generique plaquenil kaletra generique rhinocorthydroxychloroquine colchicine cardura carsol cartia xt cartia casodex caverta ceclor cd ceclor ceftin cefurim celebrex celestoderm v celestone celexa cellcept cellidrine cephoral ceporex cerina cerzine cet eco cetallerg cetrine chibroxol chlorazin chlorochin chloromycetin cialis black cialis daily cialis oral jelly cialis professional cialis soft cialis strips cialis sublingual cialis super active cialis super force cialis cibacen ciloxan cimexillin cip eco
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » Arama Sonuçları

60 Sonuç - Yeni Arama
Sayfa (3): (1) 2 3 Devam >
Ekleyen Mesaj
Konu: HER GÜNDE BİR SAHABE TANIYALIM:ABBÂS İBN ABDULMUTTALİB
-huseyncan- su an offline -huseyncan-  
ABDULLAH İBN MES'UD
70 Mesaj -
İlk müslümanlardan, muhaddis,* fakîh ve müfessir* sahâbî.

Adı Abdullah, künyesi Abdurrahman'dır. Babası Mes'ud, annesinin adı Ümm-i Abd'dir. Babası hakkında fazla bir bilgi yoktur. Onun, Zühreoğullarından Abd b. Hâris'in müttefiki olduğu bilinmektedir.

Abdullah, Mekke'nin fakîh âilelerinden birine mensuptu. Gençliğinde Ukbe b. Ebi Muayt'ın koyunlarını güderek çobanlık yapmıştır. Abdullah b. Mes'ud Hz. Peygamber ile ilk tanışması ve karşılaşmasını şöyle anlatır: Ben Ukbe b. Ebi Muayt'ın koyunlarını güdüyordum. Bir gün Rasûlullah (s.a.s.) ve Hz. Ebu Bekir (r.a.) yanımdan geçiyorlardı. Rasûlullah bana sütümün olup olmadığını sordu. Ben de ona çoban olduğumu ve bu koyunların emânet olduklarını söyledim. Bunun üzerine Rasûlullah: "Yavrulamamış ve süt vermeyen bir koyunun var mı? Bana gösterir misin?" dedi. Ben de koç yüzü görmemiş bir koyun yanaştırdım. Rasûlullah koyunun memesini tutup sağmaya başladı. Gerçekten yavrulamamış ve sütü olmayan bu koyundan süt sağıp Ebu Bekir'e verdi. Hz. Ebu Bekir içti; sonra kabı Rasûlullah alıp o da içtikten sonra koyunu saldı. " (İbn Sa'd, Tabakat, 111, 150-151)

İşte İbn Mes'ud o günden sonra Hz. Peygamberin yanından ayrılmadı.

İslâm'ı kabul edenlerin altıncısıdır. O müslüman olduğu zaman Peygamberimiz (s.a.s.) henüz Erkam'ın evine taşınmamıştı.

İslâm'ı kabul ettikten sonra hep Kur'ân-ı Kerim ezberlemiştir. Kendi ifâdesiyle hıfzettiği yetmiş sûreyi Hz. Peygamber (s.a.s.)'in huzurunda okumuştur. Sahâbeler arasında hiç kimse bu konuda kendisiyle rekabete girişememiş, daha sonra Abdullah Kur'an'ın tamamını ezberlemiştir.

İbn Mes'ud, müslüman olduğu sıralarda müslümanlar Hz. Peygamber ile açıktan açığa ibâdet edemiyor, istedikleri yerde yüksek sesle Kur'an okuyamıyorlardı. Müslümanların böyle bir hareketi, müşriklerin bütün câhilî duygularını kabartır, onları müslümanlara karşı şiddetli ve canice saldırılarda bulunmaya sürüklerdi. Bunun içindir ki müslümanlar, bu gibi tehlikelerden sakınmak isterler, müşrikleri aleyhlerinde harekete teşvik ve tahrik edecek hareketlerden kaçınırlardı. İşte bu zor günlerde Abdullah İbn Mes'ud, Kâbe'de Kur'ân okumak istemişti. Hz. Peygamber ve Ashâbı bunun tehlikeli bir hareket olduğunu, özellikle Mekke'de kendisini himaye edecek büyük bir âilenin bulunmadığını, müşriklerin ona karşı pervasızca hareket ederek kendisini işkenceye uğratacaklarını söylemişler, fakat İbn Mes'ud'un iman coşkunluğu bütün bunları geçmiş: "Beni, onların şerrinden Allah korur!" diyerek kalkmış ve Kâbe'ye gitmişti.

Bu sırada Kureyş müşriklerinin büyükleri toplanmış, Harem'de bir meseleyi görüşüyorlardı. Onlar konuşurlarken, yüksek ve güzel bir ses besmele çekmiş ve Kur'ân-ı Kerîm'den Rahman sûresini okumaya başlamıştı. Herkes hayret etmiş ve bu cesur adamın kim olduğunu öğrenmek üzere ona yöneldiklerinde İbn Mes'ud olduğunu görmüşlerdi. Kureyş'liler kızmış, bu hareketi en şiddetli cezalarla karşılamak istemişlerdi. İbn Mes'ud'u kızgın kumlara yatırıp İslâm'ı terketmeye davet ettiler. Fakat İbn Mes'ud, bu ezalara zerre kadar önem vermedi. Müşrikler de işkencelerinin bir fayda vermeyeceğini anlayarak onu bıraktılar .

Abdullah İbn Mes'ud (r.a.) Kureyşliler'in bu haince hareketleri yüzünden hastalandı ama içinde yanan iman ateşi zerre kadar sönmemiş, mâneviyatı asla sarsılmamıştı. İbn Mes'ud, ilk fırsatta aynı hareketi tekrarlamış; yine Kureyşliler'in toplandıkları yerlerde Allah kelâmını en yüksek sesle okuyup Hz. Peygamber'den sonra ilk kez Kâbe'de Kur'ân okuyarak müşriklere İslâm mesajını tebliğ etmişti. (İbnü 'I-Esîr, Üsdü '1-Gâbe, I I I, 256-257).

Abdullah ibn. Mes'ud'un bu imanı ve cesareti müşriklerin ona büyük düşman kesilmesine neden olmuştu. Kureyş'in bu tutumu karşısında İbn Mes'ud (r.a.) Mekke'yi terketmeye ve hicrete mecbur kaldı ve Habeşistan'a gitmek üzere çöllere düştü. Daha sonra Habeşistan'dan Medine'ye hicret ederek Muaz b. Cebel'e misâfir oldu.

Rasûlullah Medine'ye gelince, ona bir yer göstererek Medine'de yerleşmesini sağlamıştı.

İbn Mes'ud, bütün büyük savaşlara katılmış ve hepsinde de önemli fedâkârlıklar göstermiştir. Bedir savaşında, Ensâr'dan iki genç, İbn Mes'ud'a gelerek, kendilerine Ebu Cehil'i göstermesini istemiş, sonra da küfür ordusunun başını temizlemişlerdi.

İbn Mes'ud (r.a.) Uhud, Hendek, Hudeybiye, Hayber gazveleriyle Mekke'nin fethinde Rasûlullah ile birlikte bulundu. Huneyn gazvesindeki bozgun esnasında Rasûlullah'ın yanından hiç ayrılmadı. Rasûlullah onun bu fedâkârlığını takdir buyurmuştu. Abdullah İbn Mes'ud, her gazada, Allah yolunda şehîd olmak gayreti ile savaşan sahâbîlerdendi. Ondaki iman kuvveti, onu daima ileriye atıyor, ancak müslümanların zaferi ve müşriklerin yenilgisi gerçekleştikten sonra rahat ediyordu. Hz. Peygamber'in vefatından sonra kısa bir müddet, inzivaya çekildi. Fakat Ömer devrinde yeni fetihlere başlandığı zaman heyecanı yeniden uyanan İbn Mes'ud, cihad için Suriye cephesine gitti.

Hz. Ömer, hicrî yirminci yılda İbn Mes'ud'u, Kûfe kadılığına tayin etti. Kadılık görevinin yanı sıra Beytülmâl*'in muhafazası ile ilgilenecek, öte yandan halkın dinî eğitimine de önem verecekti. Hz. Ömer bununla ilgili olarak Kûfe halkına gönderdiği mektupta şöyle diyordu:

"Size Ammâr b. Yâsir'i Emir, İbn Mes'ud'u da öğretici olarak gönderiyorum. Beytü'l-mâl'ınıza da İbn Mes'ud'u tayin ettim. Bunların her ikisi de Bedir ehlindendirler. Onları dinleyin ve onlara itaat ediniz. İbn Mes'ud'u yanımda alıkoymak istiyordum ama sizi kendime tercih ettim."

İbn Mes'ud (r.a.), üzerine aldığı bu görevi son derece liyakat ve ehliyet ile yerine getirdi. Kûfe, mahsullerinin çokluk ve çeşitliliği, gelirinin genişliğiyle tanınmış bir merkezdi. Onun için buranın 'beytü'l-mâl'i önemliydi . Çünkü burası, binlerce Mücahidin tahsisâtını karşılıyordu. Horasan, Türkistan ve bunlara benzer diğer yerlerde, cihada katılan müslümanlar en uzak cephelerde çarpışan ordular, buradan teçhiz ediliyordu. Bu durum, İbn Mes'ud tarafından yürütülen vazifenin ne kadar zor olduğunu göstermeye yeterlidir. İbn Mes'ud'un bu kadar mühim bir işi üstlenmesi onun ne kadar hünerli biri olduğunu gösterir.

Abdullah İbn Mes'ud, aynı zamanda son derece zâhid ve müttakî idi. Dünyevî hiçbir zevk onu çekememişti. Bundan dolayı onun emin eline verilen bütün vazifeleri en yüksek doğrulukla yerine getirir; beytü'l-mâl'in her şeyini korur ve her şeyi ancak yerine, ehil ve hakkı olana verirdi. Bu hususta o kadar itina ederdi ki: Bir defasında Sa'd b. Ebi Vakkas ile arasında bir ihtilaf oldu. Sa'd, beytü'lmâl'den bir miktar borç para almış, ödeme zamanı geldiğinde borcunu ödemediğini görünce, ona ağır sözler söylemiş ve kalbini kırmıştı.

İbn Mes'ud altmış yaşındayken hastalandı. Bir gece rüyasında Rasûlullah'ı gördü. Hz. Peygamber onu davet ediyordu.

İbn Mes'ud'un vefatı yaklaştığı zaman Hz. Zübeyr ile oğlu Abdullah yanına gelmişlerdi. Hicrî otuzikinci yılda vefat etti. Onu Hz. Zübeyr ve oğlu teçhiz ve tekfin ettiler. Sahih rivâyetlere göre cenaze namazını bizzat Hz. Osman kıldırdı. Hz. Osman b. Mazun ise onu kabrine indirdi.

İbn Mes'ud, İslâm'a girdiği günlerden beri ilimle uğraşmakla kendini göstermişti. Rasûlullah ondaki bu ilgi ve şevki sezerek: "Sen, muallim olacak bir gençsin" buyurmuşlardı. Gerçekten İbn Mes'ud her ânını ilim tahsili ile geçirmiş, Hz. Peygamber (s.a.s.)'in deniz gibi ilminden yararlanmak için fırsatı ganimet bilmişti.

İbn Mes'ud, Rasûlullah'ın en özel, en mahrem dostlarından ve adamlarındandı. O, Rasûlullah'a hizmetle övünürdü. Bazen Rasûlullah'ın misvakını taşır, takdim ederdi. Bazen âsasını getirirdi. Buna benzer birçok özel hizmetlerini yapardı. Ayrıca o, Rasûlullah'ın sırdaşlarındandı. Rasûlullah'ın o kadar yakınlarındandı ki, meclisine izinsiz girer, onunla konuşur, emirlerini dinler ve bütün arzularını yerine getirirdi. (İbn Sa'd, Tabakat, 111, 153).

İbn Mes'ud, ilâhî vahyi, bizzat onu alan ve telâffuz eden Hz. Peygamber' den öğrenmiştir. Bunun içindir ki o, Kur'an'ı en iyi bilen, en mükemmel ezberleyen zatlardandı. Herkes onun bu husustaki bilgisini ve kabiliyetini takdir ederdi; ashâb'ın hepsi, onun Kur'ân'a olan vukûfiyetini ve bundaki üstünlüğünü kabul ederlerdi. (Buhâri, Fadâilu Ashâbi'n-Nebi, 37).

Ebu Ahves der ki: "Bir gün Ebu Musa'l-Eş'âri'nin evinde bulunuyorduk. Orada ibn Mes'ud'un arkadaşlarından bazı zatlar vardı. Mushaf'a bakıyorlardı. Abdullah kalkarak, İbn Mes'ud hakkında şunları söyledi: "Rasûlullah'ın ilâhî vahyi İbn Mes'ud'dan daha iyi tanıyan birini bırakmadığı kanaatindeyim." Ebu Musa bu sözleri dinledikten sonra: "Biz bulunmadığımız zaman o, Rasûlullah'ı görür, biz kabul olunmadığımızda o, huzura kabul olunurdu" dedi.

