chloroquine hydroxychloroquine generique rhinocortlopinavir ritonavir kamagra luvox lyrica marvelon maxalt medrol active mefe basan mefenacide mefenamin meladinine mellaril mellerettes melleril mentax mestinon metaglip metfin metoject metrizol micardis hct micardis micardisplus microgynon micronase micronovum microzide minac 50 minipress minocin miranova mobic mobicox moduretic motilium motrin munobal myambutol myconormin myfortic mysoline naltrexin naprolag
     

0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » DİĞER DİNİ KONULAR » YAZILMAMIŞ SIRLARIN İLKİ, YAZILACAK SIRLARIN SONU.

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
YAZILMAMIŞ SIRLARIN İLKİ, YAZILACAK SIRLARIN SONU.

Moderator
4254 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.06.2007
En Son On: 30.07.2020 - 23:50
Cinsiyeti: Erkek 

YAZILMAMIŞ SIRLARIN İLKİ
YAZILACAK SIRLARIN SONU
M. DERMAN
ANKARA – 1987
BESMELE
Kâinâtta ne varsa, Allah'ın kudret ve göçlerinin görünüşüdür. “Her şey Allah’ı tesbih ediyor durmadan. Siz bunu göremezsiniz”. (Âyet. 17/44)
“Tüsebbihu lehüs semâvatüs seb'u vel erdu ve men fihinn ve im min şey'in illa yüsebbihu bi hamdihi ve lakil la tefkahune tesbihahüm innehu kane halimen ğafura : Yedi gök, yer ve bunlarda bulunan herkes O'nu tesbih eder. O'nu övgü ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur. Ne var ki siz, onların tesbihini anlamazsınız. O, halîmdir, bağışlayıcıdır.“ (İsrâ 17/44)
Bütün bu görünüş ve kudretler de Hakk’ın görünüşüdür. Burada tesbih demek, durmadan muayyen bir intizam içinde kaynaşma demektir ki herşeyin aslını teşkil eden atom âlemidir.
Değişmeyen bir nizam ve kanun halinde bu tesbih devamlıdır.
“Hakk güçleriyle her yerde hazır ve nazırdır. Her şeyi muhittir. Kaplamıştır.”
Her şey yerde ve semâlarda Allah’ın azîz ve hakim olduğunu durmadan tesbih ediyor....
Atomların kaynaşmaları Hakk’ın Varlığını ispat ediyor, haykırıyor.
İlim ve fen bu güçlerdeki değişmeyen kanunları bulmuş.
Her türlü fen dalı ortaya çıkmıştır.
Bunlardan da keşifler, icatlar bulunmuştur.
Aya gitmeye kadar.
Değişmeyen kanunların güç ve kudretleriyle...
Fizik, kimya, mekanik, kâinâttaki işleme, oluş kanunlarının değişmeyen neticeleri bunların hepsi...
Su : Hidrojen ve oksijenden ibarettir.
Kimya bunu ortaya çıkardı.
Cazibe kanunu, fizik ve bütün buna bağlı oluşlar, buluşlar, bunların inceliklerini, sırlarını matematik yardımıyla hesap ederek ortaya çıkarıldı Aklın acz içine gireceği noktalara kadar matematik ile varıldı...
Bu hesapların bulduğu neticelere harfiyyen riâyet edilerek icat edilen vasıtalar harekete geçirildi.
Ve aya kadar varıldı.
Hiç şaşmadan, matematiğin buluşlarına hürmet, Hakk’ın kudretlerinin değişmeyen kanunlarına hürmet demektir...
Bir elektrik enerji kaynağından gelen görülmeyen enerjiyi hararet, ziya, güç haline getirmek için onun usul ve kanunu üzere ona kati riâyet edilmesi gerekir.
Aksi olmaz.
Nasıl bir düğmeyi çevirerek o enerjiden elde edilen kudretle bir makineyi harekete geçiriyoruz.
Biz burada hareketi temin için bir vasıta oluyoruz.
O enerji biz değiliz...
Bizim elimiz onu harekete geçirdi.
Bu işte : iyi örnek, o düğmeye târif ve usûlü üzere dokunmak kaidelere bağlı olmak demektir.
Ceryana el süremezsiniz.
Yanarsınız veya sarsılırsınız.
Kuru el az, yaş el daha çok tehlikeye maruzdur.
Düğmeye basmak : Enerjiyi harekete geçirmek için bir emirdir.
“OL!” demektir.
Kapamak “Olma!” dur demektir değil mi?...
Evet mi? Soruyorum.
Evet!
O halde dinle :
Bir fabrikada makinaları işletmek için şarteli açmak lâzımdır. Bu bir nevi elektrik enerjisinin makinalara gelmesine emir vermektir.
Fakat o enerji asıl elektrik merkezinden geliyor.
Siz yalnız bunu açıyorsunuz.
Vücut makinasındaki bütün, kudret Hakk’ın güçlerinden geliyor.
Onu edeble, usûlü üzere çevirmek, için düğmeye basmak Hakk’ın ismiyle olur.
Besmele, yani "OL!" "Kün!" emri budur.
Sendeki kudretin harekete geçirilmesi için Hakk’ın ismini anmak lâzımdır.
Makinaya temiz bakılır, yağı, yakıtı en iyi cinsten temin edilir değil mi?
