stromectol hydroxychloroquine ivermektin chloroquine kamagra tricor trileptal triple trial pack trittico tryptizol tylenol ulcidine urispas uroxatral uvadex valif valtrex vaniqa vantin vaseretic vasotec ventolin inhaler ventolin vepesid veracim vermicidin vermox vesanoid vesdil viagra oral jelly viagra professional viagra soft viagra strips viagra sublingual viagra super active viagra super dulox force viagra super fluox force viagra super force viagra vibramycin vicard vigora virazole vistagan volmax cr
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » Arama Sonuçları

15 Sonuç - Yeni Arama
Sayfa (1): (1)
Ekleyen Mesaj
Konu: suqunet
nurteam su an offline nurteam  
suqunet
19 Mesaj -
çok teşekkür ederim bilmiyor dum tıklmadan açılacağını b
Ekleme Tarihi: 31.08.2006 - 17:56
nurteam üyenin diğer mesajları nurteam`in Profili nurteam Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: İŞTE 4, TÜRKÇE OLİMPİYDINDAN HÜZÜNLÜ GURBET VİDEOSU(TIKLAYIN)
nurteam su an offline nurteam  
İŞTE 4, TÜRKÇE OLİMPİYDINDAN HÜZÜNLÜ GURBET VİDEOSU(TIKLAYIN)
19 Mesaj -
http://www.samanyoluhaber.com/tr/gunluk/a.15201.html
Ekleme Tarihi: 31.08.2006 - 17:47
nurteam üyenin diğer mesajları nurteam`in Profili nurteam Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Bu atese nasil dayanilir?
nurteam su an offline nurteam  
Bu atese nasil dayanilir?
19 Mesaj -

Bu atese nasil dayanilir?

Bursa evliyâsindan “Molla Ayas”, bir gün sevdiklerine; - Dün aksam, ocaga odun atiyordum ki, içerde yanip kor haline gelen kömürleri gördüm, buyurdu. Aman Allahim!

--------------------------------------------------------------------------------


Bursa evliyâsindan “Molla Ayas”, bir gün sevdiklerine; - Dün aksam, ocaga odun atiyordum ki, içerde yanip kor haline gelen kömürleri gördüm, buyurdu. Aman Allahim! O ne hararetti öyle. Elimi hemen geri çekip, gayri ihtiyari; - Yâ Rabbî, bu atese nasil dayanilir? dedim.
Sonra da;
- “Bu ne ki?..” diye düsündüm kendi kendime. Bu ates, “Cehennem atesi” yaninda hiç kalir.
- Hiç mi kalir? dediler.
- Evet. Çünkü Cehennemden bir kivilcim bu dünyaya gelmis olsa, onun sicakligindan bu dünya erir, biter.
- Cehennem atesi bu kadar mi siddetli?
- Elbette. O ateste yanan bir kimseyi, oradan çikarip dünya atesine koysalar; “Oooh, burasi ne rahatmis” der. Günah islerken bunu düsünsek, hemen vazgeçeriz.
Ve ekledi:
- Büyüklerimiz; “Haram, atestir” buyurmuslardir.

“Öfkenizi yeniniz!”
Bir gün de bazi dostlari;
- Efendim, her zaman ve her yerde dogruyu söylemek gerekir mi? diye sordular bu zâta.
- Is bitiren yalan, fitne çikaran dogrudan iyidir, buyurdu.
- Nasil yâni? dediler.
- Mesela iki kisinin arasini bulmak ve evde ailesiyle iyi geçinmek için yalan söylemek caizdir.
Sordular yine:
- Efendim, öfkelenmenin iyi olmadigini kitaplarda okuyoruz. Ama bâzen kizmamak elde olmuyor. Ne tavsiye edersiniz?
- Dînimizde öfkelenmek yasaklanmamis, ancak öfkesine hakim olmak övülmüstür, buyurdu.
- Öyle mii?
- Evet. Kur’ân-i kerîmde; “Öfkelenmeyiniz!” denmiyor.
- Ya ne deniyor hocam?
- “Öfkenizi yeniniz!” buyuruluyor. Çünkü öfkelenmek insanin tabiatinda vardir. Amaa...
- Amasi ne hocam?
- Öfkemize hâkim olacagiz. Bu hal, dînimizde çok kiymetlidir.

A.Uyan
Ekleme Tarihi: 31.08.2006 - 17:45
nurteam üyenin diğer mesajları nurteam`in Profili nurteam Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Cehennemi Getirin(TIKLAYIN)
nurteam su an offline nurteam  
Cehennemi Getirin(TIKLAYIN)
19 Mesaj -

Cehennemi Getirin

Bursa evliyasindan “Mustafa bin Yusuf” hazretleri, bir gün sunu anlatti sevdiklerine: Mahser günü Hak teâlâ meleklere; - Cehennemi getirin! diye emreder.

