çelikten bir çeper içine hapsetmişlerdir. Bu nedenle milletin her kendine gelme gayreti, diriliş çabası amansızca bastırılmış, öncülük eden beyinler, guruplar ezilmiştir.

Gelişmiş, köklü ülkelerde devleti ve milleti koruma refleksiyle hareket eden, siyaset üstü düşünen, ülkenin maceralara girmemesi için müdahale eden milli yapılar-ekipler vardır. Bunlara “derin devlet” dendiği de olmaktadır.



Türkiye'deki derin yapı gayrı Müslim ve gayrı milli güçlerin elindedir. Bazı iddiaların aksine derin oluşumlar ve yapılar hala bütünüyle ABD-Yahudi etkisindedir. Maruz kalınan ihtilal denemeleri, siyasi manipülasyonlar, sosyal mühendislik operasyonları bu gün de bu odakların işidir.



Ama “derin yapı” planladıklarını icraya koyamamaktan, provokasyonlarının hedefe ulaşmamasından ve milletin çevrilen dolaplara uyanmasından rahatsızdır.


28 Nisan 2008 Pazartesi

http://www.aktifhaber.com/author_article_detail.php?id=3931
Ekleme Tarihi: 29.04.2008 - 13:31
Evrensel üyenin diğer mesajları Evrensel`in Profili Evrensel Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Themenicon SABATAYCILAR TÜRKİYE'Yİ ELE GEÇİRMEYE ÇALIŞIYOR!
Evrensel su an offline Evrensel  
237 Mesaj -
Beyaz Türklerin Türklükle bir alakasının olmadığını, kullanılan bu tabire rağmen, kavramın başta Sebatay kökenliler olmak üzere, kripto ecnebileri tanımladığını başta belirtelim. Açıkca sebateistler diyebiliriz.

Amacımız kafatası avcılığı değil elbet, ancak ortada da bir realite olduğu ve bu güruhun ülkemizde oynadıkları oyunları da tartışmalıyız.

Yüz yılı aşkındır ellerinde oyuncak haline getirdikleri bir millet artık uyanıyor, araştırıyor ve sorguluyor.

Bu münafıklar zümresi kendilerini, “bedevi bir topluluğa medeniyet, sanat, kültür vs getirmiş efendi” görüyor, “vazgeçilmez insanlar”, trip-lerine giriyorlar ve bu memleketin asıl sahibi olarak kendilerini görüyorlar. Oysa 5000 yıllık köklü tarihe sahip, 3 kıtada onlarca büyük devlet kurmuş bir millete “kabile” muamelesi yapıyorlar.

Ancak gün geldi ve artık devran değşmeye başladı. Aslında bu süreç belki 40 ile 60 yıllık bir sürece dayanmaktadır. Yani bugün arka arkaya çeteler deşifre ediliyorsa bu AKP'nin şu 5 yıllık ömrüne değil daha uzun bir zamana yayılmış bir uyanışın sonucudur. Ama kader denk noktasında bu tür deşifreler bu zamanlara denk gelmiştir.

Türkiye münafıklığı müesseseleştirmiş bu asalaklardan elbette kurtulacaktır. Hala hafife alınmayacak kadar güçlü iseler de eski kudretleri yoktur. Kontrolü önemli oranda kaybetmişlerdir. Ancak benim korkum tükeniş psikolojisi ile “benden sonrası tufan” deyip çılgınca işlere girişmeleridir. Kaos ve kargaşa çıkarmak için her yolu denemeleridir.

Gerçekten yapılanlara bakılırsa bu adamlar artık çıldırdı ve ülkenin ekonomisinin, AB'ye üyeliğinin, dünyaya kapanmanın onlar için hiç bir öneminin olmadığını göstermektedirler. Ama bu yaptıkları inşaallah ellerindeki son kurşunu ayaklarına sıkmaktan ibarettir.

aktifhaber.com
Ekleme Tarihi: 28.04.2008 - 20:14
Evrensel üyenin diğer mesajları Evrensel`in Profili Evrensel Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Kemalist-Laik Paşaların PKK ile ilişkilerini Öcalan açıkladı..
Evrensel su an offline Evrensel  
237 Mesaj -
Laik rejimin terorden, kandan, kaostan beslendigini artik herkes anlamaya basladi!

