lopinavir ritonavir stromectol fluvoxamine ivermectine generique kaletra lamotrine lamprene lanoxin lansoprax largactil lasix leponex levaquin levitra oral jelly levitra professional levitra soft levitra super force levitra lexapro lidocaton lignospan lioresal lipanthyl lipitor lisitril comp lisitril lisopril plus lisopril litarex lithiofor lithobid lodoz lopid lopimed lopresor lopressor lora allergie lorado loratine lotemax lovelle loxazol loxitane lozol sr lozol lur
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » Arama Sonuçları

374 Sonuç - Yeni Arama
Sayfa (19): (1) 2 3 Devam >
Ekleyen Mesaj
Konu: YAHUDİLERİN İSLAM DÜŞMANLIĞI,AMERİKA YAHUDİLERİNE SON TALİMAT
ebu_hanzala su an offline ebu_hanzala  
YEDİ MADDELİK KARAR
395 Mesaj -
İlk Siyonist Kongresinde Alınan Kararlar




1- Yahudi Devleti kurulacak.




2- Bunu temin için Filistin'den Arapların ve Osmanlının kovulması gereklidir.




3- İlk önce bazı Araplara dost gürünerek Osmanlı aleyhine isyana teşvik edilecektir.




4- Filistin'de bir Yahudi devletinin kurulmasına izin vermeyen II.Abdülhamit tahtan indirilecektir.




5- Osmanlı Devletini yıkmak için Dünya harbi çıkarılacak ve gerekli şartlar sağlanamzsa, ikinci Dünya savaşının tohumu atılacaktır.




6- Filistin'den araplar kovularak Yahudi Devleti kurulacak.




7- 100 yıl sonra 1997'de Nil'den Fırat'a kadar uzanan topraklar üzerinde Yahudi hakimiyeti kurulacak ve bölgede “Büyük israil” gerçekleşecektir.




israil şu anda bilindiği gibi hareket ediyor. Amerika ve Avrupa ülkelerini arkasına alarak islam alemine meydan okuyor.




Ancak bu iş Peygamber Efendimiz'in (s.a.v) şu hadisiyle bitecektir.




“Müslümanlarla Yahudiler arasında çok kanlı bir muhabere olmadıkça kıyamet kopmaz. O muhaberede Müslümanlar, Yahudileri tamamıyla kırıp öldürürler.

Hatta bir Yahudi taş yahut ağaç arkasına saklanıri akabinde o taş veya ağaç: Ey müslüman! Ey Allah2ın kulu! Şu arkamda saklanan kimse bir yahudidir, gelde onu öldür der. Gargad ağacı müstesnadır. Çünkü o yahudi ağacı nevindendir.”




Not: Bazı bilgilere göre Yahudiler çölün belli yerlerine Garkad ağacı dikmektedirler.




Hadis kitaplarının şerhlerinde Gargad ağacının Kudüs tarafında yetişendikenli bir ağaç olduğu belirtilmektedir.


Ekleme Tarihi: 14.06.2008 - 18:34
ebu_hanzala üyenin diğer mesajları ebu_hanzala`in Profili ebu_hanzala Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: YAHUDİLERİN İSLAM DÜŞMANLIĞI,AMERİKA YAHUDİLERİNE SON TALİMAT
ebu_hanzala su an offline ebu_hanzala  
MÜSLÜMANLARIN EN ŞİDDETLİ DÜŞMANI
395 Mesaj -
''İnsanlar içerisinde, iman edenlere düşmanlık bakımından en şiddetli olarak andolsun ki Yahudilerle şirk koşanları bulursun.''
(Maide Suresi, 82'den)



Mevla Teala Hazretleri Yahudileri düşmanlık hususunda müşriklerle eş tutmuş, hatta onların müşriklerden de katı olduklarına dikkat çekmek için Yahudileri müşriklerden önce getirmiştir.

Peygamberimiz S.A.V (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hadisi şeriflerinde şöyle buyuruyor:
''Bir Yahudi, bir Müslümanla başbaşa kalmaya görsün mutlaka onu öldürmeyi içinden geçirir.'' (Hatib)

Yahudilerin böyle olmalarının sebebi şiddetli inatları, küfür ve nefsin arzularına daldırmaktaki aşırılıkları, körü körüne uymalığa yakın olup, inceleme ve araştırmadan uzaklıkları, peygambere karşı gelme alışkanlıkları ve peygamberleri yalanlayıp onlara karşı dikilme cesaretini kendilerinde bulmalarıdır.

Bu sebeple onlar bir çok peygamberi öldürmüşler, hatta bir çok kere Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)' öldürmeye teşebbüs etmişler, ona büyü yapmışlar ve onu zehirlemiş olup ölümüne vesile olmuşlardır.

Kendileri gibi şiddetli düşman olan müşrikleri de defalarca ona karşı kışkırtarak harbe kaldırmışlardır. Allah'ın kıyamete kadar ardı arkası kesilmeyen lanetleri onların üzerine olsun.Amin

Ayrıca onlar hakkında şöyle denmiştir. Yahudilerin inançlarına göre dini bakımdan kendilerinden olmayan kimselere hangi yol ve şartla olursa olsun kötülük yapmak farzdır. Eğer öldürmeye güçleri yetse öldürürler, yapamazlarsa mallarını gasp etmek, hırsızlık yapmak, veyahut çeşitli hile ve tuzak ve desiseler kurarak ellerinden gelen zararı yapmaya çalışırlar.

Mevlamız bir ayeti kerimede bunu şöyle açıklıyor:


''Kitap ehlinden öylesi de vardır ki ona bir dinar versen ayak direyip ısrar etmedikçe ödemez. Bu da <<Cahil Arapların mallarını almakta bir sakınca yoktur.>> demelerindendir. Onlar bile bile Allah'a karşı yalan söylerler.''
(Al-i İmran Suresi, 75.Ayetten)

Ekleme Tarihi: 14.06.2008 - 18:33
ebu_hanzala üyenin diğer mesajları ebu_hanzala`in Profili ebu_hanzala Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: YAHUDİLERİN İSLAM DÜŞMANLIĞI,AMERİKA YAHUDİLERİNE SON TALİMAT
ebu_hanzala su an offline ebu_hanzala  
DÜNYA HAKİMİYETİ İÇİN BÜTÜN YAHUDİLERE GAYET MAHREM VE AMERİKA YAHUDİLERİNE SON TALİMAT
395 Mesaj -

1- Radyo, televizyon, gazete, sinema, mecmua ve kitaplar üzerinde kontrolünüzü arttırınız.

2- Hukuk, tıp, kimya ve buna benzer bütün tahsillerden Yahudi olmayanları uzaklaştırınız. Yahudileri, bilhassa bu şubelere okumaya teşvik ediniz.

3- Gayrı Yahudilerin mektep ve kolejlerini ihtilal merkez haline getiriniz.

4- Gayrı Yahudi peygamberleri gülünç şekle sokup onları rezil edecek mevzuları icat edip, Yahudi olmayanlar arasında tefrika ve nifak çıkarınız.

5- Gayri Yahudilerin dini müesseselerini zayıflatıp bizlere karşı da kardeşlik hislerini telkin ediniz.

6- Bizden olmayanların kadın ve çocukların ahlakını ifsat ediniz.

7- Değişik insanlar arasında nifak ve mücadele tohumları ekiniz. Irkları birbirine düşman kılınız.

8- Polikacıları satın alıp, hükümetlerini çürütünüz.

9- Memleketlere girme imkanı ve kanunları kolaylaştırınız.

10- Her vasıtaya müracaat ederek para üzerindeki hakimiyetinizi takviye ediniz.

11- Türlü hile ve desiseler kullanarak işçileri elde tutunuz. Mitingler tertip ediniz, grevler yaptırınız, bu mevzuda hiçbir fedakarlıktan çekinmeyiniz.

''İşte bu usuller sayesinde bulunduğumuz memleketi inkıraza, ahlaksızlığa, iflasa, sivil harbe sürükleyip düşmanların sayısını azaltacağız. Ve memleketi istediğimiz istikamete sürükleyeceğiz.''

''Unutmayınız ki, Bolşevik ihtilali, bizi Rusya'nın efendisi yaptı. Son harp bizi Asya'nın ve Avrupa'nın efendisi kıldı. Bundan yanlız İspanya hariç kaldı. Birleşmiş milletler teşkilatı İsrail Devletini meydana getirdi. Bize bahşedilen bu hazineyi dünyanın merzezi haline getireceğiz.''




Bu mesaj 1 kez ve en son ebu_hanzala tarafından 14.06.2008 - 18:31 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 14.06.2008 - 18:30
ebu_hanzala üyenin diğer mesajları ebu_hanzala`in Profili ebu_hanzala Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: YAHUDİLERİN İSLAM DÜŞMANLIĞI,AMERİKA YAHUDİLERİNE SON TALİMAT
ebu_hanzala su an offline ebu_hanzala  
YAHUDİLERİN İSLAM DÜŞMANLIĞI,AMERİKA YAHUDİLERİNE SON TALİMAT
395 Mesaj -
Yahudiler, Asr-ı Saadetten bu yana müthiş İslam düşmanı bir kavimdir. Abdullah ibni Sebe'den başlayarak bazen Müslüman kisvesine bürünerek, bazen hristiyanları, bazen diğer gayri müslimleri tahrik ederek, hep Müslümanların aleyhinde bulunmuşlardır.

Bu kavim yanlızca Müslümanların değil, bütün insanlığın düşmanırlar. Fırsat buldukları her yerde, her anda tıpkı engerek yılanı gibi zehirlrini kusmaktadırlar.