--------------------------------------------------------------------------------

Bursa evliyasindan “Mustafa bin Yusuf” hazretleri, bir gün sunu anlatti sevdiklerine: Mahser günü Hak teâlâ meleklere; - Cehennemi getirin! diye emreder. Vazifeli melekler derhal gider ve; - “Ey Cehennem” derler, “Seni almaya geldik. Cenab-i Hak seninle asilerin cezasini verecek. Sen, bunun için yaratildin.”
Ve onu, yetmis bin melek tutup getirir ki, sadece bir tanesi daglari devirir. Cehennemin öyle gümbürtüsü, siddeti ve ates saçmasi vardir ki, yedi kat asumani siyah dumana bogar.
Söyle devam etti:
- Bir ara Cehennem meleklerin ellerinden kurtulur. Ve öyle bir galeyana gelir ki, sesi bir yillik mesefeden duyulur. Ehl-i mahser bu sesi isitince müthis bir korkuya kapilirlar. Saskin bir halde birbirlerine;
- Bu ses nedir? diye sorarlar.
- Cehennem, meleklerin elinden kurtulmus, ehl-i mahsere dogru geliyormus,denir.
Bunu duyanin dizinin bagi çözülür. Olduklari yere çöküverirler. Bu, öyle dehset verici manzaradir ki, Peygamberler bile dehsete düsüp, korkudan Ars-i âlâya sarilirlar. Hatta her Peygamber;
- “Nefsî, nefsî!” derler.
Yani; “Yâ Rabbî! Bugün nefsimden baska sey istemem”, derler.
Ama Efendimiz;
- Ümmetî, ümmetî! diye yalvarir:
Yani; “Yâ Rabbî! Ümmetime selâmet ver!” diye niyaz eder.
Bir ara Cehennemden öyle korkunç bir ses çikar ki, ehl-i mahser korkudan yüzleri üzerine kapaklanirlar. Hatta Cehennem, siddetinin çoklugundan ikiye yarilacak hale gelir. O anda korkudan kimse kipirdiyamaz. Iste o dar zamanda “Âlemlerin Efendisi” bir kurtarici olarak ortaya çikar ve Cehennemi durdurup;
- Geri dön! Yerine git ki, azaba kimler müstehaksa güruh güruh sana gelsinler! buyurur.
Bu ikaz üzerine Cehennem sakinlesip;
- Peki yâ Resulallah! Emrin basim üstüne! der ve derhal uzaklasir.
Ehl-i mahser böylece rahata kavusurlar.
Nitekim Kur’an-i kerimde cenab-i Hak; “Seni âlemlere rahmet olarak gönderdik” buyurmustur.

A.Uyan
Ekleme Tarihi: 31.08.2006 - 17:39
nurteam üyenin diğer mesajları nurteam`in Profili nurteam Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: MUCİZELER!(TIKLAYIN)
nurteam su an offline nurteam  
MUCİZELER!(TIKLAYIN)
19 Mesaj -
Allah, simdiye kadar yasamis ve su anda dünyada yasayan insanlarin tümüne, yaptiklari her harekete, düsündükleri herseye kisaca hayatlarinin en ince detayina kadar tek tek hakimdir. Allah, dünyadaki ilk insandan dünyanin son aninda yasayacak olan en son insana kadar bütün insanlara hakimdir. Kuran'da yasamlarindan kissalar aktarilan peygamberler ve salih kimselerden verilen örneklerden bunu anlamak mümkündür.

--------------------------------------------------------------------------------

Allah, simdiye kadar yasamis ve su anda dünyada yasayan insanlarin tümüne,
yaptiklari her harekete, düsündükleri herseye kisaca hayatlarinin en ince detayina kadar
tek tek hakimdir. Allah, dünyadaki ilk insandan dünyanin son aninda yasayacak olan en
son insana kadar bütün insanlara hakimdir. Kuran'da yasamlarindan kissalar aktarilan
peygamberler ve salih kimselerden verilen örneklerden bunu anlamak mümkündür. Birçok
ayette bu kissalar anlatilirken bu mübarek kullarin yakin takip içinde olduklari da detayli
olarak bildirilmektedir.

Bu kissalarin tümünde, müminlerin Allah'a içten bir sevgiyle ve takvayla yöneldiklerini;
bunun sonucunda Allah'in, onlarin samimiyetlerinin karsiligini hep en güzeliyle verdigini
görürüz. Bir insanin çözüm getirmeye kesinlikle güç yetiremeyecegi en zor durumlarda,
Allah bu kutlu elçileri hep desteklemis; kimi zaman mucizeler göstererek içinde
bulunduklari güç durumlardan onlari kurtarmistir. Asagidaki ayet, Allah'in müminler
üzerindeki sonsuz rahmetini en güzel sekilde açiklar:

"... Kim Allah'tan korkup-sakinirsa, (Allah) ona bir çikis yolu gösterir; Ve onu hesaba
katmadigi bir yönden riziklandirir. Kim de Allah'a tevekkül ederse, O, ona yeter. Elbette
Allah, Kendi emrini yerine getirip-gerçeklestirendir. Allah, hersey için bir ölçü
kilmistir." (Talak Suresi, 2-3)

Hz. Eyüp'ün Hastaliginin Mucizevi Sekilde Iyilesmesi:

"Kulumuz Eyüp'u da hatirla. Hani o: "Herhalde seytan, bana kahredici bir aci ve azap
dokundurdu" diye Rabbine seslenmisti.

"Ayagini yere vur (depret). Iste yikanacak ve içecek soguk (su, diye vahyettik.).

Katimizdan ona bir rahmet ve temiz akil sahiplerine bir ögüt olmak üzere ailesini ve
onlarla birlikte bir benzerini de bagisladik." (Sad Suresi, 41-43)

Hz. Eyüp'e seytanin vermis oldugu sikinti ve rahatsizliga karsilik, Allah'in bildirdigi
tavsiyelerden biri "ayagini yere vurmasi" ve bunun sonucunda bir mucize olarak ayagini
vurdugu yerden su çikmasidir. Bu suyun çikmasinin yaninda Hz. Eyüp'e bildirilen diger
tavsiyeler de mucizevi sekilde onun çektigi sikintilarin sona ermesine vesile olmustur.

Bunlarin neler oldugu kisaca incelenirse;
Ayaklarin çiplak olarak yere vurulmasi vücutta birikmis statik elektrigin bosaltilmasinda
çok etkili bir yöntemdir. Bu yöntem vücut için bir nevi topraklama vazifesi görür.

Ayette "ayagini yere vurmak" seklinde bildirilen bu hareket esnasinda, özellikle bacak
kaslari gibi uzun kaslarin hareket ettirilmesi (izometrik hareketler) ile kan dolasimi
hizlanir, hücrelere giden oksijen miktarinda artis olur. Bunun sonucunda kisinin üzerindeki
bitkinlik yok olur, toksit maddelerin vücuttan atilmasiyla da kisi dinçlesir.

Vücut mikroplara karsi çok daha dirençli bir hale gelir.

Düzenli egzersiz yapan kisiler, genis ve temiz damarlara sahip olurlar. Bu da damarlarin
tikanmasini, dolayisiyla kalp hastaliklarini önleyici etki yapar.