Amr b. As'ın oğlu Abdullah'ın meclisine devam eden Mesruk der ki: Abdullah b. Amr'a gider, konuşurduk. Bir gün Abdullah İbn Mes'ud'dan söz açıldı. Abdullah dedi ki: 'Öyle bir adamdan bahsediyorsunuz ki, onu çok seviyorum, seveceğim de. Çünkü Rasûlullah onun hakkında şöyle buyurmuştu: "Kur'an'ı dört kişiden öğreniniz: ibn Mes'ud'dan, Muaz b. Cebel, Übey b. Kaab ve Ebu Huzeyfe'nin mevlâ'sı Sâlim'den." Rasûlullah bu açıklamasına İbn Mes'ud ile başlamıştı . " (Buhârî, Fezâilü'l Kur'ân, 8)

İbn Mes'ud, Kur'an'ın yayılmasına, onu, Rasûlullah'dan aldığı şekilde öğretmeye çalışırdı. Öte yandan tefsir ilminde de mühim hizmetleri olmuştu. İbn Mes'ud der ki: "Habeşistan'a hicret etmeden önce, Mekke'de bulunduğumuz sırada, Rasûlullah'a, namaz kılarlarken selâm verirdik, o da selâmımızı alırdı. Habeşistan'dan dönüşümüzde yine aynı şekilde namaz kılarlarken selâm verdik, selâmımızı almadı. Namazını bitirdikten sonra Rasûlullah'a sebebini sordum: "Cenâbı Hak, namazda konuşmayı yasakladı", buyurdular. (İbn Hanbel, Müsned, 1, 377).

Yine İbn Mes'ud anlatıyor: Hz. Peygamber (s.a.s.)'e şöyle soruldu: "En büyük günah şunlardan hangisidir? Allah'a ortak koşmak, kendi çocuğunu öldürmek, komşunun karısı ile zina etmek. " O zaman Rasûlullah'a şu âyet-i kerime indi: "Onlar ki Allah ile beraber başka bir ilâha ibadet etmezler, Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar ve zina yapmazlar. Her kim de bunları yaparsa kıyâmet günü ağır cezaya çarptırılır. " (el-Furkan, 25/67).

İbn Mes'ud kendi re'yi ile Kur'ân'ı tefsir etme hususunda son derece ihtiyatla hareket ederdi. Kendisi bunu izah ederek der ki: "Mescitteydim. Orada Kur'ân'ı kendi re'yiyle tefsir eden bir adamı gördüm ve hemen oradan ayrıldım. Bu adam: "Göğün açık bir duman ile geleceği günü bekle, o insanları sarar, bu, acıklı bir azaptır." (ed-Duhan, 44/10), âyetini tefsir ederken, kıyâmet gününde herkesin nefesini tıkayacak ve onları nezleye uğratacak bir dumandan söz ediyordu. Hâlbuki bir insanın bilmediği bir şey için Allah bilir, demesi, onun ilmine delâlet eder. Bu âyet-i kerime ise Kureyş'in Rasûlullah'a karşı son derece şiddetli davrandıkları zamanlarda inmişti.

İbn Mes'ud, Kur'an-ı Kerim'i bizzat Rasûlullah'dan öğrenenlerdendi. Onun için kıraatinde başka bir mükemmellik vardı. Rasûlullah onun kıraatinden bahseder ve onu överdi. Bir gün Mescidte İbn Mes'ud, güzel sesle Nisâ sûresini okuyordu. Rasûlullah (s.a.s.) Hz. Ebu Bekir ve Ömer ile birlikte mescide gelmiş ve onu zevkle dinledikten sonra şöyle demişlerdi: "İbn Mes'ud! ne dilersen dile nâil olursun!"

Ebu Bekir'den sonra Hz. Ömer gelmiş ve Rasûlullah'dan duyduklarını İbn Mes'ud'a müjdelemek istemişti. İbn Mes'ud ona: "Ebu Bekir seni geçti" demişti. Hz. Ömer de: "Allah Ebu Bekir'den razı olsun, onun daha önce sana geldiğinden haberim yoktu" demişti (İbn Hanbel, Müsned, 1, 454)

Gerçekten İbn Mes'ud'un kıraati son derece güzeldi. Rasûlullah, Kur'an'ı ona talim ettikten sonra, sesinden dinlemek isterdi. İbn Mes'ud, bir gün Rasûlullah'a: "Biz Kur'an'ı sizden okuduk, sizden öğrenmedik mi?" demiş, Rasûlullah da şöyle buyurmuştu: "Evet ama ben Kur'an'ı başkalarından dinlemek isterim."

İbn Mes'ud diyor ki: "Bir gün Rasûlullah'ın huzurunda Nisâ sûresinden bir bölüm okuyordum. "Her ümmetten bir şâhid getirdiğimiz, seni de onların üzerine şâhid getirdiğimiz vakit, bakalım onların hali nice olacak?" (en-Nisâ, 4/41). Âyeti kerimesine geldiğim zaman, Rasûlullah'ın gözleri yaşarmıştı ."

İbn Mes'ud, Rasûlullah'a yakınlığı dolayısıyla son derece geniş bilgiye sahipti. "Onun, o devre ait bilmediği yoktu" dersek mübalâğa etmiş olmayız. Bununla beraber o, asr-ı saâdet'e ait rivâyetlerde son derece ihtiyatlı davranırdı. Amr b. Meymun şöyle der: "Abdullah ile tam bir yıl kaldım. Bu müddet içinde onun 'Rasûlullah buyurdu' dediğini duymadım. Şâyet böyle bir söze başlarsa bütün vücudu ürperir ve alnından terler akardı." (İbn Sa'd, Tabakat, 111, 156).

İbn Mes'ud'un talebelerine olan en büyük nasihati ve vasiyeti; Rasûlullah'ın hadislerini rivâyet ederken son derece dikkatli olmalarıydı. O, talebelerine derdi ki: "Rasûlullah'dan bir söz naklettiniz mi, o sözün nübüvvet ve risâlet şanına en lâyık, ümmetinin hidâyetine en faydalı ve takvâya en uygun olanını gözetiniz." (İbn Hanbel, Müsned, I, 385).

İbn Mes'ud'un, çok ihtiyatlı davranmasına ve talebelerine de hadis rivâyeti konusunda sıkı sıkı tembihlerde bulunmasına rağmen, ondan çok hadis rivâyet edilmiştir. Üstelik o, çok rivâyetiyle tanınan Muksirun* sahâbîlerden biridir. Buna rağmen İbn Mes'ud, mutlak hadis rivâyet etmez, onun rivâyetleri çoğunlukla Rasûlullah'dan öğrendiği farzları açıklayan ve dini emirlerin kolayca anlaşılmasına yardımcı olan talimatlardır. Sahih hadis kitapları ve müsnedlerde ondan rivâyet edilen hadislerin toplamı sekizyüzkırksekizdir. Bunların altmışdördünü Buhârî ve Müslim müştereken rivâyet ederler. Ayrıca yirmibirini Buhârî, otuzsekizini Müslim nakletmiştir. Böylece Buhârî, İbn Mes'ud'dan toplam seksen beş, Müslim, toplam doksandokuz hadis rivâyet etmişlerdir.

İbn Mes'ud, fıkıh ilminin kurucularından olan fakîh sahâbilerden biridir. O, özellikle Hanefi fıkhının temel taşıdır. Önce de belirttiğimiz gibi, o, bütün Kûfe eyaletinin kadısıydı. Onun içindir ki İbn Mes'ud, halka, fıkıh meselelerini ve içtihadlarını öğretir, bütün mürâacatlarını cevaplar ve problemlerini hâllederdi. Irak kıtasının bütün âlimleri, İbn Mes'ud'u rehber tanırlardı. Çünkü fıkıhta en çok istifâde ettikleri zat oydu. Hz. İbn Mes'ud'un başlıca talebelerinden olan Alkame b. Kays ile Esved b. Yezid, özellikle fıkıh ilmindeki derinlikleriyle şöhret kazanmışlardı. Bunlardan sonra İbrahim enNahàî, Kûfe fikhına genişlik vermiş ve Irak fakîhi ünvanını almıştı. İbrahim en-Nahâî'nin bütün dayanağı İbn Mes'ud'un içtihadlarıydı. İbn Mes'ud'un bu ilim hazinesi, en-Nahâî'den, Hammâd b. Süleyman'a intikâl etmiş, ondanda İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe'ye geçmişti. İmâm-ı A'zam bunları genişletmiş, ilim ve ictihadıyla yaymıştı. Böylece İslâm âleminin önemli bir bölümü, bunların ilminden yararlanmıştır.

Abdullah İbn Mes'ud, kıyas ile muasırlarının birçok problemlerini çözmüş, bu kaidenin yerleşmesinde son derece büyük hizmetlerde bulunmuş ve böylece usul-u fıkıh ilminin ortaya çıkmasına, istinbat melekesinin kuvvetlenmesine büyük katkılarda bulunmuştur.

İbn Mes'ud, bu suretle kıyas'ın en önemli esaslarını tesbit etmiştir.

İbn Mes'ud'un bu önemli fıkhî görüş ve içtihadları Mısırlı âlim Muhammed Ravvâs Kal'aci tarafından "Mevsû'atu Fıkhî Abdullah İbn Mes'ud " (Abdullah ibn Mes'ud'un Fıkhî Ansiklopedisi, Kahire 1984) adıyla toplanmış ve ilim hayatına kazandırılmıştır.

Hz. İbn Mes'ud'un muasırları ondan birçok meselelerde faydalanmışlardır. İmam Muhammed b. Hasan eş-Şeybânî; "Ashâb içinde fıkıh meselelerinde derinlik sahibi olanlar Hz. Ali, Ubey b. Ka'b, Ebu Musa el-Eş'ari, Hz. Ömer, Zeyd b. Sabit ve Abdullah İbn Mes'ud'tur" der. İmam Sa'bi: "Hz. Ömer, Zeyd b. Sabit ve Abdullah ibn Mes'ud'un bütün ümmetin ufkunu açan fıkhî meseleleri çözdüklerini ifâde eder. Zamanımın bütün âlimleri Abdullah İbn Mes'ud'u büyük fakih bilirlerdi. Hz. Ömer onu gördükçe güler: "Bu, ilimle dolu bir zattır." derdi.

İbn Abbas da, İbn Mes'ud hakkında şöyle der: "Kur'ân'ın en büyük tercümanıdır."

İbn Mes'ud'un ileri gelen talebelerinden biri Alkame b. Kays idi. Alkame, dimağının tazeliği, malûmatının genişliği ile seçkindi. İbn Mes'ud, onun kendisinden daha çok malûmatlı olduğunu söylerdi:

İbn Mes'ud, Kûfe'de bütün talebelerine Kur'ân'ı Kerim, hadîs ve fıkıh okuturdu. Dersine devam edenler büyük bir halka oluştururlardı. Ondan ders okuyanlar arasında büyük şöhret kazananlar da vardı. Alkame, Meşruk, Esved, Abîde, Kâdı Şüreyh, Ebu Vâil bunlar arasındadırlar. Her biri büyük bir âlim olan bunlar arasında özellikle Alkame, daima İbn Mes'ud'u hatırlatan bir simâ olmuştu. İbn Mes'ud yola çıktığı zaman talebelerinin çoğu onunla beraber hareket ederler ve ona yoldaş olurlardı.

Bir gün Habbâb b. Eret, İbn Mes'ud'un son derece geniş olan ders halkasına gelmiş, oraya devam eden gençlerin çokluğundan memnun olmuş ve İbn Mes'ud'a en liyakatli talebesini sormuştu. İbn Mes'ud da Alkame'yi göstermişti. Hz. Habbab, Alkame ile görüşmüş ve onun malûmatının genişliğinden çok derin bir zevk duymuştu.

İbn Mes'ud'un talebeleri, kendisini derin bir iştiyakla dinlerler ve derslerini aşk ve şevkle alırlardı. Başlıca talebelerinden olan Şakik der ki: "Mescitte İbn Mes'ud'u bekler, onun derse çıkması için yolunu gözetlerdik. Bir gün biz böyle bekleşirken Yezid b. Muaviye en-Nehai gelmiş ve bize: 'Dilerseniz evine gidip bakayım, evdeyse alıp getirmeye çalışayım' demiş ve gitmişti. İbn Mes'ud gelmiş, bize: 'Ben sizi bıktırmamak için gelmedim. Rasûlullah bize vaazlarını fasıla ile verirdi. Çünkü bıkkınlığa uğramamızı istemezdi.' demişti."

İbn Mes'ud, sünnet-i seniyye'ye uygun bir ahlâk sahibiydi. O, ahlâk ve yaşayış tarzını bizzat Rasûlullah'dan öğrenmişti. Çünkü o, Rasûlullah'ın en yakın dostlarındandı. Her zaman Rasûlullah'ın yanına girer, hizmetlerini görür, ayakkabılarını çevirir, önünde yürür, yıkanacağı zaman perde tutar önünde siper olurdu. Rasûlullah ona, kayıtsız şartsız bir müsaade vermişti. İbn Mes'ud'a: "Her zaman yanıma girebilirsin, ancak benim mani olacağım zamanlar hariç" derdi. (İbn Sa'd, Tabakat, 111, 153-154). Bunun içindir ki onun, Rasûlullah'ı yegâne uyulacak insan bilmesi, onun her hâliyle hâllenmesi kadar tabii bir şey olamaz. İbn Mes'ud, Kûfe'den ayrıldığı hâlde ünü orada uzun zaman yaşamış; herkes onun ilim ve irfanının yanı sıra takvasını, iffetini, güzel huyluluğunu, kalbinin rikkatini ve övgüye değer ahlâkını anmaya devam etmişti. Hz. Ali, Kûfe'ye gittiği zaman İbn Mes'ud'un övgüye değer vasıflarla anıldığını duyduktan sonra onun Kur'ân'ı Kerim'e vukûfunu, helâli helâl, haramı haram tanıdığını, dinde fakih ve sünnette âlim olduğunu ilâve etmişti.

