stromectol hydroxychloroquine stromectol fluvoxamine colchicine naprosyn natyl nebilet neggram negram nemexin neo stediril neoral neurolithium neurontin neurotop nexium nimotop nivaquine nizoral cream nizoral nolvadex nootropil norflocine norlutate noroxin norsol nortrilen norvasc norvir novonorm nyolol ocuflox oculastin oftan olmetec plus olmetec omix omnicef onymax optivar orelox orfiril osiren otrivin rhume des foins oxsoralen
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » Arama Sonuçları

15 Sonuç - Yeni Arama
Sayfa (1): (1)
Ekleyen Mesaj
Konu: YOLLAR
_Elfida_ su an offline _Elfida_  
YOLLAR
15 Mesaj -


YOLLAR



Varsın biraz da yollar çeksin benim cefamı
Artık verin çocuklar, artık verin asamı!.
Bir başka kainata, bir başka yurda yol var;
Siz örtünün garipler siz örtünün abamı!
Yorgun düşüp uzandım altında asumanın;
Gölgende buldum ey dal bir anne ihtimamı.
Şahane manzaraydı dünya sınırlarında
Bir kubbenin rüku’u, bir zirvenin kıyamı.

Yükseklerinde ömrün dağlar,sular kovuklar:
Yükseklerin diliyle tekrar edin nidamı!
Dağlar lisana geldi, gökler lisana geldi;
Şerh oldu Mesnevi’den yıldız
Şerh oldu Mesnevi’den yıldızların kelamı.
Şeffaf mavinizden abdest alıp el açtım
Artık yakındayım, ey gökler, duyun duamı!





ARİF NİHAT ASYA

Ekleme Tarihi: 06.01.2010 - 21:36
_Elfida_ üyenin diğer mesajları _Elfida_`in Profili _Elfida_ Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: KALBİN SECDESİ.
_Elfida_ su an offline _Elfida_  
15 Mesaj -

Ekleme Tarihi: 06.01.2010 - 21:26
_Elfida_ üyenin diğer mesajları _Elfida_`in Profili _Elfida_ Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: HALİFELERİN BAL TEFSİRİ
_Elfida_ su an offline _Elfida_  
HALİFELERİN BAL TEFSİRİ
15 Mesaj -
Hazreti Ali, bir gün gazadan hanesine geldiğinde, Hz. Ebubekir Sıddık, Hz Ömer El Faruk, Hz. Osman Zinnureyn gelerek Hz. Ali’ye: “Gazan mübarek olsun ey Allahın arslanı" dediler.....
Hz. Fatımatüz Zehra validemiz de onlara ikramen kalaylı bir tas içinde bal getirdi. Balın üzerinde ince bir kıl vardı. Hz. Ebubekir kılı almak üzere davrandı. Hz. Ömer ise, kılı aldırmadı ve dedi ki:
– Bizler Hazreti Zişanın vezirleriyiz. Belki Fatimetüz Zehra bizleri tecrübe için bu kılı koymuştur. Aramızda bu kıl hakkında üçer tevil edelim. Münasip değil mi?” dedi ve sonra;