Ayrica düzenli yapilan egzersiz, kan sekerinin dengesini saglayarak seker hastaligini
önleyici rol oynar. Sporun karaciger üzerindeki olumlu etkileri, "iyi kolesterol" olarak
adlandirilan kolesterol seviyesini yükseltir. Ayette buna dikkat çekilmis olabilir. (En
dogrusunu Allah bilir.)

Bunun yaninda ayette dikkat çekildigi gibi yikanmanin da vücuttaki statik elektrigin
atilmasinda en etkili yöntem oldugu bilinmektedir. Yikanmayla birlikte vücutta olusan
fiziksel temizligin yaninda gerilim ve sikinti da azalir. Bu nedenle yikanmak, hem stres
hem de atesli hastaliklar basta olmak üzere, birçok fiziksel ve psikolojik rahatsizlik
üzerinde iyilestirici etkiye sahiptir.

Ayette, yikanmaya ek olarak bir de su içilmesi tavsiye edilmistir. Suyun vücudun her organi
üzerinde olusturdugu faydalar gözardi edilemeyecek kadar fazladir. Ter bezleri, mide,
bagirsaklar, böbrekler, cilt ve bunlar gibi daha pek çok organin sagligi, suyun vücuda
yeterli miktarda alinmasina baglidir. Bu konuda meydana gelebilecek bir rahatsizligin
telafisi de yine suyla yapilan takviye ile mümkün olur. Bitkinligin, yorgunlugun ve uyku
halinin asilmasi da yine vücuttaki su miktarinin artirilmasi ve böylece düzenli olarak toksit
maddelerden arinilmasi saglanarak gerçeklesir. Ayette bildirildigi üzere Hz. Eyüp'ün bu
sebeplere sarilarak hastaliklardan kurtulmus olmasi büyük bir mucizedir.

Yanindaki Ilim Sahibi Kisi Vesilesiyle Hz. Süleyman'a Gösterilen Mucize:

"aglaElçinin gitmesinden sonra Süleymansevinçli "Ey önde gelenler, onlar bana teslim olmus
(Müslüman)lar olarak gelmeden önce, sizden kim onun tahtini bana getirebilir?" dedi.

Kendi yaninda kitaptan ilmi olan biri dedi ki: "Ben, (gözünü açip kapamadan) onu sana
getirebilirim." Derken (Süleyman) onu kendi yaninda durur vaziyette görünce dedi ki: "Bu
Rabbim'in fazlindandir, O'na sükredecek miyim, yoksa nankörlük edecek miyim diye beni
denemekte oldugu için (bu olaganüstü olay gerçeklesti). Kim sükrederse, artik o kendisi
için sükretmistir, kim nankörlük ederse, gerçekten benim Rabbim Gani (hiçbir seye ve
kimseye ihtiyaci olmayan)dir, Kerim olandir." (Neml Suresi, 38-40)

Ayetlerde haber verilen bu kisinin, 'madde nakli yapabilecek' farkli bir ilme sahip oldugu
görülmektedir. Taht, aninda Hz. Süleyman'in huzuruna getirilmektedir. Ayrica Hz.
Süleyman'in bu olaydan sonraki sözleri, bunun Allah Katindan verilen üstün bir ilimle
gerçeklestirilmis olaganüstü bir olay oldugunu göstermektedir. Bu kisi, kendisine ilim
verilen bir mümin olabilir. (En dogrusunu Allah bilir.)

Yüce Rabbimiz bu olay vesilesi ile Hz. Süleyman'a büyük bir mucize göstermistir.
Mucizenin ardindan Hz. Süleyman ayette de bildirildigi gibi bunun bir deneme oldugunu
anlamis ve bu mucizenin verilis amacinin Allah'a yönelmek için bir vesile olmasi gerektigini
kavrayarak Allah'a siginmistir.

Hz. Musa'nin Annesine Bildirilen Mucize:

"Musa'nin annesine: "Onu emzir, sayet onun için korkacak olursan, onu suya birak, korkma
ve üzülme; çünkü onu Biz sana tekrar geri verecegiz ve onu gönderilen (elçilerden)
kilacagiz" diye vahyettik (bildirdik).

Nihayet Firavun'un ailesi, onu (ileride bilmeksizin) kendileri için bir düsman ve üzüntü
konusu olsun diye sahipsiz görüp aldilar. Gerçekte Firavun, Haman ve askerleri bir yanilgi
içindeydi.

Firavun'un karisi dedi ki: "Benim için de, senin için de bir göz bebegi; onu öldürmeyin;
umulur ki bize yarari dokunur veya onu evlat ediniriz." Oysa onlar (baslarina geleceklerin)
suurunda degillerdi.

Musa'nin annesi ise, yüregi bosluk içinde sabahladi. Eger mü'minlerden olmasi için kalbi
üzerinde (sabri ve dayanikliligi) pekistirmemis olsaydik, neredeyse onu(n durumunu) açiga
vuracakti.
Ve onun kiz kardesine: "Onu izle," dedi. Böylece o da, kendileri farkinda degilken onu
uzaktan gözetledi.

Biz, daha önce ona süt analarini haram etmistik. (Kiz kardesisevinçli "Ben, sizin adiniza onun
bakimini üstlenecek ve ona ögüt verecek (veya egitecek) bir aileyi size bildireyim mi?" dedi.

Böylelikle, gözünün aydin olmasi, üzülmemesi ve gerçekten Allah'in va'dinin hak oldugunu
bilmesi için, onu annesine geri vermis olduk. Ancak onlarin çogu bilmezler." (Kasas Suresi,
7-13)

Ayette bildirildigi üzere, Hz. Musa'nin annesi bebeginin hayatindan endise ettigi halde
aldigi vahiy dogrultusunda onu bir sandiga koyarak akmakta olan Nil nehrinin sularina
birakmistir. Akintinin sandigi devirip devirmeyecegini, nehirde sandigin su alip
almayacagini veya sandigi kimlerin bulacagini bilmeden Rabbimiz'e olan tevekkülü ile
kendisine ilham olunan davranisi büyük bir sabirla yerine getirmistir. Ancak Hz. Musa'nin
annesi, Allah'in vahyetmesiyle, Hz. Musa'nin kendisine tekrar dönecegini biliyordu.