Abdullah İbn Mes'ud, Ebu Umeyr adında bir dostunu ziyaret etmek üzere çıkmış, fakat evinde bulamayarak âilesine selâm göndermiş ve kendisine bir miktar su verilmesini rica etmişti. Evin hanımı, hizmetçisini komşuya göndererek su istetmişti. Hizmetçi geciktiği için hanım ona lânet okumuştu. İbn Mes'ud hanımın hizmetçiye lânet okuduğunu duymuş ve evden çıkmıştı. Çıkarken dostu Ebu Umeyr ile karşılaşmıştı. Ebu Umeyr "Ya Ebu Abdurrahman! Sen kendisinden kadınların kıskanılacağı bir adam değilsin, niçin kardeşinin hanımına selâm vererek içerde oturmadın ve su içmedin?" demişti. İbn Mes'ud'un cevabı: "Öyle yaptım fakat zevceniz ya su bulunmadığı veyahut evdeki su kâfi gelmediği için hizmetçiyi komşuya gönderdi, hizmetçi geç kaldığı için de ona lânet okudu. Hâlbuki ben Rasûlullah'dan şu sözleri duydum: "Lânet kime gönderilmişse ona gider, ona kazılmak ister. Şayet buna bir yol bulamazsa: Ya Rabbi, beni falana gönderdiler, kalktım gittim, ona hulûl için bir yol bulamadım! Şimdi ne yapayım? der. Cenab-ı Hak da ona: Nereden geldinse oraya dön der. " Onun içindir ki, hizmetçinin bir mazereti olabileceğini düşündüm ve lânetin geri dönmesinden korktum. Buna sebep olmak istemedim."

Bir defasında adamın biri vefat etmiş ve hiçbir hayrı olmadığı söylenmişti. İbn Mes'ud, bunu duyar duymaz, elinde bulunanları sadaka olarak vermişti. Rasûlullah'ın Ashâb'ından birçokları, onun sünnetine yapışmakla büyük bir şerefe kavuştular. Fakat Abdullah İbn Mes'ud, hiçbir zaman dünyayı istemedi. O hep ahireti gözetirdi. Hz. İbn Mes'ud, son derece misafirperverdi. Kûfe'de ikâmet ettiği sırada evi hiç misafirsiz kalmazdı.

İbn Mes'ud, namazlarını vaktinde kılmaya o kadar riayet eder ki, bir kere Vali Velid b. Ukbe, Kûfe mescidinde halkı bir süre bekletmişti. İbn Mes'ud hemen kalkarak, halka namazı kıldırmıştı. Vali, buna üzülerek, niçin böyle yaptığını sormuş ve "Mü'min'lerin emirinden bir buyruk mu aldın? Yoksa bir bid'at mı icat ettin?" demişti. İbn Mes'ud, ona şu cevabı vermişti: "Ben, mü'minlerin emirinden bir buyruk almadığım gibi, bir bid'at de icat etmedim. Fakat senin bir işin vardır, diye bizim de namazımızı geciktirmene Allah razı olmaz."

İbn Mes'ud, Ramazan'dan başka çoğu günler oruç tutar, Aşûre* günlerini de oruçlu geçirirdi. Abdurrahman b. Yezid der ki: "İbn Mes'ud, günlerinin çoğunu oruçlu geçirirdi. Oruca ve namaza devamdan ayrıca bir zevk alırdı. İbn Mes'ud, son derece külfetsiz bir hayat sürer, gayet basit yemeklerle beslenir, külfetsizliği ve sadeliği hayatının düstûru bilirdi. Talebesi Alkame, bu hususta İbn Mes'ud'un harfiyen Rasûlullah'a uyduğunu söyler. İbn Mes'ud; senelerce beytü'lmâl* idare etmiş, bir gün, bir dakika da olsa adalet ve insaftan ayrılmamıştır.
Ekleme Tarihi: 29.09.2007 - 15:56
-huseyncan- üyenin diğer mesajları -huseyncan-`in Profili -huseyncan- Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: BÜYÜK ŞEYTAN ABD ASKERİNDEN İTİRAF: Masum Iraklıyı Nasıl Öldürdüm!
-huseyncan- su an offline -huseyncan-  
BÜYÜK ŞEYTAN ABD ASKERİNDEN İTİRAF: Masum Iraklıyı Nasıl Öldürdüm!
70 Mesaj -
Bir sivili hiçbir gerekçe yokken öldürmekle suçlanan Amerikan askerinin verdiği ifade dinleyenleri dehşete düşürdü

Irak’ta sivil katliamına imza atan Amerikan askerleri dün askeri mahkeme önüne çıktı. Bağdat’ta bir Iraklı sivili hiçbir gerekçe yokken öldürmekle suçlanan 23 yaşındaki çavuş Evan Vela’nın ifadesi dinleyenleri dehşete düşürdü. Verdiği ifadede Amerikan askeri şu itiraflarda bulundu:

Bağdat’ın güneyindeki İskenderiye bölgesinde 11 Mayıs’ta kontrol noktası oluşturduk. Bir Iraklı elleri havada bize doğru yavaş yavaş ilerlemeye başladı. Komutanım olan Başçavuş Michael Hansley bana döndü ve “Şu adamı görüyor musun. Silahını çek ve onu öldür” dedi. Yüzüne bakınca, “Yoksa hazır değil misin?” diye sordu. Tabancamı çıkardım ve onu boynundan vurdum. Ateş ettiğime inanamıyordum. Komutanım gülmeye başladı. “Şimdi işini bitir” dedi.

Bir kez daha ateş edip cansız bedenine bakakaldım. Başçavuş beni tebrik ettikten sonra aracımızdan bir Kalaşnikov çıkardı. “Al bunu cesedin yanına koy. Bu cinayeti soranlara onun direnişçi olduğunu söyleyeceğiz” dedi.

Başçavuş Hansley ve Çavuş Vela cinayetten yargılanıyor. Suçlu bulunmaları durumunda ömür boyu hapis cezası alacaklar.
Ekleme Tarihi: 29.09.2007 - 15:45
-huseyncan- üyenin diğer mesajları -huseyncan-`in Profili -huseyncan- Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Themenicon Hadi Bakalim Benden Bir Test Daha
-huseyncan- su an offline -huseyncan-  
70 Mesaj -
olmayan birşeyi var gibi göstermek bir tek avrupalıların işi olur aha bende beş saydım 6 cısı nerde gelsinler kanıtlasınlarsevinçli bizde bazı zeka özürlülerin 2x2=5 yapar diye bir iddiada bulundukları gibi..... ya iki iki daha 4 eder nasıl beş ederki adamlar kanıtlarız< diyorlar kanıtan çok mide kafa karıştırıyorlar acaba gerçekten olabilirmi ? sevinçli

neyse allah razı olsun ben beş saydım 6 cısı avrupanın göbeğinde takılı kalmış alıp getirsinler 6 olsunsevinçli
Ekleme Tarihi: 29.09.2007 - 14:09
-huseyncan- üyenin diğer mesajları -huseyncan-`in Profili -huseyncan- Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Dava Bilal Gibi Sabretmek.....
-huseyncan- su an offline -huseyncan-  
70 Mesaj -

DAVA; BEDİRDE KILINÇ, UHUDTA KALKAN , FETİHTE BAYRAK OLMAKTIR!!! DAVA BAŞÖRTÜSÜNE UZATILAN ELLERİ KIRMA DAVASI BENİ KUREYZA YAHUDİLERİNİ YOKETME DAVASIDIR!!! DAVA MEHDİYE NEFER OLMA DAVASIDIR.......


Ekleme Tarihi: 29.09.2007 - 12:41
-huseyncan- üyenin diğer mesajları -huseyncan-`in Profili -huseyncan- Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: EN ÇOK ETKİLENDİĞİNİZ SAHABE HANGİSİ??????
-huseyncan- su an offline -huseyncan-  
70 Mesaj -
SA'D B. EBİ VAKKAS

"Müslüman olmadan önce rüyamda kendimi hiç bir şeyi göremediğim karanlık bir yerde gördüm. Bu arada ay doğdu ve ben onun aydınlığına tabi oldum. Benden önce bu aya kimlerin uymuş olduğuna bakıyordum. Onlar, Zeyd b. Harise, Ali b. Ebî Talib ve Ebû Bekir'di. Onlara ne kadar zamandan beri burada olduklarını sorduğumda, onlar; "Bir saat kadardır" dediler. Araştırdığımda öğrendim ki, Rasûlüllah (s.a.s) gizlice İslâm'a davette bulunmaktadır. Ona Ecyad tepesi taraflarında rastladım. İkindi namazını kılıyordu. Orada İslâmı kabul ettim. Benden önce bu kimselerden başkası imân etmemişti" (İbnül-Esir, Üsdül-Ğâbe, II, 368).


ASEREİ MÜBESSİRE ... CENNETLE MÜJDELENEN ON SAHABEDEN BİR TANESİ....
Ekleme Tarihi: 29.09.2007 - 12:16
-huseyncan- üyenin diğer mesajları -huseyncan-`in Profili -huseyncan- Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: HER GÜNDE BİR SAHABE TANIYALIM:ABBÂS İBN ABDULMUTTALİB
-huseyncan- su an offline -huseyncan-  
HER GÜNDE BİR SAHABE TANIYALIM:ABDULLAH B. ÖMER B. EL-HATTÂB
70 Mesaj -
İkinci halife Hz. Ömer (r.a.)'in oğlu ve mü'minlerin annesi Hz. Hafsa'nın ana-baba bir kardeşi, fâkih ve muhaddis sahâbî. Ebû Abdurrahman künyesi ile tanınan Abdullah'ın annesi Zeynep bnt. Maz'un el-Cümeyhî'dir.

Abdullah b. Ömer'in, peygamberliğin üçüncü yılında doğduğu kaydedildiği gibi onun nübüvvetten bir yıl önce dünyaya geldiği söylenmektedir. (İbnü'l-Esîr, Üsdü'l-Gâbe, Kahire 1286, 111, 230).

Babasıyla birlikte, küçük yaşta İslâm'a girdi ve yine babası ile birlikte Medine'ye hicret etti. Tamamıyla İslâm toplumunda ve İslâm terbiyesiyle yetişti. Yaşı küçük olduğu için Bedir ve Uhud gazalarına Hz. Peygamber (s.a.s.) tarafından katılmasına müsâde verilmedi. (Buhârî, Megâzi, 6). Ancak onsekiz yaşlarında iken Hendek gazvesine ve daha sonra Hz. Peygamber (s.a.s.) zamanında meydana gelen bütün savaşlara katıldı. Mekke fethinde, Mûte savaşında, Tebük seferinde ve Vedâ Hacc'ında bulundu.

Abdullah b. Ömer, İslâm devleti bünyesinde meydana gelen anlaşmazlıklarla ortaya çıkan ve birbirleriyle mücadele eden gruplara karışmadı, tarafsız kaldı ve devlet kadrolarında vazife almadı. Zira oğlunu hilâfete aday göstermesini tavsiye eden sahâbelere Hz. Ömer: "Bir evden bir kurban yeter" demişti. Babasından sonra başa geçecek halifeyi seçmeye görevli olan şûrâ'ya sadece müşâvir olarak katıldı. Hz. Ömer oğluna şûrâ'ya katılmasını ancak aday olmamasını tavsiye etmişti. (İbnü'l-Esîr, el-Kâmilfi'tTarih, 111, 65 vd.)

Hz. Osman (r.a.) zamanında, İbn Ömer, devlet işlerine müdahalede bulunmuyordu. Bir gün Hz. Osman, İbn Ömer'e kadılık yapmasını, müslümanların arasındaki hukukî anlaşmazlıkları hâlletmesini teklif edince özür dileyerek kadılık vazifesini kabul etmemiş, Rasûl-i Ekrem (s.a.s.)'in bir sözünü hatırlatmıştı;

- Hz. Peygamber (s.a.s.) buyurmuşlardır ki: "Kadılar üç çeşittir. Birincisi câhillerdir. Bunların yeri Cehennemdir. İkinci zümre âlimleridir, fakat dünyaya meyilleri vardır, ilimleri ile amelleri bir değildir, bunlarda Cehennemliktir. Üçüncü zümre ise hem âlim, hem de dünyaya meyli olmayanlardır." (Ebû Dâvud, Akdiye, 2).

- Hz. Osman, Hz. İbn Ömer'e dedi ki:

- "Ama, senin baban Hz. Peygamber (s.a.s.) zamanında kaza* işleri ile uğraştı ve kadılık yaptı."

- "Evet, doğrudur, fakat babam bir mesele ile karşılaşınca Rasûl-i Ekrem'e müracâat eder, müşküllerini hâlletmede zorluk çekmezdi. Çünkü Rasûl-i Ekrem müşkil* bir mesele ile karşılaşınca onun da müşkilini vahiy hâllederdi. Şimdi Rasûl-i Ekrem aramızda yok ki problemlerimizi ona götürelim. Allah şimdi bizim yardımcımız olsun."

Hz. Osman da bu hususta Hz. İbn Ömer'e fazla ısrarda bulunmadı.