Teroru yaratan rejimin kendisi bana gore!

Rejim halka bir sey veremedigi icin, bir gelecek sunamadigi icin halki oyaliyor, halki biribiriyle kavgaya tutusturuyor.Bu sayede halk sorgulamaktan, hakkini aramaktan, demokrasiye, ozgurluklere, hurriyetine sahip cikmaktan mahrum birakiliyor.

Teror biterse, kaos biterse halk kendine gelecek, daha fazla demokrasi, daha fazla ozgurluk, daha fazla sorumluluk isteyecek sistemden.
Ekleme Tarihi: 28.04.2008 - 10:25
Evrensel üyenin diğer mesajları Evrensel`in Profili Evrensel Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Kemalist-Laik Paşaların PKK ile ilişkilerini Öcalan açıkladı..
Evrensel su an offline Evrensel  
Kemalist-Laik Paşaların PKK ile ilişkilerini Öcalan açıkladı..
237 Mesaj -
ÖCALAN'DAN BOMBA AÇIKLAMA


Öcalan kendisiyle görüşen Paşaları açıkladı..


Terör örgütü lideri Abdullah Öcalan avukatları ile geçen hafta gerçekleştirdiği görüşmenin tutanakları Firatnews haber ajansında yayınlandı.


Öcalan açıklamalarında askerle teması ilk kez dile getirdi. Emniyet İstihbarat Teşkilatı'nın eski Başkanı Bülent Orakoğlu'nun yıllardır dile getirdiği Asker-PKK teması ilk kez bu açıklamalarla teyit aldı.


Öcalan görüşme tutanaklarında ilginç iddialara yer verdi. Öcalan'ın iddiaları şöyle:


“'93'ten günümüze barış çabalarını sürdürdüğüm biliniyor. '90'ların başında Turgut Özal'ı çok ciddiye almamıştım, bir kandırmaca olabileceğini düşünüyordum. Ancak sonradan Turgut Özal'ın ciddi yaklaştığını ve önemli bir devlet adamı olduğunu anladım. Daha sonra Erbakan'la mektuplaşmalarımız oldu. Özal'da yaptığım hataya düşmemek için Erbakan'ı ciddiye aldım. Mektuplaşmalarda çözüm talepleri konusunda üzerime düşeni yapacağımı belirttim. Turgut Özal'a yeterince tanımadığım şansı aynı hataya düşmemek için bu sefer Erbakan'a fazlasıyla tanıdım. Ancak bu süreçte 28 Şubat darbesiyle kesildi. Yine '99-2000 yılları arasında askeri kanattan Kıvrıkoğlu-Aytaç Yalman ekibi benimle görüşmeler gerçekleştirdiler. Hatta askerin hassasiyetini de dikkate alacağımı belirtmiştim. Ancak başaramadılar. Bu sürecin de önü kesilmiş oldu.”


İlişkileri 4 yıl Aytaç Paşa Sürdürdü


Abdullah Öcalan, 16 Şubat 1999 tarihinde Kenya'da yakalanarak Türkiye'ye getirildi. Öcalan, yakalanmadan önce Suriye'de bulunuyordu. 1999 yılında dönemin 2.Ordu Komutanlığını sürdüren, ardından da Jandarma Genel Komutanlığı'na atanan Aytaç Yalman, 1998 yılında Suriye ile yaşanan kriz sonrası 20 Ekim 1998'de imzalanan Adana mutabakatı gereği, Türkiye Cumhuriyeti adına Türkiye-Suriye güvenlik ilişkilerini 4 yıl süre ile sürdürmüştü.

Orakoğlu: Teması Yakaladık Devrildik

Emniyet İstihbarat Dairesinin 28 Şubat dönemindeki Başkanı Bülent Orakoğlu, bazı üst düzey paşalarla PKK'nın temasını tespit ettiklerini bunun kanıtlarının Emniyet İstihbarat Dairesi'nde olduğunu söylüyordu. Orakoğlu, bu teması daha da ileri boyutlara götürmeye başladıklarını ancak 28 Şubat ortamında devrildiğini belirtiyor.