Bu kavim sayıca azdır, ama ellerinde ''Tahrip silahları'' olduğu için tesirleri büyüktür.
Yahudiler, insanlığın ahlakını, temel değerlerini yıkmak için çalışmış ve pek çok ülkede ihtilaller, anarşi ve terör hadiseleri hazılamışlardır.

Yahudiler 19.asrın sonlarında ve 20.asrın başlarında kurdukları çeşitli komitlerle dikkatleri çekmeye başladı. Faaliyetleri yapmaktan çok yıkmaya yönelikti.
Hahamlar Merkez Komitesinin hazırladığı siyonistlere ait protokolde ileri sürülen görüşler şunlardır:

Ekleme Tarihi: 14.06.2008 - 18:29
ebu_hanzala üyenin diğer mesajları ebu_hanzala`in Profili ebu_hanzala Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: KÜFRÜN ZİLLETİNDENDİR, İSLAM'IN İZZETİ :
ebu_hanzala su an offline ebu_hanzala  
KÜFRÜN ZİLLETİNDENDİR, İSLAM'IN İZZETİ :
395 Mesaj -
İslam devletine ulaşmanın alemeti küfür ehline buğzedip onları kerih görmektir.Allahu Teala Kur'an-ı Mecid'inde onları ''neces'' (pislik) (Tevbe,28.) ve rics (murdar) diye isimlendirdi.

Eğer devlet başkanları ve Müslümanlar o kafirleri böyle görmüş olsalardı, hiç şüphe yok ki onlarla arkadaşlık etmekten kaçınır, onlar gibi yaşamayı kerih görürlerdi.
Büyük zatlardan biri şöyle buyurdu:

''Sizden biriniz delilik sınırına ulaşmadıkça İslam'a ulaşamaz.''

Burada anlatılmak istenen ''delilik''ten maksat şudur:

İslam kelimesinin ve Müslümanların yükselmesi uğrunda nefsine ve nefsinin zararına iltifat etmemek, bir şeyin kazanılmasına veya elden gitmesine aldırış etmemektir.

Kafirlere her hususta muhalefet edip, İslam yaşanırsa, Hakkın ve Resulü'nün rızası hasıl olur.Hakkın rızasından daha büyük bir devlet olabilir mi?

Allah'ı Rap, İslam'ı din, Muhammed'i (Sallallahu Aleyhi Vessellem) Nebi ve Resul olarak kabul edip razı olduk.

Ya Rabbi; Seyyid'ül Mürselin hürmetine bizi bunun üzerine yaşat, bunun üzerine ruhumuzu kabzeyle. Amin.



(Mektubat-ı Rabbani, Mektup,163)
Ekleme Tarihi: 14.06.2008 - 18:28
ebu_hanzala üyenin diğer mesajları ebu_hanzala`in Profili ebu_hanzala Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: RASULULLAH'I TAM SEVMENİN ALAMETİ O'NUN DÜŞMANLARINA BUĞZETMEKTİR
ebu_hanzala su an offline ebu_hanzala  
İMAM-I RABBANİ HAZRETLERİNİN KÜFÜR EHL-İ HAKKINDA BUYURDUKLARI
395 Mesaj -

Küfür ve İslam Birbirinin zıddır:

Bizi İslam'a hidayet eden, nimetler veren ve Muhammed (Sallallahu aleyhi vessellem)'in ümmetinden eden Allah'a hamd olsun.

Şunu bil ki; dünya ve ahiret saadetini kazanmak ancak Resulullah'a hakkıyla tabi olmaya bağlanmıştır.

O'na tabi olmakta; İslam'ın hükümlerini yerine getirmek ve onları insanlar arasında icra etmek, küfür adetlerini kaldırıp iptal etmeki o adetleri bütün insanlardan def etmekle olur.

Çünkü İslam ve Küfür birbirinin zıddıdırlar.Kıyamete kadar, hatta kıyametle dahi bir araya gelmezler.

Bunlardan birini icra etmek, diğerini kaldırmayı gerektirir.Onlardan birini aziz etmek, diğerini zelil etmeyi gerektirir.

Muhakkak ki ALLAH (Celle Celaluhu) Kur'an-ı Mecidinde Habibine şöyle buyuruyor:

''Ey Nebi! Kafir ve münafıklarla cihad et ve onlara sert ol.'' (Tevbe Suresi, 73)

ALLAH (Celle Celaluhu) en güzel huylarla vasıflandırdığı Rasulüne bu emri verince bundan şu anlaşılır.

Onlara karşı sert çıkmak en güzel huylar arasındadır.

Her şahsın temenni ettiği bir şey vardır.Bu fakirin temennisi dahi Yüce Allah'ın ve O'nun Rasulü'nün düşmanlarına sert davranmaktır.

İslam dininin aziz olması küfrün ve küfür ehlinin zelil düşmesindendir.
Buna göre kim küfür ehlini ve adetlerini ağırlarsa İslam'ı ve İslam ehlini zelil etmiştir.

Kafirleri ağırlamak yanlız onlara tazim edip baş köşeye oturtmak değildir.Bilakis onları meclislere almak, onlarla sohbet etmek, onların dili ile konuşmak gibi hareketlerde onları ağırlamaya dahil olup onları aziz etmeyi gerektirir.

Onlara en uygun olan şey köpekleri uzaklaştırır gibi Müslümanların meclislerinden onları uzaklaştırmaktır.

Eğer onlarla dünya işlerine ait bir alaka kurmak gerekiyorsa ve bu da onlarsız zaruret miktarı onlarla olmak gerekir.

Ancak İslam'ın kemali böyle bir ihtiyacı da tamamen terk edip onlara iltifat etmemek ve onlara karışıp durmamaktır.

Zira noksan sıfatlardan münezzeh olan ALLAH (Celle Celaluhu) Kur'an-ı Mecidin'de küfür ehlini kendinin ve Rasulünün düşmanı olarak tanıttı.

''Ey iman edenler! Eğer benim yolumda savaşmak ve rızamı kazanmak için çıkmışsanız, benim de düşmanım , sizinde düşmanınız olanlara sevgi göstererek, gizli muhabbet besleyerek onları dost edinmeyin.Oysa onlar, size gelen gerçeği inkar etmişlerdir.Rabbiniz Allah'a inandığınızdan dolayı Peygamber'i de sizi de yurdunuzdan çıkarıyorlar.Ben, sizin saklı tuttuğunuzu da, açığa vurduğunuzu da en iyi bilenim.Sizden kim bunu yaparsa (onları dost edinirse) doğru yoldan sapmış olur. (Mümtehine Suresi,1.Ayet)

''Kim Allah'a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrail'e ve Mikail'e düşman olursa bilsin ki ALLAH da inkarcı kafirlerin düşmanıdır.'' (Bakara Suresi,98 )

ALLAH ve ALLAH Rasulünün düşmanı olan kimselerle karışık durmak cinayetlerin en büyüklerindendir.

Allah'ın düşmanlarıyla karışık durmanın, onlarla arkadaşlık etmenin kişiye en az zararı, İslami emirlerine yerine getirmek hususunda ki gevşeklik ve zaaf gelmesidir.

Bundan başka onlarla arkadaşlığı sebebiyle küfre sebep olacak şeylerden kaçınmaya utanır.Böyle bir zarar gerçekten çok büyük bir zarardır.

Zira Allah'ın düşmanlarına karşı sevgi gösterisi ile ülfette bulunmak, Allah'ın ve Rasulünün düşmanlığına celbeder.

Bu şekilde yaşayan insan sanır ki, kendisi Müslümandır, ALLAH ve Rasulüne imanı vardır.
Halbuki bilmez ki bu gibi kötü ameller kendisinden İslam-iman devletinin giderir.

Düşmanımı seviyorsun sonra
Zannediyorsun ki ben seni seviyorum
Muhakkak ki senden akıl kaybolmuş gitmiş

Bu din düşmanı kafirlerin işi İslam'ı istihzaya ve Müslümanları maskaralığa almaktır.Aynı zamanda onlar fırsat bulsalar bizi İslam dininden çıkarıp hepimizi öldüreceklerdir.

''Onlar eğer güçleri yeterse, sizi dininizden döndürünceye kadar size karşı savaşa devam ederler.'' (Bakara Sures, 217)

''Kim olanlar için dünya hayatı cazip kılındı.(Bu yüzden) onlar, iman edenler ile alau ederler.Oysa ki, (iman edip) inkardan sakınanlar kıyamet gününde onların üstündedir.Allah dilediğine hesapsız rızık verir. (Bakara Suresi,212)

Müslümanlara yakışan utanıp hayalı olmaktır.Baştaki emir sahiplerine düşen de şudur ki daima rezillikte olan bu kimselerin baş kaldırmalarına fırsat vermeyeler.

Hindistan'da bizzat cizye almak küfür ehlinden kaldırıldı.Bunun sebebi; ülkenin devlet başkanlarının küfür ehli ile sohbet etmesidir.

Onlardan cizye almaktan maksat kendilerini zelil etmektir.

Onları zelil etme işi o dereceye varmalıdır ki, cizye vermek korkusundan güzel elbise giyme imkanı bulamasınlar, ziynet eşyası kullanamasınlar.

Bu devlet başkanları, küfür ehlinden ciyze almayı nasıl men etmeye cesaret edebiliyorlar? Halbuki Cenab-ı Hak onların zilleti için cizye için emrini koydu.Bundan gaye onların düşük olup alçalmaları, Müslümanların ise üstünlüğü ve izzetidir.


