fluvoxamine stromectol generique kaletra stromectol ivermektin imdur imigran imitrex imodium imuran imurek inderal la inderal index indocin sr indocin inegy intagra iscover isoptin isordil sublingual isordil itraderm itrop jumexal kamagra effervescent kamagra gold kamagra oral jelly kamagra soft kamagra keflex kemadrin kenacort a solubile kenacort a kenacort kenergon kessar keto med ketozol kinzal kinzalplus klacid lamictal dispersible lamictal lamisil cream lamisil
     
     

0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » BÜYÜK ŞAHSİYETLER » Hüsnü Gülzari'nin Hayatı ve Manevi Silsilesi

önceki konu   diğer konu
1 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
ipekyolu_19 su an offline ipekyolu_19  
Hüsnü Gülzari'nin Hayatı ve Manevi Silsilesi
12 Mesaj -
Malum olduðu üzere Allah c.c.‘hun evliya ve enbiyasýna tahsis etmiþ olduðu feyz ve bereket, vefatlarýndan sonrada sürmekte, onlarýn ruhaniyetinden istifade etmek isteyen kiþiler oldukça bu zatlarýn tasarruflarý devam etmektedir. Fehmiyi buldular kýrklar yediler Erkan öðret diye hizmet verdiler Haþredek bu çarký döndür dediler Sormadýmki buna kul dayanýrmý

Hasseten evliyaullah hazretleri mematýnda (vefatýndan sonra), kýnýndan çýkmýþ kýlýç mesabesindedir ve ruhaniyette daha mutasarrýf olacaðý ve bu eseri okuyan ve ruhaniyetinden istifade etmek isteyen ihvanýna ve siz okurlarýmýza himmeti aliyelerinin ulaþacaðý muhakkaktýr. Yunus öldü diye sela verirler Ölen hayvan imiþ aþýklar ölmez Kaldý ki Gavs-ý Geylani, Ahmederrufai, Hüsamettin Uþþaki gibi tarikat pirlerinin ve kümmeliyn (büyük) evliyaullahýn ruhaniyette mutasarrýf olduðu bilinen bir vakýadýr. Mücahid nefsini pak eyle, Hem kendini hak eyle Ne öyledir ne böyle, Kabirimde hay benim buyuran Ýbrahim ÝPEK Efendi,bir sohbetinde tevazuen “Bizim gibi hayattaki nakýs 10 þeyhi ziyaret etmektense Hüsnü Gülzari ‘nin kabrini ziyaret etmek yeðdir” buyurmuþtur. Ýbrahim ÝPEK efendi bir seferinde, Ýstanbul‘da Hasan Hüsameddin Uþþaki hazretlerini ziyaret esnasýnda “Bu zatlarý kabirlerinde ziyaret etmek hayatta ziyaret etmek gibidir” buyurdu ve “Ziyarete gelmeden önce, yolculuk esnasýnda veya ziyaretten sonra, ziyaret edenler bazý yüksek maneviyatlar görürler bu gördükleri kendi halleri deðil de ziyaret ettikleri kiþinin himmetidir” buyurmuþtu. br> Ve ibadetle açýlmayan gönül gözünün, ziyaretle açýlacaðýný bizlere bildirmiþtir. Kaldý ki bir zatýn yazdýðý eserleri okumak, onlarýn yazdýðý divanlarý meþk etmek, o esnada o zatlarýn ruhaniyetlerinin teþrifine ve okuyanlarýn bu ruhaniyetten istifadesine vesile olur. Her nerede anýlsa ismi þerifi, Hemen orda hazýrdýr Bu gün bu meclise, Ruhu Muhammed Mustafa geldi. Tasavvuf silsilesindeki zincirin halakasý olan bu zatlarýn tanýtýlmasý, önceki zincir halkalarýnýnda tanýtýlmasýný gerektirmektedir. Bir talibin intisap ettiði meþayihten, o silsileden ve ruhaniyetten azami istifade edebilmesi için manevi mürebbisi olan mürþidini ve onu yetiþtiren kiþileride iyi tanýmasý, sorulduðunda karþý tarafý bilgilendirecek durumda olmasý, yola ve meþrebe hizmet bakýmýndan elzemdir. Zaten bu eserlerin kaleme alýnmasýnýn en önemli sebeplerinden biride budur. Bizde Hüsnü Gülzari ve hocalarýnýn hal tercümelerine kýsaca deyinilmesinde fayda mülahaza etmekteyiz.Ayrýca anlatýlacak kemalat ve kerametlerin yetersiz kalacaðý, ihvanýyla arasýnda otuziki senelik irþat hizmeti esnasýnda sýr kalan, sayýsýz hal ve esrarýn olacaðý muhakkaktýr. Bunlarýn tamamýna ulaþýp sizlere aktarsak bile, okurlarýmýz tarafýndan abartýlma duygusunun oluþmasýndan çekinerek ve bu zatlarýn kerametleriyle yad edilmesinin bir nakýsa olarak algýlanacaðý sebebi ile tariki hakka hizmetleri, bu uðurda yaptýðý fedakarlýklar, ilmi kemalatý ve tasavvufi görüþleri, ehli sünnet itikatýna olan baðlýlýðý, vatanýna milletine olan sevgi ve saygý baðlarýný ön plana çýkararak aðýrlýklý bu konular üzerine durmayý uygun gördük. Hüsnü Gülzari hazretlerini de manevi nesep ve nispetleriyle tanýtmaya baþlamak istiyoruz. Malum olduðu üzere tariki uþþakiyi Anadoluya Seyit Hasan Necati Efendi getirmiþtir. Kendisi askerliðini Osmanlý zamanýnda seyit olduðu için asker derviþ olarak Talibi Ýrþadi hazretlerinin kamil halifesi Kanber efendinin Edirne ‘deki dergahýnda yapmýþ ve sülükunu orada tamamlamýþtýr. Babasýnýn ismi Ýlyas Efendi’dir. Ala rivayet Hasan Necati Dede askerliðinin hitamý yaklaþtýðýnda, Kanber efendiyi bir telaþe almýþ, hilafet vermek istediði, evladý Resul Hasan Necati Dedeyi erbaine sokmuþ, birinci erbainle maksat hasýl olmamýþ, ikinci erbainin ortasýnda Mustafa Kanber efendi celallenmiþ ve Seyit Necati dedeye bir tokat aþk etmiþ, bu tokatla birlikte basireti açýlýnca hem sevinmiþ hem de tedirgin olarak, evladým bu iþin tokatla olacaðýný bilseydim seni bu kadar bekletmezdim diye