kaletra generique luvox generique luvox budesonide hydroxychloroquine seretide inhaler seretide rotacaps seretide serevent serocryptin seromycin serophene seropram seroquel servambutol servanolol servicillin serviclofen servispor servitet silagra sildalis sildenafil silvitra simcora simvasine simvast sinemet cr sinemet sinequan singulair sirdalud skinoren smap sortis spersanicol spiroctan sporanox starlix stocrin strattera stromectol suhagra force suhagra sumycin super avana
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » Arama Sonuçları

74 Sonuç - Yeni Arama
Sayfa (4): (1) 2 3 Devam >
Ekleyen Mesaj
Konu: MEVLÜT KANDİLİ
rahmete.muhtac su an offline rahmete.muhtac  
86 Mesaj -
Amin bacım,
Cümlemizin kandili mubarek olur inşllah,Hakkıyla bu geceyi geçirmek dileğiyle,
Ekleme Tarihi: 19.03.2008 - 08:12
rahmete.muhtac üyenin diğer mesajları rahmete.muhtac`in Profili rahmete.muhtac Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Hrant DİNK ve J.Komd.Astsb.Kd.Çvş.Kadir AYDIN
rahmete.muhtac su an offline rahmete.muhtac  
Haklıymışım değilmi?
86 Mesaj -
olayın üzerinden aylar geçmesine rağmen hala bir cewap gelmedi demekki gerçekten şiiri yazan kardeşim haklıymış.

Saygılarımlar


Bu mesaj 1 kez ve en son rahmete.muhtac tarafından 19.06.2007 - 07:14 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 23.05.2007 - 12:24
rahmete.muhtac üyenin diğer mesajları rahmete.muhtac`in Profili rahmete.muhtac Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Themenicon Andıkmı Rahmetle Şehitlerimizi (Yılda Birde Olsa)
rahmete.muhtac su an offline rahmete.muhtac  
Themenicon    Andıkmı Rahmetle Şehitlerimizi (Yılda Birde Olsa)
86 Mesaj -
Kıymetli kardeşlerim,

Senede birde olsa anabildikmi hakkınca şehitlerimizi,Magazinden eylenceden fırsat bulupta.Hangimiz ellerimizi açıp dua ettik onlara,hangimiz bir yasin okudu ve hangimiz 2 rekat namaz kılıp hediye etti sehitlerimizin ruhlarına.Peki onların bizim için neler yaptıklarının farkındamıyız.İnşallah farkında oluruz.Hiç ismini bile belkide memleketini bile bilmediğiniz yerlerden gelip bizim rahatça yaşamamız için,rahatça islamı yaşamamız için,rahatça uyumamız için canları vermişler bizde onlara bir duayı çok görmeyiz İnşallah.



Bütün şehitlerimiz için El Fatiha....



ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE

Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tahaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle 'bu: bir Avrupalı'
Dedirir-Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
Eski Dünyâ, yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihânın duruyor karşına da,
Ostralya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk:
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Hani, tâuna da züldür bu rezil istilâ!
Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyle, sefil,
Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb,
Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.

Öteden saikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara vâdilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız teyyâre.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'â mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
Çünkü te'sis-i İlahi o metin istihkâm.

Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedi serhaddi;
'O benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme' dedi.
Asım'ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmeyecek.
Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,
Vurulmuş tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi...
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
Seni ancak ebediyetler eder istiâb.
'Bu, taşındır' diyerek Kâ'be'yi diksem başına;
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;
Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.
Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin'i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...
Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın;
Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın... Heyhât,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.

Mehmet Akif Ersoy
Ekleme Tarihi: 19.03.2007 - 11:31
rahmete.muhtac üyenin diğer mesajları rahmete.muhtac`in Profili rahmete.muhtac Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Themenicon Kader konusunda bilmek istediklerim var yardımcı olabilirmisiniz?
rahmete.muhtac su an offline rahmete.muhtac  
Themenicon    Kader konusunda bilmek istediklerim var yardımcı olabilirmisiniz?
86 Mesaj -
Kıymetli kardeşlerim,

Aklımı kurcalayan (kader konusunda) bazı hususlar var.Ama korkuyorum sizlerinde aklını karıştırmaktan.O yüzden bilmiyorum ne kadar doğru yaptığımı ama yinede sizlerden bilgi almak istiyorum.

1.Kaderde herşey belli o zaman neden dünyaya geldik.Diyeceksinizki Cüz-i İrademiz var o halde kaderimizi biz belirliyoruz.Ama yinede belli sonucu.

2.Her insanın irade kuvveti farklıdır.Mesela bir insan ben bugün sigarayı bırakıyorum der ve bırakır ama bazıları sadece demekle kalır.Nihayeti itibari ile kuvvet farklı nerden geliyor.Her insan eşit yartılmıştır.Onuda biliyorum.

Beni bilgilendirmenizi ve yanlış anlamamınızı rica ediyorum.

Rabbim Hepinizden Razi Olsun

Not: Eldülillah Allah (c.c.) inanıyorum.Hz.Muhammed Mustafa (s.a.v.) efendimizede inanıyorum.Ama yanlış anlaşılmaktan korkuyorum.Daha önce bir formda sormuştum.Bana iyice hakaret ettiler.Oyüzden korkarak yazıyorum.

Saygılarımla
Ekleme Tarihi: 28.02.2007 - 17:28
rahmete.muhtac üyenin diğer mesajları rahmete.muhtac`in Profili rahmete.muhtac Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Akla Zarar Kazalar !
rahmete.muhtac su an offline rahmete.muhtac  
RE:
86 Mesaj -
Alıntı
Orijınalı rifat56

gül Allah Razı Olsun gül

Akıldan çok Cebe zarar olmuş yahuuu...göz kırpma


Ekleme Tarihi: 19.02.2007 - 14:14
rahmete.muhtac üyenin diğer mesajları rahmete.muhtac`in Profili rahmete.muhtac Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Hrant DİNK ve J.Komd.Astsb.Kd.Çvş.Kadir AYDIN
rahmete.muhtac su an offline rahmete.muhtac  
Hrant DİNK ve J.Komd.Astsb.Kd.Çvş.Kadir AYDIN
86 Mesaj -
Hrant DİNK'in ölümünden sonra yaşananların ardından ,VATAN 'ı için (adını bile sonradan öğrendiğim ) DİYARBAKIR Lice'de şehit olan J.Komd.Astsb.Kd.Çvş.Kadir AYDIN'a ithafen yazılmıştır. Ruhun şad olsun.



EY KOCA DÜNYA BENDE ÖLDÜM

Ey koca dünya bende öldüm,
Belli ki hiç birinizin haberi yok,
Hem de DİNK'ten sadece bir gün önce,
Ama sen ne duydun,ne gördün,ne de umursadın...

Ölümümden hemen sonra kameralar gelmedi oraya,
Halk'ta toplanmadı ellerinde karanfil ve mumlarla,
Hiçbir devlet büyüğü ve Amerika'da kınamadı ölümümü,
Ve yazmadılar adımı mezar taşımdan başka,hiçbir yere...

Halbuki benim adım öz ve öz Türkçe idi,"Kadir AYDIN,,
Okunması,söylenmesi ve yazılması onunkinden daha kolaydı,
Ama anmadı beni babamdan gayrı kimse,onu andıkları gibi,
Ve yazılmadı başka hiçbir yere adım,anamın yüreğinden başka...

Ben gencecik fidandım,daha hiç tomurcuk vermemiş,
Ve soldurdular beni Lice'de hayatımın baharında,
Beni de vurdular,ben de öldüm,bilmem duydunuz mu?Ama
Bulamadılar beni vuranları 32 saate,belki de hiç aramadılar...

Ben kendi vatanımda,vatanımı vatansızlardan korumak için öldüm
Ben Türk'tüm,adım Türkçe,ama öğrenemedi adımı hiç kimse,
Bir kez bile manşet de olmadım ya o gül yüzümle gazetelere,
İşte EY KOCA DÜNYA BEN ASIL O GÜN ÖLDÜM
Ekleme Tarihi: 27.01.2007 - 09:39
rahmete.muhtac üyenin diğer mesajları rahmete.muhtac`in Profili rahmete.muhtac Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: www.mekan66.3000mb.com
rahmete.muhtac su an offline rahmete.muhtac  
www.mekan66.3000mb.com
86 Mesaj -
Kabataslak olarak 3 gün önce hizmete girmiştir.Üzerindeki çalışmalarımız devam etmektedir.Siz değerli ravdacı kardeşlerimizide bekleriz.