Ekleme Tarihi: 14.06.2008 - 18:27
ebu_hanzala üyenin diğer mesajları ebu_hanzala`in Profili ebu_hanzala Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: RASULULLAH'I TAM SEVMENİN ALAMETİ O'NUN DÜŞMANLARINA BUĞZETMEKTİR
ebu_hanzala su an offline ebu_hanzala  
RASULULLAH'I TAM SEVMENİN ALAMETİ O'NUN DÜŞMANLARINA BUĞZETMEKTİR
395 Mesaj -
Rasulüllah'ı (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) tam manasıyla sevmenin alameti, Onun düşmanlarına tam manasıyla buğz edip onun şeriatına muhalif olanlara da düşmanlık göstermektir.

Muhabbet işinde gevşekliğe yol yoktur. Zira seven kimse, sevdiğinin hailne bürünmüş, onun muhabbetinde kaybolmuştur.

Artık ne ona muhalefete gücü yeter, ne de onun muhalifi olan kimselere meyleder. Hiçbir şekilde onlara yumuşak davranamaz. Zira iki ayrı zıd şeyi sevenler bir araya gelemezler. Çünkü iki zıddın bir arada bulunması imkansızdır. Hatta birini sevmek diğerine düşmanlığı getirir.

Ciddi bir şekilde bunlar düşünülmelidir. Fırsat elden gitmeden kaçana yetişmelidir. Zira fırsat elden gittikten sonra pişmanlıktan başka bir şey hasıl olmaz.

Dünya metaı aldanma metaıdır. Ebedi muamele dünyada işlediklerimize göre yapılacaktır. Eğer bu sayılı günlerde Seyyidü'l Evvelin ve Ahirin olan Rasulüllah'a (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) her hususta tabi olup yolunda yürümek müyesser olursa ebedi kurtuluş umulur. Aksi halde ziyan içinde ziyan ortaya çıkar.

Kim olursa olsun, hangi ameli işlerse işlesin durum bundan ibarettir.

Ekleme Tarihi: 14.06.2008 - 18:26
ebu_hanzala üyenin diğer mesajları ebu_hanzala`in Profili ebu_hanzala Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: EHLİ İSLAM'IN GÜÇSÜZLÜĞÜ VE KAFİRLERİN GALİP OLUŞUNDAN ŞİKAYET
ebu_hanzala su an offline ebu_hanzala  
EHLİ İSLAM'IN GÜÇSÜZLÜĞÜ VE KAFİRLERİN GALİP OLUŞUNDAN ŞİKAYET
395 Mesaj -
Allahu Teala size ecdadınızın yolunda sebat ihsan eylesin. Başta onların en faziletlisi olan Hz.Muhammed (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) ve sonra diğer Peygamberler üzerine salat ve selam olsun.

Bilmiş olasın ki diğer insanlara nisbetle devlet başkanı, insanın bedenine nisbetle kalp mesabesindedir.

Buna göre, bir kalp yararlı, sağlıklı olursa bütün bende de yararlı ve sağlıklı olur, fasid olursa bütün beden ve azaları da sağlıksız olur.

Aynı şekilde devlet başkanının düzgün olması insanların düzgün olmasını, kötü olması da insanların kötü olmasını gerektirir.

Efendimiz (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) zamanında Müslümanlar üzerine cereyan eden hadiselere bakmazmısın? Onların başlarına neler geldi.

İslam tamamıyla garipliği, çaresizliği, azlığı, zaafı olmasına rağmen Müslümanlar kendi dinleri üzerinde sabit kılmışlar. Aynı şekilde kafirlerde kendi dinleri üzerinde sabit kılmışlardı.

Özellikle kafirler kuvvetleri, saltanatları olmasına rağmen Müslümanlar üzerine hiçbir küfür hükmünü yürütememiş ve Müslümanların hiçbir işini değiştirememişlerdir. Allah'ın (Celle Celaluhu) şu kavli şerifi bu manayı anlatmaktadır.

1- De ki: Ey kafirler!
2- Ben sizin tapmakta olduklarınıza tapmam.
3- Siz de benim taptığıma tapmıyorsunuz.
4- Ben de sizin taptıklarınıza asla tapacak değilim.
5- Evet, siz de benim taptığıma tapıyor değilsiniz.
6. Sizin dininiz size, benim, dinim de banadır.
(Kafirun Suresi, 1-6)

... Amma geçmiş asırlarda istila ve galip gelme yoluyla kafirler İslam diyarında küfür hükümlerini yürütmüşlerdir. Hatta Müslümanlar, İslam'ın hükümlerini açıklamaktan ve yaşamaktan aciz kalmışlardır, açıklayanı ve yaşayanı öldürmüşlerdir.

Yazıklar olsun bu ne musibet ve bu ne hüzün, bu ne hasrettir ki, Allah'ın elçisi, alemlerin Rabbi'nin sevgilisi Hz.Muhammed (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem)'i tasdik edenler zelil , hakir düşmüş kıymetleri kalmamış, ama onu inkar edenler ise son derece izzet ve itibar görmüşlerdir.

Müslümanlar yararlı kalpleriyle İslam'ın taziyesine otururken kafirler alay ve eğlenceye alarak onların yaralarına tuz ekmişlerdir.

Hidayet güneşi olan İslam delalet ufkunda perdelenmiş, Hakk'ın nuru önüne perdesi çekilmiştir. Şu anda İslam'ın açığa vurulmasına mani olan haller zeval bulmaya başlamış, Müslümanların devlet başkanının ise başladığının müjdesi herkesin kulağına ulaşmıştır.

Bu durumda Müslümanlara düşen görev şudur ki; devlet başkanına ellerinden geldiğince yardım ederler.

Onun yardımına koşmak ve ona dua etmek onlar üzerine borçtur.
Bu yardımın elle olması mümkün olacağı gibi dille olması da mümkündür.
Yardımın en geçerlisi ve en faziletlisi dille İslam'ın hükümlerini kitap sünnet, icma-ı ümmet'e göre insanlara anlatmaktır.

Bu iş ehli sünnet alimlerinin görüşlerine göre yapılmalıdır ki araya bidatçı, delaletçi girmesin, eğer girerse yolları kaparlar işi fesada çekerler.
Anlaşılan şudur ki her kim yardımına gücü yettiği halde malıya, canıyla, diliyle ve her ne olursa olsun İslam'a yardım etmezse azaba müstahak olur.


''De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım ve akrabanız, kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler size Allah'tan ve Resulünden ve ALLAH yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık ALLAH emri (azabını) getirinceye kadar bekleyin. ALLAH fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez. (Tevbe Suresi, 24.Ayet)


Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) buyuruyor:

''Her kim bir cemaatin (mal ve can gibi şeylerle yardıma koşar da her hangi bir şekilde onların) artmasına sebep olursa onlardandır.''

Ekleme Tarihi: 14.06.2008 - 18:25
ebu_hanzala üyenin diğer mesajları ebu_hanzala`in Profili ebu_hanzala Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: KİŞİNİN DOSTLARIDA ÜÇ, DÜŞMANLARIDA ÜÇTÜR
ebu_hanzala su an offline ebu_hanzala  
EHLİ KÜFRÜN MÜSLÜMANLARA YİRMİNCİ ASIRDAKİ SALDIRILARI
395 Mesaj -
Yıl 3 Ekim 1911, İtalya'nın başlattığı Libya işgali, 1922'lere kadar devam etmiş, Mussoloni'nin iktidara gelmesiyle, buradaki Müslüman halka uygulanan baskı ve işkence daha da şiddetlenmiştir.

Ömer Muhtar önderliğindeki yüzbinlerce masum Müslüman, toplu halde katledilmeye başlanmış, büyük bölümü de aç bırakılarak ölmeleri beklenmiştir. Bu zulüm, senelerce sürmüş, ancak Mussoloni öldükten sonra, 10 Şubat 1947'de yapılan barış antlaşması ile son bulmuştur. Bu savaşta 1.5 Milyon Müslüman Şehid edilmiştir.

Yıl 1917, Lenin'in camii yıktırma politikası sonucu 1912 yılında sayıları 26.000'i bulan camiden, 1924 yılına gelindiğinde, Rusya'da sadece 1000 adet cami kalmıştır.1917 yılında başlatılan bu girişimden sonra, Din görevlilerinden 45.000 imam asılmış, cemaatten binlercesi bahanelerle (mevcut yönetim ve kanunlar aleyhinde propaganda ve fikir suçu vb.) temerkuz kamplarına gönderilerek şehid edilmiştir.

Nobel ödülü almış Rus asıllı yazar Alexandr Soljenistin'in elde ettiği belgelere göre 1917 Ekim'i ile 1959 Aralık ayı arasında, yani Lenin, Stalin ve Kuruşçev dönemlerinde, devlet baskısı ve terözm nedeniyle eski Sovyetler Birliği'nde 66.700.000 kişinin öldürüldüğü açıklanmıştır.

İncelenen belgeler sonucu; aynı rakam Guiness rekorlar kitabının kitle katliamları bölümünde de alınmıştır.

Bir ingiliz gazeteci anlatıyor:

Ruslar Türkistan'ı istila ederken bir gazetici olarak onları takip ediyordum, şehirlerde direnmeler oluyordu. O kadar çok insan öldürüyorlardı ki cesetten ayak basacak yer bulamıyordum. Birinde bir köye girdik, 20 kadar Türk Kadını kucaklarında çocuklarla, sazlığa doğru kaçıştılar. Önümdeki Rus askeri onları tarıyıverdi, yaban ördekleri suya nasıl şapır şapır düşerse, 20 kadın kucaklarında çocuklarla öyle düştüler ve ben kendimi tutamayarak hüngür hüngür ağladım.

Yıl 1945, Bulgaristan eski devlet Başkanı Dimitrov tarafından sistemli olarak başlatılan katliamlarda, sadece Belene adası'nda, sürgünde bulunanlardan 110.000 suçsuz insan işkence ile öldürülmüştür.