Hz. İbn Ömer, hükümet ve devlet işlerinden uzak kalmasına rağmen hak yolunda cihâd* edip İslâm fetihlerine katıldı. Nitekim Hicret'in yirmiyedinci yılında Afrika'da Tunus, Cezayir, Merakeş seferine katılmıştı.

İbn Ömer Hicret'in otuzuncu senesinde Horasan ve Taberistan fetihlerinde bulundu ve onun Taberistan fethinde bir Dihkan'ı öldürdüğü bilinmektedir. Ancak hükümet ve devlet işlerine müdahâle hususunda çok ihtiyatlı davranıp, daima uzak kalmayı tercih etti.

Hz. Osman'ın şehâdetinden sonra ilmî yüceliği, kahramanlığı ve mücahidliği Hz. Ömer'in oğlu olması sebebiyle halîfe* olması istendiyse de kabul etmedi. Hz. Ali tarafında yer aldı. Dahilî olaylara karışmadı. Sıffin olayından sonra da halifelik tekliflerini reddetti. Muâviye zamanında 669 yılında Hz. Peygamber'in güvenini kazanmış ve bayraktarlığını yapmış olan Halid b. Zeyd Ebu Eyyub el-Ensâri* ile İstanbul surları önlerine kadar gelip, İstanbul'un ilk muhasarasına katıldı. Onun devlet bünyesinde ve İslâm toplumunda meydana gelen iç karışıklıklar sırasında temkinli davrandığını görmekteyiz. Fakat Sıffin'de Hz. Ali'ye muhalefet edenlere ve Abdullah b. Zübeyr'i Kâbe'de muhasara edip şehid edenlere karşı savaşmadığına pişman olduğunu bizzat kendisi ifâde etmiştir (İbn AbdülBerr, el-İstiâb, II, 345), Haccac'a karşı savaşmadıysa bile onun zulmünden asla çekinmeden İslâmî ahkâmı çiğnemesine karşı susmayıp onu gerektiğinde sert bir şekilde uyarmıştı. Hattâ onun bu gibi uyarılarına kızan Haccac b. Yusuf, Abdullah'ı öldürtme yollarını aramıştı.

Nihâyet hicretin yetmişdördüncü yılında Abdullah b Ömer seksendört veyahut seksen beş yaşında iken vefat ettiği (İbn Sa'd, Tabakat, IV, 187), başka rivâyetlerde de onun seksenaltı yaşında vefat ettiği kaydedilir. (İbnü 'l-Esir, Üsd ü 'l-Câbe, I V, 230-23 1 ) .

Hac mevsiminde adamın biri ucu zehirli bir mızrak ile Abdullah b. Ömer'i ayağından yaraladı. Vücûdu zehirlendi. Bu zehirlenme vefatına sebep oldu. Bir rivâyete göre yukarıda söylediğimiz gibi bu yaralama Haccac b. Yusuf'un tertibi idi.

İbnü'l-Esir'in kaydına göre, Haccac b. Yusuf minberde hutbe* okuyordu. Hutbe'de Abdullah İbn Zübeyr'e ağır sözler söylemiş ve bazı ithamlarda bulunmuş, onun Kur'ân-ı Kerim'i tahrif ettiği iddiasını ortaya atmıştı. İbn Ömer düşünmeden ve çekinmeden Haccac'a bağırıp: "Yalan söylüyorsun, bunu ne İbn Zübeyr yapardı, ne de senin bu işe gücün yeter!..." demişti.

İbn Ömer'in halkın toplu bulunduğu bir yerde böyle sert konuşmasından Haccac fena halde bozulmuş, ona kin besleyip çok kızmıştı. Açıktan açığa ona bir şey yapamayacağından gizlice ve hainlikle intikam almayı düşünmüştü. (İbn Hallikân, Vefayatü'l Ayan, II, 242). Ancak İbnü'l-Esir Haccac'ın hutbe meselesini başka türlü anlatmaktadır. Ona göre, Haccac hutbeyi çok uzatmış, o kadar uzatmıştı ki, ikindi namazına vakit daralmıştı. Bu ara İbn Ömer, "Güneş seni beklemiyor" diye ihtarda bulunmuştu. İkinci bir rivâyete göre, İbn Ömer'in onu beklemeyip kıymet vermemesine Haccac'ın canı sıkılmış, firavunluğu tutmuştu. Fakat Emevi hükümdarı Abdülmelik b. Mervan'ın korkusundan İbn Ömer'e karşı gelemiyordu. Bu meselenin iç yüzünün bu şekilde olduğu anlaşılmaktadır. Yoksa imkân bulduğu takdirde Haccac, İbn Ömer'i bir an evvel ortadan kaldırmada tereddüt etmezdi. (İbnü'lEsir, Üsdü'l-Gâbe, 111, 230)

Hac mevsiminde halkın kalabalık bulunduğu bir sırada kim vurduya getirmek için Haccac bu hâdiseyi tertiplemişti. Hattâ İbn Ömer hastalandığı sırada Haccac ziyaretine gitmiş suçlunun yakalanıp cezalandırılması meselesi söz konusu olmuştu. İbn Ömer o sırada Haccac'a: "Sen silahla Harem-i Şerif'e girilmesine müsâade ettiğin için bu olay meydana geldi. Harem-i Şerif'e silahlı girmenin doğru olmadığını biliyordun. Bunun önüne geçmiş olsaydın bu hâdise olmazdı" demiş, o da susmuştu (İbn Sa'd, Tabakat, IV, 187 vd.).

İbn Ömer Medine'de vefat etmeyi arzu ediyordu. Zira son günlerde Mekke'de vaziyetin iyi olmadığını sezmişti. Cenab-ı Hakk'a dua ediyor: "Allah'ım, beni Mekke'de öldürme!" diye yalvarıyordu. Oğlu Sâlim'e şöyle vasiyet etmişti: "Ben Mekke'de ölürsem beni Harem hududu civarında defnet, sen de buradan göçüp git!" İbn Ömer bu vasiyetinden birkaç gün sonra vefat etti.

Vefatını müteakip vasiyeti* gereğince halk toplandı. Haccac da suçluluğunu örtbas etmek için cenaze namazına katıldı. Hatta namazını Haccac'ın kıldırdığı bilinmektedir. (İbn Sa 'd, Labakat aynı yer). Vefat ettiğinde onbiri erkek onbeş çocuğu vardı.

Muhit ve aile olarak tamamen İslâmî terbiye ile yetişmesi ve Rasûlullah'ın sohbetlerinde devamlı bulunması ona bizzat hizmet etmekle şereflenmesi, fıtraten üstün hâllere sahip olmasından dolayı zamanının bütün ilimlerinde mâhir ve üstad olmasını sağladı. Her konuda çok dikkatli araştırmayı, incelemeyi severdi. Sahâbe içinde dünyaya önem vermemesi örnek gösterilirdi. Haram ve şüpheli konularda çok titiz davranırdı.

Kur'ân-ı Kerim'in tefsiri hususunda da sahâbenin ileri gelenlerindendi. Bir gün Hz. Peygamber, ashâb-ı kirâm'a İbrahim sûresi* Yirmidördüncü âyetinde geçen "ağaç"ın nasıl bir ağaç olduğunu sormuş. Hiç kimse cevap verememişti. Rasûlullah (s.a.s.) bunun "hurma ağacı" olduğunu açıklayıp da oradakiler dağılınca Abdullah b. Ömer yolda giderken babasına "Rasûli Ekrem'in, ağacın nasıl bir ağaç olduğunu açıklamasından önce hurma ağacı olduğu kalbime doğdu" dedi. Babası Ömer, "Peki neden bunu söylemedin?" deyince, Abdullah "Rasûlullah'ın huzurunda sen ve Ebû Bekir dururken konuşmayı uygun görmedim" demişti (İbn Hâcer, Fethu'l-Bârî Şerh Sahihi'l-Buhâri, Mısır 1959, IX, 449). Bu da onun Allah'ın âyetlerine vukûfiyetini gösterir.

Abdullah b. Ömer helâl ve harama ait hadisleri en çok bildiren râvidir. Genellikle işittiği hadisleri yanılgıyı azaltmak, unutkanlığı ortadan kaldırmak için devamlı yazardı. Gerekmedikçe de hadis rivâyet etmezdi.

İbn Ömer tefsirde olduğu kadar hadis ilminde de ileri gelenlerden de hadis hâfızları arasında ün kazanmış sahâbîlerdendir. Elimizde mevcut hadis kitaplarında İbn Ömer'den ikibinaltıyüzotuz hadis rivâyet olunmuştur.

Bunlardan yüzaltmışsekiz tanesi Buhârî* ve Müslim* tarafından müştereken rivâyet edilmiştir. Buhârî'de seksenbir, Müslim'de de otuzbir; Ahmed b. Hanbel'in Müsned'inde iki binondokuz hadis ayrıca naklolunmaktadır.

İbn Ömer Rasûl-i Ekrem'in sözlerini, fiillerini şevk ve zevk ile izlerdi. Ekseriya Rasûl-i Ekrem'in hizmetinde ve huzurunda bulunurdu. Bulunmadığı zaman da Rasûl-i Ekrem'in söz ve fiilini huzurda bulunanlardan sorar, tetkik ederdi. Bir meselede şüpheye düştüğü, yahut iyi anlamadığı takdirde hemen Rasûl-i Ekrem'e gidip öğrenirdi. Bu suretle Rasûl-i Ekrem'in söz ve fiillerine ait hadisleri toplamış, hıfzetmişti .

Hadîs-i Şeriflerin ümmet içinde yayılması ve ümmetin evlatlarına öğretilmesi hususunda İbn Ömer'in büyük hizmeti olmuştur. Hadisi iyi bilip, iyi tetkik edenlerdendi. Bildiğini öğretmekten büyük zevk duyardı. Rasûl-i Ekrem'in vefâtından sonra altmış yıl yaşadı. Ömrü boyunca Rasûlullah'ın hadislerini İslâm ümmeti arasında yaymakla vakit geçirdi. Nitekim elimizde bulunan hadislerin nakil silsilesinin çoğu Abdullah İbn Ömer'e dayanmaktadır.

İbn Ömer, Medine'de ders halkası oluşturarak hadîs öğretirdi. Bundan başka her zaman hac mevsiminde Mekke'de İslâm dünyasının dört bir yanından gelen hacılara Rasûlullah'ın hadislerini öğretme konusunda büyük gayret sarfederdi.

Çok hadîs bilmesine rağmen büyük titizliğinden çok az rivâyette bulunurdu. Abdullah b. Ömer'den Nâfi ve İmam Mâlik* b. Enes'in rivâyetleriyle gelen hadisler en sağlam rivâyetler olarak değerlendirilmekte ve bu rivâyet zincirine "Altın Zincir" adı verilmektedir. Abdullah b. Ömer'den hadis öğrenimi görenler arasında başta Abdullah b. Abbâs olmak üzere Câbir b. Abdullah, Saîd b. el-Müseyyeb, Said b. Cübeyr, Abdullah b. Keysân, Hasan-ı Basrî, Nâfi, Mücâhid, Tâvûs, Enes b. Şîrin gibi meşhur muhaddisler ve oğullarından Hamza, Bilâl, Abdullah ve Ubeydullah vardır. İbn Ömer bu hadis ilminden dolayı çok hadis rivâyet eden Muksirûn* sahâbeler arasında yer almaktadır.

Abdullah'ın, muhaddisliğinin yanı sıra fakîh bir sahâbî olduğu da bilinen bir husustur. İbn Ömer ömrünü Medine'de geçirmiş ve fıkıh* üzerinde çalışmıştır. Medine'nin fıkıh âlimlerinin birçoğu fetvalarında İbn Ömer'in bilgisinden faydalanmışlardır. Ehl-i Sünnet'in dört imamından biri olan İmam Mâlik'in fıkhı Abdullah İbn Ömer'in fetvaları ile doludur. İmam Mâlik'in dediği gibi, Abdullah b. Ömer fıkıh âlimlerinin başında gelenlerdendi. Eğer İbn Ömer'in fıkıhtaki fetvaları toplansa büyük bir eser meydana gelir. Nitekim, Mısır'lı âlim M. Revvâs Kal'acı "Mevsû 'atu Fıkhî Abdullah b. Ömer" (Abdullah b. Ömer'in Fıkhı Ansiklopedisi) adıyla bir eser vücûda getirmiştir. (Beyrût 1986). İslâm fıkıh ulemâsının en ileri gelenlerinin bildirdiklerine göre, İslâmî meselelerde İbn Ömer'in sözleri ile amel etmek yeterlidir.

Abdullah b. Ömer uzun bir ömür sürdüğünden peygamberimizden sonra altmış yıl müddetle fetva* vermiştir. Ancak fetva verme konusunda çok ihtiyatlı hareket ederdi. Şahsiyet olarak; iyilik etmeyi, sadaka vermeyi, hayır yapmayı, hele köle azad etmeyi çok severdi. Sağlam karakterli, iyi ve güzel huylu olup, kötülüklerden kaçınırdı. Her yaptığı işi Allah rızası için yapardı. Kendi yüzük taşında: "Allah Teâlâ'ya, Allah için hâlis ibâdet etti." ibâresi yazılıydı. Dünya malına, dünya zevklerine hiç gönül vermezdi. Sahâbe'den Câbir b. Abdullah: "Ömer ve oğlu Abdullah'dan başka içimizde dünyaya meyli olmayan kimse yoktur." derdi.