Saygılarımla

Alpaslan
Ekleme Tarihi: 20.01.2007 - 13:35
rahmete.muhtac üyenin diğer mesajları rahmete.muhtac`in Profili rahmete.muhtac Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Bu bir Çapanoğlu haberidir
rahmete.muhtac su an offline rahmete.muhtac  
Zannımca Çapanoğlu Ali Bey,
86 Mesaj -
Değerli Sırat Yolcusu Kardeşim;

Dediğiniz üzere aslında bir çok konu kaleme alınıp bir o kadarda kelam edilebilir ancak bunlardan beni en çok etkileyen bir olayı sizlerle paylaşmak istedim. Ama bir sorun varki çapanoğullarından hangi bey olduğu hakkında tam bir bilgim yok.

Zamanın Hünkarı Çapanoğlu beyini vahim bir mevzû konuşmak üzere saraya çağırtır.Konu istişare edilip aydınlatıldıktan sonra beye konuk sarayında bir oda tahsis edilirki vakitte geç olmuştur artık.

Sabah odaya gelen hünkar yatağın hiç bozulmadığını ve dizüstü bir köşede oturduğunu görünce beye neden yatıp uyumadığını sorar.Beyin dudaklarından dökülen sözler "bu işin altındada bir çapanoğlu var" diyenlere sanki ta ozamanlardan verilmiş bir karşılık gibi tarihe geçer;

"Hünkarım bizi sınarmı yoksa...Duvardaki Kuran-ı Kerim ap açık asılı duruken benim ayaklarımı uzatıp yatacağımımı düşündünüz"

Rahmet ve bereket üzerinizden hiç eksilmesin allah (c.c.) yardımcınız olsun

Selam ve dua ile
alpaslan
Ekleme Tarihi: 20.01.2007 - 09:23
rahmete.muhtac üyenin diğer mesajları rahmete.muhtac`in Profili rahmete.muhtac Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: HAC
rahmete.muhtac su an offline rahmete.muhtac  
HAC
86 Mesaj -
Saygı değer kardeşlerim,

29.11.2006 tarihinde babam ve annemi aşk ile mutlu bir göz yaşı ile hacca gönderdim. Lütfen dualarınızı bu mübarek insanlardan eksik etmeyin.Lütfen acizane dualarımıza valide sultanımı ve babamıda dahil ediniz.Şimdiden allah razi olsun hepinizden.
İNŞALLAH HEPİMİZE NASİP OLUR BU MÜBAREK YERLERİ GÖRÜP GÖZ YAŞI DÖKEREK GÖREVİMİZİ HAKKIYLA EDA ETMEYİ.

Saygılarıla

Alpaslan
Ekleme Tarihi: 09.12.2006 - 21:19
rahmete.muhtac üyenin diğer mesajları rahmete.muhtac`in Profili rahmete.muhtac Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Çukurova Üniversitesi'nde başörtülü avı başlatıldı...
rahmete.muhtac su an offline rahmete.muhtac  
Hala Bunlarlamı Uğraşıyoruz
86 Mesaj -
Bacımın Başötüsüne Uzanan ELLER KIRILSIN !....
Sözde aydınlarımızın aydınlanmak için bacımın anamın başörtüsümü engel olarak görüyorlar acaba ışık alamıyorlarmı. Demokrasi dedikleri bir ortamda eğer bir hiristiyana verilen haklar (boynunda haç ile dolaşabiliyorsa) benim bacımın ve anamın baş örtüsü neden hala sorun anlamış değilim henüz.Gerçi mantıklı bir açıklamasıda yok.
Hey gidi Fatihler hey gidi abdulhamidler kalsanızda halimizi bir görseniz acaba bizdende hesap sorarmısınız bu soysuzların yaptıkları için.
Ekleme Tarihi: 09.12.2006 - 21:09
rahmete.muhtac üyenin diğer mesajları rahmete.muhtac`in Profili rahmete.muhtac Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: lübnan'da müslümanlar örnek bir sahidlik gösteriyor...
rahmete.muhtac su an offline rahmete.muhtac  
İşte Müslüman kardeşliği
86 Mesaj -
Kardeşim allah (c.c.) senden razı olsun güzel paylaşımın için.
Kendi canını hiçe sayıp ümmeti ümmeti diyen bir peygamberin ümmetleriyiz ve bizlerede böyle bir birlik dirlik yaraşır. Rabbim (c.c.) bütün müslüman kardeşlerimi takva ile şereflendirsin birliğimizi bozmasın.

Saygılarımla
Alpaslan
Ekleme Tarihi: 09.12.2006 - 20:54
rahmete.muhtac üyenin diğer mesajları rahmete.muhtac`in Profili rahmete.muhtac Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: umarım yazılarımla sizi sıkmıyorumdur
rahmete.muhtac su an offline rahmete.muhtac  
RE: RE:
86 Mesaj -
Alıntı
Orijınalı AglayanGuller

Alıntı
Orijınalı su damlasi

ES SELAMU ALEYKUM


BU NE KARDESIM BEN ANLAMADIMsevinçli

SELAM CE DUA ILE


sevinçli ilk halini ben bile anlamadımki zaten.kahkaha onun için düzelterek tekrar gönderdim.

gül ayrıca ben sizi çooook seviyorum.bir süre sizden ayrı kaldım.ravdaya giremiyordum birtürlü.telaşlı bu zaman içinde de çok ama çok üzülüyordum.ama şimdi sizlere kavuştuğum için çooooook mutluyum.

gül gül gül gül gül gül gül hepinizden 2 cihanda da Allah Razı Olsun


Biz Garipleride Dualarına dahil edip bizleride seven olduğunu duymak ve aynı düşünceleri paylaşmak ne güzel