"Darbeyi engelleyen Polis" olarak bilinen Orakoğlu, Batı Çalışma Grubu'nu ortaya çıkarmış, darbe hazırlıklarını deşifre etmişti. Bunun sonucunda bir hukuk skandalı çerçevesinde görevinden alınmış ve Mamak Askeri Cezaevine atılmıştı. Ancak Orakoğlu tarihe geçen savunmasıyla beraat etmişti. Orakoğlu o dönemi "Deşifre" isimli kitabında anlatmıştı.


Aktifhaber...


http://www.aktifhaber.com/news_detail.php?id=166728
Ekleme Tarihi: 26.04.2008 - 13:19
Evrensel üyenin diğer mesajları Evrensel`in Profili Evrensel Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Atlas Jet Uçağı Korsanı; Beni İngiliz istihbaratı yetiştirdi
Evrensel su an offline Evrensel  
Atlas Jet Uçağı Korsanı; Beni İngiliz istihbaratı yetiştirdi
237 Mesaj -
HAVA KORSANINDAN MÜTHİŞ İTİRAFLAR: BENİ İNGİLİZ İSTİHBARATI YETİŞTİRDİ


ŞOK HABER !


İngilizlerin Müslümanlara karşı kullanacağı korsan konuştu. Atlas Jet uçağını kaçıran Talikh, Antalya polisine müthiş itiraflarda bulundu !!!

Talikh, "Beni İngiliz istihbaratı yetiştirdi. Müslümanlar'a karşı kullanacaklardı. Kurtulmamın tek yolu uçak kaçırmaktı" dedi.


Atlas Jet uçağını Kıbrıs’tan Tahran’a kaçırmaya kalkışan hava korsanı El Mugir-Şovalye lakaplı Momena Abdulaziz Gouma Talikh, müthiş itiraflarda bulundu. 2 bin 97 yıl hapis cezası istemiyle yargılanan Talikh, İngiliz istihbaratınca eğitildiğini iddia ederek, “Müslümanlar'a karşı kullanacaklarını anladım. Kıbrıs’tan çıkmanın ve kurtulmanın tek yolu uçak kaçırmaktı" dedi.

EN İNCE AYRINTISINA KADAR ANLATTI

Uçak kaçırma olayının ardından gözaltına alındığı Antalya Emniyet Müdürlüğü'nde verdiği ifadelerde Talikh, bu yolculuğu tüm ayrıntılarına kadar anlattı. Filistin uyruklu öğretmen bir baba ve Mısır uyruklu bir annenin 8 çocuğundan biri olan 34 yaşındaki Talikh, Türkiye'deki sorgulamasında 5 yıl önce Cidde’de Islah Hareketi isimli bir grubun protesto gösterisine katılıp tutuklandığını, cezaevinde El Kaide ile tanışıp silah ve bomba eğitimi aldığını anlattı. "El Kaide örgütü ile güvenlik görevlileri arasında çatışmalar vardı, endişelendim" diyen Talikh, örgütten kaçtığını, ailesinin isteğiyle Nisan 2006’da kardeşinin okuduğu KKTC’deki Girne Amerikan Üniversitesi’ne girdiğini söyledi.

YALAN MAKİNESİ

Kıbrıs’ta önce Rum, ardından İngiliz ıstihbaratıyla bağlantı kurduğunu anlatan Talikh, şunları söyledi: “İngilizler, El Kaide adına faaliyet yürüttüğünü ve örgütten kaçtığımı söyledim. İfademi alıp yalan makinesinden geçirdiler. Bundan sonra Mısır ve Umman’la ilgili bazı istihbarı görevler verdiler. Takip, takipten kurtulma, tanımadığın kişiyle mülakat yapma, bilgi toplama, haberleşme, şifreli görüşmeler, rapor yazma, buluşacağın kişiyi güvenli olarak araca alma gibi konularda eğittiler. Daha sonra verdikleri görevleri yerine getirseydim, Müslümanlara zarar verecek durum meydana gelebilirdi, tekliflerini kabul etmedim, kızdılar."