İlimde imamlığa yükselen muhaddis ve tâbiînin büyüklerinden olan Nâfi, Abdullah b. Ömer'in azatlısıdır. Nâfi köle iken İbn Ömer onu onbin dirheme satın alıp, "Seni Allah rızası için azat ettim" diyerek kölelikten kurtarmıştır. Kölelerinden ibâdet edeni gördükçe hemen onu âzad ederdi. "İbadeti göstermelik yaparak âzad olmak isteyenler olursa ne yaparsınız?" diye ona sorulduğunda Abdullah'ın "Hayır için aldanmaktan iyi şey var mıdır?" buyurdukları meşhûrdur. İmam Nâfi, Abdullah için: "Her zaman dualarında belirttiği gibi bin köle âzad ettikten sonra vefat etti." demişti. Çoğu zaman sırtındaki kaftanını çıkarıp gördüğü bir fakire verirdi.

Abdullah b. Ömer'in evinde misafir* eksik olmazdı. Akşam yemeklerini yalnız yediği nadirdir. Mutlaka misafiri olur, olmazsa arar bulurdu. Kendisi de dostlarının evinde üç günden fazla misafir kalmazdı. Evinde en zarûrî ihtiyacını karşılayan eşya bulundururdu. Cuma'dan önce mutlaka yıkanır, abdest alır, güzel kokular sürünürdü. Her namaz için abdest alır, geceleri çok namaz kılardı.

Abdullah'ın oğlu Hâlid'in âzad ettiği Ebû Gâlib şöyle anlatır: "Abdullah b. Ömer Mekke'ye geldiğinde sık sık bize misâfir olurdu. Geceleri teheccüd namazı kılardı. Bir gece sabah namazı yaklaştığı zaman bana "Kalkıp namaz kılmayacak mısın? Kur'ân'ın üçte birini de okusan yeter." dedi. "Sabah yaklaştı, kısa zamanda Kur'ân'ın üçte birini okuyup yetiştiremem" dedim. Bana dönerek: "İhlâs sûresi Kur'ân'ın üçte birine eşittir." dedi.

İmam Nâfi'in naklettiğine göre, Abdullah b. Ömer mûsıkîyi * sevmezdi. Teğanni ve saz seslerine kulaklarını tıkardı. Bir gün birisi yanına yaklaşarak: "Abdullah, Allah için seni çok seviyorum" dedi. Abdullah da: "Ben de Allah için seni hiç sevmiyorum. Çünkü sen ezanı teğanni ederek, şarkı söyler gibi okuyorsun" buyurdu.

Allah'tan başka kimseden korkmazdı. Kötülüğe karşı hep iyilikle karşılık verirdi. Zeyd b. Eslem şu olayı anlatır: "Adamın birisi yolda Abdullah b. Ömer'e sövüp saymaya başladı. Abdullah evinin kapısına varıncaya kadar onu sabırla dinledikten sonra adam dönerek, "Ben ve kardeşim Âsım kimseye sövmeyiz" dedi.

Çok az yemek yerdi. Hele acıkmayınca hiçbir şey yemezdi. Bir gün dostlarından birisi ona hazım kolaylaştırıcı bir ilâç hediye etmek istedi. O dostuna şu cevabı verdi: "Ben hiçbir yemekten karnımı doyururcasına yemedim. Hazım ilâcına ihtiyacım olacağını zannetmiyorum."

Bu kadar tok gözlü olmakla beraber aynı zamanda son derece müstağni bir kişi idi. Kimseden bir şey istemezdi. Herkes ona hizmet etmek ister, fakat o asla kabul etmezdi.

Bir ara Abdülaziz b. Hârun ona haber gönderip ihtiyaçlarının ne olduğunu bildirmesini istemiş, İbn Ömer onun davranışına karşı şu cevabı vermişti: "Siz, geçimleri size ait olanların, geçimlerini üzerinize almış bulunduğunuz kimselerin ihtiyaçlarını temin ederseniz daha iyi olur " (İbn Sa'd, Tabakat, IV, 174).

Ancak İbn Ömer bir şey hediye* edildiğinde onu geri çevirmezdi. Nitekim Muhtar mal-ve mülkünün bir çoğunu İbn Ömer'e hediye etmiş, o da kabul eylemişti. "Bize hediye edilenleri biz de hediye eder, Hak yolunda dağıtırız." demişti. Ve bütün hediyeleri ihtiyaç sahiplerine dağıtmıştı.

Bir ara İbn Ömer'in halası Ramle ona ikiyüz dinar altın para göndermişti. Emir Muâviye ise bir aralık onun ihtiyaçları için yüz bin dinar yollamıştı. Muâviye bu parayı gönderirken İbn Ömer'in Yezîd'e bey'at etmesini de düşünerek buna başvurmuştu. İbn Ömer bunu kabul etmemiş, "Benim imanım sizin paranızdan daha değerlidir . " demişti . (İbn Sa 'd, aynı yerler).

Abdullah b. Ömer'in yaşayışı her türlü gösterişten uzak idi. O bu hususta mükemmel bir örnektir. Bir oturuşta binlerce dirhem para dağıtmış olan bir zâtın bütün ev eşyası bir halı veya kilim ve bir de yataktan ibaret idi. Bunların bütün kıymeti yüz dirhem tutmazdı.

Abdullah varlıklı olmakla beraber yaşayışı işte bu kadar sâde idi. Cuma günleri hariç, güzel koku kullanmazdı. Yalnız cuma günü iyi elbise giyerdi. Bir gün Cuma'dan sonra yolculuğa çıkması gerekti. Güzel elbiselerini giymişti. Bu elbiseyi eve gönderip değiştirdi ve normal elbiselerini giydi.

İbn Ömer şekil ve şemâli hususunda babası Ömer'e çok benzerdi. Uzun boylu ve esmerdi. Sakalı ağardığı zaman koyu sarıya boyardı. Zira sakalının rengi de koyu sarıydı.

Abdullah b. Ömer'in Bizzat Peygamber Efendimiz'den Duyarak Naklettiği Bazı Hadisler

- İnsanoğlu Allah'tan başka hiçbir şeyden korkmazsa Allah'u Teâlâ ona hiçbir şeyi musallat etmez.

- Nasihat olarak ölüm yeter.

- İstediğini ye, istediğini giyin. İnsanları yanlış yola götüren israf ve tekebbürdür.

- Sağlığında hastalığın ve hayatında ölümün için tedbir al.

Abdullah İbn Ömer (r.a.) buyurdu ki:

- Ey insan bedeninle dünyada ol, kalbinle âhireti bul.

- Hikmet ondur; dokuzu sükût, biri de az konuşmaktır.

- Haramdan kaçınmadıkça ibâdetler kabul olunmaz.

Ebû Seleme b. Abdullah şöyle demiştir: "Abdullah İbn Ömer vefat etti. O fazilette babası Ömer'e çok benzerdi. Hz. Ömer kendisinin benzerlerinin çok olduğu bir zamanda yaşamıştı. Fakat Abdullah İbn Ömer ise kendisinin bir benzeri bulunmayan bir dönemde yaşamıştı."
Ekleme Tarihi: 29.09.2007 - 12:08
-huseyncan- üyenin diğer mesajları -huseyncan-`in Profili -huseyncan- Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: HER GÜNDE BİR SAHABE TANIYALIM:ABBÂS İBN ABDULMUTTALİB
-huseyncan- su an offline -huseyncan-  
HER GÜNDE BİR SAHABE TANIYALIM:ABBÂS İBN ABDULMUTTALİB
70 Mesaj -
Hz. Peygamber'in amcası. Künyesi Ebu'l-Fazl. Babası Abdulmuttalib, annesi Nuteyle'dir. Abbas Rasûlullah'tan bir iki yaş büyüktü.

Abbas, çocukluğunda kaybolmuştu. Annesi onu bulunca Kâbe'nin örtülerini ipeklilerle yenilemişti. Rasûlullah çocukken annesi ölünce dedesi Abdulmuttalib'in himayesine geçtikten sonra Abbas'la çocuklukları beraber geçti. Gençliğinde Hz. Abbas ticaretle uğraşıp, zengin oldu. Araplar arasında Kâbe'ye hizmet büyük bir şeref sayılırdı. Kâbe hizmetleri Kureyş'in ileri gelenleri arasında bölüşülmüştü. Hz. Abbas da sikâye* görevini yapıyordu. Hac günlerinde Abbas ile kardeşleri Zemzem kuyusundan su çekerek hacılara dağıtırlardı. Hz. Abbas su dağıtma görevini İslâm'dan sonra da sürdürdü. Peygamberimiz Veda Haccı'nda Zemzem kuyusunun başına gelip Hz. Abbas'tan su istemiştir.

Hz. Abbas, Peygamberimiz (s.a.s.) İslâm'ı yaymaya başladığında tarafsız bir tavır takınmıştı. Ne iman etmiş, ne de karşı koymuştu. Hatta kabul etmemesine rağmen İslâm davetinde Hz. Peygamber'e yardımcı olmuştur. Medineliler Akabe'de Hz. Peygamber'e bey'at ettiklerinde Hz. Abbas da orada bulunmuştu. Bey'at sırasında Rasûlullah'ın elini tutmuş, Medinelilerle bey'atin gerçekleşmesinde önemli bir rol oynamıştır. Hz. Abbas, müslüman görünmese de, ticârî ve idârî nüfûzundan Hz. Peygamber'i yararlandırmıştır. Öte yandan hanımı Ümmü'l Fazl ise, ilk müslümanlardandır. Müşrikler Bedir'e giderken zorla Hz. Abbas'ı da götürdüler. Hz. Abbas'ın kerhen müşriklerle Bedir savaşına katılması üzerine Rasûlullah şöyle dedi:

"Abbas'a her kim rastgelirse sakın öldürmesin. O, müşriklerin zoru ile yurdundan gönülsüz çıkmıştır." Fakat Hz. Abbas, Bedir'de esir düştü ve Rasûlullah'ın huzuruna çıkarıldı. Rasûlullah ona kendisi, kardeşleri ve müttefiki olan Utbe b. Amr için fidye vermesini söyledi. O ise yalnız kendisi için yüz, Akil için seksen ukiyye -takriben yedi bin dirhem-altın vermekle yetindi. Ötekiler kendi mallarından fidye verip kurtuldular. Abbas, fidyeleri verdikten sonra Rasûlullah'a şöyle dedi: "Beni Kureyş'in fakiri dedirtecek hâle koydun. Hayatım boyunca ötekine berikine avuç açacak hâle getirdin." Rasûlullah da cevaben: "Peki Ümmü'l-Fazl'e emanet ettiğin mallar ne oldu? Buraya gelirken, 'Şayet kazaya uğrarsam işte bunları oğullarım Fazl, Abdullah ve Kusem için sakla, seni kendimden sonra zengin bırakıyorum' diyerek gösterip gömdüğün altınlar ne oldu?" buyurdu. Abbas şaşırdı ve "Vallahi senin Rasûlullah olduğuna şehadet ederim. Bunu benden, bir de Ümmü'l- Fazl'dan başka hiçbir kimse bilmiyordu." dedi ve o anda hemen iman etti. Daha sonra Hz. Abbas Mekke'ye döndü. Müslümanlığını gizledi ve Mekke'deki müslümanları korudu; Mekke ve müşriklerle ilgili Peygamberimize haberler yolluyordu. Hz. Abbas, Mekke'nin fethinden kısa bir süre önce Medine'ye hicret etti. Hatta yolda Mekke'yi fethe gelmekte olan Hz. Peygamber ile karşılaştığında Rasûlullah ona, "Ben peygamberlerin sonuncusu, sen de muhacirlerin sonuncususun" demiştir. Abbas Mekke'nin fethinden sonra Peygamber'in yanında yer aldı; Huneyn'de İslâm ordusu dağılıp çok az kişi kalmışken Abbas, Peygamberimizin atının dizginlerini tutmuş ve çağrısıyla müslümanları çözülmekten kurtararak tekrar toplanmalarını sağlamış ve savaşın kazanılmasına sebep olmuştur. Böylelikle onun gür sesi sayesinde büyük bir bozgun önlenmiş oldu .

Hz. Peygamber, Vedâ Hutbesi'nde, "fâizin her türlüsünün ayağı altında olduğunu ve ilk kaldırdığı fâizin amcası Abbas'a ait olan fâiz borçları olduğunu" söylemiştir. Hz. Abbas çok zengindi ve faizle borç para veriyor, yani tefecilik yapıyordu; ancak fâizin kaldırılmasından sonra bir daha fâiz alış-verişiyle uğraşmamıştır. Bizans seferlerinde müslüman orduların silah ve teçhizatının malı kaynağını da Hz. Abbas karşılamıştır.

Hz. Abbas'ı, Rasûlullah'ın vefatı sırasında hilâfet meselesiyle uğraşırken bulmanın anlamı, onun, halifeliğin Hâşimoğullarında kalmasını istediği şeklinde yorumlanabilir. Hz. Peygamber rahatsızlanınca Hz. Abbas, Hz. Ali'ye, "Görmüyor musun? Rasûlullah vefât etmek üzeredir. Ben Abdulmuttalib oğullarının ölecekleri sırada yüzlerinin ne hâle geldiğini bilirim. Haydi Allah Rasûlü'nün yanına gidelim de halifeliği kime bırakacağını soralım. Bize bırakırsa bunu bilelim. Bizden başkasına bırakıyorsa kendisiyle konuşalım, bize gerekli tavsiyelerde bulunsun" dedi. Hz. Ali bu teklifi reddederek, "Allah'ın elçisinden bunu sorar da, o başkanlığın bize ait olmadığını söylerse millet bizi hiçbir zaman başkan yapmaz, onun için ben bunu soramam" dedi.