latifeyle gönlünü almýþ. Rabbimize þükürler olsun ki Ýpek Yolu adlý kitabý yazdýktan sonra Edirne ‘ye yaptýðýmýz bir ziyarette Cenab-ý Hak c.c. bize Kanber Efendinin kabri þerifini buldurttu ve ziyaret nasip oldu. Metruk bir evin arka bahçesinde gizlenmiþ bir kabir olarak Rabbim günümüze kadar bu velinin makamýný muhafaza etmiþ. Ýnþallah bu ev ve kabrin muhafazasýný ve hazretin hizmetini Cenabý hak biz evlatlarýna nasip eder. Bu zata hizmetimizi rýzasýný kazanmamýza af ve maðfiret olunmamýza vesile kýlar.Amin Ya Erhamerrahimin. Bu arada Mustafa Kanber efendinin hakkýnda bize ulaþan bir iki bilgiyi siz saygý deðer okurlarýmýza iletmek istiyoruz. Genelde Uþþaki meþreb zatlar, saçlarýný usturayla kestikleri ve kýsa tuttuklarý halde Talibi Ýrþadi hazretleri ve Mustafa Kanber efendinin saçlarýnýn uzun olduðunu, üstadýmýz Ýbrahim ÝPEK efendi beyan buyurmuþ ilaveten Mustafa Kanber efendinin yüzüne Seyit Ahmet Bedevi hazretleri gibi peçe takarak dolaþtýðý rivayet edilmiþtir. Ala rivayet Bir keresinde saçlarýný arkadan öne doðru yüzü kapanacak þekilde, peçesini çýkararak taradýktan sonra geriye attýðý anda peçesini örtmeden yüzüne bakmaya çalýþan hanýmýnýn gözleri lemean eden nurlardan kamaþmýþ ve uzun bir süre rahatsýzlanmýþ, Mustafa Kanber efendi “ Gadasý çýkasýca ben sana bu iþi karýþtýrma zarar görürsün dememiþmiydim” diyerek onu ikaz etmiþ Talibi Ýrþadi hazretlerinin halifesi Mustafa Kanber Efendi ile ilgili elimizdeki en mufassal bilgi Hüseyin Hüsnü Aziz efendinin divanýnda bildirdiði bilgiler olsa gerektir. Aþaðýda yer alan bu divanda Talibi Ýrþadi hazretlerinin diðer bir halifesi olan Hüseyin Hüsnü Aziz efendi kendisini ziyadesiyle övmekte ve ona aþýk olduðunu beyanla ser halifenin Kanber efendi olduðunu bildirmiþ olmaktadýr. KANBERÝ Hazreti Ýrþadi ‘nin sadýk kuludur Kanberi Erbain Leyle-i aþýk kuludur Kanberi Nice demler hizmetinde müstakim kýldý aný Ateþi aþk ile hem yanýk kuludur Kanberi Ta ezelden pir-i aþka sýdk ile bel baðlayýp “Mest-i la ya’kýl” olan vamýk kuludur Kanberi On yedi yaþýnda düþtü Zat-ý Hakk’ýn bendine Hikmetin tahsil iden natýk kuludur Kanberi Þimdi elan dergah-ý valasýnýn çalakýdýr Ol sebepten Hüsnüya aþýk kuludur Kanberi Bu beyitlerde M. Kanber efendinin Talibi Ýrþadi hazretlerine 17 yaþýnda intisap ettiði ve kendisinin sýr katibi olduðu ve hizmetinde müstakim olduðu beyan olunmaktadýr.Hüseyin Hüsnü Aziz efendi hayattayken Talibi Ýrþadi Hz. lerinden sonra Kanber Aziz efendiyi Þeyhi mesabesinde gördüðünü anlamaktayýz. ÇANAKKALE KÝLÝTBAHÝR’DE BEYTULLAH ODUR Kýl nazar vechi cenanýn dilde beytullah odur Günde yüzbin it tavaf sen sýrr-ý haccullah odur Enbiyalar varisin buldunsa maksudun ara Bunda maksut zatýný gör “küntü kenzullah” odur Çar-anasýr ümmehatýn nuh felek atan senin Ýr buremzi “sûre-i ihlâsda” sýrrullah odur Zâhida gel bî-vafâ dünyayý mahbûb itme çün Dilde mahbûb ism-i “yâsin” “semme vechullah” odur Hakk’a Ýrþadi (Talibi Ýrþadi) özün tam eyledinse gam yeme Al teselli “men aref” den ilm-i ilmullah odur ÝRÞADÝ YETÝÞ Kýblegah-ý aþýkansýn þeyhim Ýrþadi yetiþ Piþva-yý arifansýn þeyhim Ýrþadi yetiþ “Muktebes min nuriküm” ey Þeyh-i Ekber ali-þan Dest-gir-i derviþansýn þeyhim Ýrþadi yetiþ Zat-i pakindir muhrik-i mürþid-i Hakka’l-yakin Ey veli sahib-zamansýn þeyhim Ýrþadi yetiþ Derd-nak, sine çak, aþýk-ý suzaneni Selsebil-i aþtansýn þeyhim Ýrþadi yetiþ El-meded þah-ý cihaným el-meded Hüsni (Hüseyin Hüsnü Aziz) kulun El-meded biçare-kansýn þeyhim Ýrþadi yetiþ Talibi Ýrþadi, Balýkesir nahiyesinde otururken Hüseyin Hakký Kasabavi Hz.’den aldýðý icazetle irþat postuna oturmuþ, bilahare Kilitbahir denilen mevkiye gelip ordaki Uþþaki dergahýnda irþada baþlamýþ, kendisiyle Balýkesirden hicret ettiðini sandýðýmýz Mustafa Kanber efendi, Talibi Ýrþadi hazretleri tarafýndan Edirne ‘deki Uþþaki dergahýna halife olarak tayin edilmiþ burada irþada devam edip bilahare Edirne ‘de vefat etmiþtir. Edirne‘de Kanber efendiden nispeti alan Seyit Necati Dede, Kýrýkkale‘de memleketi olan Hüseyin Bey obasýnda Osmanlýnýn son dönemlerinde dergahýný açýp, 1925 ‘li yýllara kadar irþada devam etmiþ. Bilahare tekke ve zaviyeler kapandýktan sonra bu hizmeti köy odalarýnda devam ettirmiþ, nesep ve nispeti kesmemiþ, Allah c.c. ondan ve pirandan razý olsun. Hilafet aldýðý tarihten anladýðýmýza göre (1930) Hüsnü Gülzari, Osmanlý döneminde Hasan Necati dedeye intisap etmiþ. Altmýþlý yaþlara kadar Hasan Necati dedeye derviþliði devam etmiþ bilahare hilafet aldýktan sonra da bir müddet þeyhiyle beraber irþada devam ederek þeyhi vefat edince postniþin olup tek baþýna irþada baþlamýþtýr. Hasan Necati dede, Hüseyin Bey obasýnda ki ilk defnedildiði yerden su basmasý ve toprak kaymasý nedeniyle 2 sene sonra þimdiki yerine nakli kubur olmuþ. Kabir açýldýðýnda terrü taze kefeni ve