Bu olay esnasinda geçen ayrintilarin tamami Allah'in belirledigi kader dahilinde mucizevi
sekilde gerçeklesmistir. Örnegin Hz. Musa'nin baska birisi tarafindan degil de Firavun'un
karisi tarafindan bulunmasi, nehrin akis hizinin sandigi devirmeyecek sekilde ayarlanmasi,
nehirdeki kivrimlarin sandigin duracagi yere kadar engelleyici olmamasi ve bunun gibi
pekçok detay, Yüce Rabbimiz'in sonsuz evvelde kader dahilinde yaratmis oldugu
mucizelerdir.

Hz. Yunus'un Bir Mucize Olarak Baligin Karnindan Kurtulmasi:

"Balik sahibi (Yunus'u da); hani o, kizmis vaziyette gitmisti ki; bundan dolayi kendisini
sikintiya düsürmeyecegimizi sanmisti. (Baligin karnindaki) Karanliklar içinde: "Senden
baska Ilah yoktur, Sen yücesin, gerçekten ben zulmedenlerden oldum" diye çagrida
bulunmustu.

Bunun üzerine duasina icabet ettik ve onu üzüntüden kurtardik. Iste Biz, iman edenleri
böyle kurtaririz." (Enbiya Suresi, 87-88)

Ayetlerde bildirildigi üzere, Hz. Yusuf bindigi gemiden kura sonucunda denize atilmis ve
büyük bir balik tarafindan yutulmustur. Ancak Allah, Hz. Yunus'un duasini kabul ederek
büyük bir olayin gerçeklesmesini saglamis ve onu mucizevi sekilde baligin karnindan
kurtarmistir. Sebepler dahilinde, bir insanin, baligin karnindan kurtulmasi çok zordur.

Hz Yusuf'un kurayi kaybederek denize atilmasi, o anda büyük bir baligin yakinlarda olmasi
ve onun tarafindan büyük bir zarar görmeden yutulmasi nasil Allah'in kontrolünde
gerçeklesen mucizevi olaylar ise, Hz Yusuf'un bu durumdan kurtulmasi da yine Rabbimiz'in
yarattigi bir mucizedir. Bu olaganüstü mucizenin gerçeklesmesi, ayni zamanda bir insanin
hiçbir zaman Allah'in rahmetinden umut kesmemesi ve kosullar ne olursa olsun hep O'na
dua etmesi gerektiginin çarpici delillerinden biridir. Insan Rabbimiz'e içten yöneldigi
müddetçe, mutlaka güzel bir karsilik görecektir.

Hz. Zekeriya'ya Ilerleyen Yasina Ragmen Çocuk Armagan Edilmesi:

"Orada Zekeriya Rabbine dua etti: "Rabbim, bana Katindan tertemiz bir soy armagan et.
Dogrusu Sen, dualari isitensin" dedi.

O mihrapta namaz kilarken, melekler ona seslendi: "Allah, sana Yahya'yi müjdeler. O,
Allah'tan olan bir kelimeyi dogrulayan, efendi, iffetli ve salihlerden bir peygamberdir."

Dedi ki: "Rabbim, bana gerçekten ihtiyarlik ulasmisken ve karim da kisirken nasil bir oglum
olabilir?" "Böyledir" dedi, "Allah diledigini yapar."

(Zekeriya) "Rabbim, bana bir alamet (ayet) ver." dedi. "Sana alamet, isaretlesme disinda,
insanlarla üç gün konusmamandir. Rabbini çokça zikret ve aksam sabah O'nu tesbih et."
dedi." (Al-i Imran Suresi, 38-41)

Ayetlerde de bildirildigi üzere, yasi ilerlemis olan Hz. Zekeriya, kendi ardindan, Allah'in
sinirlarini ayakta tutacak bir çocuk vermesi için Allah'a dua etmistir. Kendisinin yasi çocuk
sahibi olmak için oldukça ileri, hanimi ise doguma elverisli degildir. Ancak Rabbimiz diger
tüm mucizelerde oldugu gibi, Kendisi'ne samimiyetle çagrida bulunan Hz. Zekeriya'nin
duasini kabul etmis ve Katindan bir mucize olarak ona soyunu devam ettirecek hayirli bir
erkek çocuk bagislamistir.

Hz. Meryem'in Dogumunun Mucizevi Sekilde Kolaylastirilmasi:

Hani melekler, dediler ki: "Meryem, dogrusu Allah Kendinden bir kelimeyi sana
müjdelemektedir. Onun adi Meryem oglu Isa Mesih'tir. O, dünyada ve ahirette 'seçkin,
onurlu, saygindir' ve yakin kilinanlardandir. Besikte de, yetiskinliginde de insanlarla
konusacaktir. Ve o salihlerdendir." "Rabbim, bana bir beser dokunmamisken, nasil bir
çocugum olabilir?" dedi. Allah neyi dilerse yaratir. Bir isin olmasina karar verirse, yalnizca
ona "Ol" der, o da hemen oluverir." (Al-i Imran Suresi, 45-47)

Ayetlerde haber verildigi üzere Hz. Meryem, kendisine hiçbir insan eli degmeden, Allah'in
dilemesiyle Hz. Isa'ya hamile kalmistir. Onun hamileligi dünyadaki sebeplerden bagimsiz
olarak gerçeklesmistir.

"Derken dogum sancisi onu bir hurma dalina sürükledi. Dedi ki: "Keske bundan önce
ölseydim de, hafizalardan silinip unutuluverseydim." Altindan (bir ses) ona seslendi:
"Hüzne kapilma, Rabbin senin alt (yan)inda bir ark kilmistir." Hurma dalini kendine dogru
salla, üzerine henüz olusmus-taze hurma dökülüversin."