Hz. Âişe'den rivâyete göre, Rasûlullah hastalandığında burnuna burun otu damlatıldı. Hz. Peygamber ayıldıktan sonra şöyle dedi: "Abbas'tan başka her birinizin burnuna bu ilaç damlatılacaktır." Çünkü Abbas ilaç damlatılırken hazır değildi." Başka bir rivâyete göre, Hz. Abbas, Rasûlullah'ın burnuna ilaç damlatmış, Peygamberimiz ayıldığında "İlacı kim damlattı?" demiş; Abbas'ın damlattığı söylendiğinde Rasûlullah (s.a.s.) Habeşistan'ı işaret ederek, "Bu ilacı kadınlar işte şu memleket tarafından getirdiler. Niçin bu ilacı damlattınız?" diye sormuştur. Abbas da "Biz senin zatülcenb hastalığına tutulmandan korktuk" demiş. Rasûlullah da şu cevabı vermiş: "Allah beni bu hastalıkla cezalandırmaz. Amcam hariç olmak üzere evde bulunanların hepsinin burnuna bu ilaç damlatılacaktır."

Hz. Abbas üç halife zamanında da yaşadı. Hicretin otuziki'nci yılında Medine'de seksen sekiz yaşında vefat etti. Cenâze namazını Hz. Osman kıldırdı. 653 yılında öldüğünde arkasında on erkek çocuk ile bir çok kız çocuğu bırakmıştır. Hudeybiye barışı sırasında Hz. Abbas'la görüşen Hz. Peygamber onun baldızı Meymûne ile evlenmişti. Hz. Abbas'ın soyundan gelenler sonradan Abbâsîler devletini kurdular.

Rasûlullah, amcası Hz. Abbas'a saygı gösterir, onu övücü sözler söylerdi. "Abbas bendendir, ben de ondanım." Bir gün sarhoşun biri yakalanmış götürülürken Abbas'ın evine kaçmıştı. Tekrar yakalandıktan sonra olay Rasûlullah'a anlatılınca o gülümsemiş ve bir şey söylememişti. Rasûlullah, "Abdulmuttalib oğlu Abbas, bu Kureyş'in en cömerdi ve akrabalık bağlarına en saygılısı" demişti. Hz. Abbas köle azâd etmeyi çok severdi. Devlet işlerinde halifeler onun fikrini alırlardı. Hz. Ömer onu yağmur dualarına alır götürürdü. Dürüst, geniş düşünceli, cömert, yardımsever bir sahabeydi. Nesli alabildiğine çoğalmıştır. Buhârî ve Müslim'de ondan otuzbeş hadis rivayet edilmektedir. Hz. Abbas Medine'de el-Bakî'* kabristanında medfundur.
Ekleme Tarihi: 28.09.2007 - 20:47
-huseyncan- üyenin diğer mesajları -huseyncan-`in Profili -huseyncan- Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: SENİDE BİR GÜN VURURLAR EY ACI
-huseyncan- su an offline -huseyncan-  
SENİDE BİR GÜN VURURLAR EY ACI
70 Mesaj -
Seni de vururlar bir gün ey acı
Uçuşup durduğun kanatlarından
Sazın sözün türkülerin tükenir
Ellerin koynunda kalakalırsın

Şakaklarına kar yağıyor bilesin ey acı
Gül açan yüzlerimizde
Göğeriyor rengin senin de

Biz seni
Tâ eskilerden tanırız
Hani göğüslerimize taş olur inerdin
Avuçlarımızda hira dağıydın

Al atların tan yerine ayarlanmış yelelerinde
Akdeniz rüzgarlarına karışan sendin

Biliyorum
Hiçbir tarih yazmayacak
Ve bir sır gibi kalacak yakılan kitaplarda
Göbek bağı anasından henüz çözülmemiş bebelerimize
Mitralyözlerin washingtondan ayarlandığını

Seni de yakarlar bir gün ey acı
Bir taptuk kul gözlerinden vurursa
Parmakların eğri ağaç tutamaz
Çığlıkların çağlar aşar duymazsın

Ve ben biliyorum
Örümceği, mağarayı, güvercini, asâyı

Ve İbrahimin baltasını
Ben biliyorum

Nereden başladı bu kesik dans
Ve bu dansa karşı afyonlanmış hecin yüzlü
İnsanlar kim?

Kim kimin yanında
Kim kimin karşısında

Meclis kürsüsünden konuşan bu adam kim

Üsküdar kız lisesinde okuyan genç kız
Çantasında kimin fotoğrafını taşıyor

Kadıköy vapurunda sigara tüttüren delikanlılar
Neden gülüyorlar ki

Seni de vururlar bir gün ey acı
Filistinde sapan taşlı çocuklar
Dalın, kolun, fidelerin, budanır
Kuru bir kütükle kalakalırsın

Öyle bakmayın balkonlarınızdan
Fırat nehri ayrılık çıbanına tutuldu,
Damarlarımızı yırtıyor
Tuna nehri, onulmaz boşnak sızıları
Pompalıyor yüreğime

Pilevne türküleri ağıtlara dönüşürken,
Çeçenyada yiğitler
İnancın, emeğin ve aşkın
Kılcal damarlarına ulanıp sustular...
Ve ne Bağdattan
Ne Şamdan
Ne Mekkeden
Ne Diyarıbekirden
Ne istanbuldan
Ne Buharadan
Bunca telefon direğine rağmen kimse kimseyi
Duymuyor

Seni de vururlar bir gün ey acı
Halepçede soldurulmuş gül gibi
Bu sevdaya düşsen sen de yanarsın
Suskun, sıcak, uzun yaz geceleri

Ve siz
Ey analar,
Siz, gecelerinizi böler çocuklarınıza ninniler
Söylerdiniz

Hani siz, fatihler doğururdunuz...

Gelin-kızların giysileri kirletildi
Çocuklar hep yetim kalıyor

"Elem yecidke yetimen feava"

Ve ben biliyorum
Ben biliyorum
İstanbulun
Bağdatın
Diyarıbekirin
Mekkenin
Birbirine nasıl bağlandığını, nasıl çözüldüğünü sonra
Ey insan
Ey insanlık
Ayağa kalk

Kolları ve bacakları budanmış delikanlıları
Boyunları gövdesinden ayrılmış insanları
Gözleri uyur gibi kapanmış, kan pıhtıları içindeki bu
Çocukları

Gelişmiş laboratuarlarınızda dikkatle inceleyin
Ve bir gün
Bu dünya
Gül bahçesine dönecek
Bunu böylece bilin ve
Unutmayın

Adil avaz
Ekleme Tarihi: 28.09.2007 - 20:43
-huseyncan- üyenin diğer mesajları -huseyncan-`in Profili -huseyncan- Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Dünyayı sarsan 50 gerçek
-huseyncan- su an offline -huseyncan-  
Dünyayı sarsan 50 gerçek
70 Mesaj -
özelikle küfür devletlerine dikkat edin.....

cehenneme odun gerek.........


Çin'de 44 milyon kadın kayıp,
150'den fazla ülkede de işkence var.
Ve dahası...


BBC programcısı Jessica Williams, dünyanın röntgenini çekti. Tespitlerini ise "Dünyada Değişmesi Gereken 50 Gerçek" adını verdiği bir kitapta topladı. İşte dünyayı sarsan 50 gerçek;



- Bir Japon kadını ortalama 84 yıl, bir Botswanalı kadın sadece 39 yıl yaşıyor.

- Rusya'da yılda 12 binin üzerinde kadın aile içi şiddet sonucunda hayatını kaybediyor.

- 15 yaşındaki İngilizlerin yarısı uyuşturucu kullanmış, dörtte biri sigara içiyor.

- Dünyadaki obez nüfusun üçte biri, gelişmekte olan ülkelerde yaşıyor.

- ABD ve İngiltere, gelişmiş ülkeler arasında en yüksek erken hamilelik oranına sahip.

- Çin'de 44 milyon kadın kayıp.

- Brezilya'daki Avon kadınlarının sayısı, asker sayısından fazla.

- 2002'de idamların yüzde 81'i ABD, Çin ve İran'da gerçekleşti.

- İngiliz süpermarketleri, müşterileri hakkında hükümetten daha fazla bilgiye sahip.

- AB'deki her inek için verilen günlük 2.50 dolarlık sübvansiyon, Afrika'nın yüzde 75'inin günlük geçiminden daha fazla.

- 70'in üzerindeki ülkede aynı cinsten iki kişinin ilişkisi yasak,9'unda ise cezası ölüm.

- Dünya nüfusunun beşte biri, günlük 1 dolarında altında gelirle yaşıyor.

- 1 yılda 13.2 milyon Amerikalı, estetik ameliyat yaptırdı.

- Kara mayınları nedeniyle saatte bir insan ölüyor ve sakat kalıyor.

- Hindistan'da 44 milyon çocuk işçi var.

- Sanayileşmiş ülkelerde insanlar, günde 6-7 kg katkı maddesi yiyor.

- Dünyanın en çok kazanan sporcusu golfçu Tiger Woods, yılda 78 milyon dolar, yani saniyede 148 dolar kazanıyor.

- Amerikalı 7 milyon kadın, 1 milyon erkek yeme bozukluğu çekiyor.

- Washington'daki lobi endüstrisinde 67 bin kişi, her seçilmiş kongre üyesi için 125 kişi çalışıyor.

- Motorlu araçlar dakikada 2 insanı öldürüyor.

- 1977'den bu yana ABD'deki kürtaj kliniklerinde 80 bin şiddet ve taciz vakası yaşandı.

- Mc Donalds'ın altın kemerini tanıyanların sayısı, Hıristiyan tacını tanıyanlardan fazla.

- Kenya'da bir ailenin gelirinin üçte biri rüşvete gidiyor.

- Dünyadaki yasadışı uyuşturucu pazarı 400 milyar dolar.

- Amerikalıların üçte biri, uzaylıların geldiğine inanıyor.

- 150'den fazla ülkede işkence var.

- Her gün dünya nüfusunun yedide biri, yani 800 milyon insan aç kalıyor.

- Amerikalı siyah erkeklerin hapse girme ihtimali, yüzde 33.

- Dünyanın üçte biri savaş halinde.

- Petrol rezervleri 2040'da tükenebilir.

- Sigara içenlerin yüzde 82'si gelişmekte olan ülkelerde yaşıyor.

- Dünya nüfusunun yüzde 70'i, bugüne dek hiç çevir sesi duymadı.

- Silahlı çatışmaların dörtte biri, doğal kaynakları ele geçirmek için yaşanıyor.

- Afrika'da 30 milyon kişi AIDS.

- Her yıl 10 dil ölüyor.

- İntiharla ölenlerin sayısı, çatışmalarda ölenlerden fazla.

- ABD'de her hafta ortalama 88 öğrenci sınıfa silah getiriyor.

- Dünyada en az 300 bin düşünce suçlusu var.

- Her yıl 2 milyon genç kız ve kadın sünnet ediliyor.

- Silahlı çatışmalarda 300 bin çocuk asker savaşıyor.

- İngiltere'de 2001 seçimlerinde 26 milyon kişi, Pop Idol'un ilk sezonunda 32 milyon kişi oy kullandı.

- ABD, pornografiye yılda 10 milyar dolar harcıyor.

- ABD, "haydut devlet" diye ilan ettiği 7 ülkeden 33 kat daha fazla askeri harcama yapıyor.

- Dünyada 27 milyon köle var.

- Amerikalılar çöpe saatte 2.5 milyon plastik şişe atıyor, yani her üç haftada bir Ay'a ulaşmaya yetecek uzunlukta şişe birikiyor.

- Sıradan bir İngiliz, günde yaklaşık 300 defa kameraya yakalanıyor.

- Her yıl 120 bin kadın veya genç kız, Batı Avrupa'ya satılıyor.

- Yeni Zelanda'dan İngiltere'ye uçakla getirilen bir tane kivi, atmosfere kendi ağırlığının 5 katı sera gazı salıyor.

- ABD'nin, BM'ye 1 milyar dolardan fazla borcu var.

- Yoksul aile çocuklarının psikolojik sorun yaşama ihtimali, zengin aile çocuklarına göre 3 kat daha fazla.
Ekleme Tarihi: 28.09.2007 - 20:37
-huseyncan- üyenin diğer mesajları -huseyncan-`in Profili -huseyncan- Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Kartel'den Yine Başörtüsü Komplosu mu?
-huseyncan- su an offline -huseyncan-  
Kartel'den Yine Başörtüsü Komplosu mu?
70 Mesaj -
Diyarbakır'da bir öğrencinin derse başörtüsüyle girdiği iddia edilen okulda müfettişlerin inceleme yapacağı bildirildi. Milli Eğitim Müdürü Mustafa Tekdemir, basında çıkan haberler üzerine soruşturma başlattıklarını söyledi.

Tekdemir, şöyle dedi:

''başörtüsülü öğrenci alındığı iddia edilen Özel Avrupa Birliği İlköğretim Okulu hakkında soruşturma başlattık. Soruşturma sonucunda her şey belli olacak. Okul Müdürü Mustafa Çakır'ın söylediği sözler ve fotoğraf var. Çakır, basına verdiği demeci reddediyor. Müfettişler okula gidip inceleme yapacak. Duruma göre ya okula kapatma cezası ya da müdüre disiplin cezası verilir.''