Evet aksi makina bozulur... Değil mi?.
O halde.
Evet!
Yine dinle :
Sana iş gören makinaya nasıl bu hususlara dikkat ederek bakıyorsan, vücuduna da öyle bakacaksın.
Falan marka yağ en iyisidir.
Falan marka yakıt en iyisidir diyorsun...
Onları daima arıyorsun.
O halde...
Daha sözüm yok, aklın var uzun uzun düşün bakalım nereye varacaksın...
Bugünkü insanlar eskilere nazaran daha çok;
Evinin boyasına, perdesine, mobilyasına, elbisesine, konforuna musluğuna, helâsına, banyosuna baktığı kadar kendine bakmıyor...
Geçmişin sahifelerini çevirin.
Hor gördüğün geçmişte güzel bir eskiyi güzel bir yeni yapın...
İslâmda : Besmele "Kün!" emrinin yani "OL!", emrinin anahtarıdır.
Şartelidir.
Besmele : Âyettir.
“İNNEHÜ MİN SÜLEYMANE VE İNNEHÜ BİSMİLLÂHİR-
RAHMÂNIRRAHÎM”. (27/30. Âyet)
“ İnnehu min süleymane ve innehu bismillahirrahmanirrahiym : «Mektup Süleyman'dandır, rahmân ve rahîm olan Allah'ın adıyla (başlamakta) dır.“ (Neml 27/30)
Kur’ân = Allah Kelâmı, abdestsiz okunamadığı gibi besmele de abdestsiz söylenemez.
Kur’ân arapça değildir.
Allah'çadır.
Kafana itiraz etme arzusu getirme.
Böyledir.
Bugün besmele ciklet gibi olmuştur.
Bu durumda besmeleden fayda göremezsin...
Çünkü düğmeye tam basmazsan zil çalmaz.
Cikletten bir fayda bekleme.
Çenen yorulur.
Geviş, getirmek insanlara ait değildir.
Hırsızlık ve taklid de doğru değildir.
Her işte Hakk’ın verdiği enerjiyi kullanmak için besmele lâzımdır.
Bunu da söylemek için abdest lâzımdır.
Abdestsiz : Yeme. İçme. kelâm etme diyoruz!
Sen Hakk’ın güçlerinin naip makinasısın...
Ona lâzım malzemeyi onun ismini anmadan yani "Ol!" diye bilmek için...
Abdest alırken: Zihnen, dili kıpırdatmadan söyle...
Gıda : Hakk’ın nimeti "BİNİMETİ RABBİKE FEHADDİS"
“ Ve emma bini'meti rabbike fehaddis. : Ve Rabbinin nimetini minnet ve şükranla an.“ (Duha 93/11)
İçme : Sudan halkedildik. "VECEALNA MİNEL MAİ KÜLLÜ ŞEYİN HAY"
“ E ve lem yerallezine keferu ennes semavati vel erda kaneta ratkan fe fetaknahüma ve cealna minel mai külle şey'in hayy e fe la yü'minun : İnkâr edenler, göklerle yer bitişik bir halde iken bizim, onları birbirinden kopardığımızı ve her canlı şeyi sudan yarattığımızı görüp düşünmediler mi? Yine de inanmazlar mı?“ (Enbiyâ 21/30)
Kelâm : Sen "Kul"sun.
Kul Allah namına konuşan demektir.
Kur’ân-ı Kerîm’de "Kul" Hakk’ın namına söyle demektir.
Söz vahyin devamıdır.
Güzel sözler lâzım, çirkinler değil...
Hudud dışı sözler vardır.
Bilmeden söylenmiştir.
Mesnevide, mevlütte Fakat bunların hepsinin ne Hazreti Mevlanadan ne de Süleyman Çelebi'den çıktığına kâni değilim...
Bu büyük insanlardan sonra Yahudi parmağı ile kitaplarına sokulmuştur.
Bu hal hiç yorulmadan ispat edilir...
Müstehcen hikâyeler, müzik, Azrail'e fenâ görevler yükletilmesi..
Hakiki besmele ile :
Deniz yarılmıştır.
Ölüler diriltilmiş.
Ay ikiye ayrılmıştır.
Hakk’ın kudretlerinin insandan suduru,
Hakk’ın izniyle "Kün" lâfzı kullanmakla olmuştur.
Dua nedir?
Hakiki dua kabul olunur.
Buna şüphe etmeyin...
Dua Hakk’ın sende bulunan kudretleriyle Hakk’a dönmek.
Hakk’a iltica etmektir.
Hakiki dua yapmazsan kabul olmadığı gibi küfür derecesine iner.
Dikkat buyrulursa Resûlü Ekrem : "Bana selâvat getirmeden niyazlar yerine çıkmaz" buyurmuştur...
"Ben onları seçerim. Sizin bir yanlışlık ve isyan hududuna girmemeniz için. Bir nevi sansür oluyor..
Çünkü Ben ahlâkı tamamlamak için Rahmetenlilalemin olarak gönderildim!“ demişlerdir.
O halde dediklerimiz doğrudur.
Hülâsa : Besmele, Âyet-i Kerimedir.
Abdestsiz Âyet-i Kerime okunmaz.