Artik, ye, iç, gözün aydin olsun. Eger herhangi bir beser görecek olursan, de ki: "Ben
Rahman (olan Allah) a oruç adadim, bugün hiç kimseyle konusmayacagim."" (Meryem
Suresi, 23-26)

Allah, hamileligi sirasinda Hz. Meryem'i her açidan, en güzel sekilde desteklemistir. Çok iyi
bakim gerektiren ve hayati riskler içeren bir olay olan dogum esnasinda, tibbi malzemeleri,
tecrübeli bir yardimcisi olmayan bir kisinin, yalniz basina bu isin üstesinden gelebilmesi
zordur. Buna ragmen bu konuda hiçbir tecrübesi olmayan Hz. Meryem, Allah'in rahmeti ve
yardimi ile bu zor isi tek basina basarabilmistir. Siddetli dogum sancilari içerisinde bir
hurma dalina dogru ilerledigi sirada Allah vahiy ile ona yardimini iletmistir. Rabbimiz Hz.
Meryem'e hüzne kapilmamasini, alt yaninda onun için bir su arki kildigini bildirmistir.
Allah, henüz olusmus taze hurmalarin dökülmesi için, hurma dalini kendine dogru
sallamasini, yiyip içmesini ve gözünün aydin olmasini buyurmustur. Görüldügü gibi Allah,
ihtiyaç duydugu her konuda yapmasi gereken her seyi bildirerek Hz. Meryem'e yardim
etmis ve zor sartlar altinda dogumunu en iyi sekilde gerçeklestirmesini saglamistir.

Hz. Ibrahim'in içine Atildigi Atesin Soguk Kilinmasi:

"Dediler ki: "Onun için (yüksekçe) bir bina insa edin de onu çilginca yanan atesin içine
atin."Böylelikle ona bir tuzak hazirlamak istediler. Oysa Biz, onlari alçaltilmislar kildik.
(Saffat Suresi, 97-98)

Biz de dedik ki: "Ey ates, Ibrahim'e karsi soguk ve esenlik ol."
Ona bir düzen (tuzak) kurmak istediler, fakat Biz onlari daha çok hüsrana ugrayanlar
kildik." (Enbiya Suresi, 69-70)

Ilk bakista Hz. Ibrahim'in çok sayida inkarci tarafindan yakilarak öldürülecegi
zannedilmektedir. Fakat ölüm ancak Allah'in dilemesiyle oldugu gibi, ates de ancak Allah'in
dilemesi ile "yakma" özelligine sahip olmaktadir. Herseyi yaratan Allah, mucizevi bir olay
meydana getirerek, o an atese Hz. Ibrahim'e karsi "soguk ve esenlik" olmasini emretmis ve
inkar edenlerin tuzaklarini kendi baslarina geçirmistir.

Hz. Musa'nin mücadelesi belki de binlerce yil önce olmustur. Fakat gösterdigi davranislar,
söyledigi sözler bizim için hala güzel birer örnektir. Allah onu Kendisi için seçmis, onunla
konusmus, sözlerini insanlara ulastirmasi için bir elçi olarak göndermistir.

Hz. Meryem Allah'in, Hz. Isa'yi dünyaya getirme göreviyle sereflendirdigi ve Kuran'da "...
Allah seni seçti, seni arindirdi ve alemlerin kadinlarina üstün kildi" (Al-i Imran Suresi, 42)
sözleriyle övdügü mübarek bir insandir.

Yüce Allah'in, Hz. Meryem'e 'hüzne kapilmamasini', 'hurma yemesini' bildirmesinin ve onun
yani basinda 'bir su arki yaratmis olmasinin' pek çok hikmeti vardir. Tüm bu ayetler,
dogumu kolaylastiran birçok isaret içermektedir. Nitekim Allah'in Hz. Meryem'in
dogumunu kolaylastirmak için sundugu bu nimetlerin, özellikle hamile ve dogum yapan
kadinlar için önemi ve faydalari, bugün bilimsel olarak da bilinmektedir.
Ekleme Tarihi: 31.08.2006 - 17:35
nurteam üyenin diğer mesajları nurteam`in Profili nurteam Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: HALKIN DİNİD UYGULARINI İSTİSMAR ETTİĞİ İÇİN YASAKLANAN REKLAM(TIKLAYIN)
nurteam su an offline nurteam  
HALKIN DİNİ DUYGULARINI İSTİSMAR ETTİĞİ İÇİN YASAKLANAN REKLAM(TIKLAYIN)
19 Mesaj -
http://www.haber10.com/haber/40810/
Sanayi Bakanlığı, İzmir diş hekimleri odasının yaptığı başvuru üzerine misvaklı diş macunu reklamını, "halkın dini duygularını istismar ettiği" gerekçesiyle yayından kaldırdı. Bakanlık üretici firmaya da 50 bin YTL para cezası verdi.


Bu mesaj 1 kez ve en son nurteam tarafından 31.08.2006 - 17:12 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 31.08.2006 - 17:12
nurteam üyenin diğer mesajları nurteam`in Profili nurteam Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Biraz zeytin yiyeceğiz, sonra
nurteam su an offline nurteam  
Biraz zeytin yiyeceğiz, sonra
19 Mesaj -
Kendisini karşılayan sekretere; Nazif Beyle görüşmek istediğini söyledi. Bunun üzerine sekreter birden ciddileşti: "Nazif Bey mi?" dedi. "Evet, Nazif Bey!" diye cevap alınca, hüzünlü bir ses tonuyla "Nazif Bey sizlere ömür efendim, onu kaybedeli dört yıl oldu." dedi. Hiç beklemediği bu haberle bir acı saplandı yüreğine. "Ya, öyle mi…?" diyebildi sadece. Hicranlı bir suskunlukla bir müddet öylece kalakaldı. Gözlerine hücum eden yaşlar yanaklarından süzülüp göğsüne damladı.