Diyarbakır Valiliğinden yapılan yazılı açıklamada, kentte bulunan özel bir eğitim kurumu ile ilgili olarak bazı basın yayın organlarından yer alan ''bu okulda her türlü kıyafet serbest'' başlıklı haber üzerine inceleme başlatıldığı bildirildi.

-''BAŞÖRTÜSÜNÜ DIŞARIDA TAKIYOR''-

Okul Müdürü Mustafa Çakır ise gazetelerde çıkan haberlerin doğru olmadığını öne sürerek, okullarında kılık kıyafet serbestliği olmadığını söyledi.

Çakır, şöyle konuştu:

''Sadece bir öğrencimiz dışarıda başörtüsü takıyor. Okula girdiği zaman başörtüsünü çıkarıyor. Bazı gazeteciler okulun tanıtımı için haber yapmak istediklerini belirterek, okula gelip çekim yaptılar. Öğrencimizin başından çıkardığı ve elinde tuttuğu başörtüsünü görünce 'başına tak çekelim' demişler. Sınıftaki öğretmenin de dalgınlığına gelince, öyle bir fotoğraf çekmişler. Böyle saçma sapan bir haber olabilir mi? Böyle bir şey mantığa aykırıdır. Bu haberler yalan.''

tevhidhaber.com



SADECE ÜLKENİN BİR YERİNDE BİR IŞIK YANSIN ....

O IŞIKLA İNTİFADA RUHU CANLANSIN....

SÜTÇÜ İMAMLARIN TORUNLARIYLA AYAĞA KALKILSIN.....

AHDİMİZ OLSUN!!!

MÜMİN-MÜ'MİNELERE ZULMEDENLERİ BİR KIYAMLA YOKEDERİZ!!!!!!

wesselam
Ekleme Tarihi: 28.09.2007 - 20:29
-huseyncan- üyenin diğer mesajları -huseyncan-`in Profili -huseyncan- Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: HZ ÖMERIN [RA] GELINİ....
-huseyncan- su an offline -huseyncan-  
RE:
70 Mesaj -
Alıntı
Orijınalı VuSlaT_ZaMbaK

AMİNNNNNNNN



Allah Razı Olsun der_ya kardeşim




GERÇEKTEN ÇOK GÜZEL BİR PAYLAŞIM...

ALLAH RAZI OLSUN
Ekleme Tarihi: 27.09.2007 - 12:32
-huseyncan- üyenin diğer mesajları -huseyncan-`in Profili -huseyncan- Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: BİLİYORMUSUNUZ?
-huseyncan- su an offline -huseyncan-  
70 Mesaj -
ADİL OLMAMIZI , HAKTAN VAZGEÇMEMİZİ, İTİKADİ KONULARDA ASLA TAVİZ VERMEMEK
Ekleme Tarihi: 27.09.2007 - 12:30
-huseyncan- üyenin diğer mesajları -huseyncan-`in Profili -huseyncan- Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: KAN DURMUYOR HEP AKMADA.........
-huseyncan- su an offline -huseyncan-  
KAN DURMUYOR HEP AKMADA.........
70 Mesaj -
Su dursa da, gün dursa da
Kan durmuyor hep akmada
Yer duysa da, gök duysa da
Küfür bakmaz bu feryada

Ey Şeyh Said, ey Şeyh Şamil
Torunlarınız kıyamda
Eğilmeyiz düşmanlara
Kanlarımız göl olsa da

Parçalanan, diri yanan,
Her taraf kan Yürek dayan
Uyansana ey Müslüman
Aleyhine işler zaman

Bak düşmana kinli sana
Doymaz kana buna inan
Müslüman’san, inanansan
Düşman vurur vurmasan da

Aç tarih sayfalarını
Bak oyunlar hep aynıdır
İrkilsene, bak etrafa
Akan kan mümin kanıdır

Birleştirilmiş kâfirler
Hepsi senin düşmanındır
Dinini terk etmedikçe
Onlar gibi yaşasan da

Niçin kan aksın Irak´da
Çeçenistan niçin yansın
Tacikistan, Keşmir, Lübnan
Cezayir küfre mi kalsın

Türkiyede Muhammedilerin
Kanları mı aksın
Merhamet etmez ki kafirler
Ağlasan da, sızlasan da

Tüm İslami kıyamlarda
Bayramdır düşmana nifak
Lübnan´da Hizbullah´ın
Düşmanına birkaç uşak
Biz küfürle savaşırken
Cezaya oldu müstahak
Küçülür haset edenler
Büyüklük taslasalar da

Yağmur yağınca kurumuş
Bitkiler bile canlanır
Ovalarda, yaylalarda
Çiçekler coşup şahlanır
Bu gaflet uykusundakiler
Acep ne zaman uyanır
Uyansalar biz razıyız
Biraz daha kan aksa da
Ekleme Tarihi: 27.09.2007 - 11:55
-huseyncan- üyenin diğer mesajları -huseyncan-`in Profili -huseyncan- Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Themenicon Öğretmenlerin Msn adresleri
-huseyncan- su an offline -huseyncan-  
RE:
70 Mesaj -
Alıntı
Orijınalı VuSlaT_ZaMbaK

Zaten onun burukluğu vardı bu yazında üzerine gelinceağlar
neyse kardeşim üzülme sen,RABBİM hakkımızda ne hayrlı görmüşse onu versin inş.
boynumuz kıldan ince!

Slm&Dua



merak etme ablam! rızkını tağutlar değil Rabbim verir... ilmine engel olmak istiyorlar değilmi toplarsın çocukları anlatırsın onlar inşaallah mukafatını kat kat alırsınız allahtan ....

bizim burda bir öğretmen abla vardı başörtüsünden dolayı okuldan atılar ondan sonra bir müddet boş kaldı... bir güya islami! kesime mensub dershanede sınavlar vardı ve sınava girdi kazandı artık bizde sevindik bu abla en azından islami dershanede rahat olur kimse başörtüsüne karışamaz ve maaşınıda alır ne güzel derken.....


bir ayın sonunda müfetişler dersaneye geliyorlar başörtülü olduğunu görünce tutanak tutmaya çalışıyorlar ancak dersane müdürü onlara rüşvet vererek engel oluyor ve derhal bu ablayı dersaneden hemde ilk maaşını vermeden atırıyorlar.....

bu abla tekrar boşta kalıyor birde biz buna bir el atalım dedik ve sadece kız çocuklarına özel ders verilir diye kagıdlar hem işyerimize hem sokaklara astık... elhamdulillah şimdi o ablanın kazancı çok iyi dersinide veriyor ve burdan TAĞUTLARA SESLENİYOR EL RIZKU TEALALLAH!!! VE:

DE Kİ EY KAFİRLER: YENİLECEK VE CEHENNEME SÜRÜLECEKSİNİZ ORASI NE FENA BARINAKTIR...... ali imran 12.....


wesselam
Ekleme Tarihi: 27.09.2007 - 11:37
-huseyncan- üyenin diğer mesajları -huseyncan-`in Profili -huseyncan- Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: BAHARINI KAYBEDEN UMUTLAR
-huseyncan- su an offline -huseyncan-  
BAHARINI KAYBEDEN UMUTLAR
70 Mesaj -
BİR "EMANET”YÜKLENMIŞTİK, YOLUMUZA KÜFRÜN KALESİ
ÇIKSA YÜRÜYECEK,"AHD"İMİZE İHANET ETMEYECEKTİK. KAHPE ZALİMLER
YOLUMUZU KESSE DE YOL'DAN dan SAPMAYACAK, "ELEMLER"DE
BİLE"MUTLULUK"HAYKIRACAKTIK. ENGELLERE BİR OMUZ ATIP DEVİRECEK, EL
KOYUNDA DURMAYACAK, HER OCAK BİR"İLAHI DUMAN"
TÜTTÜRECEK, ŞEHİDLERİN YOLUNDA DURMADAN İLERLEYECEKTİK. TEVHİD SANCAGI'NI
BURCLARIN EN YÜKSEGINE DIKECEK, HUDUDULLAHI ASANLARI
CEZALANDIRACAK, HÜKMÜLLAH'I HAKIM KILACAKTIK. YENI BIR "SAADET
ASRI"NIN ZEMININI DÖSEYECEKTIK. ÖZÜMÜZE
DÖNEREK, SÖZÜMÜZÜLE BIRLETIRIP"ILAHI IRADE"NIN
KANUNLARINA IKTIDAR HAZIRLAYACAKTIK.



AMA
NASILIZ, NE YAPIYORUZ SIMDI? SAFAKLARDA TEVHIDSANCAGI DALGALANMIYOR, MÜCAHEDE
ICIN TEK BIR OCAK TÜTMÜYOR,"KAZANIMLAR"IMIZ BİR BİR
"KAYBOLUS" TA ERIYOR,HAKK'IN YOLCULARI HAKK'TAN KACIYOR, "BAS
"SIZ KALDIK,IMANIMIZI KAYBETMAK ÜZEREYIZ,YÜKSEKLERDEYDI
GÖZÜMÜZ,ALCAKLARA DOGRU KOSAR OLMUSUZ,MABEDLERIMIZ
KIRLETILDI,INANCIMIZIN TEMELLERI SUSTURULDU,NASIRLASAN KALBLERIMIZDE BIR DAMLA OLSUN
ULVI YAS
AKMIYOR!.


DRAM;HEPIMIZIN
DRAMI. BAHARI GELMEYEN UMUTLARIN PESINDE SÜRÜKLENEN YÜREKLERIN,
BAGLAR BOYU GIDERKEN, BIRDEN BIRE CÖLLESEN ZEMINLERE
DÜSÜVEREREK,HASRET VE HÜSRANDA BOGULMAKLA,YÜZ YÜZE GELISINI
DÜSÜNÜN. IZTIRABINI GÖZYASI GÖLLERIYLE YIKAMAKTAN BASKA
CARESI OLMAYAN "GARIB " LERIN,GÜL SAPINDA DIKEN KOKLAMAKLA BILE UMUT
ARADIKLARINA SAHID OLUN,CORAK TOPRAKLARA CAN VERECEK COSKUN SELLERIN , KÖR
VADIDEDE BATAN INCE BIR SU HALINE GETIRILISINI IBBRETLE IZLEYIN.SONRA KENDINIZE
BAKIN BITARAF VE ITIRAF EDIN HALINIZI.BU DAYANILMAZ DRAM YÜREKLERIMIZIN TA
ICINE HÜKMETMIYOR MU
SIZCE??????




TARIH DEFTERINE SÖYLE BIR BAKTIGINIZDA , BU GÜN KÖLESI
OLDUKLARINIZIN,BIR ZAMANLAR USAGINIZ OLDUGUNU
GÖRÜRSÜNÜZ. PUTLARLA DONATILMIS
BIR
"KÜFRISTAN" DA BASINIZA "EFENDI" OLAN "LANETLI KULAR
" IN TUGYAN DALGALARI KARSISINDAKI SUSUSUNUZUN,GÖZYASLARINIZI BILE
KIRLETTIGINI VE KIRLI GÖZYASLARINIZDA BIR KATRE OLUP AKMAKLA
PAKLANAMAYACAGINIZI
ANLARSINIZ.

ANCAK, "CÜKÜS
" TE SOLAN ÖZLEMLERINIZE LAZIM OLAN ISIGI DOGRU YERDE,FITRI
GÖNÜLDE ARARSANIZ , CILE DAGLARINI ASTIGINIZA,KURAK CÖLLERDE BILE
BAHARA ULASTIGINIZA SAHID
OLURSUNUZ.


TEVHID'E
DOGRU YOL ALIRKEN SIRKIN SURLARINA TAS KOYMAKTA NE OLUYOR? AYDINLIK YARINLARI
ARARKEN ISIK YOLLARINI ZINDANA BOGMAYA KALKISMANIN ANLAMI NE? PUTLARA KARSI BIR
SÖYLEMIN PUTLARA USAKLIGA GÖTÜREN BIR EYLEME DÖNÜSMESININ
NASIL IZAHI OLABILIR?KEVSER'E KOSAN YÜREKLERIN CEPHEYI TERKEDEREK
GÖNÜLLERINDEKI YANGINI KIRLI SULARDA SERINLETMEYE CALISMASININ
"YOLDAKI AYRILISLAR" IN VEHAMETINI GÖSTERMESINDEN BASKA BIR
ANLAMI OLABILIRMI? GAFLETTEKI "HAZAR" IN DIPDIRI BIR
"SEFER"E DÖNÜSMESI ICIN ,ILLA DA SEHIDLERIN RUHLARININ
MEZARLARINDAN FIRLATILMASI MI
GEREKECEK?



"GÜN" ÜNÜ KAYBEDENLERIN "MEHTAB"I DA
SÖNDÜGÜNDE, BUHAR BUHAR GÖZYASLARI BAKISLARIN
ÖNÜNE BIR SIS PERDESI ÖRDÜGÜNDE CÖLLDE VAHA ARAYANLAR
BAGLARIN ORTASINDA CÖLE DÜSTÜKLERINDE,BAHARI BEKLEYENLER
"HAZAN" LA YÜZ YÜZE GELDIKLERINDE , YARALARLA SIRDAS OLANLAR
ACILARLA DAYOLDAS OLDUGUNDA;ISTE O ZAMAN UMUT CAGLAYANLARI KURUMUS ,SILAHLARIN
GÖZYASLARI PASLANMIS, YAS TUTAN GÖNÜLLER YASAYAN ÖLÜLER
HALINE GELMIS VE KARA BAHTLARIN NURA HASRETI UMUTLARINI TAMAMEN YITIRMIS
OLUR.