mübarek cesedi þimdiki bulunduðu yere defnedilmiþtir. Bunu gören kardeþleri ve yakýnlarý kendisinden istifade edemedikleri ve hakikati anlayamadýklarý için dövünüp piþman olmuþlar. Hakkýn emriylede geçtim sýratý Erenler elinden içtim abu hayatý Mürþidi kamilim Hasan Necati Cenneti alada yerini gördüm Evamiri Hakka razý olsana Bu sefil Hüsnüden öðüt alsana Necati Sultana teslim olsana Böyle bir sultana varsana gönül Diyerek deðiþik divanlarda üstadýný meth eden Hüsnü Gülzari hazretleri derviþ olarak ve halife olarak irþad hizmetlerini bir müddet birlikte yürüttüðü Hasan Necati dedenin vefatýndan sonra 32 sene (teva*****en Ýbrahim ÝPEK efendi kadar) devam etmiþ talibleri nuru ziyasýyla aydýnlatmýþtýr. Hüsnü Gülzari zengin bir çiftçi ailesinin çocuðu olarak 1872 senesinde dünyaya gelmiþtir. Anne tarafý aslen Irak’tan, Kerkük’ten geldikleri sâdâttan olduklarý, alim olan büyük dedeleri Kadir efendi tarafýndan nakledilmiþtir. Önceleri Yozgatýn Çiçekdaðýna yerleþmiþler, bilahere Sungurlunun Müdü köyünde iskan olmuþlardýr. Pederi muhteremi dini eðitimini almasý için o dönemde medreseye göndermiþ ufak boylu olmasý ve küçük yaþýna raðmen hocalarýnýn ve arkadaþarýnýn taltifine mazhar olmuþtur. Kýsa zamanda zahir ilimlere vakýf Arabi ve Kur’an ilimlerine aþina bir hale gelmiþ, bu bilgisini bilahare irþad ekseninde kullanmýþ son dönemlerine kadar camilerde *****a hatibi olarak insanlara vaazý nasihatta bulunmuþtur. Osmanlýnýn son dönemlerinde imamlar askerlik vazifesini bulunduðu beldede vazife yaparak tamamladýðý için (kendiside icazetli alim olduðundan) askerliðini bu þekilde tamamlamýþ, insanlarýn din ve dinayetinin kuvvetlenmesi için çaba göstermiþtir. Medresede okuduðu yýllarda boyu diðer akranlarýndan ufak olduðu için küçük molla diye takýlan arkadaþlarýna ondaki faziletleri gören hocasý “Siz ona takýlýn bakalým belkide hepinizden faziletli bir insan olur“ diye ondan yana tavýr kormuþ. Medrese eðitiminden sonra yukarýda bahsettiðimiz gibi, camilerde hatip olarak irþad ekseninde yer almýþ, bu hizmetlere devam ederken maneviyatta aldýðý bir emir üzerine Seyit Necati dedeye intisap etmiþ, bilahare güzel ahlaký seciyesi ve ilmiyesi ile bu zata halef olmuþ ve zamanýn kamilleri arasýna girmiþtir. - Alâ Rivayet alim ve fazýl bir zat olan, medrese eðitimini tamamlamýþ olan H.Gülzarý, Kýrýkkale’nin bir köyünde Seyit Necati dedenin meclisinde iken ezan okunmuþ herkes camiye gitmiþ. Kendisi gitmeyip Necati Dededen keramet beklemiþ. Namazdan sonra Necati dede “oðul bak keramet göreceðim diye namazdan cemaatten kaldýn. Çalýþta kerametin kendinden olsun” demiþ. Bunun üzerine utanan Hüsnü Gülzari Hz.’leri, efendiye biat edip dualanmýþ. Malum olduðu üzere Hasan Necati dede, büyük yaðlý köyünden alim ve fazýl Zühtü dedeye ve Hüsnü Gülzari ‘ye icazet yazmýþ fakat Zühtü efendi daha Hasan Necati efendi vefat etmeden hakkýn vasi rahmetine kavuþmuþ, irþad postuna Hüsnü Gülzari hazretleri tek baþýna oturmuþ irþada devam etmiþtir. Zühtü dedenin çok alim ve fazýl bir zat olduðu ve Kur’aný Kerim herhangi bir vesileyle ortadan kalksa ibare ve manalarýyla onu ihya edecek ilmi ve hýfzý olduðu bildirilmiþtir. Erken yaþta vefatý içinde Ýbrahim ÝPEK efendi þöyle bahsetmiþtir; Zühtü efendi “Biz derviþi Hu esmasýnda irþad ederiz 12 esmayý beklemesine gerek yok” dermiþ. Onun bu sözü piraný incitmiþ ve gadra uðramýþ, erken vefat etmiþ. Kendisi Kenan Hasaný yetiþtirmiþ, fakat kol Hüsnü Gülzari ve hulefasýndan devam etmiþtir. Ýbrahim Ýpek efendi Kenan Hasana yetiþmiþ onun hali ve divanlarýný gördükten sonra, “Ben bu dedeyi bu kadar inletmez icazetini yazardým” buyurmuþtur. Bir keresinde Ýbrahim Ýpek Efendi çok tesbih çekmekden ve zikri kesirden mestan olan Kenan Hasan efendinin elinden tesbihini almýþ ve mutedil olmasýný istemiþ o ise “Efendi aðzýmý ve dilimide almadýn ya” deyip zikri müdama erdiðini ve zikirden kesilmeyeceðini arz etmiþ. Zühtü dede iri yarý heybetli esmer bir zatmýþ. Hüsnü Gülzariyi ziyarete geldiðinde Hüsnü Gülzari’nin oðlu Kadir efendinin gönlü, iri yarý heybetli olan Zühtü efendiye muhabbetle meyletmiþ, Zühtü efendi Kadir efendiye “Oðlum Kadir Allah’ýn aþký kimini þiþirir, kimini piþirir. Beni þiþirdi babaný da piþirdi” buyurmuþtur. “Sen yönünü babana dön, benim birkaç derviþim var onuda babana teslim etmeye geldim benim vaktim yakýn ben gidiciyim” demiþ. - Zühtü Dedeyi Kýzýl köyünden derviþler ilk defa ziyarete gelmiþ. O da onlarý odaya buyur edip, Kýzýl topraðýn kara derviþleri hoþ geldiniz deyip karþýlamýþ. Derviþler ona dert yanmaya baþlamýþlar “Efendim alimler bizim zikrimize münkir, arkamýzdan önümüzden laf ediyorlar. Bizim ne yapmamýz lazým” demiþler. O arada Zühtü dedenin önünde büyük büyük paket taþlarýnýn postun etrafýnda sýralý olduðunu görürler. O da “Oðul siz daha ufacýk