Hz. Ebubekir:
– Namaz kılanın kalbi nurludur bu tastan. Dünya endişesini gönlüne getirmeden namaz kılmak tatlıdır bu baldan. Namazı tadili erkan üzere kılmak incedir bu kıldan.
Müteakiben Hz. Ömer El Faruk şöyle buyurdular:
– Misafiri seven hane sahibinin kalbi nurludur bu tastan. Misafirlere ikram etmek ve gönlünü almak tatlıdır bu baldan. Misafirin kalbi incedir bu kıldan.
Hz. Osman da söyle yorumladı:
– Alimlerin kalbi nurludur bu tastan. Alimlerle sohbet etmek ve onları dinlemek tatlıdır bu baldan. Kur’an-ı Kerim’e mana vermek incedir bu kıldan.
Hz Ali Efendimiz de söyle bir açıklama da bulundu:
– Gazaya giden gazilerin kalbi nurludur ba tastan. Cihat edip al kanlara boyanıp kafirlerle cenk etmek tatlıdır bu baldan. Üzerine kul hakkı geçirmeden, haram yemeden hanesine dönmek incedir bu kıldan. Sonra Hz. Fatıma validemiz de bir yorumda bulundular:
– Erkeğini hoşnut eden kadınların kalbi nurludur bu tastan. Erine cefa etmeyip güzelce geçinip, kendinden razı etmek tatlıdır bu baldan. Kocasının hakkını yerine getirmek incedir bu kıldan.
Sonra Hz. Peygamber Efendimiz de bu sohbete iştirak ederek şöyle tevil buyurdular:
– Benim ümmetimin kalbi nurludur bu tastan. Kevser şarabı tatlıdır bu baldan. Şeriatımız (İslamiyet) incedir bu kıldan.
– Bu sohbete, neş’e veren Cenab–ı Hak, Cebrail (as)’ı göndererek buyurdu ki:
– Senin nübüvvet nurun nurludur bu tastan. Yarın kıyamet günü mahşer yerinde ümmetine şefaat etmen tatlıdır bu baldan. Sırat köprüsü incedir bu kıldan. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) mübarek ellerini kaldırıp:
– Ya Rabbi, bu bal tefsirini okuyana, dinleyene ikiyüz peygamber sevabı isterim ve senden dilerim, diye dua ettiler. Cihar Yari Güzin Efendilerimiz de “Amin” dediler. Cenabı Allah’dan şöyle nida geldi:
– Ya Habibim! Senin ümmetinden her kim bu Bal Tefsirini üzerinde taşır, okur, okutur, yazar, yazdırır ve din kardeşlerine hediye ederse İzzet ve Celalim hakkı için ben de o kuluma ikiyüz peygamber sevabı veririm, diye buyurdular.
Peygamber Efendimiz de dedi ki:
– Benim ümmetimden her kim bu bal tefsirini kendisine evrad edinip üzerinde taşır, her gün okur veya dinlerse, ve burda bahsedilen ahlaklarla ahlaklanmaya çalışsa katiyyen dünya darlığı görmez; fakru zarurete düşmez; ölürken hüsnü şehadetle ölür; ahirete iman ile gider ve gelecek kaza ve musibetlerden kendisini Cenabı Hak muhafaza eder .

Ekleme Tarihi: 06.01.2010 - 21:24
_Elfida_ üyenin diğer mesajları _Elfida_`in Profili _Elfida_ Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Ey içimdeki çocuk!
_Elfida_ su an offline _Elfida_  
15 Mesaj -
sevinçli Cok güzel paylasimTe$ekkürler
Ekleme Tarihi: 05.01.2010 - 14:08
_Elfida_ üyenin diğer mesajları _Elfida_`in Profili _Elfida_ Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Aşura günü(cumartesi) yapılacak ibadetler
_Elfida_ su an offline _Elfida_  
15 Mesaj -

Ekleme Tarihi: 25.12.2009 - 10:52
_Elfida_ üyenin diğer mesajları _Elfida_`in Profili _Elfida_ Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Bugün CUMA
_Elfida_ su an offline _Elfida_  
15 Mesaj -

Ekleme Tarihi: 25.12.2009 - 10:48
_Elfida_ üyenin diğer mesajları _Elfida_`in Profili _Elfida_ Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Yabancı dil bilmenin yararı..
_Elfida_ su an offline _Elfida_  
15 Mesaj -
sevinçli
Ekleme Tarihi: 23.12.2009 - 11:20
_Elfida_ üyenin diğer mesajları _Elfida_`in Profili _Elfida_ Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Tebrikler SaYaCGiN!!!
_Elfida_ su an offline _Elfida_  
15 Mesaj -