DIKENLERI
AYIKLAMAK ICIN GELDIGIMIZ BAHCELERDE,GÜL SAPINDA DIKEN KOKLAMAYA
KOYULDUK.PUTLARI VE PUTLASANLARI TEMIZLEMEK ICIN CIKTIGIMIZ YOLDA PUTLARA METHIYELER
DÜZMEYE BASLADIK. IBLISE KARSI MEYDAN SAVASI VERECEKTIK, IBLISIN
DOSTLARINA USAKLIK ETMEYE BASLADIK .IDEALLERIMIZ VARDI BIZE RUH VEREN ,RUHUMUZU
SATINCA IDEALLERIMIZIN DE KARSISINDA BULDUK KENDIMIZI. "FITRAT"IN
HAKIMIYETI ICIN MÜCADELE,MÜCAHEDE EDECEKTIK, ZITLAR GECIDINDE ZEMIN
TUTMANIN TUTMANIN TELASINA KAPILDIK. UMMANLARI ASACAK GÜCÜMÜZ
VARKEN , TERKETTIGIMIZ DEGERLERDEN ÖTÜRÜ BIR KATRECIK SUDA BOGULDUK
KALDIK. HASADI BEKLEMENIN HEYECANINI TASIRKEN , YESERMIS BASAKLARI EKMEDEN YOLDUK.
KIMLIGIMIZI TAKINDIGIMIZ HALLAERDE GÜNESE KARSI BILE DIRIYKEN ,KIMLIGIMIZI
TERKETTIGIMIZDEN ITIBAREN MEHTAB KARSISINDA BILE SOLDUK. KURTLARA KARSI SEFERE
CIKMISTIK , AC KURTLA DIZ DIZE OTURDUK.
ÖZGÜRLÜGE MEKAN
HAZIRLIYACAKTIK,TABANSIZ GECEYLE EL ELE TUTUSARAK BÜTÜN BIR YURDU KAFESE
KOYDUK.DÜSMANLARIMIZI BAS TACI EDINDIK, DOSTLARIMIZIN KARSISINA
GECTIK.



ZINDANLASMIS
BEYINLERIMIZDE, ZINDANLARA MAHKUM EDILEN KARDESLERIMIZIN HALLERINI IDRAK EDEMEDIK;
HISSIZ KALMIS YÜREKLERIMIZIN BIR KÖSESINDE OLSUN GÖNÜL BAGINA
BIR ZEMIN ACAMADIK. HAYATIN ICINDE HAYATA KARSI DURDUK.DÖNÜSE UZANAN
ADIMLARLA GITMEYE, INISE ATILAN ADIMLARLA CIKMAYA CALISTIK. SEHER VAKTI
KARANLIKLARA SARILDIK ; CÖLLERIMIZI ATES BASTI, SULARIMIZ SUSUZ KALDI.
SÖNDÜRDÜGÜMÜZ OCAGIMIZIN KÜLLERI BILE
DAGILDI;"YARIN" LARDAN UMUTSUZDUK, "DÜN"LERIMIZIDE
KAYBETTIK.


HEPSINDEN
DE ÖNEMLISI , "ALLAH"DEDIGIMIZDE YÜREKLERIMIZ
TITRIYORDU YA , ARTIK "ALLAH" DEMEKTEN UTANIR OLDUK
!!!!



ANCAK
YINE DE ICIMDEN BIR SES DIYOR KI: ÜZÜLME DOSTUM SENIN ZINCIRLERINI
BIRGÜN CÖZÜVEREN BULUNUR ELBET .ÖNDE OLMALISIN ,GÜCLEN
ARKADAN , BU YOLDA DOSTUN OLUR YÜCE "YARADAN" , DAMARINDANDAN AKAN
BIR TAZE FIDAN ,SÖYLE YOL BOYUNDA SALINIR ELBET. KÜFRÜN PUTLARINI
KIRACAK KADAR ,HEDEFI BEYNINDEN VURACAK KADAR , TAGUTLARA HESAP
SORACAK KADAR ,ERISMIS BASAKLAR YOLUNUR
ELBET.



YETER
KI DOGRU BIR YOL, DOGRU BIR REHBER EDINELIM !!! KAYBETSEK DE UMUTLARIMIZI ,
BÜTÜN BAHARLAR HAKIKAT YOLCULARININ OLACAKTIR INANCINDAYIM HER SEYE
RAGMEN!....




ALLAH IM SEN MELIK,HAYY,KAYYUM, HAKK VE
MÜBINSIN.

SENDEN BASKA ILAH YOKTUR. SEN BIZIM RABBIMIZSIN. BIZI SEN YARATTIN. BIZ SENIN
KULUNUZ.
ALLAH'IM
SENI BÜTÜN NOKSAN SIFATLARDAN TENZIH
EDERIZ.


wesselam
Ekleme Tarihi: 26.09.2007 - 20:43
-huseyncan- üyenin diğer mesajları -huseyncan-`in Profili -huseyncan- Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Resimdeki Bebek Nerde?
-huseyncan- su an offline -huseyncan-  
70 Mesaj -
ALLAHU EKBERsevinçli

aha vallah bende gördüm elhamdulillah.....

biraz zor oldu ama bulduk nihayet...

wesselam
Ekleme Tarihi: 26.09.2007 - 16:39
-huseyncan- üyenin diğer mesajları -huseyncan-`in Profili -huseyncan- Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Resimdeki Bebek Nerde?
-huseyncan- su an offline -huseyncan-  
70 Mesaj -
yokmu bir hayırsever bizede söylese bu eziyeten kurtulak:(

ya resmi didik didik kontrol ettim ama bebek bulamadım vallahağlar ya oruç kafama vurdu göremiyorum yada gerçekten yaşlandım gözlerim görmüyor artık...:(
Ekleme Tarihi: 26.09.2007 - 16:02
-huseyncan- üyenin diğer mesajları -huseyncan-`in Profili -huseyncan- Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Resimdeki Bebek Nerde?
-huseyncan- su an offline -huseyncan-  
RE:
70 Mesaj -
Not: Bulan kardeslerim lutfen soylemesin sadece buldum demesi yeterli..



resimden zaten hoşlanmadımda nur beyza ablam ya bulmayan kardeşlerin ne yapsınsevinçli inan gözüm şaş-ı beş oldu araya araya .....sevinçli

bu mübarek günde bu eziyet yakışmaz değilmisevinçli

hadi söylede merakta bırakma bizi

kahkaha kahkaha kahkaha
Ekleme Tarihi: 26.09.2007 - 15:41
-huseyncan- üyenin diğer mesajları -huseyncan-`in Profili -huseyncan- Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: AİLELERDE GÖRÜLEN AHLAKİ BOZUKLUKLAR! LÜTFEN DİKKAT!!
-huseyncan- su an offline -huseyncan-  
AİLELERDE GÖRÜLEN AHLAKİ BOZUKLUKLAR! LÜTFEN DİKKAT!!
70 Mesaj -

Başından bireylerin, dinlerini tamamlamak, ALLAH yolunda aktivitelerini arttırmak amacı ile hesapladıkları evlilikler, toplumsal yozlaşmadan etkilenmiş, çiftlerin birbirlerine karşı tavırlarında problemler yaşanmaya başlamıştır. Erkeğin ataerkil olan örften etkilenerek, kadın üzerinde baskı kurmaya çalışması, onu yokmuş gibi hareket etmesi, "Ey iman edenler" ilahi çağrısına kadınında muhatap olduğunu unutarak, eşinin daha iyi bir kul olması yönündeki çabalarına engel olması bu sorunlardan bazılarıdır. Bunun yanında kadınında, günümüz fitnelerinden olan feminizm rüzgarından etkilenerek başına buyruk bir hal alması, erkeğine karşı onu kaile almayan saygısızca tavırları, fiziksel yapı ve fıtratı gereği ALLAH(c.c.) tarafından sorumlu ve gözetici olan erkeğin bu özelliğini sindiremeyerek kendisini de bu işlerde rakip olarak görmesi aile içi huzursuzluğu arttırmaktadır.



Ayrıca reklâmların cazibesi ve çevreleri ile girdikleri rekabet sonucu yaşanan tüketim çılgınlığı, aileleri israf çamuruna da bulaştırmıştır. Bu da süslemekle, yenilemekle bitirilemeyen evler, yığılan elbiselerden yer kalmayan gar dolaplar, yenmeyip bozulan yemekler gerçeğini ortaya çıkarmıştır. Tüm bunlara para yetiştirmeye çalışan erkeğin, işi ve çalışmayı hayatın amacı edinmesi, çarçabuk kıldığı namazın haricinde kimliğini ortaya çıkaran hiçbir belirtinin görülmemesi de hüzün vericidir.



Bütün bu problemlerin ortasında unutulan, ihmal edilenler yine çocuklar olmaktadır. Çevresinden bir kişinin hidayeti için yıllarca çaba göstermeye razı olan kişiler, bir çiçek gibi özen gösterip, terbiye edebilecekleri ve ALLAH'ın izniyle istedikleri gibi yetiştirebilecekleri çocuklarını unutmaktadır. İlgiden, İslami terbiyeden uzak yetişen çocuklar, başıboş kaldıklarından, kendilerini sahte starlara, futbol yıldızlarına, davet eden T.v. ve gazetelerin tuzaklarına rahatça düşebilmişlerdir. Sürekli erteleyerek, namazlara kaldırılmayan, "aman değme uyusun" sözleriyle sözde merhamet gösterilen çocuklara asıl kötülüğün yapıldığı anlaşıldığında maalesef çok geç olmaktadır. Birde özellikle annelerde, dehşet bir özenti hastalığı görülmektedir. Çocukların giyimlerine, sözlerine etki eden bu özenti tehlikesi aşağılık kompleksinin bir sonucudur.




Çocukların, marka olan çocuk mağazalarından giydirilmesi için paralar harcanmaktadır. Kız çocukları mini etekler, askılı bluzlar, erkek çocukları ise blue jean'ler üstüne ne anlam ifade ettiği anlaşılmayan resimli, ya da bir işgalci devletin bayrağını taşıyan t'shirt'lerle dışarı salınmaktadır. Batı kültüründen ihraç edilen ve sadece bir defa giymek için yüksek meblağlar ödenen gelinlikleri, küçük kız çocuklarına giydirerek gururla dolaşılması, esasında acizliğin, erimişliğin gerçek bir tablosudur. Yapılan eleştirilere "o daha küçük mini etekten bir şey olmaz, kardeşim" gibi sözlerle karşılık verenlere, "peki neden hoş bir başörtüsü ile başını örtmüyorsun, güzel uzun bir elbise ile çocuğunu süslemiyorsun" diye sorulması gerekmez mi? Ağaç yaş iken eğilir sözünün doğruluğunu ilerleyen yıllarda acı bir şekilde gören bu zihniyet, daha sonra kızlarının örtünmesi ve toplumsal ilişkilerinde ki edebi ile ilgili sıkıntılar çekmektedir...


Ekleme Tarihi: 26.09.2007 - 15:34
-huseyncan- üyenin diğer mesajları -huseyncan-`in Profili -huseyncan- Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Konu: Themenicon CAMGOZ GENERAL
-huseyncan- su an offline -huseyncan-  
70 Mesaj -
Allah Razı Olsun nur beyza ablam .... gerçekten çok manidardı.....

şimdi ise.....

ırakta ki vahşetlerinde....

afganistandaki kıyımlarında....

inanın takma gözleri bile çok zalimce......

ellerine sağlık ablam....

wesselam
Ekleme Tarihi: 26.09.2007 - 15:22
-huseyncan- üyenin diğer mesajları -huseyncan-`in Profili -huseyncan- Özel Mesaj Kapalı Sayfanın başına dön
Sayfa (3): (1) 2 3 Devam >
İmzalar göster - Konuları göster

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 510 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
BeSMeLe (39), serkan_aktas (45), karaahmetoglu (65), ademozdamar (54), levent (49), uhud38 (53), benfurkan (65), anemonia (43), tugrulsuratli (51), ali sungur (50), Adem71 (53), seyda59 (55), cetinceli (47), yenimemoli (44), fbetulk (43), hani5 (31), MileynSeleme (49), zehraygtster (33), halil ibrahim (59), mzeki (52), metinmaltas (79), Sefer1 (55), rabiaemin2 (39), Meftun (38), mkaya970 (54), islamin_gulu (37), mustafatunç (57), ali bostan (60), Kar_Tanesi_ (35), s7e7v7e7n (39), 00571 (41), Toyanc (50), volkan42 (54), frost_35 (42), gurbetci71 (57), salebe25 (44), barbarosum (49), gulcan (37), ocean82 (42), kalemdar (48), NURUNALANUR (52), SeYh_S@MiL (40), Hilal-Nisa (37), m.zeki (52), ToZ-PeMBe (37), ugurlar (37), yasemin330 (39), Iklama88 (36), mehmetkaya2005 (38), fatihuslu1985 (39), ebuzer21 (60), uduh_72 (43), NuRCaN (35), naz_angel (39), hakan125 (49), 23041987 (37), Derya A (37), delice (48), H.Gultekin (19), EsiLa_68 (35), ankebut06 (47), alzen (48), derici_001 (69), hamdi ulay resu.. (40)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.55123 saniyede açıldı