O halde abdestli gez, abdestsiz konuşma, yeme, içme, böyle olan insan Hazreti İnsandır.
O kimse yeryüzünde Allah'ın görünür gücü gibidir.
Besmele : B, S , M , L, He…
Biismi Muhakkak o isimle demektir.
“O isim ile” Her şeyde O vardır demek değildir; Dikkat edin!..
Her şey O’ndandır.
O’ndan zuhur etmiştir.
Zuhur eden ne varsa O yaratmıştır.
O’nun zâhir teceilisidir.
Her şey O’nundur.
Her şeyin başlangıcı O dur.
Ben de O’nun yarattığı bir kulum!..
Her hareketim O’ndan.
Ben de her hareketime her işime O’nunla birlikte başlarım. Ben O’ndan ayrı değilim.
Zâten hiç bir şey O’ndan ayrı olamaz...
Beni serbest bıraktığı, bana cüz'i bir irade verdiği için, ben gurur duymam.
Ben onun yarattığı bir mahlukum, onun arzu ve isteği ile şükran ve hamdimi bildirmek için her işime onun ismiyle başlarım.
Onunla beraber başlarım...
Çünkü ben, ondan bir parça, bir zerreyim.
Bir motorun kendisi işlemez, onu işleten içine giren benzindir.
Ateş alır, gaz olur, kuvvet ve enerji olur.
Motoru işletir.
Vüçudda bir motordur.
Onu işleten Hakk’ın verdiği ve ondan bir zerre olan, onun emrinden olan Ruhtur.
Ruh ölmez.
Bütün bunlar rızık perdesinin altına gizlenmiştir.
Onlar da bir çok perdeler altına gizlenmiştir
“LEN TERANİ” beni göremezsin, dedi.
“LEN ERA” Ben görünmem demedi.
Ondan olan ruh hiçbir vakit ona saldırmaz…
Ruh, Allah'ı idrak edecek kabiliyet ve kudrette yaratılmıştır.
İnkâr edenlere şaşmamak mümkün değil.
Onlar akıl ile bu hüsrana düşmüşlerdir.
Aklın ötesinde, aklın durduğu hududdan sonra Hakk’ı idrak hududu başlar.
Bütün kâinât, Hakk’ın güçlerinin, kudretlerinin görünüşüdür. Bu güçler de Hakk’ın görünüşüdür.
Perdeler vardır insanın gözünde.
Perdeler vardır insanın kulağında.
Perdeler vardır insanın akıl ve idrâkinde.
Merak etme bu perdelerin arkasındakini, çünkü o perdelerin arkasından geldik arz üzerine, seyretmek için kendi kendimizi...
Buraları mantık ile zedeleme.
Bunlar aklın hududu dışındadırlar.
Bu gibi şeyleri akıl ve mantık ile çarpıştırmadan kabul etmek lâzımdır.
Mantık demek bir işte akıl kadrosuna sokmak için bu işte pürüz varmı yok muyu bulma meleke ve usulüdür.
Mantık dünyadaki ruhî ve maddî ahengin içinde anlayamadıklarımızı anlamağa çalışırken lâzım olan aklın bir klavuzudur.
Bir mıknatıs ile çekmek gibi.
Fakat yalancıları değil de hakikatları çekme.
Yalancılar ortada kalır...
Buralarda felsefe ve metafizik tepinmeye başlar.
Bunun gibi düşünceler : İnsanı meçhul ve mevhum hiçbir yerden alır ve hiçbirşeye götüren yolların klavuzu ve haritasıdır.
1- Bismillah
2- Bismillahi Allahüekber
3- Bismi yâ Rahmân
4- Bismi yâ Rahîm
5- Bismillahi Haliku Ekber
6- BismillâhirRahmânirRahîm
7- Euzurbillahimineşşeytaniracim BismillâhirRahmânirRahîm.
Kul euzu birabbifelâk ve Kul euzu birabbinas
iki surede medinede nazil olmuştur.
“VALLÂH. BÎLLAH”
“O, Allah varya bütün sonsuz kâinâtı muhittir.
Şah damarından bana daha yakın olan onda, erir ve yok olurum. Onunla birlikte söylerim ki!“ demektir.
Bu aynı zamanda en büyük yemindir.
Ve aynı zamanda çok tehlikeli bir lâfızdır.
Çok müslümanlar bu lâfzı ağızlarından eksik etmezler.
Büyük gaflet içindedirler.
Küfre insanı sokar hatta haberi olmadan insan kâfir olur.
Bütün besmelelerin zamanı nerelerde söyleneceğine geçmeden evvel şunları söylemek isteriz.
Bunların bir kısmı :
1-Yalnız söyleyenin kendi işitmesi, başkasının işitmemesi gerekenleri vardır. Yalnız dil oynatmak ve kendi kendine söylemek.
2- Başkasının duyması gerekenleri vardır.
3- Tamamiyle gizli söylenenleri vardır.
4- Besmele Hakk’ın “KÜN!” ol emrinin anahtarıdır.
"BESMELESİZ İŞLERDE HAYIR YOKTUR!“ hadisi şerif.
Yani o işte Hakk’ın izni alınmamıştır.
Düşünülürse besmelesiz başlayan her iş ve harekette Hakk’ı unutmak gizlidir.
