ivermectin ivermektin chloroquine ivermectin generique kaletra cipralex ciprine cipro med cipro clamycin clarinex clarithrocine claritin claritine claromycine claropram clavamox clavu basan cleocin climara clobex clocim clomid clopin clot basan clozaril co acepril co atenolol co diovan co enalapril co enatec co epril co lisinopril coaprovel colcrys colofac combivir compazine competact concor plus concor confortid conjugen convulex copegus corangine
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » SERBEST KÜRSÜ » Deyimlerimizin Hikayeleri……….

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 6 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Themenicon    Deyimlerimizin Hikayeleri……….

Moderator
4254 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.06.2007
En Son On: 31.07.2020 - 00:50
Cinsiyeti: Erkek 
Deyimlerimizin Hikayeleri……….

Atı alan üsküdarı geçti.
zamanında Bolu beyine baş kaldıran köroğlunun dillerde yağızmı yağız atı çalınır.bütün civarı arar tarar yok.bir kimse birde istanbuldaki pazarları dolaş der.istanbulda pazarları dolaşırken atına rastlar.pazar sahibine şu ata bir bineyim hele der.pazarcıda buyur der .eski sahibinin kokusunu alan at şahlanıp,dört nala ordan uzaklaşır.dövünen pazarcıya ihtiyarın biri gelip ,
ah evlat! atı alan üsküdarı geçti.o köroğluydu ,atın gerçek sahibi...

Güme gitti deyiminin hikayesi..
yeniçeriler günümüz polisliğini yaptığı dönemlerde olaylara müdahele edip,göz altına alacakları adamları kodeslere götürür.içeri atarkende hooop...güümm derlermiş.ahalide bir olay sırasında suçsuz yere içeri alınan insanlara.vay be! adam bağıra çağıra güme gitti!derlermiş.

iş inada bindinin öyküsü..
adamın biri hayatında hiç namaz kılmamış .bunu bilen bir arkadaşıda yahu şu mübarek ramazan bari bir-iki rekat namaz kıl demiş.o da tamam tamam kılarız.iki rekat deyip .akşam teravih namazına gitmiş. teravih başlamış .bir-iki-dört derken namaz devam ediyor.bir camdan kafasını uzatıp cami önünde bekleyen oğluna ,evlat sen eve git bu iş inada bindi.demiş.

Mürekkep yalamak
Eskiden mürekkeplerin içinde bezir isi denilen bir madde bulunur.Yazarken yapılan yanlışlıklar ancak yalamak yoluyla giderilirmiş.
Okuma-yazma bilen kişiler az olduğundan ,bir,iki satır yazacak kişiler el üstünde tutulur.Mürekkep yalayanlar üstün sayılırmış.

Foyası meydana çıktı.
Kuyumcular yaptıları yüzük,kolye,küpe gibi ziynetlerde kullandıkları elmasların arka kısmına foya adlı maddeyi sürer,bir çeşit ayna gibi ışıkların yansıtılmasını sağlarlarmış.
Zamanla foyalar çıkar ,dökülür.Bu benzetme yapılarak sahte,yalan işlerin ortaya çıkması anlamında deyim olarak kullanılır.

Bir çuval incir berbat oldu.
İncir işleme fabrikalarında incirler çürük,kurtlu,bozuk olanlar ayıklanır,sağlamlar boy boy ayrılırmış.
Bir torba yada çuvaldaki gözden kaçmış bozuk incirleden sağlam incirlere hastalık sirayet edermiş.
Küçük bir yanlışlığın güzelim işleri bozduğu bu olaydan ilham alınır olmuş.

Şapa oturduk!
Kızıldenizin eski bir adı Şap denizi imiş.Mercana benzeyen beyaz taşlar bu denizden getirilirmiş.Bu taşlar su altında hacimlerini büyüterek yayılır ve gemiler için tehlike oluşturur.
Seyir haritalarında normal gösterilen yerlerde bu şap kayaları büyüdükleri için tehlikelere neden olurmuş.Eskiden haca gemiyle giden hacı adayları için en sık başa gelen en önemli tehlike buymuş.Hacı bekleyen ahali –İnşallah bizimkiler şapa oturmaz .deyip dua ederlermiş.