fiske taþýna tahammül edemiyorsunuz bana atýlan taþlara baksanýza siz onlara kulak asmayýn Allah her anda, her daim, her þekilde zikredilir” buyurmuþ. - Derviþi Kenan Hasan çalýþmaya gurbete gidince uzun süre gelememiþ , yakýnlarý öldü diye ümit kesmiþler O‘da “Durun acele etmeyin bir bakayým” deyip yüksek bir tepeye çýkmýþ, bir müddet sonra “Ýyi hasta olmuþ ama ilçenin payton arabasý ile Kýrýkkaleden geliyor” deyip kerameten halini haber vermiþ. - Büyük Yaðlýlýlar kendisine biat için keramet istemiþler. O da köyün meydanýna atýný çaðýrmýþ. Atýna ‘Koþ’ deyince koþuyor, ‘Dur’ deyince duruyor, ‘Yat’ deyince yatýyormuþ. Bunu gören Büyük Yaðlýlýlar, “Bu da bir þey mi? Sirklerde de böyle yapýyorlar” dediklerinde: “Ben sözümü mahlukata geçirdim ama size geçiremedim” demiþ. Yine Hüsnü Gülzari ‘nin oðlu Kadir efendiden mervidirki - Hüsnü Gülzari odada otururken oðlu Kadir efendiye “oðlum kahveyi ocaða, küllüðe koy Zühtü efendi geliyor” dermiþ. Kadir efendide dýþarý yola bakar “Baba sende nerden çýkardýn bunu, daha giden gelen yok “ der içeri girermiþ, birde baksýn ki Zühtü efendi atýyla odanýn önünde belirmiþ, Hüsnü Gülzari oðlum “Ben sana demedim mi kahveyi ocaða koy diye” der gülermiþ. - Zühtü dede ölüm hastalýðýna yakalandýðýnda Hüsnü Gülzari hazretleri, Zühtü dedenin “Hüsnü gel canýma yetiþ” diye hakikatte seslendiðini duymuþ ve yetiþmiþ. Zühdü dede yanýndakilere “Hüsnüye bakýn iþ önlüðü ilemi geldi. Eðer öyle geldiyse gitme vaktimiz geldi” demiþ. Bakmýþlar ki Hüsnü Gülzari hazretleri önlüklü bir þekilde gelmiþ. Bunun üzerine Zühtü Dede ve yanýndakiler aðlamýþ. Zühtü Dede, Hüsnü Gülzariden destur alýp zikir açmasýný rica etmiþ ve Hak esmasýna gelindiðinde ruhunu Hakka teslim etmiþ. Hasan Necati dedeyle birlikte Hüsnü Gülzari kendisini yýkayýp defnetmiþler. Allah c.c. þefaatlerine nail eylesin amin Ya Erhamerrahimin. Zühtü dedenin divanlarýndan bazýlarýný ‘da Gülzari ‘nin gül bahçesinden kokular alarak sunmayý arz ettik istifade etmeyi rabbim sizlere ve bizlere nasip eylesin. Malum olduðu üzere 1940-45 li seneler sosyal yaþam, din ve diyanet açýsýndan oldukça sancýlý dönemlerdir. O dönem idarecilerinin toplumdan uzak kalmalarý “insanlarýn fýtri ihtiyacý olan din ve diyanete karþý menfi tutumlarý” baskýcý ve istibdat dönemlerinin oluþmasýný saðlamýþ, birkaç ajan provakatörün yaptýðý münferit olaylar (Menemen olaylarý gibi) baz alýnarak büyük milletin dini ve fýtri duygularý baský altýna alýnmak istenmiþ ve vatandaþ ile devlet arasýna bilerek veya bilmeyerek nifak tohumlarý ekilmek istenmiþtir. Ýþte bu baskýcý ve istibdat dönemlerinde, Allah demenin yasaklandýðý, Kur’an tedrisatýnýn engellendiði günlerde bu insanlar her türlü tehlikeyi ve tehditi göz ardý etmiþler. Ýnsanlarýn baský altýna alýnmak istenen bu duygularýný taltif ederek, din ve diyanete hizmet ile bir boþluðu doldurmuþlar, bu gün bile takdire þayan güzel bir cemaatin o günden temelini atmýþlardýr. Hüsnü Gülzari hazretlerinin hayatýnýn en renkli dönemleri belkide þeyhi Seyit Necati dedeyle ve diðer ihvanlarla birlikte yattýklarý Yozgat hapishanesinde geçmiþ, medreseyi yusufiyede üç aylýk bir talim dönemi geçirmiþ bu üç ayýn nihayetinde hapishanedeki mahkumlarý, gardiyanlarý, savcý ve hanýmýný gösterdiði keramet ve hüsnü hallerle dualamýþ. Bilahare idamla yargýlandýðý halde zikir halakasýnda yakalandýðýna þahit olan müþtekilerin teþhisteki tereddütlerinden ve Allah c.c.’hun yardým ve nusretiyle tahliye olmuþlar ve irþad hizmetlerine devam etmiþlerdir. Ön sorgulamada kendisine iþkenceye varan tavýrlar sergilenmiþ hatta bir yetkili sakalýný tutup yolmuþ bu yolmanýn etkisiyle bilahare o bölgeden sakal seyrek çýkar olmuþ ve izi kalmýþ. Bu eziyet esnasýnda tebessüm ettiðini gören o eziyeti yapan kiþi niçin güldüðünü sorunca “evladým bana ismini zikrettirdi ikram olarak buraya soktu”,“seni yelledi sakalýmý yoldurdu, beni yelledi güldürdü” deyince fail yaptýðý hatayý anlayýp geri dursa da bu kiþinin sonunun çok kötü noktalandýðý bildirilmiþtir. - Hasan Necati dedeye hapishanede iken bu iþin akibeti sorulmuþ o da ben kel Hüseyin (Hüsnü Gülzari) ‘den bir ay önce çýkar ona mendil sallarým diye latifeyle cevap vermiþ. Hapisten çýkýnca Hüsnü Gülzari ve diðerlerine latifeli bir þekilde mendil sallayýp çýkmýþ. - Ala rivayet; Seyit Necati dede ve Hüsnü Gülzari hapisteyken mahkumlarýn hal ve gidiþlerinin düzelmesi, hapishanenin ibadetli ve taatli hale gelmesi dikkatleri çekmiþ, hastalanan savcýnýn hanýmýnýn hastalýðýnýn iyileþmesi için Hüsnü Gülzari ye okutulmasý savcýya iletildiðinde çaresiz savcý hanýmýný Hüsnü Gülzari ‘ye okutmuþ iyileþince Hüsnü Gülzari’ye hanýmý ve kendisi dualanmýþ, bilahare tahliyesine yardýmcý olmuþtur. - Hüsnü Gülzari hapisten çýktýktan sonra irþad hizmetlerinde hýz kesmemiþ ve ayný azim ve