Bunun altında da çok ince tehlikeli inkâr saklıdır.
Amma bu “AZİM” denilen müsamaha, Hakk’ın hoş görme hududu içindedir.
Fakat bu da incelerin incesi bir hududdur.
Akla gelip de fiili, hareki ve söze intikal etmiyen düşüncelere verilen isimdir.
“AZİM”. Böyle bilinmelidir.
İslâm dini çok ince bir dindir ve Allah'ın indinde en makbul bir dindir.
Âyet-i Kerime ile Hakk bunu bildirmiştir.
"Besmele", "abdestsiz iken kat'iyen sesli söylenmez."
1. Bismillah : Abdestsiz söylenebilir ve kimse duymamalıdır.
İçten söylenecek ve fakat dil oynatılacak sessiz bile olsa dili oynatmak dil ile ikrar demektir.
Abdestli iken sesli duyulacak sûrette söylenir.
"Niçinleri var: Abdestsiz kimse “Nas” dır.
Lâalettayin bir insandır.
İmanı izhar için kendi kendinde gizli insan demektir.
Abdestli insan “MÜ’MİN” dir.
Âdemiyetini izhar ve kendi kendine tasdik için sesli duyulacak sûrette söyler"
Abdest alacağın zaman sesli olarak:
“Euzubillahi mineşşeytaniricim“ suya daha dokunmadan evvel söylenir.
Eller yıkanır, ağıza su verilir.
Sonra tekrar ellere başlarken Bismillah söylenir.
Yâni suya temas ettiği zaman...
Teyemmümde hepsi sessiz ve zihnen bismillah...
Gusülde "sessiz" Euzubillahi menişşeytânirracim Bismillah.
Bu besmele suya hürmeten cesedin söyleyişidir.
Cimâda, başlarken “Sessiz” Euzubillahi meneşşeytânirracim.
Gusülde evvelâ abdest alınır.
Sonra ağız ve burun 3 er defa yıkanır bu farzdır.
Abdestte ağız ve burun yıkamak sünnettir.
Gusülde ağız yıkamağa "MAZMAZA" denir.
Bu olmadan gusül olmaz.
Sonra başından aşağı su dökülür.
Bu cesedin bir nevi istiğfarıdır.
Sonra sağ omuzdan, sonra sol omuzdan su dökülür.
Bunlar “Hafaza meleklerinin” tekrar sana yanaşmasının ve gusül yaptığının şahedetidir.
Cimâda hafaza melekleri ve bütün haramlarda içkide, kumarda, zinada çekilirler, onların çekildiği zaman insan mü’min değildir. Kâfirlerde, münkirlerde münafıklarda hafaza melekleri çekilirler.
"ZİNA YAPAN O ANDA MÜ’MİN DEĞİLDİR" Hadisi Serif.
Kadın olsun erkek olsun...
Hafaza meleklerinin çekilmesi Hakk’ın rahmetinin hududsuz olduğunu ilandır.
Kul tövbeye gitsin diye.
Livata yapanlar küfürdedirler.
Tövbeleri makbul değildir.
Av yaparken, abdestli olmak, Kurşun atarken veya hayvan ile avlarken, şahini salarken Bismillah.
Balık avlarken ağı veya oltayı atarken abdestli Bismillah...
Hayvan keserken, abdestli olmak lâzımdır.
Sesli başkasının ve hayvanın duyacağı şekilde : “BİSMİLLAH ALLAHU EKBER” “ALLAH” sessiz söylenecek.
“BEN BUNU YAPMIYORUM!” Demektir
Abdestsizken yemek yersen “TUZ” ile başla.
Ve sesli olarak Bismillah de.
Tuz ile başla. Ve sesli olarak “Bismillah! ” de.
Tuz ile değilse sessiz söyle.
Sebebini de sorma.
Abdestli iken de tuz ile başlamak ve tuz ile bitirmek iyidir ve sünnetir.
Abdestli yemek yemek, en doğrusudur.
“İYİ” dir, Sözünü İslâm lügatında ; çirkindir, fenâdır, iyidir Kelimelerinin anlaşıldığı mânâ değildir.
İyidir: Bunda Hakk’ın rızası var demektir.
Sünnet, Sünnet-i Resûl demektir.
"Su içerken iş bambaşkadır.
Abdestsiz olarak yalvarırım su içmeyin.
Sebebini de merak edip sormayın !.."
Suyu mümkünse oturarak, çökerek için :
"Bismillah yâ Rahmân !" deyin.
İçtikten sonra da : “VE CEALNÂ MİNEL MAİ KÜLLE ŞEYİN HAY” diyerek : “ELH AMDÜLİLLAH YÂ VÂCİD” söyleyin...
Sıcak ve soğuk suya, yemeğe üfürmeyin (soğutmak için.) Hadisi Şeriftir.
Üfürmekte nimete karşı ince bir hakaret ve hürmetsizlik gizlidir.
Bunu söyleyemem sebebi çok mühimdir, söyleneni yaparsanız iyi olur. Sözümüz o kadar...
Resûlü Ekrem'in bazı hadislerinde emir gizlidir.
“Yapınız !”.
Bazılarında da ihtiyar bırakılmıştır.
İhtiyara bırakmakda da büyük bir şey gizlidir.