Pabucu Dama Atılmak
Osmanlı döneminde esnaf ve sanatkarların bağlı bulunduğu teşkilat, ticaretin yanında sosyal hayatı da düzene sokuyordu. Kusurlu malın, malzemeden çalmanın ve kalitesiz işin önüne geçmek için de ilginç bir önlem alınmıştı. Bir ayakkabı aldınız veya tamir ettirdiniz diyelim. Ama kusurlu çıktı. Böyle durumlarda heyet şikayeti ve sanatkarı dinliyor. Eğer şikayet eden gerçekten haklıysa, o ayakkabıların bedeli şikayetçiye ödeniyordu. Ayakkabılar da ibret-i alem olsun diye ayakkabıyı imal edenin çatısına atılıyordu. Gelen geçen de buna bakıp kimin iyi, kimin kötü ayakkabı tamir ettiğini biliyordu. Böylece pabuçları dama atılan ayakkabıcı maddi kazançtan da oluyor ve gerçekten pabucu dama atılmış oluyordu.

Buyrun cenaze namazına deyiminin hikayesi,
IV. Murad zamanında tütün,içki ,keyif verici madde yasağı koyar.ve yasağa uymayanları şiddetle cezalandırır.
bugünkü üsküdar civarında bir kahvehanede tütün vs. içildiğini istihbarat alır.
derviş kılığında tebdili kıyafet buraya gider.
selam verir.oturur.kahveci yanına gelip,
-baba erenler kahve içermi diye sorar.
-padişah. evet.
-k.tütün içermisin.der.
-p:hayır.der.
kahveci işkillenir.tütün içimiyorda ne işi var burda.zaten padişahın tebdili kıyafet dolaştığı haberleri var.eli titreye titreye kahveyi götürür.
-k.baba erenler ismini bağışlarmı?
-p.Murad.
-k.peki isimde sultanda varmı?
-p.elbette var.
deyince kahvecinin bet beniz atar.zangır zangır titrer.ve.
-k.öyleyse buyrun cenaze namazına der.olduğu yere yığılır.
IV. Murad bu lafa çok güler ve kahveciyi bir degalığına af eder.

Atma recep hepimiz din kardeşiyiz.
Balkan devletlerinin mühim bir kısmı ve bu meyanda Arnavutluk, Osmanlı İmparatorluğu haritasına dahil iken, bu ülkeleri idare etmek çok zordu. Bu devirlerde sık sık dağa çıkan Arnavut eşkıyalarını takip eden hükümet kuvvetleri Recep isminde bir sergerdenin avanesini kuşatıp sıkıştırıyorlar. Çıkar yol kalmadığını gören Arnavutlar ve başlarındaki Recep, saklandıkları yerden bağırıyorlar:
- "More atmayın, biz de din kardeşiyiz, teslim olacağız."
Teslim oluyorlar, az bir ceza ile kurtuluyorlar. Fakat palavracı Arnavut bu olayı şurada burada anlatırken:
- "More vallahi geberttirecektim zaptiyeleri, çolukumuz çocukumuz var deyip ağladılar, acıdım da bıraktım" şeklinde palavra atınca etrafında toplanıp dinleyenler arasında olayın iç yüzünü bilen birisi:
- "Atma Recep biz de din kardeşiyiz..." deyince Arnavut Recep şaşırır