Talikh, İngiliz istihbaratının baskıları sürünce, Kıbrıs’tan kolay çıkmak için uçak kaçırmaya karar verdiğini iddia etti.

OYUN HAMURLU KORSANLAR

KKTC'deki Ercan Havaalanı'ndan İstanbul'a giden Atlas Jet'e ait yolcu uçağı 6 mürettebat ve 136 yolcusuyla birlikte geçtiğimiz ağustos ayında kaçırılmıştı. İki hava korsanı, uçağın İran'ın başkenti Tahran'a indirilmesini istemişti ancak yeterli yakıt olmadığı gerekçesiyle uçak Antalya'ya indirilmişti. Uçuş ekibi kokpit camından uçağı terk ederken, yolcuların büyük kısmı acil çıkış kapılarını açarak atlamıştı. İki korsanın 'bomba' dediği paketten ise oyun hamuru çıkmıştı.

Talikh ile suç ortağı kardeşinin arkadaşı Mehmet Raşit Özlü, hakkında silahlı terör örgütüne üye olmak, uçak kaçırma, cebir ve tehdit kullanmak suretiyle silahla hürriyeti tahdit suçlamasıyla; uçaktaki 139 kişi için ayrı ayrı 15’er yıl hapis istemiyle dava açıldı. Sanıklar önümüzde ay İzmir’de hakim karşısında ifade verecek.

BUGÜN

Uçaktan kaçan bir yolcunun amatör kamerasından korku dolu anlar kameraya işte böyle yansımıştı.


http://www.samanyoluhaber.com/haber-98791.html
Ekleme Tarihi: 20.04.2008 - 20:10
Evrensel üyenin diğer mesajları Evrensel`in Profili Evrensel Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Themenicon Ermeniler Kürtçü, Yahudiler Türkçü kılığına büründü!
Evrensel su an offline Evrensel  
Themenicon    Ermeniler Kürtçü, Yahudiler Türkçü kılığına büründü!
237 Mesaj -
(Kripto) Ermeniler Ermenilere Karşı


Türkiye'de Ermeni cemaatinin 35-50 bin civarında olduğu tahmin ediliyor. Bunlar hüviyetlerinde açıkça kimlikleri yazılı olan, dinlerini ve kimliklerini inkâr etmeyen, Lozan'da tanımlanan “azınlık” statüsünü haiz Ermeniler.



Türkiye'de birde “Müslüman” zarfında kripto Ermeniler var. Bunların toplamı geçenlerde tarihçi Halaçoğlu tarafından 1 milyon olarak verildi. Ermeni kaynakları da benzer rakamları veriyor. 1915 olaylarından sonra Anadolu'da kalan bu Ermenilerin önemli bir kısmı, en az yarısı Türkler veya Kürtler arasında samimi Müslümanlar olarak hayatlarını devam ettiriyorlar. Farkında olsalar bile eski kimliklerini kurcalama niyetinde değiller. Avrupa'dan beslenen bazı dernek ve örgütler bu kesimin eğitimli gençlerine Ermeni kökenlerini hatırlatma çabası içinde iseler de; süreç Ermeni kökenli vatandaşlarımızın giderek Anadolu insanı ile kaynaşması yönünde işlemektedir.