Bu sebep bilinirse o Hadisin bildirdiği şey insana âdeta farz olur.
Terki, insanı felâkete götürür.
O zaman tahammülün üstünde bir yük olur.
Böyle hadisleri söyledikleri zaman sorulan suallere Resûlüllah cevap vermemişlerdir.
İbâdetlerde "Sünneti Müekkide" ve "Gayri Müekkide"ler vardır.
Tekid edilmiş yâni yapılması muhakkak lâzımdır.
Tekid edilmeyenlerde kendileri terk ederek ümmetine fazla külfet vermemişlerdir.
Bunların hakikati anlaşılırsa, o zaman insan tedirgin olur ve terkinde küfre bile gidebilir...
Küçük bir misal verelim :
1- Daima abdestli bulunmak.
2- Gece namazı kılmak.
3- Yerde yatmak. Resûlü Ekreme farzdır, ümmetine bir şey değildir.
Soğan ve sarımsak ve bazı gıdaları yemek Resûlü Ekreme haramdır. Ümmetine mübahtır.
Cünup olduğu zaman, gusül ümmetine farzdır.
Hakikatlara vukufu olan öyle büyük kullar vardır ki.
Hakk’ı bir an unuttukları zaman gusül etmeye mecbur olurlar. Bu gusül çok mühimdir.
Sorma! Sen bildiğin guslü yap o sana yeter artar bile...
Guslü icâb eden hallerde insan herşeyi unutur.
Kendini ve Hakk’ı dahi...
Ondan dolayı cesedin tövbesi için gusül emrolunmuştur.
Hakk’ın neden halkettiğini bildirmediği ve her şeyi ondan halkettiği su, ile yıkanmak emri bundan dolayıdır.
“Su içmesi men edilen bir hastanın diline su damlatılırsa ferahlar, neden?” bunda birşey gizlidir.
Su olmadığı zaman cesedin yaratıldığı, toprak, ile teyemmüm edilmesi bildirilmiştir.
Toprak olmasaydı.
Su görünmezdi.
Hakk suyu göstermek için toprağı halketti.
Su ile toprak sarmaş dolaş oldu.
Ve Hakk bu hakikati, Kadir bilen ahbaplığı sevdi, ondan insanı halketti.
Ve kendi emrinden bu hamura ruhu gönderdi.
Onun için toprak insana şöyle söyler :
“Allah seni benden yarattı. Yine bana vereceğini va’d etti. Borç vermekle ödenir.“
Bunda ince ilâhî bir haykırış gizlidir.
“Kudreti ilâhîye evvelâ sudan.
Sonra benden geçerek, insanda tecellî etti.
Yol o halde bendedir.
Tekrar oraya Benim yolumdan geçilerek gidilir.
Size temiz pak olarak karıştık, döndüğünde sende Bize temiz gelirsen ne sen ne de ben utanırız.
Huzurda...“
Allah suyu neden halkettiğini bildirmedi.
Beni neden halkettiğini hiç haber vermedi.
Biz Hakk’ın kudretinin bilinmeyen perdesiyiz...
Topraktan halkedildiniz.
Tekrar bize döneceksiniz.
Tekrar biz de, “Sur” ile dirilip Hakk’ın huzuruna hep birlikte çıkacağız.
Aman, bize sorulacak suallerde bizi müşkül duruma sokmayınız...
İndiilâhîde bizim şahâdetimiz çok makbul ve doğrudur.
Kâinâtta her şeye rızık bizden verilir.
Söylemiş ya bir Hakk dostu :
“Benim sadık dostum kara topraktır!“
Ayakta su içmek mecburiyetinde kalırsınız :
Sağ ayak başparmağını yukarı doğru kaldırıp :
“ALLAHÜMME SALLİ ALÂ MEN ŞEREBE KAİMEN VE KUUDEN” diyerek içmelidir.
Bu hadistir.
Sağ ayak başparmağını yukarı kaldırmakta “BABENSKΔ refleksi müsbettir.
Mide yolundan içilen su bağırsağa geçmez.
"TABES" denilen, hastalıkta mide plöründe şiddetli sancılar olur.
Bu plörün kapamasıdır.
Burada da babenski müsbettir.
Ayakta mide yolu açılır.
Su doğrudan bağırsağa geçer.
Parmağı yukarı kaldırırsan yol kapanır.
O an için su midede kalır...
En iyisi oturarak içmektir...
Besmele : Allah’ın kullara en büyük hediyesidir.
Hakk ile temas ve onun insana bahşettiği kudret ve kuvvetler, besmele kullanmak ile mümkündür.
Hakk’ın kudret ve güçlerini kullanmak için müsaade almaktır. Âdeta Hakk’ın kapısını çalmak bununla olur.
Bugün müslüman geçinenler Besmeleyi âdeta ağızlarında çiklet yapmışlardır.
Bu hal günahmıdır?.. Hayır...
Hakk’ın ismine birşey yapamazsın...
Fakat ondan zerre kadar fayda göremezsin...
Bu hal devam ederse cesedin utanır ve yavaş yavaş kendini helâka getirir. Seni...
Böyle olan “Sen” nedir bilirmisin?
Cesedin ile ruhun arasına giren “Nefis” sin.
Sen nefisle tamamiyle bitişiksin.
Âdeta osun.
Fakat sen değilsin...