--------------------------------------------------------------------------------

Kendisini karşılayan sekretere; Nazif Beyle görüşmek istediğini söyledi. Bunun üzerine sekreter birden ciddileşti: "Nazif Bey mi?" dedi. "Evet, Nazif Bey!" diye cevap alınca, hüzünlü bir ses tonuyla "Nazif Bey sizlere ömür efendim, onu kaybedeli dört yıl oldu." dedi. Hiç beklemediği bu haberle bir acı saplandı yüreğine. "Ya, öyle mi…?" diyebildi sadece. Hicranlı bir suskunlukla bir müddet öylece kalakaldı. Gözlerine hücum eden yaşlar yanaklarından süzülüp göğsüne damladı.

Kendisini toparlayıp "Onun adına görüşebileceğim bir yakını var mı acaba?" diye sordu. "Evet var, oğlu Selim Bey....". Titrek bir sesle "Öyleyse Selim Beyle görüşebilir miyim?" dedi. Görevli hanım, insanda saygı uyandıran bu kibar beyefendiye, "Selim Bey oldukça meşgul bir insan, randevusuz görüşmek pek mümkün olmuyor; ama ben yine de kendisine bir haber vereyim." dedi ve telefona yöneldi.. Sonra "Kim diyelim efendim?" diye sordu. "Kendimi ona ben tanıtmak istiyorum kızım." cevabı üzerine sekreter dahili telefonu çevirdi. Daha sonra mütebessim bir çehreyle, "Selim Bey sizinle görüşmeyi kabul etti, lütfen beni takip edin." dedi. Beraber merdivenden çıktılar. İnce bir zevkle döşenmiş geniş bir salondan geçip büyük bir kapının önünde durdular, sekreter kapıyı açarak, 'Buyurun!' dedi. O da içeri girdi. Kendisini ayakta bekleyen vakur ve mütebessim gence doğru hızlı adımlarla yürüdü, elini uzatarak, "Merhaba, ben Prof. Dr. Mehmet Baydemir." dedi. "Bendeniz de Selim Cebeci… Lütfen buyurun, oturun." dedi, genç iş adamı.
Mehmet Bey, kendisine gösterilen yere oturur oturmaz: "Yirmi üç yıl, tam yirmi üç yıl… Vaktiyle bana burs verip okumama vesile olan insanın elini öpmek için bu ânı bekledim." dedi ve dudakları titredi, gözleri doldu. "Ama o büyük insanın elini öpmek nasip değilmiş, bunun için ne kadar üzgünüm anlatamam." Yaşarmış gözlerini kuruladıktan sonra Selim Beye döndü: "Fakat en azından o büyük insanın mahdumunun elini sıkmaktan da bahtiyarım." Misafirin bu sözleri üzerine Selim Bey yerinden fırladı, kulaklarına inanamıyordu. Kelimelerinin her biri birer hayret nidâsı gibi dizildi cümlelerine: "Mehmet Baydemir demiştiniz değil mi, Tosyalı Mehmet Baydemir mi?" Profesör, delikanlının bu heyecanlı haline bir anlam veremeyerek başıyla "Evet" dedi. Bunun üzerine Selim Beyin gözleri sevinçle parladı. "Babamla sizi uzun yıllar aradık; ama bulamadık." dedi. Profesörün yanına gelerek iki eliyle elini tuttu, candan bir dost gibi sıktı ve "Sizi karşıma Allah çıkardı." dedi. Bu sözler profesörü çok şaşırtmıştı. "Uzun yıllar beni mi aradınız? Peki ama neden?" dedi. Selim Bey gülen gözlerle profesöre bakarak "Bizdeki emanetinizi vermek için..." deyince, profesörün şaşkınlığı iyiden iyiye arttı. "Emanet mi?" dedi. Selim Bey cevap vermeden yerine geçip telefonu çevirdi. Karşısındakine "Gelebilir misiniz?" deyip telefonu kapattı. Mehmet Bey, şaşkın gözlerle Selim Beye bakarken kapı çalındı, odaya iyi giyimli bir bey girdi. Selim Bey ona yanına gelmesini işaret etti, sonra kulağına bir şeyler fısıldadı. Gelen kişi bir şey söylemeden geldiği kapıya yöneldi. O çıkarken Selim Bey, misafiriyle tatlı bir sohbete başladı. Sohbetleri koyulaştıkça, çehrelerindeki şaşkınlık, yerini birbirlerine hasret kırk yıllık ahbapların yeniden buluşmalarındaki sevinç, samimiyet ve güvene bırakmıştı. Mehmet Bey yurt dışındaki tahsilinden, araştırmalarından ve yirmi üç yıl boyunca her yıl büyüyen memleket hasretinden bahsetti. Sonra Nazif Beyin duvardaki portresini göstererek, "Bu günlerimi şu büyük insana borçluyum." dedi. "Bana yalnızca maddî destek vermedi, mânen de beni hiç yalnız bırakmadı. Yurt dışında tahsil görürken yanlışa her yeltendiğimde hayalen yanımda hazır oldu. ‘Sana bunun için burs vermedim.’ diyerek bana istikamet verdi. Ona her namazımda dua ediyorum." dedi ve gözlerini Nazif Beyin duvardaki fotoğrafına mıhladı. Sonra gözleri portrenin altındaki ilk anda mânâ veremediği diğer tabloya kaydı.
Son derece şık bir çerçevenin içinde, bazı yerleri yamalı ve tamir görmüş oldukça eski bir çift çorap duruyordu. Biraz daha dikkatli baktığında çerçevede bazı cümlelerin de sıralandığını fark etti:
"Bir müddet zeytin yiyeceğiz, sonra..."
Selim Bey, kendisine bir soru sorduğu için başını ona çevirdi; fakat aklı tabloda kalmıştı. Selim Beye cevap verirken tabloya bir daha baktı. İkinci cümle de birinci cümle gibi üç nokta ile bitiyordu:
"Bir müddet sabredeceğiz, sonra..."
İyice meraklanmıştı. Bu ilk görüşmeleri olmasaydı, yanına gidip tabloyu iyice inceleyecekti; fakat bu uygun düşmez, düşüncesiyle yalnızca sohbet arasında göz ucuyla merakını gidermeye çalışıyordu. Ancak her seferinde biraz daha artan bir merakın içinde kalıyordu. Üçüncü cümlede:
"Bir müddet yürüyeceğiz, sonra..." diye yazıyor ve altta böyle birkaç cümle daha sıralanıyordu. Artık aklı hep tablodaydı. Sonunda dayanamayıp, "Selim Bey merakımı mazur görün. Şu tabloya bir mânâ veremedim."