Bu 1 milyonluk kesimin içinde önemli bir nüfus da, Ermeni kimliğinin farkında ve şuurunda olarak, Türk-Kürt kimlikleri içinde boy göstermektedir. Bu kesim bir taraftan Kürt ve Kürtçü kimliği ile PKK'nın ve onun siyasi örgütünün en önünde yer alırken; diğer taraftan ulusalcı-millici, hatta milliyetçi kimliği ile en kafatasçı Türkçüler arasında saf tutabilmektedir. Fakat bu kripto Ermenilerin en etkin oldukları mevzi sivil ve askeri bürokrasidir. Kürtlerin, Türklerin, Alevilerin içinde yer alan Kripto Ermeniler bürokrasinin kilit noktalarında oldukça etkindirler ve son zamanlarda da şahit olduğumuz milli iradeye set oluşturma, demokrasiyi tıkama konusunda mahirdirler. Yargı-ordu ve üniversitelerde epeyce kripto Ermeni vardır. Üniversitelerdekiler yer yer açığa çıkarılmıştır. Ancak ordu ve yargı içindekileri kimse telaffuz etmeye cesaret edememektedir. Son yıllarda kripto Ermeniler ve (bu konuda daha tecrübeli ve becerikli olan) kripto Yahudiler pek çok alanda müşterek hareket etmektedirler. Devlet içinde konuşlanmış kripto ecnebiler ulusa rağmen ulusçu, millete rağmen devletçidirler. Devletçi, Atatürkçü, ulusalcı tepkiler veren, devlet içinde konuşlanmış bu kripto ecnebilerin, mercek tutulduğunda PKK'da, DHKP-C'de, TİKKO'da yakınları çıkabilmektedir. Bir kardeş, kuzen devletin en can alıcı yerinde mevzi tutmuş iken, öbür kardeş-kuzen güvenlik güçlerine, Türk ordusuna kurşun sıkabilmektedir. Bunlardan pek çoğunun istihbarat örgütlerimizin ve güvenlik güçlerimizin kayıtlarında mevcut olduğunu düşünüyorum.



İşte Türkiye'de yaşayan bu iki Ermeni gurup arasında ciddi bir mücadele vardır. Devletin içinde kalarak etkinliğini “kripto” olarak devam ettirmeyi hedefleyen 1. gurup ve gizli kalmış Ermenileri tespit ederek güçlü bir Ermeni varlığı ortaya koymaya çalışan 2. gurup.



Ermeni Diasporasının da desteklediği 2. gurup açıklık politikasını desteklemektedir. Var olduğu iddia edilen "1 milyon Ermeni'nin her geçen gün eridiği, Müslümanlaştığı" tezinden hareketle; Ermeni kökenli vatandaşları aslına döndürme, Ermeni nüfusuna kazandırma çalışmalarının gerekliliğine inanmaktadır. Bu maksatla kültürel, antropolojik araştırmalar adı altında etnik köken çalışmaları yapan pek çok STK'yı devreye sokmaktadır. ABD'li-Avrupalı araştırmacı, turist gazeteci vs kimlikleriyle, Ermeni asıllı vatandaşlarımızın yaşadığı coğrafyalara seyahatler düzenlemekte, buralardaki Ermeni kimliğini diriltmeye, örgütlemeye çalışmaktadırlar. Avrupa Birliği fonlarından da yararlanarak Anadolu'daki Ermeni eserlerinin restorasyonu için çaba gösterilmektedir. Ermeni kültürünün canlandırılması konusunda devlet içinde konuşlanmış kripto Ermeniler de ciddi destekler sağlamaktadır. Son iki erovizyonda Türkiyeden Ermenistana çıkan yüksek oyların Ermeni varlığını ispata yönelik bir atraksiyon olduğunu düşünüyorum.



Diğer gurup açıklıktan yana değildir, gücün gizlilikte olduğunu düşünmektedir. Bu gurup (Kripto) Ermenilerin Devlet içinde, PKK içinde, ulusalcılar içinde konuşlanarak, Türk devletini ve toplumunu içeriden daha rahat çökertebileceğine, bölebileceğine inanmaktadır. Bu gurup açıklık politikasıyla uzun yıllar çalışarak edindikleri stratejik konumlarının deşifre olacağından, açığa düşeceklerinden endişe etmektedirler. Kripto vaziyette kalmanın daha etkin ve verimli olduğunu, hedeflerine ulaşmak ve Türklerden intikam almak için daha uygun bir yöntem olduğunu düşünmektedirler. Son zamanlarda kripto Yahudilerden de tam destek alıyor olmaları ümitlerini daha bir artırmıştır.