Rabbim yarattığı bütün güzellikleri sizlere tattırsın

Rahmete ve bereket üzerinizden eksik olmasın
Ekleme Tarihi: 07.12.2006 - 18:21
rahmete.muhtac üyenin diğer mesajları rahmete.muhtac`in Profili rahmete.muhtac Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Themenicon İlk Türk Ucak Fabrikası
rahmete.muhtac su an offline rahmete.muhtac  
Themenicon    İlk Türk Ucak Fabrikası
86 Mesaj -
"Madem ki bir millet teyyaresiz yasayamaz, oyleyse bu yasama vasitasini baskalarinin lutfundan beklememeliyiz. Ben bu ucaklarin fabrikasini yapmaya talibim." 1932'de bu sozleri soyleyerek Turkiye'de ilk ucak fabrikasini kuran Nuri Demirag, o yillarda Turkiye'de, dunya standartinda ucak yapmis; ama siyasi carklari asmasina musaade edilmemisti. Montaj sanayii mantigina karsi cikarak kendi teknolojimizle birlikte kendi sanayimizi de kurmamiz gerektigini soyleyerek hem ileri gorusluluk gosteren ve hem de devrin zenginlerinden ayrilan Nuri Demirag soyle konusuyordu: "Avrupa'dan, Amerika'dan lisanslar alip tayyare yapmak kopyaciliktan ibarettir. Demode tipler icin lisans verilmektedir. Yeni icat edilenler ise bir sir gibi, buyuk bir kiskanclikla saklanmaktadir. Binaenaleyh kopyacilikla devam edilirse, demode seylerle beyhude yere vakit gecirilecektir. Su halde Avrupa ve Amerika'nin son sistem teyyarelerine mukabil, yepyeni bir Turk tipi vucuda getirilmelidir." Milli sanayi ve milli kalkinma konusundaki tavizsiz cabalari Nuri Demirag'a pahaliya mal olacak ve bir sure sonra onu kesilecektir. Nuri Bey 1882 yilinda Sivas'in Divrik kazasinda dogdu. Hayata atilisi ise Divrik Rustiye Mektebi'ni bitirmesiyle basladi. Okuldaki basarisi nedeniyle muallim vekili olarak okulda alikonuldu ve bir sure bu vazifeye devam etikten sonra, 1906 yilinda Ziraat Bankasi'nin actigi memurluk sinavini kazanarak, bankanin Kangal kazasindaki subesine tayin edildi. Uzun yillar bu vazifeye devam eden Nuri Bey, maliye subeleri mufettisi olarak Istanbul'a geldi. O yillarda Birinci Dunya Savasi'nda husrana ugramamizin neticesiyle azinliklarda bir simarma baslamis; bu simarma yer yer, ozellikle Beyoglu ve Galata taraflarinda gruplasmalara ve Turkler'e karsi cirkin satasmalara kadar uzamisti. Nuri Bey de husrana ugramis bir devletin gariban bir memuru olarak, bu satasmalardan nasibini almis, bir cok hakarete maruz kalmisti. Boyle agir hakaretleri icine sindiremeyen Nuri Bey, "Milli haysiyet ve serefi, uc bucuk Palikaryanin ayaklari altinda cignenen bir hukumete memurluk edemem" diyerek gorevinden istifa etti. MUTESEBBISLIGE ILK ADIM Nuri Bey, bundan sonra ne yapacagini dusunurken bir gun Tahtakale'den gectigi bir vakitte gozune bir sigara kagidi ilani ilismisti. Bu kisacik yazidaki sarf ve imla hatasi, onu fena sinirlendirmisti. Kendi kendine "Eger su atolye benim olsaydi, hem sigara kagidinin adinda, hem de ilaninda bir guzellik ve munasebet olurdu" demis ve mutesebbislik icin ilk adimi atmisti. Cepte 56 altin ya da 252 kagit lira sermayeyle, Ketenciler'de Sabuncu Han yaninda kucuk bir dukkanda, "Turk Zaferi" isminde sigara kagidi uretmeye basliyordu. Sigara kagidi uretimine girmesinin ve mamule bu ismi vermesinin sebebi de manidardir; o siralarda sigara kagidi uretimi azinliklarin elindedir ve urettikleri sigara kagitlarina Osmanli'nin hayir muesseselerinin adi verilerek, Turkler'i kucuk dusurmek istemektedirler. Ve Turkler'den kazandiklari paralari da mensup olduklari milletlerin orgutlerine gondererek, Turkler'e karsi silahlanmalarini saglamaktadirlar. Bu yuzden Demirag, bunlara karsi bir hareket olarak, tum cesaretiyle bu ise girer. Istanbul ve Anadolu, yerli mali kagidi kapisir. Bu sayede Nuri Bey'in kazanci gunden gune artar. Bu tesebbusun uzerinden henuz uc bucuk sene gibi kisa bir sure gecmesine ragmen iki yuz elli iki lira kagit para ile ise baslamis olan Nuri Bey'in elinde tam seksen dort bin liralik buyuk bir kazanc vardir. Nuri Bey kazandigi paraya, kendi sahsi parasi olarak bakmiyor, "Ben bu parayi cemiyetten kazandim, onu cemiyete faydali islerde kullanmaliyim" diyordu. Nuri Bey, bu ilk buyuk basarisindan sonra, artik bununla yetinmek istemiyor, daha buyuk islere atilmak istiyordu. Fakat elindeki para henuz buna kafi gelmedigi icin, simdilik kucuk bir atilimla kantariye, ithalat ve ihracat yapmaya baslamisti. Tutun gumrugunde, Limon Iskelesi Caddesi'nde, 14 numarali magazada bir sure bu islerle ugrasti. Nuri Bey bir taraftan bu ticaretle mesgul olurken, diger taraftan da Milli Mucadele'ye fiilen istirak ediyor, Istanbul'da buyuk bir faaliyet gosteren Mudafai Hukuk Cemiyeti'nin Macka mintikasini idare ediyordu. Gunduzleri kendi ticari isleriyle ugrasirken, geceleri de bos durmuyor, cemiyet mensuplari ile toplanti yapiyor, cemiyete yeni alinanlara yeminler ettiriyordu. ILK BUYUK MUTEAHHITLIK Turkiye Cumhuriyeti'nin ilk yillarinda demiryollarini millilestirme politikasi geregi daha once Reji Jeneral isminde bir Fransiz sirketine ihale edilen Samsun-Sivas demiryolu hattinin insasinin Turk muteahhitlerine verilmesi kararlastirilmisti. Nuri Bey, bunu duyunca hic vakit kaybetmeyerek ihaleye girer ve ilk etapta yapilacak olan yedi kilometrelik kismi 210 bin lira gibi dusuk bir fiyatla alir. Ihalenin geri kalan kismini da, yapip yapamayacagini denemek icin yine Nuri Bey'e verirler. Nuri Bey hakkinda bir cok arastirma yapmis olan torunu Adnan Baykal anlatiyor: "Dedemin bu hareketi Turk isci tarihinde bir donum noktasiydi. Simdi demiryolu olayina baktiginiz vakit, onun arkasinda bir politika yatar. Osmanli zamaninda doguda demiryolu yapmamiza Ruslar izin vermiyordu. Bu yuzden kurtulus harbinden sonra Ankara'nin dogusunda tren yolu yoktur. Esasen dedemin bu tesebbusu harbden sonra rustumuzu isbat etme acisindan cok onemlidir." Nuri Bey, o zamanlar tapu dairesinde muhendislik yapan kucuk kardesi Abdurrahman Naci Bey'i memuriyetinden istifa ettirir ve ona sermaye vererek kendisine ortak yapar. Abdurrahman Naci Bey'le birlikte ve yalniz olarak, kopru ve tuneller haric toplam 1250 kilometre demiryolu yapar, -ki- gunumuzde yaklasik olarak 10 bin kilometre demiryolu oldugunu dusunursek bu rakamin ne kadar onemli oldugu anlasilir. Bunun bin kilometrelik kisminin Nuri Bey tarafindan yapilmasi buyuk bir seydir. Tabii demiryolu derken bunu sadece raylarin dosenmesi olarak dusunmemek gerekiyor. Bunun koprusu, tuneli var. Engebeli arazide daglar delinerek, cok buyuk taslar-kayalar kirilarak yapilan zor bir demiryoludur bu. Nuri Bey'in ustlendigi, Samsun'dan Erzurum'a kadar uzanan bu demiryollarinin yapiminda o cevrenin halki calisir. Halki calistirmak da ayri bir konudur. Kizi Gulbuhar Erdinc'i dinliyoruz: "Sivas-Erzurum demiryolunun yapiminda insanlarin calistirilmasi cok enteresandir. Bize anlatirdi; o zamanin Anadolu insani cok calismazdi. Aza kanaat ederdi. Babam Halep'ten, Sam'dan kumaslar, incik boncuklar getirmis. Onlara isletip, dokutturup sattirmistir. Yani oradaki insanlar, almanin-satmanin zevkine varabilsinler diye. Insanlari boyle calismaya alistirarak o demiryollarini yapiyor. Demiryolu yapiminda oranin insanini calistiriyor. Bize hep insanlarin calismasi icin bir hedefleri olmasi gerekir derdi. Babam ayrica, calisan iscilerin basinda olmak icin cogu zaman paltosunun uzerinde yatardi. Gunlerce yatak yuzu gormedigi olmustur." Nuri Bey'in basarisi, Samsun'dan Erzurum'a kadar demiryolu dosemekle kalmamisti. Samsun'dan baslayan ilk taahhuduyle birlikte, Fevzipasa - Diyarbakir, Afyon - Dinar, Sivas - Erzurum, Irmak - Filyos hatlarini yaparken, bir yandan da buyuk insaat islerine atilarak, Bursa'da Sumerbank'in merinos, Karabuk'te demir ve celik, Izmit'te seluloz, Sivas'ta cimento fabrikalariyla, Istanbul'daki buyuk hal binasini ve Eceabad - Havza sosesini yapmisti. Tum bu isleri