Selim Bey kendisine has bir gülüş ile misafirine baktı, derin bir nefes alarak: "Malumunuz, babam varlıklı bir insandı. Oldukça iyi bir hayatımız vardı. Sonra ne olduysa her şeyimizi kaybettik. O zenginlikten geriye hiçbir şey kalmadı. Köşkümüzdeki hizmetçiler de gitti. Yemekleri artık annem yapıyordu. Hatırlıyorum da bir sabah, kahvaltıya sadece zeytin koyabilmişti. O zengin kahvaltılarımıza bedel, yalnızca zeytin... Şaşkınlık içinde, 'Başka bir şey yok mu?' diye sormuştum. Bu soru karşısında annemin hüngür hüngür ağlayışı gözümün önünden hiç gitmiyor. Annemin ağlayışına mukabil babam: 'Bir müddet zeytin yiyeceğiz, sonra...' dedi ve durdu, güçlü bakışlarını üzerimizde gezdirdi, 'Alışacağız.' dedi. Ve iştahla bir zeytin alıp ağzına attı. Birkaç gün sonra haciz memurları gelip köşkümüzü de elimizden aldılar. Kenar bir mahallede küçük, eski bir eve taşındık. Doğru dürüst bir eşyamız da kalmamıştı. Annem bezgin bir sesle: 'Bu evde hiçbir şey yok! Burada nasıl yaşayacağız.' diye haykırdı. Bunun üzerine babam: 'Bir müddet sabredeceğiz, sonra alışacağız.' dedi. Gittiğim özel okuldan ayrılmış, bir devlet okuluna yazılmıştım. Sabahleyin okula servisle gitmeyi umarken, babam elimden tuttu, 'Bu ilk günün, okula beraber gideceğiz.' dedi. Yürümeye başladık. Okul oldukça uzak gelmişti bana, yorulup geride kaldığımı hatırlıyorum. Babam kim bilir hangi düşüncelere dalmıştı. Geride kaldığımı fark etmemişti. Biraz sonra fark edince bana döndü. İsyan dolu bakışlarımı yüzünde gezdirdim. Bir an bana ızdırapla baktıktan sonra, yanıma geldi. Bir şey söylemesine fırsat vermeden, kızgın aynı zamanda nazlı bir tavırla, 'Yoruldum.' dedim. Babam oldukça sakin bir şekilde: 'Bir müddet yürüyeceğiz, sonra alışacağız.' dedi. Babam her sabah erkenden çıkıyor, geç saatlerde ancak dönüyordu. Döndüğünde ise küçük odaya çekiliyor, bazen saatlerce orada kalıyordu. Çoğu zaman buradan gözyaşları içerisinde çıktığını görüyordum. Bir gün, merakıma yenilip babamın küçük odasına girdim. Yerde bir seccade, seccadenin üzerinde de bir tespih vardı. Duvarda ise Arapça bir ibarenin altında şu yazı vardı: 'Allah borcunu ödeme niyetinde olanın kefilidir.' Babamın dediği gibi oldu, zor da olsa zamanla alıştık. Bu hal birkaç yıl sürdü. Bir gün babam eve çok farklı bir yüz ifadesiyle geldi. Ağlamaklı bir yüz ifadesi vardı. Her birimize bir paket getirmişti. Köşkten ayrıldığımız günden beri ilk defa paketlerle eve geliyordu. Bizi bir araya topladı. 'Bugün, benim için ne mânâya geliyor biliyor musunuz?' dedi, kelimeleri boğazına düğümlendi, gözlerine yaşlar hücum etti. Sözlerini kesmek zorunda kaldı. Her birimize hediyelerimizi teker teker verdi ve bizi ayrı ayrı kucaklayıp yanaklarımızdan öptü, kendisi de bir koltuğa oturdu. Cebinden gazeteye sarılı bir şey çıkardı. O sırada da ağlıyordu. Hepimiz şaşkınlık içinde babama bakıyorduk. Gazeteyi açtı, içinden bir çift yeni çorap çıkardı. Bu gözyaşlarıyla, bir çift çorabın alâkasını kurmaya çalışırken babam, beklemediğimiz bir şey yaptı. Çorabı burnuna götürdü, kokladı, kokladı. Arkasından hıçkırarak ağlamaya başladı. Hepimiz şok olmuştuk, tek kelime bile söylemeden bekledik. Babam nihayet kendisini topladı ve 'Bir zaman önce, büyük bir borcun altına girmiştim. Borcumu ödeme niyetiyle yeniden çalışmaya başladığım zaman kendi kendime 'bütün kazancım, borçlarımı ödeyinceye kadar alacaklılarımın hakkıdır. Onların hakkını vermeden ayağıma bir çorap almak bile bana haram olsun.' demiştim. Bugün ise, Allah'ın yardımıyla, borcumu bitirdim. Artık kimseye tek kuruş borcum kalmadı." dedi. Sonra gözyaşları içinde ayağındaki çorapları çıkarıp yeni çoraplarını giydi. Ben de o eski çorapları hem aziz bir baba yadigârı, hem de bir ibret nişanesi olarak sakladım. Bu çoraplar her gün bana: 'Paralarını ödeyinceye kadar bütün kazancın alacaklılarının hakkıdır.' diyor”. Selim Beyin bakışları bilinmez âlemlere dalarken o, nemlenen gözlerini kuruladı, sonra dönüp duvardaki siyah-beyaz fotoğrafa hayran hayran baktı. "Babanız sandığımdan da büyükmüş Selim Bey. Ben olsaydım öyle müreffeh bir hayattan sonra anlattığınız gibi bir darlıkta, herhalde çıldırırdım." Selim Beye döndü ve "Siz ne yapardınız?" diye sordu. Selim Bey kendisine has tebessümü ile: "Bir müddet zeytin yerdim, sonra..." dedi ve gülümsedi. O sırada kapı çalındı, biraz önceki beyefendi elinde bir kutuyla içeriye girdi. Kutuyu Selim Beyin masasına bırakıp çıktı. Selim Bey yerinden kalkıp kutuyu alarak Mehmet Beye uzattı. 'Buyurun, yıllarca size vermek istediğimiz emanetiniz.' dedi. Mehmet Bey bilinmez duygular içerisinde kutuyu açtı. İçinden kadife bir kese çıktı. Keseyi açıp içini kutuya boşalttığında merakı iyiden iyiye arttı. Keseden birkaç tane cumhuriyet altını ile bir not çıkmıştı. Mehmet Bey hassasiyetle katlanmış kâğıdı açıp okumaya başladı.