Ekleme Tarihi: 23.12.2009 - 11:15
_Elfida_ üyenin diğer mesajları _Elfida_`in Profili _Elfida_ Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: ayakkabinin bagi kopsa ne yaparsin ?
_Elfida_ su an offline _Elfida_  
15 Mesaj -
Te$ekkürler
Ekleme Tarihi: 15.12.2009 - 23:09
_Elfida_ üyenin diğer mesajları _Elfida_`in Profili _Elfida_ Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Akşamları Ne Yapıyorsunuz?
_Elfida_ su an offline _Elfida_  
15 Mesaj -
Te$ekkürler
Ekleme Tarihi: 15.12.2009 - 23:05
_Elfida_ üyenin diğer mesajları _Elfida_`in Profili _Elfida_ Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: TANRI ULUDUR ama...........
_Elfida_ su an offline _Elfida_  
15 Mesaj -
ALLAH hepimizi dogru yoldan ayirmasin insALLAH.Amin.
Yabanci kelimeler günlük hayatimizda cok kullanildigindan bir ara bazi uygulamalar yapildi ama bunlar oturtulamadi.Kelimelerin okunus tarzindan halk a yani bizlere tuhaf geldi.Örnegin otobüs kelimesinde otobüs kullanilmayacak oturgacli götürgec denilecek sevinçli)Malesef öz türkcemizi kullanamiyoruz yabanci kelimeler isgal etmis durumda buradada suclu arayacak varsa bizleriz .Yabanci kelimeler belki daha kolay yada daha hos geliyor üzülerek söylesemde...

Ekleme Tarihi: 15.12.2009 - 22:48
_Elfida_ üyenin diğer mesajları _Elfida_`in Profili _Elfida_ Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: ey kar
_Elfida_ su an offline _Elfida_  
ey kar
15 Mesaj -


ey kar!

Rabbine asi gelmiş bu yüreğin üzerine yağ rahmetinle,şefkatinle.yüreğim kirlenmiş bu şehir gibi.şimdi yüreğinde,şehrinde temizlenme vaktidir.insan hazreti insan olamamış insan elinin değdiği herşey kirlenmiş.ey kar rahmet rahmet yağdır üzerimize rabbin affını.ey kar yüreğimi bu günahlarımın ağırlığından kurtar,günahlarımı erit sıcağınla.



Ey her bir kar tanesini yeryüzüne indiren melekler!ben insanoğluyum,hani o dünyada bozgunculuk çıkartan varlık,öte yanadan yeryüzünün halifesi kılınmışım.ey her bir kar tanesini yeryüzüne taşıyan melekler,gözyaşlarımla yıkadığım,sonya yüreğime akıttığım pişmanlığımı çıkarın rabbin huzuruna.umulur ki kovulmuşlardan değilimdir.ey azametiyle kara bürünmüş dağlar haklıydınız,taşıyamadıınz emaneti.şüphesiz biz cahil insanoğlu yüklendik emaneti.şimdi emanete hiyanet ettiğimiz ihanetin altında eziliyoruz.



Ey kar tanelerini yeryüzüne indiren melekler dualarımı,pişmanlıklarımı rabbimin huzuruna çıkarın.

Her bir kar tanesini melekler taşıyorsa yeryüzüne,her yalanı bin şeytan taşıyor olmalı insan yüreğine.her yalan kirletiyor olmalı yüreğini insanın ve insan kendini kirletiyor.şimdi temizlenme vakti ey kar,dinleme vakti,yalanlardan,günahlardan kirlenmiş kalbimi rabbın rahmetiyle temizle.yağ üzerime ey kar rahmet,rahmet yağ.yağ ki yüreğimde kalmasın günah.beni günahlarımın ağırlığından kurtar rabbim.ey her bir kar tanesini bir meleğiyle yeryüzüne indiren rabbim günahlarımın ve yalanlarımın ağırlığından sana sığınıyorum.karların sıcaklığında temizle beni.



Senki beni yeryüzüne halife kıldın,ben ki cahillik ettimde günahın halifeliğine soyundum.şimdi üzerime yağan her bir kar tanesini benim için indiriyorsun biliyorum.her bir kar tanesi meleklerin elçiliğinde bana verilmiş bir mektuptur biliyorum.ve okuyorum rabbim okudukça ruhum yeniden üfleniyor bedenime sanki.seni bir kar tanesinde bile okumak,görmek.yüzümü nereye dönersem döneyim biliyourm ordasın ve şimdi yüzümü kara döndüm ve seni gördüm rabbim..yüreğim büyük bir saygıyla ve selamla karşılıyor meleklerinle gönderdiğin kardan mektupları.