gayretle vazifesine devam etmiþtir. Sungurluya uðradýðý bir dönemde kendisini önceden sorguya çeken hakim “Dede yine rahat durmuyormuþsun köylerden þikayet geliyor.” dediðinde “ Evladým ne yapayým huylu huyundan vazgeçmez” demiþ. - Malum olduðu üzere Uþþaki tariki iç anadoluda yaygýn ve bilinen bir meþreb olmadýðý için tereddütle karþýlanmýþ ve insanlarýn bu tereddütlerini gidermek baþlangýçta çok zor olmuþtur. Bir keresinde Hüsnü Gülzari ‘nin önünü kesen ve Tariki Uþþaki de neymiþ bunu nerden çýkardýnýz, böylede yol mu olur! gibi taziyeli sorulara muhatap olan Hüsnü Gülzari atýndan inmiþ ve celalli bir þekilde Sungurluya doðru dönüp bastonuyla bir yay çizmiþ “Sen ne diyorsun þu gördüðün yerde 80 tane yetiþmiþ evliyam var” diyerek tepkisini dile getirmiþtir. Bir taraftan baský sýkýþtýrmalar diðer taraftan imkansýzlýklar, zamanýn yokluk ve darlýk zamaný olmasý bu hizmetlerin ne kadar zor ve meþakkatli ve takdire þayan olduðunu bize göstermektedir. - Bir keresinde Ýbrahim Ýpek efendi “Hüsnü Gülzari ‘nin at sýrtýnda yaptýðý hizmeti biz araba ile yapamýyoruz” demiþtir. Fakirde gezip dolaþtýðýmýz yerlerde (haritasýnýn ne kadar geniþ olduðunu bildiðim için söylüyorum) at sýrtýnda Sungurlu Müdü ‘den Çankýrý ve dað köylerini aþmak, o beldelere at sýrtýnda bu hizmeti götürmek, idraklerin fevkinde zor bir iþ olsa gerektir, bu ise ancak Allah’ýn lütuf ve inayeti, evliyanýn metaneti ve azmi ile baþarýlabilir diye düþünmekteyim. - Bir keresinde Mustafa Kanber efendi Edirne’den Ankara ’ya uzun meþakkatli bir yolculuk yapar. Bunu haber alan seyit Necati dede, halifesi Hüsnü Gülzari ‘ye haber salar iþi gücü býrakan Hüsnü Gülzari, Hasan Necati dedeyle o günün þartlarýnda zorlu bir yolculuk yaparak Ankara’ya ulaþýr. Hüsnü Gülzari, Mustafa Kanber efendiye ulaþmak onu görme þerefine erebilmek arzusuyla yanmaktadýr. Bu mecliste Kanber dede hazirun ihvana esmalarýný sorar. Bilahare Talibi Ýrþadi Hazretleri ‘nin Tariki Uþþakiye miyar ve mikyas olacak þu nutkunu irat eder. “Biz Tariki Uþþakinin usul ve esmasýný Dimetokanýn papazlarýna talim etsek, onlarda esmanýn müsemmasýný icra edebilirler. Ben derviþten hal isterim hal” demiþ. - Hüsnü Gülzari Hazretleri Ýrþad için bir grup ihvanla at sýrtýnda giderken, ihvanýn birisinin gönlüne acaba bir kiþi hangi esmaya gelirse onun geri dönüþünden korkulmaz demiþ. Kýsa bir süre sonra önde giden Hüsnü Gülzari hazretleri kafayý çevirip “Kahhar demeli evlat Kahhar demeli” diye cevaplamýþ. - Ýbrahim Ýpek efendi derviþliðinde Hüsnü Gülzari ile bir evde misafir olmuþ. Tesbihat ve sabah namazlarýndan sonra yemek saatinde ortaya çorba gelmiþ. Ýbrahim Ýpek efendi murakabeye daldýðýnda yemeðin üzerine yukarýdan pislik döküldüðünü müþahade etmiþ fakat edeben þeyhinin huzurunda bir þey söylememiþ. Bilahare Hüsnü Gülzari Hazretleri besmele çekilip pislik dökülen yerleri iþaretlemiþ gibi kaþýðýn tersiyle itip “Hafýz oðul aç kalacak deðiliz ya! ye, helali bize haramý onlara” demiþ. Bilahare ev sahibi yemekten sonra “Efendim o nizalý olan meranýn yerini mahkemede biz kazandýk” dedik de “anlaþýldý anlaþýldý” deyip ordan yanýndakilerle ayrýlmýþ. - Müdü köyünde Hüsnü Gülzari ‘ye münkir olan muhtar, Hüsnü Gülzari ‘nin yeni yaptýrdýðý camiyi, hizmetlerini, insanlarýn kendisine olan hürmetini çekemeyip bir komplo kurmak için caminin halýlarýný çaldýrtmýþ. Köyde çok nahoþ bir hava esiyormuþ. Köy halký efendinin bulunduðu yerlerde olayý tartýþýp onun bilgisine baþvurmak istiyormuþ. Fitne olur diye efendi duymazcalýktan geliyormuþ. Sonunda kendisine gelinip direkt soruldukta “Muhtarý sýkýþtýrýn” deyip lafý kesmiþ. Bu haber muhtara ulaþtýðýnda, muhtar celalli bir þekilde gelip “Sen ne demek istiyorsun” diye diklendiðinde efendi o güne kadar görülmemiþ bir celadetle “Bugün ikindiden sonra caminin camlarýný açýk tutacaðým, inþallah halýlarý orada görmem” demiþ. Ve dediði gibi korkan, çekinen muhtar halýlarý camdan içeri camiye býraktýrmýþ ve mesele kapanmýþ. - Malum muhtar caminin yapýmý esnasýnda efendiyi þikayet edip savcýnýn huzuruna çýkarmýþ. Herkesten yardým topluyor, milletin verdiði kuzuyu , davarý kesip kendi yiyor. Zimmetine para geçiriyor diye suç duyurusunda bulunmuþ. Savcý Hüsnü Gülzari Hz.’ni çaðýrmýþ sorgulamada Hüsnü Gülzari hazretleri savcýya hesabý verirken, caminin 4/3’lük kýsmýný bizatihi kendi malýndan verdiðini diðerlerini de yardýmlarla yapýldýðýný bildirmiþ. Savcý bu harcadýðý parayý nereden bulduðunu sorduðunda, “efendim araþtýrýn ben ehli servetim dedelerimizden kalma bað bahçe, mal ve mülklerim var. Bunlarý bozarak bu hayrý yaptým deyince, Savcý muhtara çabuk huzurumdan çýk. Utanmýyormusun böyle bir insana dil uzatmaya yoksa seni içeri attýrýrým deyip, tedip etmiþ. Bilahare bu muhtar girdiði olaylarda birkaç kiþinin katili olur ve kötü bir þekilde