Hakkında Hayırlısı Böyleymiş
Bu deyim daha çok değer verilmeyen birinin başına gelen felaketi –birazda alay ederek- hafife almak için kullanılıyor. Hikaye şöyle;
Bir zamanlar Üç kişilik bir hırsız gurubu varmış. Bunlar her gittiği yeri soyup soğana çevirmekte yurt çapında ustalaşmış, namı almış yürümüş kişilermiş. Aralarından biri şefmiş. Şef oldukça sert mizaçlı, acımasız biriymiş. Bir gece konağın birini soyuyorlarmış, çatıdan salona ip sallandırmışlar, biri topladığı eşyaları iple tırmanarak çatıdaki şefe veriyor, şef; bunları dışarıda gözcülük yapan diğer hırsıza ulaştırıyormuş. İçerdeki hırsız salonda som altından bir şamdan görmüş, iple çatıya çıkarken,
“şefim bu şamdan benim ona göre” demiş. Şef bu lafa bir hayli sinirlenip ipi kesmiş, adam kafa üstü yere çakılıp ölmüş. Konaktan yürütebildikleri ile birlikte öteki hırsızla hızla uzaklaşırlarken adam ölen arkadaşı ile ilgili bütün cesaretini toplayıp; “Zühtü de iyi adamdı be şefim” Şef sert bir bakış fırlattıktan sonra gür sesiyle bağırmış: “ Sus ulan! Hakkında hayırlısı böyleymiş”

İnsanoğlu Kuş Misali
Zamanında Üsküdar’da bir “Miskinler Tekkesi” bulunurmuş. Adından da anlaşılacağı üzere buraya yurdun en tembel, en miskin insanları takılırmış. İşte burada iki miskin kendilerine iki sandalye bulup oturuyorlarmış. Gel zaman git zaman havalar gittikçe soğumaya başlamış. Tekkeninde penceresi açık ama kimsenin ayağa kalkıp pencereyi kapatmaya mecali yok.
Birinci miskin: Yahu havalar iyice soğudu, şu pencereyi kapatmak lazım.
İkinci miskin: Doğru söylüyorsun mirim, kapatmak lazım.
Aradan saatler geçer, haftalar geçer, hatta ay geçer, yine aynı diyalog aralarında sürer gider. Sonunda birinci miskin daha fazla dayanamaz bütün gücünü toplayıp karşı pencereye ulaşır, camı kapatır ve hemen oracıktaki bir iskemleye kendini bırakır. Sonra öteki miskin arkadaşına şunları der: “Ya mirim gördün mü, insanoğlu kuş misali. Dün neredeydim, bugün neredeyim”

Gemileri yakmak
Gemiyle işgale gittikleri bir yerde ordusu rakibin gücü karşısında korku duymaya başlayınca Sezar askerlerini yüksek bir tepeye çıkartır ve aşağıda kalan bir kaç askere gemileri ateşe vermeleri emrini verir. Geldikleri gemiler gözlerinin ününde çatır çatır yanan ordu şok geçirmiştir. sezar 'gördüğünüz gibi gemileri yaktık artık dönüş yok ya bu savaşı kazanırsınız ya da hepimiz burada ölürüz' şeklinde bir konuşma yapar. savaş sezarın ordularının ezici zaferiyle sonuçlanır

Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak
Dimyat Mısır'da, Süveyş Kanalı ağzında ve Portsait yakınlarında bir iskeledir. Eskiden Mısır'ın meşhur pirinçleri, ince hasırdan örülmüş torbalar içinde buradan Türkiye gelirdi.
Dimyat'a pirinç almak için giden bir Türk tüccarının bindiği gemi Akdenizde Arap Korsanları tarafından soyulmuş ve adamcağızın kemerindeki bütün altınlarını almışlar.
Binbir müşkilat içinde Türkiye'ye dönen pirinç tüccarı o yıl iflas etmek durumuna düşmüş. İstanbul'dan kalkmış, memleketi olan Karaman'a gitmiş. O sene tarlasından kalkan buğdayları da bulgur tüccarlarına sattığından, kendi ev halkı kışın bulgursuz kalmışlar. "Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak" sözünün aslı buradan kalmıştır