yaparken, yaptigi her eser icin de bir cesme yaptirmayi da ihmal etmemisti. Sayilari elliyi gecmis olan bu cesmelerin bir cogu hala kullanilmaktadir. O siralar soyadi kanunu cikmisti. Ataturk, Turkiye'nin bir cok yerini demir aglarla oren Nuri Bey'e "Demirag" soyadinin verilmesinin uygun olacagini soyleyince, o da dedelerinden gelen "Muhurdarzade" lakabi yerine Demirag soyadini almisti. T.C.'NIN ILK UCAK FABRIKASI KURULUYOR 1930'lu yillara gelindiginde dunyada ve Turkiye'de ekonomik sikinti had safhadaydi. Bu yuzden orduya ucak ve benzeri ihtiyaclar ancak halkin himmetleriyle alinabiliyordu. O yillarda ilginc bir kampanya duzenleniyor ve her ilden toplanan paralar ile bir ucak aliniyor ve alinan ucagin kuyruguna da o ilin ismi yaziliyordu. Bunun yaninda zengin isadamlari da tek baslarina ucak alarak devlete hibe ediyorlardi. O zaman da ucagin kuyruguna o isadaminin ismi yaziliyordu. Iste yine boyle bir himmete basvurulmustu ve buyuk isadamlarindan yardim talep ediliyordu. Tabii bu himmetle Nuri Demirag da muhatapti. Gerisini ilk damadi Mansur Azak anlatiyor: " 1932 senesinde gazetelerde bir havadis var. Diyor ki havadiste, bu memlekette ucaga ihtiyacimiz var. Ucak fabrikamiz olmadigi icin parayla satin aliyoruz. Devletin butcesi de o zaman 200 milyon lira. Diyorlar ki bir kampanya acalim. Milletin himmetine bas vurup para toplansin, bu paralarla ucak alalim. O zamanlar Ankara'nin en zengini Vehbi Koc'tu. Vehbi Koc'a gidiyorlar ve durumu izah ediyorlar. Hay hay diyor, ne kadar verelim? Gonlunuzden ne kadar koparsa diyorlar. Ve Vehbi Koc da cikarip 5 bin TL veriyor. Daha sonra Abdurrahman Naci Bey'e geliyorlar. Durumu izah ediyorlar. Abdurahman Naci Bey'de 120 bin TL veriyor. Sonra da Nuri Demirag'a geliyorlar ve durumu izah ediyorlar. Nuri Bey de 'Siz ne diyorsunuz? Benden bu millet icin bir sey istiyorsaniz, en mukemmelini istemelisiniz. Madem ki bir millet teyyaresiz yasayamaz, oyleyse bu yasama vasitasini baskalarinin lutfundan beklememeliyiz. Ben bu ucaklarin fabrikasini yapmaya talibim' diyor. Sonra da hazirliklara basliyor." Zaten senelerden beri Nuri Bey'in akli fikri bu iste idi ve kendi kendine, "Goklerine hakim olamayan milletler, yerlerde surunmeye, yerin dibinde curumeye mahkumdur", "Zafer sungunun ucunda degildir. Zafer kartali sungunun ucundan kalkti, havalandi, tayyare kanadinin ustune kondu" gibi vecizeler uretiyordu. Onune cikan bu firsati degerlendiren Nuri Bey, yanina aldigi muhendis ve teknisyenlerle seyahatlere cikarak incelemelerde bulunmaya basladi. Almanya, Cekoslovakya ve Ingiltere'deki ucak fabrikalarini gezdi. Nuri Demirag buyuk sabir ve azimle ise atilmis ve yanina aldigi bir cok muhendis ve teknisyenle hizli bir calismaya baslamisti. "Avrupa'dan, Amerika'dan lisanslar alip tayyare yapmak kopyaciliktan ibarettir. Demode tipler icin lisans verilmektedir. Yeni icat edilenler ise bir sir gibi, buyuk bir kiskanclikla saklanmaktadir. Binaenaleyh kopyacilikla devam edilirse, demode seylerle beyhude yere vakit gecirilecektir. Su halde Avrupa ve Amerika'nin son sistem teyyarelerine mukabil, yepyeni bir Turk tipi vucuda getirilmelidir" diyen Nuri Demirag, 1936 senesi ortalarina dogru ucak fabrikasi icin hazirliklara baslamis ve ilk etapta on senelik bir program yapmisti. 17 Eylul 1936'da da fiilen tesebbuse gecti ve bir Cekoslovak firmasi ile anlasarak Besiktas'ta Hayrettin Iskelesi'nde, bugun Deniz Muzesi olarak kullanilan, o zamana gore modern bir bina yaptirdi. Programa gore burasi etut atolyesi olacak, asil buyuk fabrika da memleketi olan Sivas Divrigi'de kurulacakti. Bu arada Turk Hava Kurumu 10 tane egitim ucagi ve 65 tane de planor siparisi vermisti. Nuri Demirag ve ekibi, bir yandan bu siparisleri yapmak icin tum gayretlerini sarfederken, bir yandan da yepyeni bir model gelistirmislerdi. Bu Nu.D.38 ismini tasiyacak olan alti kisilik, cift motorlu, govdesi aluminyum kaplama bir yolcu ucagi idi. Turkler'in kendi ucaklarini kendilerinin yapmasi belli basli ucak fabrikalarini endiselendirmisti. Ama yine de Turkler'in iyi bir ucak sanayii kurabileceklerine inanamiyorlardi. Nuri Demirag'in Besiktas'taki fabrikada yapilan ve hic bir bozukluk gostermeden basarili ucuslarina devam eden ucaklari, Turkiye'de oldugu kadar yurtdisinda da buyuk yankilar uyandirmisti. Hele cift motorlu, barista yolcu ucagi, savasta istenildigi zaman eksiksiz bir bombardiman ucagi gorevini gorecek sekilde yapilan ve saatte 270 kilometre hiza ulasan, 5 bin 500 metre yuksege cikabilen 'Nu.D.38'in yapilmasi, dunya ucak sanayicilerinin dikkatini birden Turkiye'ye ve Nuri Demirag'in ucak fabrikasinin uzerine cekmisti. Turkler'in kendi ucaklarini kendilerinin yapmasi belli basli ucak fabrikalarini endiselendiriyordu. Ozellikle Ingiliz ve Almanlar'dan baska Amerika'nin endiseleri daha buyuktu. Gerci Turkler'in bu isin altindan kalkabileceklerine inanmiyorlardi; fakat bu is gerceklesirse, ileride bir pazar kaybetmenin endisesi icerisindeydiler. Bu dusuncedeki Amerikan Ucak Imalatcilari Birligi, Turkiye'ye tetkiklerde bulunmak uzere birligin baskani Bay Todd'u gondermisti. PILOT YETISTIRILECEK 'GOK OKULU' YAPILIYOR Artik is buyuyor; faaliyetinin sinirlari genisliyordu. Atolyede yapilan ucaklarin testleri icin bir piste ihtiyac vardi. Bu yuzden Yesilkoy'de, su anda Ataturk Hava Limani olarak kullanilan, Elmas Pasa Ciftligi'ni satin alarak, orada 1559 donumluk genis arazi uzerinde, 1000x1300 metre olculerinde bir ucus sahasi yaptirdi. Bu sahanin uzerine bir de, Nuri Demirag Gok Okulu, ucak tamir atolyesi ve hangarlar yapildi. Bu tesisleri yaptiran Nuri Demirag, "Turk'un yaptigi ucaklari elbette Turkiye'de yetisen pilotlar ucuracaktir" dusuncesiyle hareket ediyordu. Bu yuzden havacilik uzerine egitim verecek 150 yatakli bir yurdu da bulunan 'Gok Okulu'na, universitede okuyan veya mezun olmus ogrenciler aliniyor ve ucus egitiminin yanisira ucagin teknik yapisiyla ilgili egitimler de verilerek pilot yetistiriliyordu. Yesilkoy'deki okuldan once, dogdugu yer olan Divrigi'nde de bir Gok Ortaokulu acan Nuri Demirag, Turk genclerine havaciligin zevkini asiliyordu. Ogrencilerin yemek, icmek, yatmak, ogrenim gibi butun masraflarini karsiliyordu. Basarili olan ogrencileri yaz tatillerinde Istanbul'a getiriyor ve ucmaya ozensinler diye onlara ucus dersleri verdiriyordu. Bu yuzden iclerinden bir cogu pilot olmustu. Hepsi ile ayri ayri ilgileniyor, her birine ayrica ayda 150 lira aylik veriyordu. Gok Okulu ogretmenlerinin ayligi ise 350 liraydi. Nuri Bey'in Gok Ortaokulu'nda okuttugu ogrencilerinden Dr. Rahmi Karahasan o gunleri soyle anlatiyor: "Nuri Demirag Divrigi'ne okul yaptirdigi zaman Sivas'in hicbir ilcesinde ortaokul yoktu. Bize ortaokulu sagladigi zaman diger ilcelerden de Divrigi'ne ortaokul tahsili yapmaya gelen bir cok arkadasimiz olmustur. Her kaydolan ogrenciye birer takim elbise, ayakkabi ve kasket verilirdi. Ortaokul tahsilini yaptiktan sonra da, lise ve yuksek okul tahsili yaptirmak icin Istanbul'a goturur; bizlere kalacak yer, okuyacak okul ayarlardi. Biz onun sayesinde okuduk ve meslek sahibi olduk. Nuri Demirag bizim velinimetimizdi." Hepsini birer cocugu gibi sevdigi Gok Okulu ogrencilerine, 6 seyden sakinmalarini nasihat ediyordu: Isretten, kumardan, iffetsizlikten, egrilikten, tembellikten, zulmetmekten. O zamanin cumhurbaskani Ismet Inonu'nun ogullari Omer Inonu ve Erdal Inonu de Nuri Demirag'in Yesilkoy'deki Gok Okulu'na kaydolmus ama bir hafta kadar ogrenim gordukten sonra okulu birakmislardi. Gok Okulu, kuruldugundan kisa bir sure sonra her biri birer degerli pilot olan 9 kisiyi mezun etmisti; Galip Demirag, Mehmet Kum, Osman Dogan, Ibrahim Uras, Mustafa Turman, Sabri Magara, Ihsan Anil, Mustafa Engul, Huseyin Danaci. Bu