Aynaya baktığın zaman kendinsin ama sen aynada görünen değilsin...
Hakk’ın kapısını çalmak besmele iledir.
Senin verdiğin kudretle senin yerine iş göreceğim müsaade et.
Kulların kapısını çalmakta selâm ile olur.
Evine girerken sol ayağını evvela çıkar, yere basmadan evin içine at. evin içine basarken “Selâmun aleykum” de..
Sağ ayağını da çıkarıp basarken bismillah söyle.
Çıkarken evinden ilk defa sağ ayağınla besmele çekerek çık!..
Arzuladığını ondan sonra oku...
"Esselâm" deme!..
Harf-i Târifli selâmın nerede söyleneceğini de öğren...
Benden değil!..
Kitaplardan, hocalardan.
Bana sorma seste çıkarma!
Benim sözlerim zordur.
O kadar!..
Ben ne sana benzerim nede sen bana!..
Bu bir makam veyahut kibir, büyüklük meselesi değildir.
Belki senin ayarına kadar bile ulaşamamış bir kulum...
Hakk katında ben bir hiçim.
Hakk’ın benim yanımdaki kıymetini çoğaltmağa çabalıyorum. Gölgesi görünmeyen Hakk’ın gölgesini takip ediyorum.
Saman çöpünde perdelenen zikri işitmezsen bile o zikri sezmeye çabala.
Her türlü ince bidatten, ince şirkten, ince haramdan kurtulmak lâzımdır.
"Esselâm" Allah’ın kulunu koruyan gizli ismidir.
Bu esmâdan dolayı biz :
“Selâmet ile git!”
Maasselâmi!
Hakk’ın hıfzı senin üzerinde olsun!
"Esselâm" esmâsının Melekleri seninle olsun!
Eskiden “sağlimen geldim!” diye telgraf veya mektup yazarlardı.
Bu, Allah'ın selâm esmâsının Melekleriyle geldim, getirildim.
Selâmet ile... Hakk’a bin şükür olsun demektir.
“Selâmün aleyküm. Esselâmu aleyküm.”
“Aleyküm selâm. Ve aleyküm selâm.”
Bunlarıda bugün dejenere ederek ağzımızda çiklet yaptık...
Bu hal hiç doğru değildir.
Ne yapalım dersen.
Her yerde söyleme.
"Merhaba" kâfidir.
Merhaba demek benden çekinme, bensen sana zarar gelmez demektir.
"Essalam" bilene söylersem iyi olur.
Bilmeyene söylemem.
Amma sende bilmiyorsun.
O halde "Merhaba" da kal!
Senin için iyi olur.
Eskiden sağ eli alına getirip ağıza doğru indirirlerdi.
Bir de ağızdan yukarı alına kaldırırlardı.
Bunların mânâları büyüktür.
Ne zaman öyle ve ne zaman böyle yapılır bilmek lâzımdır. Bugün dünya bunu bilmeyenlerle doludur.
Ondan dolayı bunun modası geçti diyorlar.
İyi diyorlar, zira insan hem kendi günaha girer ve küfre...
Bu senin, benim veya üç sapığın işi değildir.
Hakk istemedi.
Artık lâyık görmedi de bugünün insanlarından sildi...
Modası geçti diyorlar.
Buda çok iyidir.
Pirinç, ayıklanıyor, kimse farkında değildir.
Bu lafı bile anlamadınız.
Anlıyamazsınız!
Öğrenemezsiniz de!..
Yukarda dedik ya sözlerimiz zordur.
El ile selâmın "Nahr" ile alakası vardır.
Tekbir getirirken eller göğüs hizasına kaldırmak mânâsınadır.
Boğazlamak mânâsına değildir.
Bayram namazı ve kurban bayramında, Kurban kesmek Hakk’ında sarih bir emir olmadığı.
Yalnız bazıları Allah'dan başkası namına Kurban keserdi. Bunun ürerine Allah namına olması emrolundu.
Hazreti Ali efendimize nahr Hakk’ında sorulmuş ve bu cevabı vermişlerdir.
“Namaz kıl ve tekbir getirirken ellerini göğüs = Nahr hizasına kaldır!”
Resûlü Ekrem: “Yâ Cebrail, burada Nahr nedir?“
(Cebrail as) : “Yâ Resûlullah! Bu hayvan boğazlamak değildir.
Allah namaz için tekbir getirileceği zaman ellerini göğüs hizasına kadar kaldırmayı emrediyor.
Rüküda eğildiğinde de, secdeye vardığında da böyle yapacaksın...
Çünkü bu bizim ve yedikat gökteki Meleklerin namazıdır, selatıdır.
Her şeyin bir süsü vardır, namazın süsü ise her tekbirde elleri kaldırmaktır!“
"Bayram namazındaki tekbirleri düşünmek lâzımdır."
"AHKAMÜ’L- KUR’ÂN Fİ İHTİLAFI EİMME"
Vitir namazında : Üçüncü rekatta tekbir alıp Kunut duasını okumak.
Bu bambaşka bir tekbirdir.
Vitir namazı vâcibdir.
Bunun Hakk’ında bir çok rivâyet vardır.
Bu namaz “Tek” kılınır.
Yalnız teravih de cemaatle kılınır.
Bunun sebebi de mühimdir.