Ey her bir kar tanesini yeryüzüne,yeryüzünün halifesinin üzerine indiren melekler üzerime yağdırın onun aşkını.yağdırın ki üzerimde onun aşkından başka aşklara yar kalmasın.allahım yüreğimi bir kar tanesi kadar yumuşak,sıcak ve temiz eyle.eyle ki sana yakışan temiz bir aşkdır.tertemiz bir aşkla varayım huzuruna ve karlar yağsın aşkların üzerine...yağsınki kirlenmesin aşk..........sözüm bitti ey kar,şimdi sen konuş,şimdi yağ gönlüme.....

Ekleme Tarihi: 14.12.2009 - 11:13
_Elfida_ üyenin diğer mesajları _Elfida_`in Profili _Elfida_ Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Nazlım,Niyazlım,Namazım ! Niye Terkettin Beni..?
_Elfida_ su an offline _Elfida_  
Nazlım,Niyazlım,Namazım ! Niye Terkettin Beni..?
15 Mesaj -
Bekledim… Baktım ki geldiğin yok… Dedim hele şuna bir mektup yazayım… Hâlimi anlatıp, “Gel!” diye yalvarayım… De hele, neye gücendin? De hele, niye bıraktın beni?

Hakkını veremedim hiç tamam… Bir zamanlar hiç unutmazken buluşacağımız vakti, sonraları unutur oldum… Bazen yük geldiğin oldu bana… Seni beklerken, eski heyecanım kalmadı… Sana aşkla bakamadım… Seni ilgisiz bıraktım… Ettim bir eşeklik! Ama be canım, ne demeye uydun sen bana! Ne demeye çekip gittin!?

Gerçi, haksız değilsin… Ne desen, ne etsen haktır bana… Oyalanmazsın elbet ben gibi dökük bir handa… Herkes gibi sen de pek, sağlam yerler ararsın… Çürükle halvetlikten, elbette hoşlanmazsın… De ki mecnûn ararım, beni unutmayacak… Benimçün işin gücün bir kenara koyacak… Ne diyeyim, doğrudur, gün geldi, işim için seni ihmal ettim.

Bilenler, farzını, sünnetini, hükmünü anlatıyor… Edebinden bahsediyor. Seni huşû ile ifâ etmekten, sana dalıp, dünyayı unutmaktan bahsediyor. A canım, ben ne anlarım o işlerden… Ben senin az biraz huyunu bilirim o kadar. Ve sanırım, huyuna suyuna gidemedim…

Az biraz dedimse, küçümseme!.. Aslında tanırım seni… Bilirim ne nazlı olduğunu… Bilirim incelik beklediğini… Şimdi, aramızda yabancı yok, bak, hadi söyle, niye bıraktın beni?

Derdin ki bana, abdestini al… Güzel elbiselerini giyin… Kokularını sürün… El âleme giderken süslenmeyi biliyorsun! Hadi, benimle buluşacağında da şık ol… Ama ben, bazen pek güzel geldim sana… Bazen pek darmadağın… Acep diyorum, bu mu zoruna gitti? Kılığımı kıyafetimi, kokumu mu beğenmedin? Hani suyla, sabunla, miskle gidermeye çalıştım da, yine de o hassas burnun, kalbimdeki necâsetin kokusunu aldı, beni ondan mı terk ettin?
İsterdin ki, buluşacağımız yer tertemiz olsun… Ne bileyim, temizdi zannederim… Öyle pek sevmem iş yapmayı bilirsin… Ama be canım; toz, necâset değil ki… Yine de, acep diyorum, ona mı gücendin?
Ört derdin… Ört kendini… Tek teli görünmesin saçlarının… Topuklarını kapatsın çorapların… Bana edeple gel… Nizamla gel… Ama ben, üşendim bazen, çorap giymeye bile… Bazen, özensiz olurdu başörtüm… Yoksa, buna mı içerledin?