pilotlari ise daha sonra yuzlerce genc pilot izlemis ve Nuri Demirag Gok Okulu, tam anlamiyla bir pilot okulu niteligini kazanmisti. Zaman zaman yapilan gosterilerde bu okulda yetisen ogrenciler, Turk ucaklariyla havada cesitli akrobasi hareketleri yapiyorlar, daha onceden belirtilen yerlere parasutle erzak cuvallari atiyorlardi. Bu gosterileri binlerce Istanbullu izliyor ve 19-20 yaslarindaki genclerin basarisini cilginca alkisliyorlardi. DEMIRAG'IN ISLERI TERS GITMEYE BASLIYOR Turkiye'nin ilk ucak muhendislerinden Selahattin Alan, Nuri Demirag'in en degerli is arkadaslarindan biriydi. Fransa'da ucak muhendisligi egitimi yapan Selehattin Alan, Nuri Demirag ile calismaya baslamadan once, Turk Hava Kuvvetleri'nin Eskisehir'deki ucak bakim ve tamir atolyelerinde gorevliydi. Fransizca, Ingilizce ve Almanca'yi cok iyi bilen bu genc muhendis, ilk "Turk tipi" ucaklarin planini cizmis ve yapimini saglamisti. Nuri Demirag, Selahattin Alan ile birlikte calismasini donemin meshur gazetecilerinden Ziyad Ebuziya'ya soyle anlatmisti: "Turk zeka ve kabiliyeti isletilecek, yaban ellere muhtac olmaksizin hava kuvvetlerimizin gerektirdigi butun isleri kendimiz yapacagiz. Ben, ucak muhendisi cok degerli arkadasim Selahattin Alan ile birlikte bir sirket kurdum. Hemen butun servetimi ortaya koyarak, onun da bilgisinden faydalanarak Besiktas'taki teyyare fabrikasini tesis ettim." Nuri Demirag ve Selahattin Alan birlikte kollari siviyarak modern bir ucak fabrikasi meydana getirmislerdi. Bu ucak ve planorlerin planini cizen Selahattin Alan; ilk ucak yapildiginda yerinde duramamis, hemen deneme ucusuna cikmisti. Deneme ucusu Selahattin Alan tarafindan basari ile tamamlanmisti. Ancak Turk Hava Kurumu ilgilileri, alinacak ucaklarin 'Tecrube ucuslarinin' Eskisehir'de yapilmasini istemisti. Iste bu sirada, insa teknigi kuvvetinin ve bilgisinin ustunlugune ragmen ucus ve alan tecrubesi zayif olan Bas Muhendis Selahattin Alan, Eskisehir'deki Inonu Kampi'nin acilisina ucagi ile bizzat kendisi katilmak istemisti. O zamanlar, cevredeki hayvanlar hava alanina girmesin diye alanin cevresine hendek kazarlardi. Bu durumu bilmeyen Bas Muhendis, hendekten daha once inis yapar ve hendege duserek vefat eder. Bu olay Nuri Demirag icin bir donum noktasi oldu. Zira Turk Hava Kurumu, 'Sartlara uygun degil' gerekcesiyle siparislerini iptal etti. Her ne kadar Nuri Bey 'Gelin beraber deneme ucusu yapalim' dese de, kurum kararindan donmez. Bunun uzerine Nuri Demirag da kurumu mahkemeye verir. Ancak yillar suren mahkemeler Turk Hava Kurumu lehine sonuclaninca, fabrikayi kapatmak zorunda kalir. Turk Hava Kurumu ile olan davasini kaybeden Nuri Demirag, basta o devrin cumhurbaskani olmak uzere butun hukumet uyelerine sayisiz mektuplar yazarak, bu yanlisligin duzeltilmesini ister. Ama kapilar bir kez daha yuzune kapanir, ne kadar zorlasa da fabrika acilmaz. MEHMET KUM ANLATIYOR Gok Okulu'nun ilk mezunlarindan birisi ve ayni zamanda Nuri Bey'in damadi olan Mehmet Kum anlatiyor: "Fabrikanin kapatilmasindaki gorunur sebep, ucaklari kifayetsiz gormeleriydi. Ben ucak muhendisiyim. Bu isin okulunu, kitabini okudum. Benim gibi bir cok arkadasim vardi. Ve biz bu ucaklarla binlerce saat ucus yaptik. Sadece benim 600 saat ucusum var. Ve hic birimizin burnu dahi kanamadi. Biz bu tecrubelerle, uretilen ucaklarin kifayetsiz olmadigini biliyoruz. Ben bir ucak muhendisi olarak, bu ucaklarin o zamanin en iyi ucaklarindan oldugunu meslek hayatimi ortaya koyarak soyleyebilirim. O zamanki dunya standartlarina uygun ucaklardi." Mehmet Kum'un da soyledigi gibi ucaklari kifayetsiz gordukleri icin siparisi iptal etmeleri gorunurdeki sebepti. Ancak durumun bir de gorunmeyen kismi vardi. O donemin devlet adamlari ve bunlara karsi iyi gorunmeye calisan birtakim cevreler, Nuri Demirag'a en buyuk darbeleri vuranlardi. Zaten Nuri Bey'in tum atilimlari karsisinda bu cevreler her zaman engel olmaya calismislardi. Bu engellemelere; ucak fabrikasinin kapatilmasi, Nuri Demirag'in Bogaz icin Ahirkapi - Salacak arasinda kurulmasini planladigi asma kopruye, Bogaz'in goruntusunu bozar mazeretiyle karsi cikilmasi, koy imar planlarinin isleme konulmamasi, Istanbul'da yaptirmayi planladigi buyuk bir hastanenin engellenmesi ve daha bir cok durum ornek gosterilebilir. Ucaklarin siparisini iptal eden Turk Hava Kurumu, bunlarin yerine Fransiz Henrio ucaklarini alir. Ancak bu ucaklar satin alindigi zaman serisinden kalkmis, hurdaya ayrilmislardi. Zaten Turk Hava Kurumu da ucaklari kisa bir sure kullandiktan sonra, kullanilmayacak halde bir kenara birakmisti. Fabrika kapatildiktan sonra, Nuri Demirag kendisine yapilan bu haksizliktan dolayi, hakli davasini savunabilmek icin, bu ortamin degismesi lazim diyerek politikaya atilmaya karar verir. Mucadelesine politikaci olarak devam edecektir. Bu sebeple 1945 yilinin temmuz ayinda Turkiye'nin ilk muhalefet partisi olan Milli Kalkinma Partisi'ni kurar. Verdigi davetlerde kuzu cevirip ikram ettigi icin, politik cevreler ve basin tarafindan alaya aliniyor, kurdugu partiye kuzu partisi deniyordu. Demirag, Milli Kalkinma Partisi'yle secimlerde yeteri kadar basari gosteremez ve Demokrat Parti'den adayligini koyarak Sivas bagimsiz milletvekilligine secilir. Ancak Nuri Demirag acik sozlu ve dogru bildigini soylemekten cekinmeyen bir kisi oldugu icin, esasen politikayi pek yapamamaktadir. Bir donem milletvekilligi yapan Nuri Bey, 1957 yilinda seker hastaligi sebebiyle vefat eder. Nuri Demirag'in buyuk kizi Mefkure Azak: Babam hep engellendi Nuri Demirag'in en buyuk kizi Mefkure Azak, babasinin yaptigi tum atilimlarda onune gecilmek istendigini ifade ediyor. Mefkure Hanim'la o yillari sizin icin konustuk. - Efendim, babanizin islerindeki basarisi bir donemden sonra dususe geciyor. Bunun sebebi nedir? En buyuk engel Ismet Inonu ve cevresiydi. Nuri Demirag parlar da benim yerime gecer diye endiselenirlerdi. Bu yuzden tum islerine engel olmaya calistilar. Ucak fabrikasinin en iyi calistigi zamanlarda Iran'dan, Irak'tan ucak siparisi geliyordu; ancak yakariz yine de kesinlikle sattirmayiz diyorlardi. Bir de kopru olayi vardir. Koprunun yapimina Ali Cetinkaya karsi cikiyordu. Kesinlikle yaptirmam diyordu. Babam da kopruyu yapacagim, girisine de Ali Cetinkaya gecemez yazacagim diye espri yapardi. Annemiz 17 kere dogum yapti. Bu yuzden kaybettik zaten. Biz 8 kisi hayattayiz. Babam, Mesude Demirag dogum hastanesi yaptiracagim diyordu. Hatta projelerini de yaptirmisti. Onu belediyeye tatbik ettiremedi. O zamanki belediye sehrin icerisinde bu kadar buyuk hastane olmaz diye imar vermedi. Tabii bunun arkasinda buyuk ihtimal baska sebepler vardir. O kadar cok baltalandi ki, parti zamaninda herkes oyunu ona veriyordu. Hep sandiklari caldilar, yaktilar yiktilar cok sey yaptilar. Nice sandiklar calindi. Cok seyler yapti bu memlekete, ancak hep baltalandi. Babam olumune yakin bana soyle demisti. "30 sene erken gelmisim kizim, 30 sene sonra gelseydim butun projelerimi yerine getirebilirdim. Onun icin her istedigime muvaffak olamadim" derdi. Benim bildigim babam; tanidigim, hatirladigim gunden beri memlekete ne yapabilirim, neyi ilerletebilirim diye dusunurdu. Neler yapti? 1922'de ilk Turk sigara kagidini uretti. Ankara'nin dogusuna ilk demiryolunu yapti. 1936'da ilk Turk ucagini yapti. Ilk yerli parasutu yapti. 1942'de Keban'a baraj yapilmali dedi. Istanbul Bogaz'ina ozel kopru yaptirmayi projelendirdi. Bursa'da Sumerbank'in merinos farikasini kurdu. Karabuk'te demir ve celik fabrikasini kurdu. Izmit'te seluloz fabrikasini kurdu. Sivas'ta cimento fabrikalarini kurdu. Istanbul'daki buyuk hal binasini yapti. Eceabad - Havza sosesini yapti. Ilk sehir ve koy planlarini hazirladi. Ilk muhalefet partisini kurdu