Çıkar ağzındaki baklayı
“Zamanında çok küfürbaz bir adam yaşarmış. Sonunda kendine yakıştırılan küfürbazlık ününe dayanamaz duruma gelmiş. Soluğu bir bilgenin yanında almış, ondan akıl danışmış.
‘Her kızdığım konu karşısında küfretmek huyumdan kurtulmak istiyorum’ demiş. Adamın içtenliğini görünce bilge ona yardımcı olmaya karar vermiş. Bakkaldan bir avuç bakla tanesi getirtmiş ve bunları ‘küfürbazlık’tan kurtulmak isteyen adamın avucunun içine koydu.
‘Şimdi bu bakla tanelerini al, birini dilinin altına, ötekilerini cebine koy’ demiş. ‘Konuşmak istediğin zaman bakla diline takılacak, sen de küfürden kurtulma isteğini anımsayıp o anda söyleyeceğin küfürden
vazgeçeceksin. Bakla ağzında ıslanıp da erimeye başlayacak olursa cebinden yeni bir bakla çıkakrırsın, dilinin altına onu yerleştirirsin.’
“Adamcağız bilgenin dediğini yapmış. Bu ara da bilgenin yanından da ayrılmamaya çalışıyormuş. Yağmurlu bir günde birlikte bir sokaktan geçerlerken bir evin penceresi hızla açılmış ve genç bir kız başını uzatmış, seslenmiş:
‘Bilge efendi, biraz durur musun?’ demiş ve pencereyi kapatmış. Bilge söyleneni yapmış ama sicim gibi yağan yağmur altında iliklerine değin ıslanmış. Sığınacak bir saçak altı da yoktur. Üstelik niçin durdurulduğunu henüz bilmemektedir ve kız da pencereden kaybolmuştur. Bir ara evin kapısına varıp kızın ne istediğini sormak geçmiş içinden fakat tam kapıya yöneleceği sırada kız tekrar pencerede görünmüş ve aynı isteğini yinelemiş:
‘Bilge efendi, lütfen birkaç dakika daha bekler misiniz...’
“Bilge içinden öfkelenmiş ama kızın isteğini de yerine getirmiş. Fakat yanındaki ‘eski’ küfürbaz adam, kendini zor tutuyormuş. Bu arada yağmurun şiddeti gittikçe artıyor, bilge de, adam da, vıcık vıcık ıslanıyorlarmış.
Bir süre sonra pencere açılmış ve kız yine seslenmiş
‘Gidebilirsiniz artık!..’ demiş.
Bilge bu durumu çok merak etmiş ve sormuş:
‘İyi de evladım bir şey yoksa bu yağmurun altında bizi niçin beklettin?’
“Penceredeki kız, bu soruyu pek umursamamış:
‘Efendim, sizi elbette bir nedeni olmadan bekletmiş değilim’ demiş ve bekletme nedenini şöyle açıklamış:
‘Tavuklarımızı kuluçkaya yatırıyorduk. Yumurtaları tavuğun altına koyarken bir kavuklunun tepesine bakılırsa piliçler de tepeli olur, horoz çıkarmış. Annem sizi sokaktan geçerken görünce hemen yumurtaları kuluçkaya koydu ve yumurtaları tavuğun altına yerleştirene değin sizin pencerenin önünden ayrılmamanızı istedi.’
“Saygısızlığın böylesi karşısında bilgenin de tepesinin tası atmış. Yanındaki ‘eski’ küfürbaza dönmüş ve şöyle demiş:
‘Hak ettiler bu ana kız’ demiş. ‘Çıkar ağzından baklayı!..’"