Balkan Türkleri Dayanışma Derneği'nce tespit edilen rakamlara göre, sadece 1985-86 yılları arasında 4.000 Müslüman kardeşimiz öldürülmüş ve 30.000 kişide tutuklanmıştır. İslami isim duymaya tahammül edemeyen Bulgar Hükümeti, vefat etmiş Müslümanların, kabir taşları üzerindeki isimleri kazıtarak, Bulgar ismi yazdırmıştır.

Cezayir'de sık sık toplu mezarlar bulunuyor. Çünkü, 1945 yılında solcu Masonların kontrolündeki Fransa, bu ülkeye de saldırmış, bağımsızlığını kazanmak isteyen yüzbinlerce Müslüman'ı uyguladığı insanlık dışı baskı ve zulüm ile, katletmeye başlamıştır. 1961 yılına kadar süren bu mezalim sonucu, 1.5 MİLYONDAN fazla Müslüman hayatını kaybetmiş, Milyonlarca insan da mağdur duruma düşürülmüştür.

Yıl 1945, (19 Kasım 1987 tarihli) Figaro dergisinde yayınlanan belgelere göre 1949-1969 yılları arasında, Çin'de rejim aleyhtarı 63.700.000 kişinin öldürüldüğü açıklanmıştır.

Mao 7 Eylül 1956'da yaptığı bir devrim ile Müslüman Çinli'lerin ve Uygur Türklerinin kullandığı İslami alfabeyi yasaklamış, böylece yeni yetişen nesil İslam kültüründen koparılmıştır.

Yıl 1971, Filipinler'de sıkı yönetim ilan eden Marcos, çıkarttığı yeni anayasa ile bütün yetkileri elinde toplamış ve özellikle Moro adası'ndaki Müslümanları baskı altına alan çeşitli devrimler yapmıştır. Halkını fuhuşa teşvik etmesi ve bunu gibi, İslamiyet aleyhindeki bir çok faaliyetleri, bölge halkının Marcos'a karşı ayaklanmasına neden olmuş, fakat askeriye ve polis kuvvetlerinin silahlı saldırıları sonucu 1981 yılına kadar 50.000 den fazla Müslüman mücahit, hayatını kaybetmiştir.

Yıl 1979, Ruslar'ın işgal ettiği Afganistan'da hergün yüzlerce Afgan mücahidi iğrenç savaş taktikleri ile katledilmiş, yaklaşık 1.400.000 kişi öldürülmüş ve yüzbinlercesi de sakat bırakılmıştır.

Yıl 1982, Suriye'de 1970 yılında düzenlediği bir darbe ile hükümeti ele geçiren Rusya'nın desteği ile cumhurbaşkanı olan Hafız Esad, yönetimi boyunca Sünni Müslümanlara ağır baskılar uygulamış ve 1982 yılında Hama şehrine gönderdiği askeri birlikle 30.000 Müslümanı katletmiştir.

Yıl 1983, Hindistan'da başbakan İndra Gandi'nin İslam dinine olan düşmanlığı, 1983 yılında Asam eyaletindeki olaylara göz yummasına neden olmuş, bu olaylarda 30.000 Müslüman öldürülmüştür.

Keşmir'de, Filistin'de, Körfez'de, Karabağ'da Bosna-Hersek'te ve son halka Çeçenistan'da öldürülen yüzbinlerce Müslüman ve İslam ümmeti açısından tarihe kara bir leke olarak geçeçek olan 20.asır!

Ehli küfrün Müslümanlara yönelik saldırıları sıcak savaş şeklinde devam ederken, daha ucuz, rizikosuz ve etkili metodlar geliştirerek başka cephelerde de saldırılarına devam etmektedirler.


Bir İngiliz misyoneri olan Zevimer'in söylemiş olduğu ; ''Bir bardak içki ve bir çıplak dansözün Muhammed'in dinine uyanlara yapacağı tahribatı, bin top-tüfek yapmaz. O halde Müslümanları içki ve şehvet bataklığında boğmaya çalışınız.'' sözü, şu anda din düşmanlarının çok başarılı oldukları bir başka cepheyi ifade etmektedir.



Türkiye'de 1933 yılında 50.000 litre kapasiteyle üretime başlayan ilk bira fabrikası, 1936 yılında 5.000.000 litreye, 1983 yılında alkol tüketimi 770.000.000 litreye çıkıyorsa, İslam ülkeleri arasonda alkolde ve fuhuşta dünya birincisi, dünya ülkeleri arasında ise alkolde dünya beşincisi, fuhuşta dünya on ikincisi isek, şunu kabullenmek mecburiyetindeyiz ki ehli küfür çalışıyor ve muvaffak ta oluyor.
Ekleme Tarihi: 14.06.2008 - 18:23
ebu_hanzala üyenin diğer mesajları ebu_hanzala`in Profili ebu_hanzala Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: KİŞİNİN DOSTLARIDA ÜÇ, DÜŞMANLARIDA ÜÇTÜR
ebu_hanzala su an offline ebu_hanzala  
KİŞİNİN DOSTLARIDA ÜÇ, DÜŞMANLARIDA ÜÇTÜR
395 Mesaj -
Dostlar: ---------- Düşmanlar:
1-Kendi dostu ------ 1-Kendi düşmanı
2-Dostunun dostu ------ 2-Dostunun düşmanı
3-Düşmanının düşmanı ------ 3-Düşmanının dostu


Mü'min olduklarını söyleyip de Allahu Teala Hazretlerinin düşmanı olan kafirlerle dostluk edenler, onlar, Allah'ın düşmanlarıyla dostluk ettikleri için Allahu Teala'nın düşmanı olmuşlardır.


DÜŞMANINA EMİN OLAN FERYAD EDER

Emin olma aduya etme feryad
Yılan olmaz kişiye çünkü evlad
Aman adayı din dost olmaz üstad.
Eder bir gün emin olanı berbad
Çü küfr imana zıd hakka gidelim
Cemali ba kemale seyr edelim.

Düşmanına emin olma (güvenme,dayanma,yaslanma,inanma) Aman sen bilirsin beni kurtar yardım et, beni kayır, şöyle yap, böyle yap diye feryat etme.Düşman senin aciz olduğunu görünce sevinir.Elinden gelse sana bir tekme vurur.Nerede kaldı sana üzülecek bir yardım edecek.

Çünkü yılan kişiye evlat olmaz.Düşman yılana benzer.Yılan evlat olursa düşman da dost olur.Yılana emin olup evladım diye koynuna koysan, okşasan sonra seni sokar öldürür.Daima şerrini gözetmek lazım.En çok emin olmayacağımız nefsimizdir.

Ey üstadım! Din düşmanları dost olmaz.
Emin olanı bir gün berbad eder.

Ber; üzere demek.Bad; Hava, rüzgar.Yani dinsiz adam seni delalet rüzgarı üzerine koyar uçurur seni cehenneme, niçin?

Çünkü küfür imana zıt.
Düşman kafir, sen Mü'min.İkiside birbirine zıttır.



Yahudi ve Hristiyanları Kafir Eden İtikatları


''Yahudiler, Uzeyr Allah'ın oğludur, dediler.Hristiyanlar da Mesih (İsa) Allah'ın oğludur dediler.Bu onların ağızlarıyla geveledikleri sözlerdir.(Sözlerini) daha önce kafir olmuş kimselerin sözlerine benzetiyorlar.Allah onları kahretsin! Nasıl da (Haktan batıla) döndürülüyorlar!'' (Tevbe Suresi,30.Ayet)

Papazlar batıl din icat ediyor, Hristiyanları ve Yahudileri aldatıyorlar.
İmanlı bir nakış kursu hocası derste nakış öğretmiş olduğu genç kızlara iman şartlarından birincisi ''-Ben Allah'a inandım.'' Olduğunu söylediğinde, o genç kızlardan birisi:

''Biz gözümüzle görmediğimize nasıl inanırız?'' demiş.

Bu hadise bizim civarımızda bulunan bir kursta geçmiş.Bu kız Hristiyanmıdır, nedir? Fakat Hristiyan değil çünkü Hristiyanlığın aslı tahrif edilmiştir, ama onlar Allah'ın varlığına inanırlar, tamamen ''Allah yoktur.'' demezler.O'na oğul isnad ederler.

Kurtuluş semtinde Trabzonlu Müslüman bir ailenin bütün fertleri İslam'ı bıraktılar, Yehova şahidi oldular.Bizim ihvanlardan birisi o semte gitti, yerleşti, kuvvetl, bir İslami Tebliğde bulunup oradaki havayı değiştirdi de durum düzeldi.Yehova şahitlerinin sesleri çıkmaz oldular.

Ekleme Tarihi: 14.06.2008 - 18:22
ebu_hanzala üyenin diğer mesajları ebu_hanzala`in Profili ebu_hanzala Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: İSLAM'DA DİN DÜŞMANLARINA MUHALEFETİN ÖNEMİ (dikkat!yahudi ve hristiyanlara benzemeyin)
ebu_hanzala su an offline ebu_hanzala  
GAYRİ MÜSLİMLERE MUHALEFET RESULULLAH'A İTTİBA
395 Mesaj -
İslam, müstakil bir ümmettir.Her hususta kendine has, orjinal değerleri, tezahürleri olmalıdır.Yabancıya benzemek ve yabancıyı taklit etmek caiz değildir.

Kur'an-ı Kerim ve Hz.Peygamber'in(sallallahu aleyhi vessellem) hadisleri ilim ve tekniğin dışında, yabancılardan kültür almayı ve onlara benzemeyi yasaklar.