ALINTIDIR



Saygılarımla
Alpaslan
Ekleme Tarihi: 07.10.2006 - 08:10
rahmete.muhtac üyenin diğer mesajları rahmete.muhtac`in Profili rahmete.muhtac Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Güzel Kardeşlerime.. En Güzel Dualar
rahmete.muhtac su an offline rahmete.muhtac  
allah razi olsum bacı
86 Mesaj -
Bence dua ediş şekli insanın karekterini belli eder.En güzel dualar benli değilde bizli olanlardır.Rabbim ümmeti muhammedin günahlarını afeylesin.Dertlilere deva,hastalara şifa,borçlulara eda,günahkarlarada hidayet nasip eylesin.Zulm altındaki kardeşlerimizede dayanma gücü ve direnme gücü versin.İnşaAllah ümmeti muhammed birliği sağlanır.Rabbim hepimize imanla karşısına çıkmayı nasip eylesin.
Başka edecek dua kalmadı sevinçli aklına gelenler lütfen alt tarafa eklesin sevinçli

Rahmet ve Bereket Üzerinizden eksilmesin
Ekleme Tarihi: 04.10.2006 - 11:31
rahmete.muhtac üyenin diğer mesajları rahmete.muhtac`in Profili rahmete.muhtac Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: PROTESTAN MİSYONERLERİ : SEV-ÇEV-ÇYDD
rahmete.muhtac su an offline rahmete.muhtac  
Rabbim Müstehaklarını Versin
86 Mesaj -
Bu adamları Rabbim gahhar sıfatıyla karşılasın.Kıyılırmı bu mübarek vatana......


vesselam....


Bu mesaj 1 kez ve en son rahmete.muhtac tarafından 01.10.2006 - 07:33 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 01.10.2006 - 07:27
rahmete.muhtac üyenin diğer mesajları rahmete.muhtac`in Profili rahmete.muhtac Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: ABD YI VERGIYE BAGLAYAN TEK DEVLET.....OSMANLI
rahmete.muhtac su an offline rahmete.muhtac  
Rabbime Şükürler Olsun
86 Mesaj -
Olsun ki ilahi kelimatullaha bu kadar hizmet eden bir ecdadın torunuyum.İnşaallah bizlerde bu hizmette onlardan daha ileriye gideriz.


Berket ve rahmet üzerinizden kesik olmasın...
Ekleme Tarihi: 30.09.2006 - 09:16
rahmete.muhtac üyenin diğer mesajları rahmete.muhtac`in Profili rahmete.muhtac Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: 4.MURAD HAN NEDEN ÖLDÜ!
rahmete.muhtac su an offline rahmete.muhtac  
Tarihimizi Kim Yazdıki?
86 Mesaj -
Arkadaşlar daha önceki yazılarımdada ifade ettiğim gibi yakın bir tarihe kadar kendi tarihimizi başkalarına yazdırmış ve araştırdıttırmışız.Dolayısı ile el elin eşeğini türkü çağırarak arar deyimi ekrar zuhur etmiş ve savsatalarla dolu bir osmanlı tarihi çıkmış ortaya.Bir Alman Profun itirafındada yer aldığı gibi Osmanlı Arşivleri tam olarak açılırsa tarih yeniden yazılmak zorunda kalır......


Saygılar
Alpaslan
Ekleme Tarihi: 24.09.2006 - 10:27
rahmete.muhtac üyenin diğer mesajları rahmete.muhtac`in Profili rahmete.muhtac Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Tüm Dünya'da Piri Reis Şaşkınlığı
rahmete.muhtac su an offline rahmete.muhtac  
Şaştık Değilmi Bu Bilgiye ?
86 Mesaj -
İşte arkadaşlar tek taraflı bir ilmin bir işe yaramayacağının en büyük kanıtıdır bu olay.Bir kuşu tek kanadıyla uçurmaya çalışırsanız ancak bu günkü teknolojiye ulaşırsınız.Ama hem manevi hemde batıni ilmlerle birlikte yetişen bir insan 5 yy. önce bulduğu bir olayı bugün bile vayyyyyyyyyyy nasıl yapmış be !....
deyip hayret ediyoruz.Akşemsettin hazretleri bile bir hadisten yola çıkarak mikrobu ilk o bulmadı mı?

selam ve dua ile
Ekleme Tarihi: 22.09.2006 - 14:41
rahmete.muhtac üyenin diğer mesajları rahmete.muhtac`in Profili rahmete.muhtac Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Bu bir Çapanoğlu haberidir
rahmete.muhtac su an offline rahmete.muhtac  
Bu bir Çapanoğlu haberidir
86 Mesaj -

İşte çapan oğlu gerçekleri arkadaşlar lütfen kendi yorumunuzu ve kararınızı verin.Sakın başkalarının sözleriyle kulaktan dolma haberlerle kişileri kavimleri veya kurumları yargılamayın.Zaten kendi tarihimizi asla türkler araştırmamış belli bir müddet onun sıkıntılarıdır bunlar.




Bu bir Çapanoğlu haberidir


‘Her taşın altından bir Çapanoğlu çıkar’ sözünü biliriz de Çapanoğlu kimdir pek tanımayız. Bir isyanla adını tarihe yazdıran beyliğin hikâyesi…


--------------------------------------------------------------------------------

Tarihe isimlerini bir isyanla yazdıran Çapanoğullarının torunları, seksen altı yıl sonra iade-i itibar istiyor. İsyanın gerçekleştiği döneme özgü şartların göz ardı edilmesine ve resmî tarihte, devlet düşmanı gibi gösterilmelerine içerleyenler sadece onlar değil. Adı kimi kaynaklarda isyanla anılan Yozgat da halk muhayyilesinde Millî Mücadele karşıtı bir şehir olarak yer etmekten rahatsız. İsyanın hemen ardından İstiklâl Mahkemesi’nde asılan Halit Çapanoğlu’nun aynı adı taşıyan torunu, “Asılan dedemdi; ama sıkıntılar bize kadar sirayet etti.” diyor. Ona göre, Millî Mücadele dönemindeki kaos ortamı, Anadolu’nun içine düştüğü sefalet, hatta kişisel kavgalar ve çıkar hesapları terazinin gözünde ince ayarla tartılmadan bir hükme varılmamalı.

Bu noktadan bakınca, detayları silip süpüren ve kişisel tarihi hiçe sayan ‘resmî tarih’ insaflı bir kalemle yeniden yazılmalı. Aslında uzunca bir zaman söylenememiş bazı gerçekler artık daha rahat konuşuluyor. Geçen mayıs ayında Yozgat’ta yapılan ‘Bozok Sempozyumu’nun en hararetli tartışma konusu ‘Çapanoğlu İsyanı’ olmuş. İsyanın daha en başından talihsiz bir girişim olduğu kabul edilmekle beraber, ülkeye uzun yıllar hizmet vermiş, bir köyü şehre dönüştürmüş ve Halep’e kadar uzanan bir coğrafyanın asayişini sağlamış beyliğin bir kalemde ‘vatan haini’ ilân edilmesinin hakkaniyete sığmadığı dile getiriliyor artık.

Çapanoğulları kimdir? Bir dönem bu kadar güçlü ve etkiliyken nasıl oldu da talihsiz bir isyanın kahramanı oldular? Sorularımızı, dedeleri adına Halit Çapanoğlu cevapladı. İstiklâl Mahkemesi’nde asılan, uzak değil, ‘babasının babası’ idi. Yaşadığı şehir, atalarının kurduğu şehirdi. Padişah 2. Mahmud’un aileye gönderdiği bir beratla geldi Halit Bey. Yanında, Yozgat’ın köklü ailelerinden birine mensup Burhanettin Kapusuzoğlu ve yeğeni Mehmet Aslan Çapanoğlu da vardı. Önce bir şecere çıkarıldı, ardından Çapanoğlu beyleri tanıtıldı ve nihayet aile tarihinin kördüğüm olduğu 1920 senesinde olup bitenler masaya yatırıldı. Yakın tarihimize ait bu küçük kesit, bir beyliğin ya da bir şehrin tarihi gibi dursa da Millî Mücadele döneminde yurdun içinde bulunduğu halet-i ruhiyeyi anlamamızı kolaylaştırıyor.