Yoksa hiçbiri değil de… Sana hakkıyla yönelemeyişim mi üzdü seni? Yönümü, bir silüet olarak sana dönmüşken, aklımın nice başka yönlere koşturması mı zoruna gitti… Hani, sana doğruymuş gibi dururken, aslında, nice yerlerde gezinir gelirdim… Bedenim seninleyken, kalbim, ruhum, dolaşır dururdu uzaklarda… Seninle hemhâl olmuş görüntümün altında, nice keder, nice şüphe, nice vesvese yaşayışım mı mâlûm oldu ki, bırakıp gittin?

Nazlım! Yoksa, dediğin saatte gelmediğim için miydi sitemin? Hani, sana yönelmem gerekirken, işlerimi bitirmeye çalıştığım, hattâ bazen, seni her şeyden sonraya bırakıp mahzun ettiğim zamanların acısını mı çıkartıyorsun? De hele, ne olur! Tâ ezelden verdiğim: “Vaktinde gelmek” sözünü tutamadığım için mi kırıldın? Tamam haklısın… Vakitli olursa güzeldir, her iş… Ve elbet sen, vaktinde hazır olunmaya pek lâyıksın…

Ya da belki, o firâsetli gözlerinle, kim bilir nasıl derûnuna baktın da, gördün, kalbimin harap vaziyetini… Hani, sana niyetlenirken dilimle, kalbimin nasıl da başka başka arzulara dalıp gittiğini fark ettin… Ne bileyim, belki, sana niyet ederken, nice gaflet yaşadı da kalbim, riyaya, kibre sürüklendim, bunun için terk ettin…

Ah be nazlım! Ne yapayım, kalbimin bir ipi yok, ki tutsam da çeksem, uzağa kaçtığı zaman… İşte, sana bunları yazarken bile, sırf gidişinin değil, başka düşlerin kederiyle içi yanmada… Ne yapayım ki, sadece sana değil, bu sebeple, kalbim herkese yaban kalmada…

A nazlım! Sana niyetlenip de, başkalarına dalışım üzdüyse seni… Sende gibi görünüp de, uzaklarda oluşum üzdüyse, ne diyebilirim?

Ama kim bilir, belki de, seninleyken, dünyayı ellerimin arkasında bırakamayışımdan rahatsız olmuşsundur. Başım secdede iken, az mıydı sanki, kaybettiğim bir eşyayı düşünmelerim? İsterdin bilirim… Seninleyken, bütün kâr-zarar hesaplarından sıyrılıp, sadece sana bakayım, bakışlarınla sarhoş olayım isterdin… Seni seveyim, o kadar ki, sana durmuşken, ne sağımı, ne solumu göreyim… Hani, aşkın gözü kördür derler… Bilirim sana aşk ile durmamı beklerdin.

Kim bilir ne de çok özlüyorsun, sahabenin kıldığı o namazları… Hani, baldırlarına bir ok saplansa, kendilerini unutmak için sana niyetlenir de… Okun çıktığını hissetmezlermiş bile… Ah be nazlım! Şimdi âhir zaman bilmez misin? Bilmez misin ki, imanımız elimizde kor gibi durmada! Zaten o kor dahî hikâye! Zaten her şeyim şüpheli, her hâlim defolu! Ne olduğum belli değil zaten! Sırası mıydı yani, bir de sen bıraktın gittin!?