Sevgili Mehmet Bey oğlum,
Bazen istediğimizi yaparız, çoğu zaman da mecbur olduğumuzu... Tahsil hayatınız boyunca size burs vermeyi taahhüt etmiştim. Ancak eğitiminizin son altı ayında size burs verme imkânını bulamadım. Bir müddet sonra imkânlarıma yeniden kavuştum; lâkin bu sefer de size ulaşamadım. Dolayısıyla size borçlandım ve borçlu kaldım. Eğer böyle bir borcu gözyaşı ve ızdırapla ödemek mümkün olsaydı, ben bu borcu fazlasıyla ödemiş olurdum. Zira sevgili oğlum, bu altı aylık zaman diliminde bursunu verememenin ızdırabıyla kaç gece ağladım onu Rabb'im bilir. Her neyse, bursunuzu tarihlerindeki değeriyle altına çevirdim. Bu altınlar sizindir. Bunlar elinize ulaştığında, borçlarımın tamamını ödemiş olacağım.
Sevgilerimle, Nazif Cebeci.

Mehmet Bey neye uğradığını şaşırmıştı. Bu büyük insanın yüceliği karşısında bir çocuk gibi yalnızca ağlıyor, ağlıyordu. Selim Bey de bir hayli duygulanmıştı. Onun da yanaklarından yaşlar süzülüyordu. Bir ara yaşlı gözlerle babasının siyah-beyaz portresine baktı. Kendisine yıllarca hüzünle bakan gözleri, bu sefer sevinçle bakıyor gibiydi…
Sacit ARVASİ



Ekleme Tarihi: 31.08.2006 - 16:55
nurteam üyenin diğer mesajları nurteam`in Profili nurteam Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: iman ve tefekkür
nurteam su an offline nurteam  
evrim teorisinin çöküşü
19 Mesaj -
http://www.harunyahya.org/Makaleler/davies.html
Ekleme Tarihi: 13.07.2006 - 18:51
nurteam üyenin diğer mesajları nurteam`in Profili nurteam Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: iman ve tefekkür
nurteam su an offline nurteam  
iman ve tefekkür
19 Mesaj -
http://www.harunyahya.org/iman_tefekkur.htm
Ekleme Tarihi: 13.07.2006 - 18:50
nurteam üyenin diğer mesajları nurteam`in Profili nurteam Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Themenicon mesih deccal nerede saklanıyor??????????
nurteam su an offline nurteam  
Themenicon    mesih deccal nerede saklanıyor??????????
19 Mesaj -
http://www.harunyahya.org/Makaleler/mesih_deccal.html
Ekleme Tarihi: 13.07.2006 - 18:48
nurteam üyenin diğer mesajları nurteam`in Profili nurteam Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: deccal hakkında bilgi
nurteam su an offline nurteam  
deccal hakkında bilgi
19 Mesaj -
bu linke bakın

http://img.blogcu.com/uploads/davuterdag_deccal.JPG
Ekleme Tarihi: 13.07.2006 - 18:46
nurteam üyenin diğer mesajları nurteam`in Profili nurteam Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: selam
nurteam su an offline nurteam  
selam
19 Mesaj -
deccal hakkında bilgi
">http://img.blogcu.com/uploads/davuterdag_deccal.JPGGüle Güle
Ekleme Tarihi: 13.07.2006 - 18:45
nurteam üyenin diğer mesajları nurteam`in Profili nurteam Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: Themenicon cep programları
nurteam su an offline nurteam  
Themenicon    cep programları
19 Mesaj -
">http://www.cepsitem.netPC de
Ekleme Tarihi: 12.07.2006 - 18:52
nurteam üyenin diğer mesajları nurteam`in Profili nurteam Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: cep programları
nurteam su an offline nurteam  
cep programları
19 Mesaj -
http://jengcoil.addr.com/wap/apps/6600/

süper arşiv
Ekleme Tarihi: 12.07.2006 - 18:15
nurteam üyenin diğer mesajları nurteam`in Profili nurteam Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Konu: şakird
nurteam su an offline nurteam  
şakird
19 Mesaj -
selamün aleyküm
Ekleme Tarihi: 12.07.2006 - 17:59
nurteam üyenin diğer mesajları nurteam`in Profili nurteam Özel Mesaj Gönder Sayfanın başına dön
Sayfa (1): (1)
İmzalar göster - Konuları göster

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 461 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
mrvtt (34), incim (55), kalbiselim (53), asimm (43), hisam (48), aciz önder (38), caramed (51), sevim (59), hasan kemal (54), aygo (43), akdemir (49), zeynep63 (18), adem dikici (58), semasalman (37), yusuf2023 (43), hallo42 (33), aymet (46), irfan55 (49), bayercana (35), Sabri-81 (43), selam2000 (51), Dadas69 (55), celebirisin (40), Musab49 (50), genciz (56), erkamartuk (38), yalniz gul (58), dertli007_46 (36), kafka001 (52), egemen07 (44), Tekin (51), milasi (68), porselen43 (55), semasalman87 (37), dtkyusuf (49), sertel (51)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.57685 saniyede açıldı