Çapanoğulları, devlet tarafından Bozok bölgesinin asayişini sağlamak ve vergilerini toplamak için görevlendirilmiş bir ayan ailesi. Ataları Koca Ömer Ağa; ancak Çapanoğullarının Bozok’a hâkim olması onun oğlu Ahmet Ağa ile mümkün oluyor. Bölgeyi, o dönemin idarecisi Hüseyin Bey’den bir yıllığına kiralayan Ahmet Ağa, asayişi temin etmede ve vergileri toplamada başarı sağlayınca devlet, sorumluluğu tamamen ona bırakıyor. Başarının ardında Ahmet Ağa’nın zulme mütemayil oluşunun yattığı da biliniyor. Yozgat köyünün yavaş yavaş kasaba halini aldığı, dükkânların, camilerin yaptırıldığı bu dönemde tarih 1730’ları gösteriyor. Ahmet Ağa’nın ikbal yılları… İstanbul’dan gelen paşalık unvanıyla Sivas’a vali tayin ediliyor. İdaresi yine çok cebrî… Bu kez bir idam fermanı geliyor Sivas’a ve Ahmet Paşa’nın kellesini, içi bal dolu bir kâseyle İstanbul’a götürüyor. Bozok tekrar karışıyor, asayiş bozuluyor ve devreye oğlu Mustafa Bey giriyor.

YOZGAT’IN MUHTEŞEM SÜLEYMAN’I…

Yozgat’ın şehir hüviyetine bürünmesi de işte bu döneme rastlıyor. Mustafa Bey’in 1779 yılında yaptırdığı Çapanoğlu Camii, bugün bile Anadolu’nun en güzel camileri arasında gösteriliyor. Bir süre sonra akıbetinin babası gibi olacağı, öldürüleceği korkusuyla huzuru kaçıyor Mustafa Bey’in ve korktuğu başına geliyor. Güvendiği kırk has adamına tüfek talimi yaptırırken onlar tarafından vuruluyor. Onunla ilgili tarihe düşen kayıtta, halka zor kullanmakta babasından geri kalmadığı; ancak Osmanlı tarafından sürre emini olarak görevlendirilip hacca gittikten sonra içini kaplayan pişmanlıkla Çapanoğlu Camii’ni yaptırdığı yer alıyor.

Bu kez bey koltuğuna kardeşi Süleyman oturuyor; çünkü oğlu çok küçük. Çapanoğullarının ve Yozgat’ın altın döneminde Süleyman Bey imzası var. Sene 1794, ağabeyinin yaptırdığı camiye bir ek yaptırıyor, ardından dönemin şartlarına göre görkemli sayılabilecek bir saray. Günümüze sadece şöhreti ulaşan sarayda her gün 300 kişiye yemek veriliyor, hayır hasenat işlerinde artış oluyor. Yozgat artık bir şehir; yollar Arnavut kaldırımı, büyük bahçeler, güzel konaklar var. Kayseri’den getirtilen Ermeni ve Rumlar kuyumculuğun gelişmesinde ve mimarinin güzelleşmesinde rol oynuyor. Süleyman Bey, ne ağabeyine benziyor ne babasına. Halka karşı daha müşfik. Alimlere ve sanat erbabına cömert. Halveti tarikatına mensup ve aynı zamanda hattat. Yozgat’ta yetişip sarayda görev alan isimler bir hayli fazla o dönemde; şairliğiyle ünlü Akif Paşa, Süleyman Bey’in kâtibiyken vezir oluyor. Devlet-i Aliye’nin ilk hariciye nazırı ve son reis-ül küttabı aynı zamanda. Posta teşkilatının geliştirilmesinde emeği olan gazeteci Yusuf Agâh Efendi de bir Çapanoğlu. Daha sonraki dönemlere ait mühim bir isim; Çapanoğlu Müşir Ahmet Şakir Paşa. Sultan 2. Abdülhamid’in yaveri. ‘Her taşın altından bir Çapanoğlu çıkar.’ sözü de Süleyman Bey’in sadece Anadolu’da değil, İstanbul’da da çok etkili olduğu bu dönemde söylenmiş. Anadolu’yu yakından takip eden Osmanlı, sonunda ‘Tamam.’ diyor, ‘Bu kadar güç fazla.’ ve Çapanoğullarının ileri gelenlerini İstanbul’a, göz önüne getirtiyor. Beyliğin Yozgat’taki ikbal dönemi de Süleyman Bey’in oğlu vezir Mehmet Celalettin Paşa’dan sonra kapanıyor; ama ailenin İstanbul’da yaşayan çocukları her zaman iyi görevlere getiriliyor.

İSYANCI BEYLERE DOĞRU…

Tarih biraz daha yakınlaşıyor artık; kördüğüme az kaldı, ‘bey’ diye anılırken adları isyancıya çıkan dört kardeş sahneye çıkıyor; Hacı Osman Bey’in oğulları Edip Bey, Celal Bey, Salih Bey ve Halit Bey. Edip Bey ve Celal Bey valilikten Salih Bey ise Kırşehir Ağır Ceza Reisliği’nden emekli. Üçü de Yozgat’a dönüp, emekliliğin tadını çıkarma niyetinde. Halit Bey zaten çiftlikte yaşıyor. Öne çıkan iki sima; Edip ve Celal Beyler. Edip Bey bir dönem Bozok mebusluğu yapmış, adı gibi edip, narin bir adam. Celal Bey de ağabeyi gibi ismiyle müsemma, isyanın içinde yer almaları biraz da onun bu mizacı yüzünden. Dönem zor bir dönem.

Çapanoğulları ve Yozgat tarihi üzerine araştırmalar yapan Burhanettin Kapusuzoğlu, Yozgat’ın ilk kurtuluş hamlesini eşrafıyla ve ulemasıyla desteklediğini ve Millî Mücadele meşalesinin bu şehri de aydınlattığını belirtiyor: “Fakat, bir sıkıntı vardı.” Sıkıntı bir değil, birçok. Devrin Yozgat valisi Necip Bey, Kuvayi Milliye aleyhinde propaganda yapıyor. Vaktiyle İttihat ve Terakki’ye şiddetle karşı çıkan ve Kuvayi Milliye hareketinin de benzer bir girişim olduğunu düşünen Edip Bey’le ve hadiseleri hiçbir zaman doğru okuyamayan Celal Bey’le diyalog içinde. Üstüne üstlük bir benlik kavgası var şehirde.

Çapanoğullarından hiç hazzetmeyen Müftü Hulusi Efendi’nin Çapanoğlu Camii’nde beyler aleyhinde konuşması bardağı dolduran damla oluyor. Kılıç Ali’nin konakların etrafını sarması, beyleri ağır hakaretlerle tahrik etmesi ve yüklü miktarda para istemesiyle son damla taşıyor. Kapusuzoğlu, “Bu detayları konuşmak lâzım.” diyor, “Çapanoğulları isyan etti mi, ettirildi mi? Bana kalırsa, özellikle sürüklendiler. Avni Doğan da hatıralarında Kılıç Ali meselesinden bahsederken ‘Kim bilir kimin tahrikiyle yaptılar.’ der.”

O günlerde Ankara’dan nasihatçilerin gelip gittiği; hatta Mustafa Kemal Paşa’nın Çapanoğullarına Millî Mücadele’ye katılmaları için mektup gönderdiği söyleniyor. Beylerin, mektubu alır almaz Ankara’ya gitmeye kalktıkları; fakat gitmelerinin engellendiği de güçlü rivayetler arasında. Sonunda olan oluyor, işler çığırından çıkıyor. Ankara’daki meclisin meşru olmadığına dair bir fetva okutan Celal Bey, camideki sancağı çıkarıp halife namına bayrak açıyor ve idareyi ele aldığını söylüyor. Oldu olacak kendisine bir vali bir de emniyet müdürü tayin ediyor. Ortalık toz duman, Yozgat Ankara’nın dibinde…

ÇERKEZ ETHEM YOZGAT’I YAĞMALAMASAYDI

Batı Cephesi’nden isyanı bastırmak üzere Yozgat’a yönlendirilen Çerkez Ethem, doksan yaylı araba, yetmiş subay, ikibin yüz piyade, bin üçyüz atlı, dört dağ topu ve sekiz makineli tüfekten oluşan büyük bir kuvvetle şehre giriyor. Burhanettin Kapusuzoğlu, olay daha dün olmuşçasına şaşkınlıkla soruyor: “Yozgat’ta ne var ki? Yozgat halkının hatta Çapanoğlu ailesinin bile büyük bölümü hadiselerin dışındaydı. O günleri bilenler, isyancı diye masum köylülerin vurulduğunu, şehrin yağmalandığını anlatırlardı.” İlk elden 12 kişiyi idam ettiren Çerkez Ethem, Çapanoğullarına ait konakların hepsini yakıyor ve sürülerine el koyuyor.