Belki de, sadece sendeyken ayakta durup, haksızlıklar karşısında pısmışlığımdır, seni kızdıran… Hani, sendeyken, başım, sırtım dimdik kıyama durup, sağda solda ezilmekte olan nicesi için, parmağımı bile kımıldatmayışıma kızmışsındır belki… Öyle ya… Kıyam, sadece senin bir parçan olarak kalmamalıydı. Tüm hayatıma yayılan ve cesurca, haksızlıklar karşısında da dimdik durabilmemi sağlayan bir idman olmalıydı. Kıyam… Evet ya… Kıyamı sadece sana mahsus bir basit harekete dönüştürüp, korkaklığa ve yılgınlığa düşüşümden rahatsız olmuşsundur belki… Nefsimin azgınlığı ve yersiz istekleri karşısında da… Şeytanın fısıltıları karşısında da kıyama geçebilmeliydim… Tabi yaa… Seni, bütün hayatımı kaplayan bir sevda gibi yaşayamadığıma içerledin!

Ya da, belki sadece dilde kalan duâlarımdı seni üzen… Doğru düzgün hissetmekten geçtim, anlamlarından bile gâfil olduğum âyetleri, sadece, ağız alışkanlığıyla, hızlı hızlı okuyup da, bunu da okumadan sayışıma mı bozuldun? Ki dile gelişleri bile yarım yamalak, eksik gedikti… Hâlbuki Hak’la konuşmak olmalıydı, sende okumak! Bulaşık yıkarken türkü mırıldanmaya benzememeliydi. Ne yalan söyleyeyim, çoğu zaman, sendeyken alamadığım hazzı, bir türkü söylerken hissettim. E tabiî bakmazsın yüzüme! Ben sana âşık olamadım!

Eğildim… Kıyamlarımın beni dik başlı yapmaması için, eğilmemi öğütlerdin çünkü. Yoksa, diyorum, rukûlarda söylediğim o, “Sübhâne Rabbiye’l-Azîm”lerin içi mi boştu ki? Hani hem, O’nun bütün eksikliklerden münezzeh bir güç olduğunu söyleyip, hem de yine O’nun yaptıklarında kusur buluşlarım mıydı seni küstüren? Öyle ya, mademki eksiklikten münezzehti, her yaptığı da mutlaka, bir sebeple, bir hikmetleydi… Sabredemeyip, şikâyet ettim. Bel çalıştırmaktan ibaret bir beden hareketinden öteye geçmeyince… Ubûdiyete götürmeyince rukûlar beni, dedin ki belki: Boşa kürek sallıyorum, burada vakit kaybetmeyeyim!

Âhh, neler neler geliyor aklıma… Yoksa diyorum, alnım yere değmişken, aklım havada olduğu için mi darıldın? Kalıbım, sevgilisinin ayaklarına kapanmış, mahcup ve yanık birininkini andırırken, kalbim, ukalaca ve âsice çarptığı için mi? Hani “Subhâne Rabbiye’l-A‘lâ!” sözleriyle yüceltirken Rabbini, bir yandan, o en Yüce’nin râzı olmayacağı laflar edişine mi kızdın dilimin? Âhh, o dil var ya, o dil! Kemiği yok işte mübâreğin! Hem canım, sen ne diye takıldın ki, o densize?!

Ya da ona takılmadın da belki, yerinde duramayan, jet hızıyla bir çukura, bir zirveye gidip gelen hâllerimdi seni üzen… Ânı yaşayamadım doğru-düzgün, evet… Sadece, anlık yaşadım her şeyi… Samimiyet ve istikrar bekledin… Veremedim…

Selamlarım, Kirâmen Kâtibîn’e idi ama… Beş vakit selam verip, yine de onların varlığından gaflete düşüşümdü belki, gidişinin sebebi… Her yaptığımı… Ve yapmam gerekirken yapmadıklarımı yazan… Her söylediğimi… Ve söylemem gerekirken sustuklarımı yazan… Her kaçtığımı… Ve kaçmam gerekirken yakalanıp kaldıklarımı belgeleyen o yazıcılar mı şikâyet etti beni sana? Bilmiyorum ki…