ölüp gider. - Oðlu Kadir efendiden Mervidir ki, Hüsnü Gülzari hazretleri bir gün misafirleri ile meyve bahçesine girmiþ. Bakmýþký týrtýllar kaysý aðaçlarýný sarmýþ. Onlardan birisini kendisine muhatap alarak yeter artýk misafirlerim geldi. Sizler çekilin de biraz da biz yiyelim demiþ ve asasýyla aðaca bir iki defa celalle vurmuþ ve aðaca arkasýný dönmüþ. Bilahare týrtýllar kafile halinde aðacý terk edip bahçeden peþ peþe sürü halinde çýkýp gitmiþler. - Kýzdan torunu bu olaya týrtýllardan birinin “Ya mübarek bize niye kýzýyorsun biz Rabbimizin emriyle buraya gelmiþtik” dediðini aralarýnda böyle bir konuþma geçtiðini bildirmiþtir. - Bir keresinde Hüsnü Gülzari’yi rabýta yapan Ýbrahim Ýpek efendi baktým ki parmaklarýmdan doðru her yerim Hüsnü Gülzari oldu ve o anda hali de bana verildi. Anlýmdan perdem açýldý istediðim yeri bana arzetmeye baþladýlar demiþti. Yine Hüsnü Gülzari için, Ýpek Efendi “Ben þeyhime 15 sene derviþlik yaptým aðzýndan iþittiðim 60 cümleyi geçmez. Kendisi huzur þeyhiydi” buyurdu. Fakir ise Hüsnü Gülzari’nin susarak yaptýðýný biz konuþarak yapamýyoruz diye sohbetlerde beyan etmekteyiz. - Danacýlý köyünde Afife anaya ve Ýpek Efendim Hüsnü Gülzari’nin bir kerametini görüp görmediðini sormuþ. O da evde misafirken saat ikide uyarýlmasýný arzu etmiþ. Gece ikide odaya girince Hüsnü Gülzari’yi odada bulamamýþlar. Evin diðer odalarýna, tuvalete bakmýþlar, bilahere yataðýn içini yorganý gözleri az gören Ýsmail efendi el yordamýyla eþiþtirirken birden yataðýn içinde tecelli etmiþ. Afife ana ve beyi korkmuþlar. Hüsnü Gülzari Hz.’leri, “Korkmayýn, korkmayýn Erenlerin gezi saatiydi. Biraz dolaþýp geldim” buyurmuþlar. - Çorum pembe ocaklý köyünden Kadir isimli derviþ annesinin þeyhi Hüsnü Gülzariyi, 4 yaþýnda iken ziyarete gitmiþ. Zikir esnasýnda ortada iken Hüsnü Gülzari hazretlerinin un öðüten bir deðirmen haline geldiðini, dönerek un öðütmeye baþladýðýný küçük bir arkadaþý ile görmüþ. Deðirmenin unlarýný avuçlarýna alýp birbirlerinin üzerine serpmiþler. Bilahare hal geçtikten sonra halakanýn ortasýnda öðütülmüþ un olduðu görülmüþ. Ýhvanlar teberrüken bereket olsun diye bu undan alýp evlerine götürüp unluklarýna katmýþlar. Çocuklarýn ellerindeki unu 20-25 kiþi yalamýþ, teberrüken yutmuþlar. Bu olayý birinci aðýzdan olayý yaþayan Kadir derviþten duyan Ýbrahim Ýpek efendi bize sohbette nakletmiþti. - Derviþinin birisi köyde aþýk olduðu bir kýzý köyün tenha bir yerinde sýkýþtýrmýþ. Halvet hali baþlayacakken birde baksýn ki Hüsnü Gülzari hazretleri tecelli etmiþ. Ve su baþýnda abdest alýr halde iken ihvanýna, “Oðul bizim ihvanýmýza böyle þeyler yakýþmaz. Yola leke gelir. Allahýn emriyle nikahla olsun” deyip nasihat ettikten sonra oradan ayrýldýðýný yine Ýbrahim Ýpek efendi köy ve þahýs ismi vererek nakletmiþti. - Belkavak köyünden derviþler Hüsnü Gülzari’yi ziyarete gitmiþler. Gece bir yerde konaklamak icab etmiþ. Fakat her yer tarla olduðu için eþekleri baðlayacak bir aðaç veya taþ bulunamamýþ. Bunun üzerine Þekerin Mehmet denilen mukallit derviþ: “Ben þeyh ziyaretine gidiyorum, eþeðime de mukayyet olsun” demiþ ve yatmýþ. Ertesi gün Hüsnü Gülzari’nin odasýnda þeyh efendinin murakabeda uyukladýðý görülmüþ. Arada bir kendine geliyormuþ. Bunun üzerine Þekerin Mehmet: “Efendi biz sana geldik ki sohbetinden istifade edelim ama sen uyukluyorsun” demiþ. Hüsnü Gülzari ise “Oðul, ben yaþlý adamým. Sabaha kadar sizin eþeklere mukayyet oldum ve uykusuz kaldým, kusura bakma” demiþ. - Hüsnü Gülzari’ye hizmet eden iki genç (biri ravi Necip hoca) kalabalýk ihvanla odada otururken, çaylar adet üzere efendinin önüne gelmiþ ve þekerleri cebinden çýkararak 20 küsür bardaða servis yaptýrmýþ. Bu iki genç bardak eksik olduðu için hem de hizmet ettikleri için suküt etmiþler. Çaylar içilirken misafirlerden birisi “Ne o gençler dedenin çayý þekeri biter diye mi içmiyorsunuz” demiþ. O arada murakabede olan Hüsnü Gülzari hazretleri baþýný kaldýrmýþ, bakmýþ ki iki genç çay içmiyor. Ve onlara sormuþ “Siz niye içmiyorsunuz.” Onlarda “önemli deðil efendim biz hizmet ediyoruz, içmezsek de olur” demiþler. Bunun üzerine iki çayýn gelmesini isteyen Hüsnü Gülzari cebinden çýkardýðý þekerleri bu iki bardaða koymuþ. “Ýçin oðul için dedeniz ölene kadar ne çayý biter ne de þekeri” demiþ. Lakin olayý nakleden Necip hoca, “Efendinin cebine bakýyorum o cepten 40 – 50 adet þekerin çýkmasý mümkün deðil. Hatta en son bize þeker çýkarýrken hususi eðilip cebine baktým. Hiç bir þey gözükmüyordu” buyurmuþtu. -Yine Necip hoca talebeliðinde Hüsnü Gülzari hazretlerine ziyaret gitmiþ. O zamana kadar Hüsnü Gülzari hazretleri ilmi derecesi nedir acaba bizim okuduðumuz konulara vakýf mý gibi kafasýnda bazý sorular varmýþ. Bunun üzerine Hüsnü Gülzari hocanýn o günlerde öðrendiði konuyu arapça ibaresiyle baþtan