Hz.Peygamber (sallallahu aleyhi vessellem) tebliğe başladığı ilk yıllarda ilahi emrin gelmediği, şekke düştüğü hususlarda müşriklerin tarzına uymanktansa,kitap ehli olan Tevrat ve İncil'e inanan Yahudi ve Hristiyanları müşriklere tercih ediyordu.

Ancak putperestler çoğunlukla İslam'a girip Kur'an ayetleri de Yahudi ve Hristiyanları insanların en sapığı olarak bildirince onların İslam'a kazanılma ümidi kaybolduğundan Hz.Peygamber (sallallahu aleyhi vessellem) her hususta Ehli Kitaba muhalefer etmiştir.
Ehli Kitab'a muhalefet, kıblenin Kudüs cihetinden Kabe cihetine dönmesiyle başlayıp,saç şekli,boyanması,selam şekli,kıyafet,haftalık toplanma günü Cuma olması,nafile oruç günleri,hayızlı kadınlarla olan meseleler gibi bir çok şeyde meydana gelmiştir.

Hz.Peygamber (sallallahu aleyhi vessellem)'in Ehli Kitab'a her hususta muhalefeti bir Yahudi'ye şöyle demiştir:

''Resulullah (sallallahu aleyhi vessellem) bize muhalefet etmedik birşey bırakmadı, her işimizde bize muhalefet etti.''

Bu muhalefet keyfiyeti, sadece Ehli Kitab'a karşı olmayıp başka milletlere karşı da muhalefetler emredilmiştir.

Bunun da ihmal edilmeyişinin sebeplerinden biri de ''müstekail ümmet'' fikrinin zihinlerde sabitleştirilmesi ve diğer ümmetlere muhalefet düşüncesinin fertlere meleke haline gelmesini sağlamaktır.

İnaç sisteminin bir olmasıyla birlikte, harici olan şeylerde de benzerlik, bu şeylere bürünen kimselerde birlik ve kardeşlik duygusunu uyandıracaktır.

İcmai kaynaşmanın sağlamlaştırılması meselesinde İslam alimleri bu çeşit dış benzerliklere de büyük önem vermişlerdir.

Bu hususu Malik İbni Dinar hazretleri bir teşbihle takviye ederek şöyle ifade eder:

''İki kişide aynı müşterek vasıf olmadıkça aralarında ülfet ve kaynaşma hasıl olmaz.İnsan cinsi, kuş cinsleri gibidir.Aralarında bir münasebet olmadıkça iki ayrı neviden olan kuş birlikte uçmaz.''

Günün birinde bir karga ile güvercini beraber görünce şaşırır.Nasıl olur da arkadaşlık yapabilirler diye incelemeye koyulur.Az sonra anlar ki, ikisi de topaldır.Ve bunları topallık vasfı bir araya getirmiştir.

Hülasa; çoğu kere ''sünnet'' diye ifade edilen dinin pek çok emirlerini ,İslam medeniyetinin ferdiyet ve şahsiyetini örmesi hasebiyle ''Cebrail Kur'an'ı indirdiği gibi Hz.Peygamber'e sünneti de indiriyordu.''

Rivayetinin de ifade ettiği hakikat çerçevesinde değerlendirmek gerekmektedir.

O sünnet ki kendisine uyulduğu nisbette bu ümmete vaad edilen meziyetler ve üstünlükler elde edilecektir

Ekleme Tarihi: 14.06.2008 - 18:20
ebu_hanzala üyenin diğer mesajları ebu_hanzala`in Profili ebu_hanzala Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: İSLAM'DA DİN DÜŞMANLARINA MUHALEFETİN ÖNEMİ (dikkat!yahudi ve hristiyanlara benzemeyin)
ebu_hanzala su an offline ebu_hanzala  
İSLAM'DA DİN DÜŞMANLARINA MUHALEFETİN ÖNEMİ (dikkat!yahudi ve hristiyanlara benzemeyin)
395 Mesaj -
''Bizden başkanısına benzeyen bizden değildir.Yahudi ve Hristiyanlara benzemeyin.'' (Tirmizi)

Bu ve buna benzeyen bir çok hadisi şerifte Yahudilere, Hristiyanlara, müşriklere, Mecusilere muhalafet emredilmiştir.
Dolayısıyla düşmanlara benzememek Şeriat-ı Garra'da kesinlikle emrolunan bir iştir.
Dini Mübin-i İslam, kendisine uyanlar, düşmanlar içerisinde tuzun suda eridiği gibi erimesinler ve her yerde düşmanlarından ayrılsınlar için, onlara düşmanlarıyla kendi aralarında ayırıcı özellik olacak bir takım hususiyetler vermiştir.
Nasıl ki Müslümanlar, kalp amellerinden olan inan meselelerinde düşmanlıklarından seçiliyorsa, aza amellerinde kılık kıyafette ayırıcı vasıflar taşımalıdır.
Zira kalpteki muhabbet zahirde benzemeyi gerektiği gibi, görünüşte benzemekte, kalp de bir nevi dostluk ve sevgi getirir.
Bu iş kimsenin inkar edemeyeceği fakat birden anlayamayacağı bir gerçektir ki, görünüşteki benzeyişlerin eseri yavaş yavaş kalbe tesir eder ki sahibi bunun bir sonra farkedebilir.

Şeyhul İslam Es Seyyid Hüseyin Ahmed El Medeni (Rahmetullahi Aleyh) sakal bırakmanın hikmetini beyan hususunda şu kıymetli açıklamaları yapmıştır:

''Biz yakinen bilmekte ve gözlerimize görmekteyiz ki, her devlet ve hükümet ayrı ayrı vazifelerde bulunan memurlarından her bir kısmı için diğerlerinden seçilecek bir kılık kıyafet tayin etmiştir.

Şehirlerdeki umumun emniyetiyle görevli polislerin kendine mahsus bir takım elbiseleri vardır ki onun rengi diğerlerinin renginden farklıdır.Hatta deniz askerlerinin elbiseleri kara askerlerinin elbileselerinden değişiktir.

İşte bütün özel bu elbiseler, herhangi bir görevde çalışanların şiarı ve nişanıdır.Hükümtler her görevliye özel bir elbise tayin ve tahsis etmekle yetinmeyip, vazifesine hükümetin emrettiği kılık kıyafetin dışında bir şekille gelen kimse hakkında takibat yapmakta,gerekirse onu vazifeden uzaklaştırmaktadır.

Yine böyle biz bütün kavimlerin,milletlerin,toplumların ve devlet müesseselerinin kendine has bir takım farklılıklarla diğerlerinden ayrıldıklarını görmekteyiz.

Özellikle bu bayraklarında ve sancaklarında görülmektedir ki bu sayede harp meydanlarında dot düşmandan seçilir.Bu özellikler bulunmadığında elbette harp nizamı bozulacak ve bir hükümetin askerleri birbirlerini farkedemediklerinden kendi aralarında harp edeceklerdir.

Mesela: Bir asker kendi devletinin nişanını terk etmekle hükümetine ihanet etmiş sayılacağından büyük bir cezaya çarptırılır.Tarihi gözden geçirdiğimizde de görüyoruz ki, kendi özelliğini terk eden kimsenin istiklali kalmayıp benzediği cemaatlere katılmaya mecbur olur.

Mesela: Hindistan'ın sakinlerine bakalım, orada bulunan müşrik Hinduların kendilerine mahsus bir takım kılık kıyafetleri vardır ki, hariçten gelen herhangi bir kimse kendi şeklini korur ve kıyafetini muhafaza ederse müstakil bir varlığa sahip,seçkin bir kimse olarak kalır.

Nitekim kendi memleketlerinden gelen Fransızlar kılık kıyafetlerini değiştirmediklerinden kendi elbiseleriyle tanınmakta ve şekilleriyle seçilmektedirler, dolayısıyla onlar hakkında kimse ''Bunlar Hindulardandır.'' diyemez.

Yine böylece Hindulardan ayrılan Sih toplumu sakallarını,saçlarını, bıyıklarını,alabildiğine uzatıp hiç kısaltmayarak kendilerine özel bir şekil oluşturmuşlardır ki, onlarda o şekilleriyle seçilmektedirler.

Halbuki bu özellikleri olmasa, onlar da Hindulardan sayılacaklardı.Kendileri cidden azınlıkta oldukları halde, şu anda Hindistan'da müstakil bir haysiyetleri vardır.

Muhtelif memleketlerden Hindistan'a gelip yerleşerek Müşrikleri İslam'a davet eden ve birçok insanın Müslüman olmasına vesile olan Müslümanlar da, müşriklerin şehirlerinde ve köylerinde, kendi dinlerinde samimi, peygamberlerinin sünnet ve siretini muhafaza edici ve her türlü muamelelerinde ona itiba edici olarak yaşadıklarından herkesin kabul ve takdir ettiği bir varlığa sahip olmuşlardır.

Eğer Müslümanlar kendi özelliklerini korumasalardı, elbette yerli müşrikler gibi olurlar ve İslam'dan nasipleri ancak Müslüman ismi olurdu.

Bu anlatılanlardan açıkça ortaya çıkmıştır ki,bir kavmin veya mezhebin varlığı, ancak kendilerini kılık kıyafet,şekil-suret, özel ibadet ve hayat tarzı bakımından diğerlerinden ayırdıkları zaman mümkün olacaktır.
Allahhu Teala bu ümmeti diğerlerinden seçkin bir ümmet kılarak onlar, iç ve dışta, kılık kıyafette,gelenek ve görenekte ve bütün işlerde Peygamberinin sünnetine uymayı emretmiştir.

Nitekim Mevla Teala bu hakikati şu ayetiyle açıklamıştır.