AB sürecinin başlamasıyla birlikte bu iki Ermeni gurup arasında ciddi bir mücadele başlamıştır. Açıklıktan yana olanlar AB rüzgârını da arkalarına alarak, gizli Ermenilerin ortaya çıkarılmasından yana tavır almaktadırlar. Diğer gurup ise gizli ve gizemli olmanın avantajlarını kullanmaya devam etmeyi istemekte; yıllar süren çabalar sonucu elde ettikleri önemli mevzileri-tecrübeleri riske sokmak isteme-mektedirler.



Açıklıktan yana olan ve daha yerli bir duruşa sahip olan, gizli Ermenilerin varlığını dile getiren Hrant Dink'in ulusalcılar içinde konuşlanmış kripto Ermenilerce öldürülebileceğini ihtimalden uzak tutmuyorum.



Açıklık politikası izleyen ve Ermeni köklerini ortaya çıkarmaya çalışan gurubu, devlet içinde konuşlanmış guruba göre daha masum ve makul buluyorum. Bu tür çalışmaların diğerine göre ülkeye zararının çok sınırlı kalacağını düşünüyorum. Anadoluda bir dönem nüfusun yaklaşık dörtte birini Ermeniler oluşturmuş. Çok iyi dostluklar kurulmuş, komşuluklar yapılmış. Batılıların istismarına kadar Ermeniler “Milleti Sadıka” olarak en stratejik görevlerde bulunmuşlar ve Türk devletine katkı sağlamışlar. Bu gün hepsi aslına dönse bile %1'i ancak geçecek Ermeni nüfusun ülkeye problem olacağını düşünmüyorum. Tehcire uğramış ABD ve Avrupa'daki Ermenilere dahi kucak açsanız toplamının 5 milyonu bulacağını sanmıyorum. Ama kripto Ermeniler yüzyıldır ne Ermenilere ne Türklere huzur yüzü göstermemişlerdir.



Van'da rektörlük yapmış bir Ermeninin tarihi eser koleksiyonuna, Azerbaycan, Gürcistan üzerinden Ermenistan'a hangi sıklıkta gittiğine bakmak lazım. Yücel Aşkın, Doğu Perinçek ve İstanbul'daki bir üniversitenin rektörünün Doğu Anadolu'da, “Eski (Kemaliye) Uygarlıkları Araştırma Çalışmaları”yla hangi uygarlıkları araştırdığına, ÇEKÜL Vakfı'nın hangi kiliseleri restore etme çabasında olduğuna bakmak lazım.


Bu memlekette kripto Ermeniler Türk milliyetçiliğinin liderliğini yapacak kadar, İsviçre Lozan'a giderek Ermeni tezlerine Türk tarafı adına kota koyacak kadar, ulusalcı gösterilerde en önde Türk bayrağı sallayacak kadar içimizdedirler.


Sinirlerimizde dolaşacaklarına bırakalım açığa çıksınlar….

18 Nisan 2008 Cuma



http://www.aktifhaber.com/author_article_detail.php?id=3906
Ekleme Tarihi: 19.04.2008 - 18:01
Evrensel üyenin diğer mesajları Evrensel`in Profili Evrensel Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Sayfa (11): (1) 2 3 Devam >
İmzalar göster - Konuları göster

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 444 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
zumruduanka (54), musabenes (50), ecelikkaya (39), beytullah akbas (45), arkadaþ63 (43), ihsanoral (58), Risale-i_Nur (40), afilli67 (45), SrSn (32), sofilutuf (57), dosta-dogru (54), mucahid79 (45), ryk1804 (60), rüzgar (40), makif2 (51), {{esmanur}} (37), hamit70 (54), nureddin (38), canberk- (39), feyza-_- (41), sinan.s (48), serbey (43), konuralp (55), barla07 (55), yildirim10 Dk (54), rümeysam (40), CEYLÝN (38), Gurbet_Gulu (39), TAHÝR (46), gokhan62 (62), edyebu (46), esra kaya (38), Nurozingo (38), beraat (39), ist79 (45), ouz (36), imanlý (45), OsmanÖZGEN&Cced.. (42), cemcuneyt (38), reyyan62 (62), gokhansedacengi.. (36), yenikoy (47)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.59910 saniyede açıldı