aþaðý ezbere okumuþ. “Oðlum nasýl unutmamýþým deðil mi” diye kendisine teyit ettirmiþ. - Hüsnü Gülzari hz.’lerinin oðullarýndan Mehmet adýnda ki oðlu ibadetine gevþek ve düzensiz bir hayat sürermiþ. Oðlu bir kaza geçirip vefat etmiþ. Hüsnü Gülzari’nin aðladýðýný gören yakýnlarý, ihvanlarý ve aile dostlarý Hüsnü Gülzari ‘yi teskin etmek için “Efendi hiç aðlamak size yakýþýyor mu aðlamayýn” diye telkin ettiklerinde “Oðul ölmeyi bilemedi hiç ölmeyi bilmiþ olsaydý aðlarmýydým” buyurmuþ. - Birgün Çankýrý’nýn dað köylerinde irþad için gezmekte olan Hüsnü Gülzari hazretleri ayný niyetle dolaþan Ýskilipli kadiri þeyhi Ethem efendiyle karþýlaþmýþ ve ikiside birbirine doðru yaklaþmýþ; ihvanlar acaba hangisi daha kemalli kim kimin eline varacak derken Hüsnü Gülzari þeyh Ethem efendinin eline varmýþ ve þeyh Ethem ‘de onu alnýndan öpmüþ. Ayrýldýklarýnda meyus olan ihvana Hüsnü Gülzari “Oðul biz onun yaþýna sinnine hürmeten elinden öptük o da bizim alnýmýzdan öptü hem yiðit alnýndan öpülür” deyip konuyu kapatmýþ. - Bir keresinde Hüsnü Gülzari hazretleri Fehmi dedenin icazet yazdýðý Osman Bahri efendiyi Fettah derviþi iken evine ziyarete gitmiþ. O arada tarla iþleri ziyade imiþ. Osman efendi evde yokken odasýnda asýlý tesbihi eline alýp keþfen çekilmediðini anlayýp elinde evirip çevirmeye baþlamýþ. Osman efendi geldiðinde oðul ben tozunu aldým sende artýk gerekeni yap deyip iade etmiþ. Osman Bahri Efendi utanarak baþýný öne eðip peki efendim demiþ. - Sarýkaya köyünden eski derviþlerimizden Zemzem bacý çocukken Hüsnü Gülzari ’nin odasýnýn yanýnda evin ocaðýnda yemek yapan hanýmýný izliyormuþ. Onu çok küçük bir tasta çorba ile yine küçük bir kapta yarým kilo gelmeyecek bir fasulyeyi kavurur görmüþ, sonra odadan içeri girmiþ, uzaktan yakýndan gelen haným ihvanla oda doluymuþ. Hüsnü Gülzari Zemzem hanýma sormuþ, “Zemzem kýzým yemek ne halde Nenen ne yapýyor” deyince “aman efendim burada otuz kýrk kiþi var azýcýk çorba ile birazcýk fasulye kime yeter” diye þikayet edince, Hüsnü Gülzari hazretleride mutfaða girip çorbayý ve kavrulan fasulyeyi kendi elleri ile karýþtýrýp “Kýz gadasý kalkasýca burada bir orduya yetecek yemek var” demiþ. Bilahare servis yapýlmýþ ravi hayattaki Zemzem bacý, “efendim herkes yedi içti yine çorba ve fasulye yeminle tencerelerde aynen duruyordu” demiþtir. - Hüsnü Gülzari hazretlerinin oðlu Kadir efendi için hilafet vermesi talep edildiðinde oðlu alim olduðu halde, “Oðul Erenlere arz ettik nasibi yok dediler. Zorlamayýn beni” diye karþýlýk vermiþ. Bir keresinde ihvanýn biri “Efendim Gavs-ý Geylani benim dosyamý imzaladý. Size teslim etti. Siz benim icazetimi vermiyorsunuz” dedikte Hüsnü Gülzari “Oðul dosyayý sende okumadýn mý? dosyana meczup yazýp öyle bana teslim etti. Millet akýllýnýn peþine gitmiyor, delinin peþine nasýl gitsin” demiþ. - Hüsnü Gülzari hazretleri Seyit Necati dedeye birlikte derviþlik yaptýðý cem derviþi Yunus efendi namlý arkadaþý için “Yunusunda icazet için bir tokatlýk iþi kaldý ama “ah ! “ demiþ. Bilahare ah demesinden ömrünün az olduðu Yunus efendi vefat edince anlaþýlmýþ. - Hüsnü Gülzari hazretlerinin ilk dualadýðý Karaçaylý Selim derviþ ve arkadaþý hoca efendi Hüsnü Gülzari hazretlerini ziyarete gittiðinde. “Efendim rüyamda Karaçay köyünün üstünden doðru turnalar Yerliköye uçmakta gördüm” dediðinde “Oðul duymadýn mý Hafýza icazet yazdýk” demiþ. Bilahare vefatýna yakýn bu derviþleri yanýna alýp Yerliköye gitmek istediðini bildirmiþ ve gitmiþ. Hayrullah efendi ve diðer ihvan önde, Ýbrahim Ýpek efendi ile Hüsnü Gülzari hazretleri geride kalmýþ. “Evlat sana her yere gitmek serbest. Ama þu dað köylerini Hayrullah’a býrak. Gençsin kadýnlarýn içinde fazla oturma, hilafet iþine senden baþka kimse karýþmasýn. Sen de bu iþte hissi davranma malum hali yakalarsa kim olursa olsun icazetini yaz” demiþ. Ve tarikattaki icazet yazma, dergah açma-kapma, halife tayin etme vs. vazifelerini Ýbrahim Ýpek efendiye teslim etmiþ. - Hüsnü Gülzari hazretleri Ýbrahim Ýpek efendiye icazet yazdýðýnda “o genç ona nasýl icazet yazýlýr? ” dendiðinde, “Evladým o sevmiþ göstermiþ cemalini ben nasýl yazmayayým icazetini” buyurmuþ. - Halife Ýdris efendinin oðlu bir kýþ günü Hüsnü Gülzari ’yi zorla bir davete götürmeye azmetmiþ. Fakat Hüsnü Gülzari þartlarýn zorluðuna binaen güç bela bu talebi geçiþtirmiþ. Davet eden kiþi gittikten sonra “Oðul az çok basireti var bir þeylerde bekliyor ama bu tip adamlara yanýlýp hilafet versem gece uyur gördükleri ihvanýn boðazýna basar öldürürler maazallah” buyurmuþ. - Hüsnü Gülzari hazretleri düðün alayýnýn önünden geçerken, davulcu kendisinden para istemiþ o da vermiþ. Ýhvanýn evine oturdukta, kalbi bozulan ihvanlara mahsuben efendi “Evladým ben þükür için sadaka niyetine o parayý verdim. Beni onun gibi, onu da benim gibi yapmaya