''Andolsun ki, Resulullah, sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için güzel bir örnektir.'' (Ahzap Suresi,21.ayet)''

Dolayısıyla Müslüman ümmet, zahirde ve batında Nebisinin yoluna uyarak her hal ve herakette, her an ve mekanda Resulünün eselerine tabi olarak, müşriklernden, kafirlerden, Yahudi ve Hristiyanlardan, peygamberlerinden aldıkları özelliklerden ayırlmışlardır.

O halde bizim üzerimize düşen, Avrupa ve Amerika'ya kulluktan, şark ve garp beyinsizlerinin eteklerine sarılmaktan kurtularak, Allahu Teala'nın bize ikram ettiği, önce ve sonrakilerin Efendisinin (Sallallahu Aleyhi Vessellem) sünnetine uyma şerefine ermektir.

Ekleme Tarihi: 14.06.2008 - 18:19
ebu_hanzala üyenin diğer mesajları ebu_hanzala`in Profili ebu_hanzala Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: HRISTİYANLARIN İSLAM DÜŞMANLIĞINA ÖRNEKLER
ebu_hanzala su an offline ebu_hanzala  
395 Mesaj -
8 Mayıs 1945’te Fransız Askerlerinin Setif’te 45.000 kişiyi kurşun yağmuruna tutup öldürmesi cihad harektlerini hızlandırdı. Hlkı biledi.

İşgalci, islam düşmanları silah zoruyla hakimiyet kurmuşlardı. Onların anlayacağı tek dil vardı. Silah…

1 kasım 1954 günü bütün Cezayirde sabah ezanı okunurken müezzinler “ Haydin Cihad’a Allahu ekber” ibaresini de haykırarak cihadın başladığını ilan ettiler.

O andan itibaren yaklaşık 8 sene çok çetin bir mücadele başladı. Bu kurtuluş mücadelesi esnasında on binlerce Müslüman şehit oldu.

Sözde “medeni” olan Fransızlar dehşet verici uygulamalarla kurtuluş haraketini bastırmaya çalıştılar. Köyleri, kasabaları, tanklarla toplarla uçaklarla bombaladı. Çocuk , kadın, yaşlı, demeden kimi bulduysa öldürdü. Mücadelenin önce gelen simalarını askeri araçların arklarında sürükleyerek paramparça etti.

Ne var ki halk asla yılmadı. Düşmanın topuna, tankına, taşlarla, sopalarla yumruklarla mücadele etti.



Sonunda papucun pahalı olduğunu anlayan Fransız 19 Mart 1962 tarihinde FLN (Milli Kurtuluş Cephesi) ile bir antlaşma imzalayarak Cezayir’i terk etti. Ama bu terkediş tamamamen el çekme değildi. Daha sinsi bir şekilde hakimiyet kurmak için atılmış bir adımdı.

Ekleme Tarihi: 14.06.2008 - 18:17
ebu_hanzala üyenin diğer mesajları ebu_hanzala`in Profili ebu_hanzala Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: HRISTİYANLARIN İSLAM DÜŞMANLIĞINA ÖRNEKLER
ebu_hanzala su an offline ebu_hanzala  
HRISTİYANLARIN İSLAM DÜŞMANLIĞINA ÖRNEKLER
395 Mesaj -
Osmanlı devletinin zayırlamasını fırsat bilen ingiltere ve fransa akbabalar gibi Afrika'nın kaynaklarının üzerine üşüşmüşlerdi.

İngiltere'nin sömürgeleştirme politikasıyla yükünü tuttuğunu gören Fransa vakit kaybetmeden Afrika'ya el uzatacaktı.

Fransızlar uzun yıllar boyunca Cezayir'den buğday almaktaydı ancek 1825 den itibaren borçlarını ödememeye başladı. Hesabı şuydu:

Cezayir borçları bahane ederek buğday satmayacak , Fransa bunu bahane ederek Cezayir'i işgal edecekti. Fakat bu hesapları tutmadı. Zira Cezayir zayir buğday satışına devam etti. Ama kurt bir defa kuzuyu yemeyi kafaya koymuştu. Kuzuyu gözüne kestirmişti.

Kurt bahaneyi bulmakta çok gecikmedi. Fransa'nın borçları dağ gibi birikmişti. 1930 yılında Cezayir valisi Dayı Hüseyin Paşa Fransız Konsolosu Pierre Deval'i huzuruna çağırdı, ona Fransa'nın borçlarını hatırlatarak, bu borçları ödemesi gerektiğini söyledi Konsolos ise Fransız hükümetinden aldığı talimata göre provokasyon için fırsat kolluyordu.

Dayı Hüseyin Paşa'ya karşı küstahça, tahrik eden tarzda konuştu. Bunun üzerine Hüseyin Paşa elindeki yelpazeyi konsolosun yüzüne çarptı.

Fransa konsolosa yapılmış bu hareketi devletine yapılmış saydı ve zaten çoktandır Fransa açıklarını bekleyen donanmasına emir vererek işgali başlattı.

Bunun üzerine 12 haziran 1830'dan itibaren işgal fiilen başlamış oldu. Cezayirlilerin bu askeri güce karşı duracak imkanları yoktu Osmanlı Devletinin ise kolu kanadı kırıktı.

İşgalden sonra on binlerce işsiz, güçsüz, serseri Fransız ve Avrupalı Cezayir'e doluşmaya başladı. Cezayir, Paris'ten atanan ve kanun koyma yetkisine sahip olan Genel Vali tarafından yönetiliyordu

Fransızlar, Müslüman halkın varını yoğunu elinden aldı. Zengin maden yataklarını kendisi işleterek Fransa'ya aktardı. Yerli Halk tamamıyla köle durumuna düştü. Başkaldıranlar hunharca öldürüldü.

Fransızların bu katliamlara bulduğu kılıfın adı “Medeniyetleştirme” idi. Kendileri çok medeniydi de bu barbar yerlilere “medeniyet” öğretmek için gelmişlerdi.

Bu “medeniyetleştirme operasyonu” sırasında üç milyon Cezayirli Müslüman öldürüldü. bazı kabileler son ferdine kadar yok edildi.

1931 yılında “Cezayir Ulema Birliği” kuruldu. Bu bir kurtuluş mücadelesinin alt yapısını hazırladı. Halka cihad şuuru aşılandı..

Ekleme Tarihi: 14.06.2008 - 18:16
ebu_hanzala üyenin diğer mesajları ebu_hanzala`in Profili ebu_hanzala Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: MASONLUK ve KOMÜNİSTLİĞİN ARDINDAKİ YÜZ
ebu_hanzala su an offline ebu_hanzala  
MASONLUK ve KOMÜNİSTLİĞİN ARDINDAKİ YÜZ
395 Mesaj -
MASONLUK ve KOMÜNİSTLİĞİN ARDINDAKİ YÜZ




Dünyadaki mason ve komünist haraketlerinin ardında Yahudilerin olduğu görülmektedir.




Aydın tabaka arasında masoluğu, kalk tabakası arasında komünistliği yaymaya çalışan siyonistlerin dikkat çeken bir başka protokolleri de şöyledir :




1- Genç nesiller değişik ahlaklarla ifsat etmeli.




2- Aile hayatı yıkılmalı.




3- insanlara kötülükleriyle tahakküm altına almalı onlara şantaj yapmalıdır.




4- Sanat bahanesiyle edebiyatı müstehcen şehevi kalıba dökmeli.




5- Mukaddesara hürmeti tahrip etmeli. Hürmetle anılan insanlar hakkında rezilane vakkalar uydurularak onların itibarlarını kırmalıdır.




6- Son derece lüx hayatı, baş döndürücü modaları, çılgınca olan israfı teşvik etmeli basit şeylerden zevk alma özelliğini derece derece ortadan kaldırılmalıdır.




7- İnsanların, dikkatlerini avam eğlenceleri oyunlar haddi aşan spor eğlenceleriyle oyalamalı, bu gibi şeylerle halkı meşgul ederek düşünmekten alıkoymalıdır.




8- Uyuşturucu yaygınlaştırılıp vücutlar onun zehrine tahrip edilmelidir.




9- Hayat pahalılığı karşısında işçilerin menfaatine olmayacak şekilde maaşları arttırılmalıdır.




10- Milletler arasında ihtilaf, kin ve nefreti körükleyerek, silah miktarı arttırılmalıdır.




TARİHTE BİLİNEN MEŞHUR YAHUDİLERDEN BİR KAÇI



1- Meşhur Yahudilerden Abdullah ibni Sebe, Şiiliği ortaya atarak Müslümanlar arasında tefrika çıkarmıştır.

2- Meşhur komünistlerden Troçki, Marx, Engels Yahudidir.

3- Fatihi zehirleyerek ölümüne sebep olan Yakup paşa asıl ismiyle Ma Estro Locopo bir Yahudidir.

4- Rusya'nın ilk başbakanı Kerenski Yahudidir.

5- Ortaya attığı fikirle siyonistlerin protokolündeki maddeleri tatbik eden Frued Yahudidir.

6- Delinin kuyuya taş atması misali ortaya attığı teori üzerinde hala tartışılan Darwin Yahudidir.

Bu şahsiyetlerin yaptıklarına bakıldığında Yahudilerin dünya üzerindeki tesiri ortaya çıkar.

İşte bu şekilde vardoldukları günden beri fitne ve fesat peşinde koşan, nankör kavim Yahudiler, şimdi bazı hürriyetperver ülkelerin de yardımlarıyla dünyanın gözüne şirin gösterilmeye çalışılmakta, bu uğurda su gibi para harcanmaktadır.