Öğrenmek lâzımdır.
Merak edersen, boş merak değil.
Öğrenirsen o namaza başka bir kıymet vermek gerekir ki ihmali insanı küfre götürür “YESTEHZİUN” zümresine sokar.
Onun için babandan öğrendiğini yap.
Bunlar Hakk’ında binlerce eser yazılmıştır, yıllarca evvel...
Bu kitaplar bugün çürümekte, bazıları güvelenmekte, rutubetten yazıları kaybolmadadır.
Anadolunun her köşesinde kütüphaneler tozlar içindedir.
Bunları bugün ancak meraklı ilim adamları belki inceleyebilirler.
O da bilselerdi…
Tarihe kızılmaz.
Aktörlerine kin beslenmez.
İlerleyiş sebeplerini gerileyiş sebeplerini düşünmek lâzımdır.
Mâziyi birden kötülemek doğru değildir.
Dededen kalma Örf âdetleri bırakmak ve değiştirmek hakiki insan işi değildir.
Taklid çok büyük helak vasıtasıdır.
Eski yazı ile bağlantımızdan ayrıldıkça tarihimizde, kültürümüzde kayboluyor ve olmuştur da...
Geçmişin sahifelerini çevirin!
Geçmişte güzel bir eskiyi güzel bir yeni yapın!
İnsanlık : Fâni insanın ölmezliğidir.
Örf ve âdetlerinizi öldürmeyin!.
Aynaya baktığınız zaman nasıl görünüyorsanız hiç olmazsa öyle görünün!..
Ayna hiç olmazsa yalan söylemez.
Allah’ın, Resûlullahın, herhangi bir gönül erinin yanında makam, mertebe, rütbe aramayın :
Onların sizin yanınızdaki kıymetini ölçün.
Çoğaltın o zaman hakiki kıymetinizi belki bulabilirsiniz...
"Hakk’a yakın olanlara Hakk, kul farkına varmadan onun matlubu içinde tecellî eder yâni arzusu ne ise onun içinde tecellî eder."
Bu sözü gönül ve akıl laboratuvarında en ince tahlilden geçirin.
Boş söz değildir.
Hemen anladımda deme çok düşün...
İçinde büyük bir yol bir müjde gizlidir.
Tekrar ediyorum anlaşılması güçtür.
Matematik problemi gibidir.
Bu problemin altında hakiki "Kul" gizlidir.
Onun nasıl olacağını bul!..
Nasıl bulacağım deme!
Hakk’ın emirlerini Resûlü Ekremin bildirdiklerini yap!..
Daima abdestli ol : Abdestsiz, konuşma, yeme, içme Böylelikle: Şeytan sana yanaşamaz...
Daima aklın değilse bile, cesedin huzurdadır.
Hafaza Melekleri seni daima korurlar.
Hafaza Melekleri nedir.
Biri sağda diğeri solda.
Omuz hizasında-dırlar.
Namazda onlara da selâm verilir.
Senin ruhun, Levhi Mahfuzdan, ana rahmine geldiğinde, onlarda birlikte gelirler.
Seninle birlikte büyürler.
Birlikte doğarlar.
Ruhunu teslim edinceye kadar seninle birliktedirler.
Bunların vazifeleri nelerdir.
Bildiğin kadar kâfi.
Bunların ne olduğunu, ne iş gördüklerini Hakk’ın emirlerini tamamiyle yaptığın zaman öğrenebilirsin...
Onları görüp anlayanlar, dünyada iken dünyayı terketmiş gibidirler...
Hırs bilmezler.
Bütün arzuları Hakk’ın arzularıdır.
Ne rızık verilirse ona şükrederler.
Hamd içindedirler...
Bilmezsin : Resûlü Ekrem yerde bir post üzerinde yaşardı... Yediği şeyler bugünün fakirinin bile anlayamayacağı tarzda idi.
Elbisesinde yama bile vardı.
Bu basit, sadelik içinde icâb ettiği zaman semâvâti gezerdi..
Şimdiki insanlara bak,
Evlerine bak, yediklerine göz at, hırslarına bak, arzularına bak, hareketlerine bak...
Çıldırmak işten bile değil...
Bir endişe, bir korku içindedirler.
Yek diğerine saldırıyorlar.
Hakk’tan uzak olduklarını bu halleriyle âdeta haykırıyorlar.
Besmeleyi hakkıyla söylemek nasibine Allah cümleyi kavuştursun!
Duamız bu olsun...
KELİMELER :
Nizam : Sıra, dizi, düzen. Dizilmiş olan şey, sıralanmış. * İcaba göre yapılan kanun. Bir kaideye binaen tertib olunmak ve ona binaen tertib olundukları kaide. * Bir işin sebat ve kıyamına medar, sebep olan şey ve hâlet.
Tesbih : Sübhânallah demek. Cenab-ı Hakk'ı (C.C.) şânına lâyık ifadelerle yâdetmek. Yâni: Allah'ın zâtında, sıfâtında ve ef'âlinde cemi' nekaisten münezzeh olduğunu ifade etmektir. (Bak: Sübhan)
Cazibe : Çekme kuvveti. * Mc: Letafet zamanı. Hüsn-ü cemal
Riâyet : İyi karşılamak, ağırlamak, hürmet etmek. * Uymak, tâbi olmak. * Otlamak veya otlatmak. * Hıfzetmek, korumak.