rabbimin gücü yeterdi. Ama bana ikram etmiþ de bu halde bulundurmuþ” demiþ. - Hacý Latif Efendiden mervidirki; Hüsnü Gülzari hazretleri icazeti alýp, irþada baþladýktan sonra Çankýrý ‘da Nakþi meþayihinden Hilmi efendinin dergahýna gelen kiþiler Latif efendininde bulunduðu mecliste heyecanlý bir þekilde “Efendi siz durun bakalým Müdü ’den bir þeyh çýkmýþ önüne kattýðýný dualýyor. Yakýnda köylerde dualayacak adam bulamayacaksýnýz” dedikte “Oðul, siz ne diyorsunuz. O zat cihanýn kutbu oldu. Dört senedir hepimiz ondan feyizleniyoruz. Biz onun atýnýn önüne at mý sürebiliriz o dilediðini yapar” demiþ. - Ýbrahim Ýpek efendi Ýstanbul’a gelmeden bir gün önce, rüyamda büyük bir uçak görmekteyim. Tarif edilemeyecek büyüklükte bulutlara sýðmýyor. Efendi dergaha geldi, sedire oturdu. Biz bu maneviyatý arz etmeden. “Fatih efendi biz de bir uçak görmüþtük. Kanadýnýn biri Bediüzzaman Saidi Nursi hazretleri oluyor, bir diðeri Süleyman Hilmi Tunahan hazretleri oluyor. Þeyhim Hüsnü Gülzari hazretleri kutup motor oluyor uçaðý o itiyor” diyerek hem rüyayý tabir etti, hem de Hüsnü Gülzari hazretlerinin ve kendisinin kutbiyetini izhar etti. - Ýbrahim Ýpek Efendi Hüsnü Gülzariden el tuttuðu günün öncesi semadan direklenen nurdan bir boru içinden süt akýyor, þeklinde görmüþ. Bunun arþý aladan gelen Hüsnü Gülzari‘nin feyz çeþmesi olduðu söylemiþ. Bilahare bu maneviyat üzerine dualanmýþ. El tuttuðunun 2. ayýnda köyün imamý Ýsmail efendiyi rüyada gören Ýbrahim Ýpek efendi, hocayý Ýskilipte bir caminin kürsüsünde vaaz verirken “Hüsnü Gülzari Kutbul Arifindir inanmayan kafirdir” dediðini ve bilahare burgu gibi semaya çekilip kaybolduðunu görmüþ. Ertesi gün Hüsnü Gülzari hazretleri geldiðinde “Efendim Kutbul Arifin ne demektir” diye sormuþ. O ‘da “Paþalarýn paþasýdýr. Erenlerin baþýdýr” demiþ. Ýbrahim Ýpek efendi, “Hakikatte ne zaman güneþin Belkavak köyünden doðru Yerliköye geldiðini görsem, Hüsnü Gülzari bizim köye gelirdi” derdi. Güruhu Naciye gelip geçiyor Nura gark olmuþ ceyiþ gidiyor Cihanýn kutbu cevlan ediyor Þeyhim Hüsnü kutbu cihan deðil mi? - Yine Hüsnü Gülzari kerameten Ýbrahim Ýpek cihanýn kutbu olur, fakat biz göremeyiz buyurmuþ. - Bir keresinde rüyada piran ile beraber Hüsnü Gülzari hazretleri, Ýpek efendi daha hayattayken Ýstanbul’daki dergaha geldi. Teftiþ etti. Evladým dünya iþin fazla ama seni posta oturtmamýz lazým dedi. Bende nasýl isterseniz, emriniz olur efendim deyip boyun kestim. - Bir keresinde rüyada bir camide namaz kýlýyorum. Sað tarafýmda ufak boylu sarýklý kýsa sakallý bir zat namaz kýlýyordu. Namazlar bittikten sonra o zat yanýma geldi ve aðzýnýn balýný aðzýma verdi. Ben kendisinin hangi tarikten olduðunu sorduðumda, “Ruhzari” dedi. Ben o zatýn Hüsnü Gülzari olduðunu fehm edip elini öptüm uyandým. - Bir maneviyatýmda Hüsnü Gülzari ile bir odada oturuyorum. Elinde tarihi iþlemeli bir silah var, silahý fakire teslim etti bende silahý aldým ve nereye atayým diye düþünürken önüme bir put çýktý ve silahý ona doðrultup sýktým bilahare Hüsnü Gülzari tebessüm edip gülmeye baþladý. - Dað Helleceli Ethem efendi Ýbrahim Ýpek Efendi’ye ziyarete gittiðinde “Ethem Efendi sende hilafetle ilgili bir maneviyat var mý? ” diye sormuþ. O da “efendim rüyamda bütün ehlullah, beytullah’ýn arzýnda toplanmýþ Beytullah’a doðru bakarken, semadan irþat irþat diye ses iþitilmeye baþlandý. Ben acaba bu ses rahmani mi, yoksa þeytani mi diye merak ederken birden Hüsnü Gülzari hazretleri semadan indi. Babüsselam kapýsý önünde durdu. Kapý açýldý önünde Fatih efendi duruyordu. Hüsnü Gülzari ona hilafet tacý giydirdi ve irþada vazifelendirdi” deyince. Ýbrahim Ýpek efendi “git bu maneviyatý Esat aðama da anlat” dedi. Ben gittim anlattým. Boynu döþüne düþtü. Ses çýkartmadý. Sonra da ayrýldým buyurdu.

kaynak:http://www.gulzarii.com
Gönderen: 23.02.2007 - 19:23
Bu Mesaji Bildir   ipekyolu_19 üyenin diger mesajlarini ara ipekyolu_19 üyenin Profiline bak ipekyolu_19 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 528 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
2243 üye ile 29.03.2024 - 11:40 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
ayhan demirhan (42), milli (55), Faruk85 (39), buyukdere (50), akgulhassan (56), resulkol (42), aldirma_reis (45), cengiz__11 (45), musabbinumeyr (46), _rAbia_ (35), HACIBUBA (38), ergunoynamaz (67), emisya (43), cavittacir (47), arslanmurat1 (46), Ben_Neyim (45), hatipoglu (45), PinarKecik (46), Ugur_K (44), hami_74 (37), ust_mimar (41), Muhlise (43), lifos (49), osmanli (41), @tuba@ (39), oguzada (47), tolga67 (49), zoris (45), aydinhasan (45), ilkay turan (53), Muhammedbilal (35), burhann1 (41), esmafeyzaunal (43), havzanur (36)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.59772 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.