Hür Avrupa ülkelerinin propagandalarıyla ön plana çıkarılan bu Yahudiller, Orta Doğuda masum insan kanı dökmeye devam etmekte, birçok ülke aleyhine dolaplar çevirmekte, gidip Irak'ı bombalamakta, Tunus topraklarına tecavüz etmekte, Uganda da operasyon yaparak dünyaya göz dağı vermekte, komşularını tehdit edebilmektedir.




KORSAN DEVLETİN DOĞUŞU




3 Eylül 1897'de toplanan Birinci Siyon Kongresinde Yahudiler için hayati ehemmiyet taşıyan mevzular görüşülüyordu.

Bu kongrede konuşan Theodor Herzl, bir İsrail devletinin kurulması gerektiğini ifade ederek ''Elli yıl geçmeden bir Yahudi devleti kurulacaktır.'' dedi.

Kongre bütün mesaisini bu ana fikir üzerine yoğunlaştırdı ve Herzl'in görüşlerini ittiafakla desteklediğini açıkladı.

Bu kongrednin ardından ''Yahudi Milli Banksası'' ile ''Yahudi Milli Fonu'' kuruldu.

Dünyanın dör bir yanındaki Yahudiler bu banka fona para yatırmaya başladı. Toplanan bu paralarla kendilerine devlet satın alacaklardı.

İsviçre'nin Basel şehrinde toplanan bu ilk siyon kongresinde Yahudi devletinin Filistin'de kurulması kararlaştırıldı.

Ekleme Tarihi: 14.06.2008 - 18:15
ebu_hanzala üyenin diğer mesajları ebu_hanzala`in Profili ebu_hanzala Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Her Hususta Resulullah'a Uymak Hakkında Ayetler.......
ebu_hanzala su an offline ebu_hanzala  
Her Hususta Resulullah'a Uymak Hakkında Ayetler.......
395 Mesaj -

''Peygamber size ne verdiyse onu alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının.Allah'tan korkun.Çünkü Allah'ın azabı çetindir.'' (Haşr Suresi,7.Ayetten)

''Biz her Peygamberi -Allah'ın izniyle ancak kendisine itaat edilmesi için göderdik.Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler de Allah'tan bağışlanmayı dileseler, Resul de onlar için istiğfar etseydi Allah'ı ziyadesiyle affedici, esirgeyici bulurlardı.''

''Hayır, Rabbine andolsun ki aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp sonra da verdiğin hükümden içlerinden hiçbir sıkıntı duymaksızın (onu) tam manasıyla kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar.''
(Nisa suresi,64.,65.Ayetler)

''Allah ve Resulü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur.Her kim ALLAH ve Resulüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.'' (Ahzap suresi,36.Ayet)

''Onun emrine aykırı davrananlar, başkalarına bir bela gelmesinden veya kendilerine çok elemli bir azap isabet etmesinden sakınsınlar.'' (Nur suresi,63.Ayet)

'' (Resulüm!) De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki ALLAH da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir.'' (Al-i İmran Suresi,31.Ayet)

''Andolsun ki, Resulullah, sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için güzel bir örnektir.'' (Ahzap Suresi,21.Ayet)

''Ey iman edenler! Allah'a itaat edin.Peygamber'e ve sizden olan ulü'l emre (idarecilere) de itaat edin.Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz Allah'a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız onu Allah'a ve Resulüne götürün (onların talimatına göre halledin); bu hem hayırlı, hemde netice bakımından daha güzeldir.'' (Nisa Suresi,59.Ayet)

''Kim Resul'e itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur.Yüz çevirene gelince, semni onların başına bekçi göndermedik!'' (Nisa Suresi,80.Ayet)

''O, arzusuna göre de konuşmaz.''
''O (bildirdikleri) vahyedilenden başkası değildir.'' (Necm Suresi,3.,4.Ayetler)


Ekleme Tarihi: 14.06.2008 - 18:13
ebu_hanzala üyenin diğer mesajları ebu_hanzala`in Profili ebu_hanzala Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Ölüm arifesi
ebu_hanzala su an offline ebu_hanzala  
Ölüm arifesi
395 Mesaj -
YAŞANACAKTA YAŞANMAYAN BAHARDA YOKTUR İSYANIM
CÜRÜM VE HATALARDA HUZURDA ELBET KIRILACAK AYAKLARIM

HARERETTEN DEĞİL ELBET SİNEMDEN BOŞALAN GÖZ YAŞLARI
YA HESABINI VEREMESSEM DEYİP KAÇTIĞIM KUL HAKLARI

DÜNYA PENCERESİNDEN SONKEZ BAKARKEN DÜNYAYA
BİNLERCE BEDDUA BIRAKMIŞIM FATİHASIZ MEZARIMA

NEYLER ECEL ALSADA SANMA KASKATI KESİLİR BAŞIM
UZATILINCA ÜSTÜNE CEHENNEMİ ARATMAZ MUSALLA TAŞIM

YAKAR DURMAZ YARAB MUSALLA TAŞIM
ERİTİR KALBİMİDE DÜNYADA TAŞ SANMIŞIM

AF DİLEMEZ ARTIK GÖĞE YÜKSELEN ELLERİM
CEHENNEM ATEŞİNDE RAHMET İSTER AĞLAMAKLI GÖZLERİM

HEYHAT KAŞLARI ÇATIK KARŞIMDA TEHETCÜSSÜZ GECELERİM
SANKİ SİLLEDİR YÜZÜME İNEN FERYADIYMIŞ SECDEMİN

NEYLEYEYİM DÜNYAYI BİR HAN İMİŞ BİR KAPIDAN GİRDİM ÖBÜRÜNDEN ÇIKARIM
DAHA ÇOCUKLUĞUMU HATIRLARIM ŞİMDİ AĞARMIŞ SAKALIM

Ekleme Tarihi: 13.06.2008 - 17:27
ebu_hanzala üyenin diğer mesajları ebu_hanzala`in Profili ebu_hanzala Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: ÜMMET TARLASI
ebu_hanzala su an offline ebu_hanzala  
ÜMMET TARLASI
395 Mesaj -