Ziya : Işık, aydınlık, nur. Ruşenlik.
Iltica : Sığınmak. Melce' ve penaha varmak. Birinden himâye istemek.
Iltica : Sığınmak. Melce' ve penaha varmak. Birinden himâye istemek.
Idrak : Anlayış. Kavrayış. Akıl erdirmek. Fehim. Yetiştirmek
Mantık : (İntak. dan) Konuşturan, söyleten. * Doğru muhakeme ve doğru düşünceyi öğreten ilim. Akıl kaidesi. * Akıl, nutuk, söz.
Mevhum : Aslı olmayıp evham mahsulü olan. Vehim.
Müsamaha : (C.: Müsamahât) Hoş görürlük, dikkat etmemek, aldırış etmemek. Kusurlara göz yummak.
Intikal : Bir yerden bir yere nakletmek. Tebdil-i mekân etmek. * Göçmek, geçmek. * Sirâyet. Bulaşmak. * Bir şeyin miras olarak kalması. * Bir mes'eleden diğer bir hususu veya neticeyi anlamak
Izhar : Açığa vurma. Meydana çıkarma. * Göstermek. Zâhir ve âşikâre ettirmek. * Yalandan gösteriş.
Mazmaza : Gusül veya abdest alırken, elleri yıkadıktan sonra üç kere ağız dolusu su alıp ağızda çalkalamak.
Hafaza : (Hâfız. C.) Muhafızlar. Muhafız melekler.
Cimâ : Cinsi münâsebet. Çiftleşmek. * Zamm etmek.
Müekked : Te'kidli, kuvvetli, sağlamlaştırılmış, kuvvetlendirilmiş. Tekrar edilmiş.
“ALLAHÜMME SALLİ ALÂ MEN ŞEREBE KAİMEN VE KUUDEN : Allahım ! ayakta ve oturarak su içene salât et!”
Nahr : Boğazlamak. Bir hayvanın göğsü üstünden bıçak vurup boğaz damarını kesmek. * İki şeyin birbirine göğüs göğüse olması. * Boyun. Boğaz çukuru. * Sadır. * Gündüzün evveli. * Namazda kıyamda iken sağ eli sol elin üstüne koymak.
Örf : İnsanlar arasında güzel görülmüş, red ve inkâr edilmeyip mükerreren yapılagelmiş olan şeydir. Bu kelime; ihsan, ma'ruf, cud, sehâ, bezl ve atâ olunan, atiyye, tanımak, bilmek, biliş, ikrar eylemek, arka arkaya tetebbu ve tevâli etmek, Allah (C.C.) tarafından ulülemre ve Sultana tevdi' olunan hüküm, müstahsen, yani Hazret-i Peygamberin (A.S.M.) iyi gördüğü şeyler, gibi mânalara gelir.
ÂYET ve HAİDİSLER :
--- “Ve lemma cae musa li mikatina ve kelemehu rabbühu kale rabbi erini enzir ileyk kale len terâni ve lakininzur ilel cebeli fe inistekarra mekanehu fe sevfe terâni felemma tecella rabbühu lil cebeli cealehu dekkev ve harra musa saika felemma efaka kale sübhaneke tübtü ileyke ve ene evvelül mü'minin : Musa tayin ettiğimiz vakitte (Tûr'a) gelip de Rabbi onunla konuşunca «Rabbim! Bana (kendini) göster; seni göreyim!» dedi. (Rabbi): «Sen beni asla göremezsin. Fakat şu dağa bak, eğer o yerinde durabilirse sen de beni göreceksin!» buyurdu. Rabbi o dağa tecelli edince onu paramparça etti, Musa da baygın düştü. Ayılınca dedi ki: Seni noksan sıfatlardan tenzih ederim, sana tevbe ettim. Ben inananların ilkiyim.“ (A’raf 7/143)
--- “Fe kad kezzebu bil hakki lemma caehüm fe sevfe ye'tihim embaü ma kanu bihi yestehziun : Gerçekten onlar, kendilerine Hak geldiğinde onu yalanlamışlardı. Fakat yakında onlara alay ettikleri şeyin haberleri gelecektir.“ (En’âm 6/5)


Ekleme Tarihi: 02.05.2010 - 00:59
Bu mesajı bildir   Muhtazaf üyenin diğer mesajları Muhtazaf`in Profili Muhtazaf Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1788 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
kaykaan (57), safak-50 (60), nazlinazende (45), sena_55 (49), NEWYORKER (50), hazan44 (39), RaMaZaN050 (34), KONVEYÖR (47), arefenur (52), mehmet4467 (42), hasret44 (39), turancihan (48), sevgikusu (37), kul_bahri (58), ser_kan (47), ssessiss (36), Seyyidmehmet (47), Ata01 (52), sempatik_cd (43), ebubekir1989 (35), M.EFE (50), sam@ (42), ozgurozakinci (47), garibcahil (46), muhacir-i muham.. (40), Osman50 (70), kanka_konya (36), hkurt (60), haliime (45), mrasitalas (40), hayýrsev.. (58), zekitatari (67), y_turan (39), doctor (41), koylu (63)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 1.25461 saniyede açıldı