Şimdi söyle! Sıradan bir kumaş parçası, işe yarar bir elbise olana kadar, kaç iğne darbesi alıyor, kaç kez ateş altına yatıyor bilir misin?! Sitem yüklü gidişini, hasret çektirişini, işte buna yoracağım! Zira, sen benimleyken, ben benimleydim. Seni benden ötürü zannederdim. Ben sana sahibim, sen bana tâbîsin sanırdım… Meğer ben, başıma bile sahip değilmişim nazlım! Meğer tâbî olmak öyle kolay mesele değilmiş! «Kıldım» demesi kolay da seni… «Kılması» zor imiş…

Diyorlar ki: O gittiyse gelir… Sen ondan gittiysen, seni beklemededir… Ben işte burada, eli-kolu kırık, gücü bitik, kendine pek yenik ve ezik bir hâlde, gelişini bekliyorum. Bir yere gitmedim… Şimdi, dersin ki belki, ben seni nasıl duyayım, uzaklara gittim, seni terk ettim…

İnanmam be güzelim! Hissediyorum, yakınlarımdasın… Sana bunca ihtiyaçlıyken, seni bunca dibimde hissederken, Fîzan’da olsan ne çıkar?
Bilmem mi seni! Terk etmiş gibi yapıp, beni peşine düşürmek niyetin… Ama işte… Peşine düşüp de yakalayacağımı ve seni hiç bırakmayacağımı söyleme zamanlarım gerilerde kaldı. Büyük konuşmamayı öğrendim. Anladım ki, sen benim hakkıyla beklemeye ve karşılamaya güç yetiremeyeceğim, ancak, bana lûtfedilen ve şükründen âciz kaldığım bir nimetsin… Emirsin… Boynumun borcusun… Fakat o kadar miskin ve öylesine fakirim ki… Vallahi, senden ancak, âmirler âmiri seni bana hediye ederse, istifade edebilirim. Hakkında, “Ben namaz kıldım!” demekle, ancak gafletteymişim. Bütün hayatıma yayılmayan kıyamlar, kıraatlar, secdeler ve rukûlardan ötürü, seni de sahte etmişim.

Şimdi, işte tüm bunlara rağmen, gel!.. Ben böyle çürükken, sen sapasağlam lûtfet, bana kendini… Ben böyle hastayken, sen sıhhatle lûtfet seni… Ben yaşayan bir ölüyken, sen, dipdiri, capcanlı ve coşkulu bir âşık gibi, bana gel! Hakkını veremeyeceğimi bil, râzıysan gel! Yok, işte ne yapayım, yok, sarhoş olamıyorum! Ben böyle yarı ayık ve kayıkken, sen mest ü hayran ol, bana rağmen bana gel! Ben eksikken, bütün varlığınla sen koş bana… Zira “Ben” sana koştuğunu zannedince, burnu havaya dikiliyor. Burnumu sürtercesine utandır da, tüm pişkinliğime karşın, hadi, gel! “Ben” i beklersen, işte, dokuz canlı bir nefisle, keçi gibi inat edip, ayak diremede! Yahu ne olur ki, uyma da ona, yola çık, gel!

İşte dedim diyeceğimi! Daha bundan sonra da uğramazsan, senden sorsun hesâbını! A benim nazlım! A benim niyazlım! Sana, “Gözümün nûrudur” diyenin hatırına, yalnızca beş vakit değil, ah keşke, vakitli vakitsiz, çat kapı çık gel! Yetsin artık, küskün durduğun bana…

Hem, beni sakın cehennemle korkutma! Yokluğun zaten yangın! Yokluğun zaten musibet! Cehennemden kurtulayım diye değil! Hem bırak, isteyenine kalsın üstelik cennet!! Çok naz, âşık usandırır derler… “Gafil Ben”in zaten canına minnet… Ne olur, uzatma artık hasreti… Ne olur, insâf et!
gel! Mâbudun aşkına çık gel! Kucaklaşalım…
alıntıdır.

Ekleme Tarihi: 14.12.2009 - 11:04
_Elfida_ üyenin diğer mesajları _Elfida_`in Profili _Elfida_ Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Yunus'un Kokusu
_Elfida_ su an offline _Elfida_  
Yunus'un Kokusu
15 Mesaj -
Yunus'un Kokusu



Bugünlerde değişik bir his var içimde. Bir susamışlık var, bir hasret var. Bir namaz, bir örtü yetmiyor bana, doyurmuyor beni. Dünyanın faniliğini düşündükçe sıkılıyor içim.