Kapusuzoğlu’na göre Yozgatlı, bugünkü ekonomik sıkıntıların sebebini o günlerde aramalı. Ethem’in Yozgat’tan ayrılırken sarf ettiği şu cümle onlar için önemli bir delil: “Maşallah Yozgat, Yozgat değil içi altın dolu vadiymiş.” Ali Fuat Paşa’nın hatıralarında da şöyle bir cümle kayıtlı: “Ethem Beyin, Yozgat’tan götürdüğü mallar aylarca Ankara Karacabey Çarşısında satıldı da bitmedi.” O günleri babasından ve aile büyüklerinden dinleyerek büyüyen Halit Çapanoğlu, “Dedem Halit Bey, saklandığı yerde bulunup götürülürken babamları büyük halama emanet etmiş. Halam cesur kadınmış. Birkaç kez Amasya’ya, dedemi ziyarete gitmiş; ama asıldığında cenazesini getirmeye kimse cesaret edememiş. Mezarını bilen yok. Aslında bu seneye kadar resmi dahi yoktu elimizde. Babaannem evi barkı yanıp eşi asılınca üzüntüden verem olup iki yıl içinde ölmüş. Devletin baskısıyla aile fertlerine bir dönem memuriyet bile verilmemiş.”

Asıl zorluğu yaşayan Halit Bey’in babası elbette. İsyanda on yaşındaymış. Ethem’in çiftliği yakmasına şahit olmuş, sonra babasının asıldığı haberini duymuş. Varı yoğu elinden alındığı için peş parasız bir bey çocuğu olarak başlamış hayata. Halit Bey’e bugün Yozgat’ta Çapanoğlu olmanın neye tekabül ettiğini soruyoruz: “Bizi bağırlarına basarlar. Ailemiz hep vermiş, biz de gücümüz yettiğince vererek geleneği sürdürüyoruz. Hangi köye gitsek hâlâ bey gibi karşılanıyoruz. Yozgatlıya müteşekkirim.”


HER TAŞIN ALTINDAN BİR ÇAPANOĞLU ÇIKAR

Bu söz, padişah 2. Mahmud’un ağzından çıkalı hayli zaman oldu, taşın altından çıkanlar hep değişti; ama isim aynı kaldı: Çapanoğlu. Halk muhayyilesindeki karşılığı, güç karşısında şapka çıkarma. Ama işin içinde biraz esrar biraz da dalavere olduğu tartışılmaz. Sarayın has bahçesinde muhasibiyle gezinen 2. Mahmud, atamaların ve görevden almaların altından hep Çapanoğlu beylerinin çıktığından söz etmektedir. Muhasip o sırada önüne çıkan bir taş parçasını ayağıyla kenara itince padişah atılır; “Aman lala, ne yapıyorsun, o taşın altından da Çapanoğlu çıkmasın.” Devir, Çapanoğlu beyliğinin sadece Anadolu’da değil, sarayda da güçlü olduğu devirdir; ama sonrasında çark tersine işler ve bir zamanların zengin ve itibarlı ailesi, tarihe Millî Mücadele karşıtı bir isyanın öncüsü olarak kaydedilir.


BU KİTAP ÇAPANOĞULLARININ İADE-İ İTİBAR VESİKASI OLACAKTIR

Çapanoğullarının damatlarından Abdülkadir Bey’in hatıralarını titiz bir çalışmayla gün yüzüne çıkaran Dr. Ali Şakir Ergin, olayların üzerinden 86 yıl geçtikten sonra sivil bir hatıratın ışığında gerçeklerin konuşabildiğine dikkat çekiyor. Ona göre, vesikaların birçoğu isyanın hemen ardından yok edilse de hâlâ ulaşılamamış yazılı belgeler var ve onlar da ortaya çıktığında resmî tarihte Çapanoğulları maddesinin yeniden yazılması gerekir. Kitabın çok ilgi uyandırdığını, konuyla ilgili televizyon programlarına davet edildiğini söyleyen Ergin, bu tür ortamlarda, Yozgatlının Çapanoğullarına minnettar olduğunu özellikle vurguluyor:

“Yozgat’ın temelini onların attığı, güzide eserleri onların yaptırdığı bilindiği halde Çapanoğlu ailesini dışlamak yanlıştır, üzücüdür. İstanbul hükümetinin iflas ettiği, Anadolu ile irtibatın koptuğu, her tarafta eşkıyanın kol gezdiği bir dönemde Çapanoğulları isyanını büyütmek doğru olmaz. Bu olayları bir zamanla tahdit edecek olursak 7-27 Haziran arası, adet itibariyle tahdit edecek olursak bütün Çapanoğulları ailesinden yedi kişi. İnsanlar hasbelkader hata yapabilirler. Suçun ferdiliği ve cezanın ferdiliği esastır. Bir aileden birkaç kişi bir olaya katıldı diye bütün aileyi itham etmek hatta bütün şehir halkını suçlamak akla izana sığmaz. Hadiseye Yozgat ayaklanması ya da Yozgat isyanı diye isim veren resmi kaynaklardır. Halk da buna tabi olmuştur. Ne yaptı bu insanlar? Kimi öldürdüler, kime silah sıktılar? Yaşanan tarih başkadır yazılan tarih başka. Yozgat’ta yaşanan tarih yazılamamıştır. 1920 sonrası cereyan eden olaylardan sonra aile bireyleri neredeyse vatandaşlıktan çıkarılacak kadar horlandı, Osmanlı’ya bir asır hizmet etmiş bu ailenin çocukları Yerköy’den trenlere bindirilerek başka şehirlere sürüldüler. Aylarca çadırlarda yaşadılar. Bir zamanın ayan ailesi yiyecek ekmeğe muhtaç hale geldi.”


ATATÜRK YOZGAT’I SEVİYORDU

Yozgat’ta Cumhuriyet Meydanı’ndaki abidede, “Ünlü süvarileri harp meydanlarında kahramanca dövüşen Türk yiğitlerinin harman olduğu diyar. Bozok Yaylasının çocukları var olun.” yazılı. Atatürk imzalı bu cümle Yozgat’ın medar-ı iftiharı. “Yozgat’ı sevmeseydi bu sözü söyler miydi?” diye soruyor Kapusuzoğlu: “Gazi Paşa, birçok şehre hiç gitmediği halde Yozgat’ı 1924 ve 1934 yıllarında iki kez ziyaret etmiştir. İlk gelişinde şehirde üç gün kalması da yine Yozgat’la bir probleminin olmadığına işarettir. Halit Bey çiftlikteki ailesini merak ettiği için ağabeyleriyle birlikte sığındığı Uzun Yayla’dan kaçmış ve yakalanınca asılmıştır; fakat diğer beylere af çıkaran da yine Atatürk’tür. Hatta isyandan dolayı şehir ahalisi adına özür dileyen Akdağlı Bahri Bey’i sert bir dille susturmuş ve şöyle demiştir: Bırak Bahri, o konuyu kapat. Kapanmış yara, deşip de yeniden kanatma. O dönemi kendi içinde izah etmek gerekiyor.”

Aksiyon Dergisinden Alıntıdır.

Selam ve dua ile



http://www.aksiyon.com.tr/detay.php?id=25091


Bu mesaj 1 kez ve en son rahmete.muhtac tarafından 22.09.2006 - 10:59 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 22.09.2006 - 10:56
rahmete.muhtac üyenin diğer mesajları rahmete.muhtac`in Profili rahmete.muhtac Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Themenicon BEŞ YÜZ SENE İBADET EDEN ZATIN DURUMU ...
rahmete.muhtac su an offline rahmete.muhtac  
İnşaAllah
86 Mesaj -
İnşaAllah kardeşlerim.Rahmet ve Bereket hiç üzerinizden eksilmez.
Ekleme Tarihi: 22.09.2006 - 10:49
rahmete.muhtac üyenin diğer mesajları rahmete.muhtac`in Profili rahmete.muhtac Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Sayfa (4): (1) 2 3 Devam >
İmzalar göster - Konuları göster

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1230 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
kaykaan (57), safak-50 (60), nazlinazende (45), sena_55 (49), NEWYORKER (50), hazan44 (39), RaMaZaN050 (34), KONVEYÖR (47), arefenur (52), mehmet4467 (42), hasret44 (39), turancihan (48), sevgikusu (37), kul_bahri (58), ser_kan (47), ssessiss (36), Seyyidmehmet (47), Ata01 (52), sempatik_cd (43), ebubekir1989 (35), M.EFE (50), sam@ (42), ozgurozakinci (47), garibcahil (46), muhacir-i muham.. (40), Osman50 (70), kanka_konya (36), hkurt (60), haliime (45), mrasitalas (40), hayýrsev.. (58), zekitatari (67), y_turan (39), doctor (41), koylu (63)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 1.00908 saniyede açıldı