KILIÇ- KALKAN SUSTU, YAY GERİLMEDİ

EMRİ BİLMARUF DİLDE, BOĞAZDAN İNMEDİ

ŞÜKÜR, İHLAS, SAMİMİYET YERİNİ RİYA ALDI

GEL GÖR BAK VİRANDIR ÜMMET TARLASI

ÂDEM- HAVA’NIN GUNAHI TEVBESIZ KALDI

GUNAHI KUTSAL EMANET GİBİ SIRTIMIZA ALDIK

KABİL OĞULLARI GİBİ DÜNYA PUTUNA DALDIK

GEL GÖR BAK VİRANDIR ÜMMET TARLASI

NİL NEHRİYLE FİRAWUN SARAYINA GİRDİK

MUSA GİBİ DEĞİL, ONUN HASMI GİBİ BÜYÜDÜK

HAMMAN VEZİRDEN KURNAZLIK, KARUNDAN MADDİYAT ALDIK

GEL GÖR BAK VİRANDİR ÜMMET TARLASI

MESİH İSA’NIN RAHMETİYLE ZULMÜN SIRTINI SIVAZLADIK

MUSA’NIN CELALİ ASASIYLA MÜMİN’İN KAFASINI KIRDIK

GÖZLER ŞAŞ AYAKLAR BAŞ YÜREKLER TAŞTAN DAHA TAŞ

GEL GÖR BAK VİRANDİR ÜMMET TARLASI

AH MUHAMMED (A.S) BİRKEZ DAHA DOĞSAYDI

PUTLAR DEĞİL NEFSİNİ PUTLAŞTIRANLAR YÜZÜSTÜ DÜŞSEYDİ

BEDİRİN KILICI MÜŞRİKLERİ DEGİL İÇİMİZDEKİ HAİNLERİ BİÇSEYDİ

AMMA GEL GÖR BAK VİRANDİR ÜMMET TARLASI


Ekleme Tarihi: 13.06.2008 - 17:19
ebu_hanzala üyenin diğer mesajları ebu_hanzala`in Profili ebu_hanzala Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: TURKİYE BİR HUKUK DEĞİL ZİLLET DEVLETİ OLDUĞUNU GÖSTERDİ...
ebu_hanzala su an offline ebu_hanzala  
TURKİYE BİR HUKUK DEĞİL ZİLLET DEVLETİ OLDUĞUNU GÖSTERDİ...
395 Mesaj -
Anayasa mahkemesi, türban (başörtüsü) ile ilgili yapılmış olan Anayasa değişikliğini iptal etti ve yürürlüğünü de durdurdu.
Karara gerekçe olarak ise, düzenlemenin laikliğe aykırı olması gösterildi. Bu kararını yazılı bir açıklamayla kamuoyuna duyuran Anayasa Mahkemesi, açıklamasında şunları söyledi : “5735 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın bazı maddelerinde değişiklik yapılmasına dair kanunun birinci ve ikinci maddeleri, Anayasa’nın 2, 4, ve 148’inci maddeleri gözetilerek iptal edilmiştir ayrıca yürürlüğü de durdurulmuştur”
Atıfta bulunulan 2. , 4. ve 148. maddeleri şunlardır :
MADDE 2. Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir.
MADDE 4. Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.
MADDE 148. Anayasa Mahkemesi, kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Anayasaya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetler. Anayasa değişikliklerini ise sadece şekil bakımından inceler ve denetler. Ancak, olağanüstü hallerde, sıkıyönetim ve savaş hallerinde çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin şekil ve esas bakımından Anayasaya aykırılığı iddiasıyla, Anayasa Mahkemesinde dava açılamaz.
Kanunların şekil bakımından denetlenmesi, son oylamanın, öngörülen çoğunlukla yapılıp yapılmadığı; Anayasa değişikliklerinde ise, teklif ve oylama çoğunluğuna ve ivedilikle görüşülemeyeceği şartına uyulup uyulmadığı hususları ile sınırlıdır. Şekil bakımından denetleme, Cumhurbaşkanınca veya Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin beşte biri tarafından istenebilir. Kanunun yayımlandığı tarihten itibaren on gün geçtikten sonra, şekil bozukluğuna dayalı iptal davası açılamaz; def’i yoluyla da ileri sürülemez.
Anayasa Mahkemesi Cumhurbaşkanını, Bakanlar Kurulu üyelerini, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Askerî Yargıtay, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi Başkan ve üyelerini, Başsavcılarını, Cumhuriyet Başsavcıvekilini, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ve Sayıştay Başkan ve üyelerini görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan sıfatıyla yargılar.
Yüce Divanda, savcılık görevini Cumhuriyet Başsavcısı veya Cumhuriyet Başsavcıvekili yapar. Yüce Divan kararları kesindir. Anayasa Mahkemesi, Anayasa ile verilen diğer görevleri de yerine getirir.
Dikkat edilecek olursa, Anayasa Mahkemesi, Anayasa değişikliklerini sadece şekil bakımından inceleme ve denetleme yetkisine sahiptir. Esas bakımından inceleme veya denetleme yetkisine sahip değildir. Buna rağmen Anayasa Mahkemesi söz konusu yasayı esastan bozmuş ve tamamıyla iptal edip yürürlüğünü de durdurmuştur.
İşin hukuki tarafı ve bu konuda yapılan hukuki içtihatlara girecek değilim, esas üzerinde durmak istediğim konu da bu değildir. Diğer yandan, Üniversitelerde türbanı (başörtüsünü) serbest bırakan Anayasa değişikliğini onaylamış olsalardı, ben şahsen yine sevinmiş olmazdım. Çünkü Üniversitelerde serbestliği söz konusu olacak olan türban, bu yasayla, daha önce yasal bir yasak olmamasına rağmen üniversiteler dışındaki bütün devlet kurum ve kuruluşlarında yasal yasak haline gelmiş olacaktı. Bu konuda daha o zaman da AKP’nin bu girişimle yanlış yaptığını ve adı konulmamış sun’i yasakları yasalaştırdığını söylemiştim.
Benim burada üzerinde durmak istediğim ve dikkat çekmek istediğim husus şudur :Başta Milletvekillerinin oturduğu Meclis olmak üzere, devletin bütün çatı kurumlarının yetkili ve üyeleri ağızlarını açtıklarında “Türkiye bir hukuk devletidir” demektedirler. Türkiye’nin hukuk devleti olması demek; bireyden başlamak üzere, toplumun bütün özel ve tüzel kişilikleriyle birlikte devletin bütün kurum ve kuruluşlarının yetki, görev ve sorumluluklarıyla hak ve hukuklarının Anayasa ve Kanunlarla belirlenip güvence altına alınması, hak ve hukuka aykırılık halinde yargı yoluyla işlerin hal yoluna koyulması demektir.
Halbuki; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası içerik ve hüküm bakımından kabul edilebilir ve adil olmadığı gibi, işlerlik açısından da mevcut haliyle işletilip icra edilmemektedir.
Madem ki yasalar ve kanunlar var, o halde buna evvela devletin çatısı uymalı, madem ki hukuk devleti deniyor ve madem ki hukuk var, o halde buna devletin yetkilileri işlerlik kazandırmalıdır. Madem Meclis var ve yasama yetkisi ona verilmiş, madem Anayasa Mahkemesine Anayasa değişikliklerinde sadece şekil bakımından inceleme ve denetleme yetkisi verilmiş, o zaman bu kurumlar görevlerini icra etsinler, yetki ve sorumlulukları dairesinde hareket etsinler.
Ancak görülüyor ki; Türkiye’yi perde arkasından yöneten etkin ve yetkin eller, mevcut yasalar çerçevesinde yapılmış bile olsa, ideolojilerine ve çıkarlarına aykırı gördükleri oluşum ve icraatlara asla müsaade etmemekte, yasaları hiçe saymakta ve gerektiğinde rafa bile kaldırmaktadırlar. Onlar da her kes gibi kanun ve yasalara uymakla mükellef oldukları halde, kanun ve yasaları kendi isteklerine uydurmaktadırlar.
Bu, şu anlama gelmektedir: Türkiye’deki idari mekanizma gibi, devlet hukuku da bu etkin ve yetkin ellerin tekelindedir. Vitrinde Hükümet adına bir veya birkaç parti olabilir, bunlar halk tarafından seçilip yetkilendirilerek Meclise vekil olarak gönderilmiş olabilir, devletin yasa ve kanunları olabilir. Ancak bütün bunlar, bu etkin ve yetkin ellerin ideoloji ve çıkarlarına aykırı bir istikamet alırsa, derhal müdahaleye maruz kalırlar. Yasalar da, kanunlar da, devletin kurum ve kuruluşları da onların ellerindeki direksiyon gibidir, istedikleri yöne kırarlar. Onlar, kanunların da yasaların da üstünde bir yetkiye sahiptirler.
İşte Türkiye’deki sistem budur, böyle işlemektedir. İşte Türkiye’deki hukuk düzeni ve demokrasi anlayışı budur. Meclis, yeri geldiğinde bütün kurumların üstü ve devletin çatısı olur, devlet iradesinin şekillendiği yer olur, yeri geldiğinde sembolik bir toplanma yeri olur, yeri geldiğinde Anayasa Mahkemesi meclis yetkisini gayri nizami devralır, yeri geldiğinde Yargıtay yasalar ve meclis üstü bir konum alarak yasama ve yürütme organlarını te’dip görevini üstlenir, yeri geldiğinde asker namlunun ucunu gösterir ve bütün bunları uygun adım yürütür.
Başta Müslümanlar olmak üzere, bütün insaf sahibi insanların bu yapılanlardan ders almaları gerekir. Türkiye’de yasalar var, kanunlar var, şöyle şöyle haklarım var, yasaların ve kanunların verdiği imkanlar çerçevesinde siyasi davamı, düşünce ve projelerimi uygularım demenin hiçbir güvencesi yoktur. Mevcut yasaların ve kanunların zerrece dışına çıkmamış olsan bile, düşüncenle, inancınla ve potansiyel varlığınla bu etkin ve yetkin ellerle ters düşüp tehdit olarak algılandığın an, sığındın veya medet umduğun yada istifade ettiğin o yasalar da kanunlar da bir anda rafa kaldırılır ve önün kesilir.
Ve Türkiye’de var olduğu söylenen yargının bağımsızlığının olmadığı müşahade edilmektedir.
Anayasa Mahkemesine bu kararı dayatanların mesajını, AKP’nin ve DTP’nin de kapatılacağı şeklinde yorumlamak mümkün mü bilmiyorum. Şimdiden kesin bir şey söylemek doğru olmaz. Ancak kapatılmaları yönündeki ihtimalin daha da kuvvetlendiğini söylemek mümkündür. Şimdiden buna hazırlıklı olmak gerekir.
Selam ve dua ile…

Ekleme Tarihi: 13.06.2008 - 17:16
ebu_hanzala üyenin diğer mesajları ebu_hanzala`in Profili ebu_hanzala Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Zindanın Ehliyiz biz yusuf önderdir bize.....
ebu_hanzala su an offline ebu_hanzala  
Zindanın Ehliyiz biz yusuf önderdir bize.....
395 Mesaj -

Zafer ehli olanlar koşarlar meydanlara
Peygamber sünnetiyle sarılır silahlara
Meydan okurlar daim idama zindanlara
Zindanın ehliyiz biz Yusuf önderdir bize



Yusufun medresesi lalelerin bahçesi
Kur-an okur bülbüller seyrederler firdevsi
Ağlatır zindanları mazlum ümmetin sesi
Zindanın ehliyiz biz Yusuf önderdir bize



Kıyamdan size selam biz geldik ey duvarlar
Gözü yaşlı anneler feryat eden bacılar
İdama gitsekte biz zafer yakındır elbet
Zindanın ehliyiz biz Yusuf önderdir bize


Zindan ve idamlardan geçmek sünnettir bize
Bu yolun yolcusuyuz peygamber örnek bize
Tarih tekrarlanır hep budur tecrübe bize
Zindanın ehliyiz biz Yusuf önderdir bize



Zindanlar bu ümmetin sabır mektepleridir
Sabır insanı insan belki de sultan eder
Sabırdan yoksun insan herşeyini kaybeder
Zindanın ehliyiz biz Yusuf önderdir bize


MUHAMMEDİ müslüman zindan senin mekanın
Zulümle savaşan sen kutlu olsun cihadın
Hayye’alel cihad ile tekbir senin feryadın
Zindanın ehliyiz biz Yusuf önderdir bize


Ekleme Tarihi: 21.05.2008 - 19:01
ebu_hanzala üyenin diğer mesajları ebu_hanzala`in Profili ebu_hanzala Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Sayfa (19): (1) 2 3 Devam >
İmzalar göster - Konuları göster

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 807 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
hircin (32), ayazdabirciftyu.. (38), arif_unal (64), lyoonn (46), ergali595 (42), FatihCgdm (38), kirenli (56), *imam_hatipli* (33), Muhsin B. (36), sezer74 (50), recepguducu (50), kenan_kygn (68), tek_1 (44), ajanpenny (46), basketcikid (34), sigat37 (37), erzincani (45), yasemin_nl (36), yosun (40), toprak_67 (45), By_Digital (38), gur (36), MustafaGED&Yacu.. (60), ademyildiray (49), ibrahimdzn (37), muka2828 (44), hagere (39)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.98099 saniyede açıldı