Yunus gibi yaşamak istiyorum, Yunus gibi olmak... Ah! Yunus’um. Sırtında heyben, ayağında çarığın, kalbindeyse Allah’ın. Sana yetti de arttı değil mi? Başka hiçbir şey istemedin. Ne güzelsin, Yunus’um.

Yunus gibi yaşamak istiyorum. Ne doğru dürüst elbisem olsun, ne bir öğün karnım doysun. Ne sıcak bir evim. Kalbimde Allah’ım, dilimde Allah’ım. Her ne yapıyorsam O’nun için yapayım. Bir adım atıyorsam, O’nun için atayım. Bir nefes alıyorsam O’nun için alayım, işte bunu istiyorum ben...

Ama dolabımın kapağını bir açıyorum, bir sürü kıyafet. Midem bir öğün aç kalınca nefsimi dinliyorum, hep şikâyet, hep şikâyet. Kalbimi dinliyorum, dünya, dünya diye atıyor. Bir günümü gözden geçiriyorum. Nefsimin istekleriyle dolu. “Sen kim, Yunus gibi olmak kim deli kız” diyorum, kendime.

Sen kim, Yunus kim?

Ekleme Tarihi: 14.12.2009 - 10:58
_Elfida_ üyenin diğer mesajları _Elfida_`in Profili _Elfida_ Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Nefs-i emmareden kurtulmanın alameti
_Elfida_ su an offline _Elfida_  
Nefs-i emmareden kurtulmanın alameti
15 Mesaj -


Nefs-i emmareden kurtulmanın alameti, insanların övmesi ile ayıplamasını, eşit görmektir.

İnsanların rağbetine sevinmek, önem vermemelerine üzülmek, basitlik ve akılsızlıktır.
Bir iş Allah için değilse neye yarar, at gitsin.
Dünyanın lezzeti çiledir.
Dünya hayaldir.Ben diyen mahrum kalır, mahvolur.
Bu dünyada mukim yok, herkes seferi. Bunu anlayıp tedbirini alana müjdeler olsun.
Dünyada en güzel şey dünyayı sevmemektir.
Herkese önce lazım olan şey, ehl-i sünnet vel cemaat âlimlerinin anladıklarına

ve bildirdiklerine uygun olarak itikadı düzeltmektir.
Ölünce, eyvaah, eyvah ben ne yapmışım diyeceğiz. Bunu nasıl olsa söyleyeceğiz,

gelin şunu dünyada söyleyelim.
Alın yazımız icraatımızdır. Ne yapıyorsak alın yazımız o.
Ölüm var.

Ölümden sonra üç yer yok, iki yer var:

Cennet ve Cehennem.



Bu mesaj 2 kez ve en son _Elfida_ tarafından 14.12.2009 - 00:13 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 14.12.2009 - 00:11
_Elfida_ üyenin diğer mesajları _Elfida_`in Profili _Elfida_ Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Sayfa (1): (1)
İmzalar göster - Konuları göster

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 2096 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
kaykaan (57), safak-50 (60), nazlinazende (45), sena_55 (49), NEWYORKER (50), hazan44 (39), RaMaZaN050 (34), KONVEYÖR (47), arefenur (52), mehmet4467 (42), hasret44 (39), turancihan (48), sevgikusu (37), kul_bahri (58), ser_kan (47), ssessiss (36), Seyyidmehmet (47), Ata01 (52), sempatik_cd (43), ebubekir1989 (35), M.EFE (50), sam@ (42), ozgurozakinci (47), garibcahil (46), muhacir-i muham.. (40), Osman50 (70), kanka_konya (36), hkurt (60), haliime (45), mrasitalas (40), hayýrsev.. (58), zekitatari (67), y_turan (39), doctor (41), koylu (63)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 1.07183 saniyede açıldı