İKİ DİRHEM BİR ÇEKİRDEK...
Giyim kuşamına özen göstermiş, şık ve süslü kıyafetleriyle dikkat çeken insanlar hakkında sık sık bu deyim kullanılır.
Bu yakıştırma, ağırlık ölçüsü olarak okkanın kullanıldığı eski devirlerden kalmadır. Belki biliyorsunuzdur; bir okka, bugünkü ölçülerle 1283 gr. tutar. okkanın 400'de 1'ine dirhem adı verilir. Dirhem, daha ziyade hassas teraziler için kullanılan bir ölçüdür. Ancak sarraflar, dirhemden daha hassas ölçümler için bir ağırlık birimi daha kullanırlar. Buna çekirdek denir ki, toplam 5 santigram karşılığıdır.
Eski devirlerin enkıymetli parası olan Osmanlı altını toplam 2 dirhem ve 1 çekirdek ağırlığa sahiptir. Yani; 2 dirhem+1 çekirdek= 1 Osmanlı altını.
Bu durumda süslenmiş kimselere iki dirhem bir çekirdek yakıştırmasında bulunanlar, mecaz yoluyla onlara altın demiş olurlar ki, bizce pek zarif bir nüktedir.
KAYNAK: İskender PALA (2000). İki Dirhem Bir Çekirdek, Bab-ı Ali Kültür Yayıncılık, İstanbul.

Ekleme Tarihi: 11.04.2010 - 01:23
Bu mesajı bildir   Muhtazaf üyenin diğer mesajları Muhtazaf`in Profili Muhtazaf Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Dai su an offline Dai  

922 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 06.10.2008
En Son On: 13.09.2010 - 00:07
Cinsiyeti: Erkek 
kardesim Elinize Saglik
Ekleme Tarihi: 12.04.2010 - 00:33
Bu mesajı bildir   Dai üyenin diğer mesajları Dai`in Profili Dai Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
pembe_PAPATYA su an offline pembe_PAPATYA  

330 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 28.08.2007
En Son On: 15.08.2010 - 22:27
Cinsiyeti: Bayan 
Te$ekkürler
Ekleme Tarihi: 18.04.2010 - 22:10
Bu mesajı bildir   pembe_PAPATYA üyenin diğer mesajları pembe_PAPATYA`in Profili pembe_PAPATYA Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
uçanterlik su an offline uçanterlik  

147 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 16.05.2008
En Son On: 03.07.2012 - 16:48
Cinsiyeti: Bayan 
PAYLAŞIMINIZ İÇİN
Ekleme Tarihi: 19.04.2010 - 14:53
Bu mesajı bildir   uçanterlik üyenin diğer mesajları uçanterlik`in Profili zum Anfang der Seite
keskinmetal su an offline keskinmetal  

655 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 12.06.2008
En Son On: 10.10.2014 - 15:55
Cinsiyeti: ----- 
güzel bir paylaşım olmuş

(A.R.O.

Elinize Saglik
Te$ekkürler
Ekleme Tarihi: 19.04.2010 - 22:48
Bu mesajı bildir   keskinmetal üyenin diğer mesajları keskinmetal`in Profili keskinmetal Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  

Moderator
4254 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.06.2007
En Son On: 31.07.2020 - 00:50
Cinsiyeti: Erkek 
Sizlerdende Kardeşlerim
Ekleme Tarihi: 20.04.2010 - 01:03
Bu mesajı bildir   Muhtazaf üyenin diğer mesajları Muhtazaf`in Profili Muhtazaf Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 542 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
ayhan demirhan (42), milli (55), Faruk85 (39), buyukdere (50), akgulhassan (56), resulkol (42), aldirma_reis (45), cengiz__11 (45), musabbinumeyr (46), _rAbia_ (35), HACIBUBA (38), ergunoynamaz (67), emisya (43), cavittacir (47), arslanmurat1 (46), Ben_Neyim (45), hatipoglu (45), PinarKecik (46), Ugur_K (44), hami_74 (37), ust_mimar (41), Muhlise (43), lifos (49), osmanli (41), @tuba@ (39), oguzada (47), tolga67 (49), zoris (45), aydinhasan (45), ilkay turan (53), Muhammedbilal (35), burhann1 (41), esmafeyzaunal (43), havzanur (36)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.55868 saniyede açıldı